Ufuk COŞKUN
Seri, tek tip üretim tarzına yapılan her itirazın kesinlikle insani ve ahlaki olduğu akıllardan çıkarılmamalıdır.
Örneğin Müslimlerin itibar gördüğü, korunup kollandığı, her türlü devlet imkânından yararlandırıldığı gayri Müslimlerin, diğer farklı etnik kimliklerin ve mezheplerin ise varlıklarının bile görmezden gelindiği bir ülkede yıllardır“hoşgörü” kavramının dillerden düşürülmediğini tanıklık etmişizdir. Oysa hoşgörü kavramına yakından bakıldığında ardında tehlikeli bir büyüklenme, diğerlerini önemsememe, varlıklarını çokta dikkate almama hatta ciddi bir asimile etme duygu ve çabaların olduğunu görürüz. Başka bir deyişle çok sinsi, dışlayıcı ve küçümseyici duygu ve düşünceleri de beraberinde getirmektedir bu kavram. Bir ırkın, dinin, başka bir düşüncenin ya da mezhebin diğerlerine karşı geliştirdiği/beslediği iyi duygular olarak bilinir hoşgörü. Bir Türk’ün Kürt’ü, bir Sünni’nin Alevi’yi hoş görmesi, Ortadoğu’da gayri Müslimlerin, ABD’de Müslimlerin hoş görülmesi gibi… Bu örneklerde bile hoş görenin büyük, güçlü ve nüfuzlu hoş görülenin ise azınlıkta, güçsüz ve zayıf olduğu dikkatlerden kaçmamaktadır. Bu duygu bizim tarih boyunca içselleştirdiğimiz bir duygudur. Yaşadığımız coğrafyada büyüğün küçüğü koruyup-kollaması ona şefkat göstermesi gerekli olduğu zamanlarda da hoş görüde bulunması doğal karşılanır. Küçüğün büyüğüne hoşgörüde bulunması ise bir hayli garip ve anlamsız bulunur.
Sayıca çok olanın, baskın ideolojinin ve güçlü olanın diğerlerini hoş görmesi gerçeği karşısında sürekli olarak bu “hoşgörü” kültürünün yeniden inşa edilmesi gerektiğinin ifade edenlerin aslında iyi tahlil edilmesi gerekir. Bugün Ermenilerin, Kürtlerin, Alevilerin, Süryanilerin, Mihellemilerin, Hıristiyanların ve Musevilerin hoş görülmesi gerektiğini ifade edenler( gerçek manada salih ve masum duygularda olanları tenzih ederim)aslında şunu söylemek istemektedirler; toprak bizim, vatan bizim, bizim düşünce yapımız, inancımız makul ve geçerli aynı zamanda güçlüyüz ve sayıca da kalabalığız. Kısacası bize hoş görmek yakışır. Ben bir Ermeni ya da Kürt olsam iki de bir bana hoşgörüyle şefkat ve merhamet duygularıyla yaklaşan ve bunu da sürekli olarak alnıma vuran birilerinden rahatsız olurdum herhalde. Çünkü hoşgörü adı altında sanki bana büyüklüğünü yutturmaya çalışıyorlar gibi gelirdi. Bu duyguyu birde -yani sürekli olarak kendilerini hoşgörüyle yaklaşılmak istenen farklı kesimlere- sormak lazım… Bu tür duyguların kaynağına indiğimizde karşımıza milliyetçi ideolojinin çıktığını görmekteyiz. Bu aynı zamanda barışın, özgürlüğün ve hukuk önünce eşit yurttaşlık bilincinin karşısında yer eden kibirli bir düşünce yapısıdır. Bırakınız barışı içinde diğerine karşı sürekli beslediği kin ve intikam duygularıyla hareket ederler.
Bu bakımdan milliyetçilik/ırkçılık bir düşünce biçimi değildir, ruhsal bir bozukluktur. Irkına cibilliyetine toz kondurmama halidir ki ne din bu duyguyu salık verir ne veda hutbesinde peygamber insanlara bunu öğütler nede vicdanda böyle bir duygunun yeri vardır. Çünkü baktığı her yerde düşman gören ve sürekli düşman üreten yüce Allah’ın yarattığı insanlardan bu kadar nefret eden ve insanlarla bu kadar sağlıksız bir ilişki kuran bir kafanın içerisinde ne düşünceyi, ne değerler manzumesini, ne ahlakı ne de vicdanı aramaya gerek var. Buna rağmen milliyetçiliği hala Müslümanlıkla bağdaştırmayı çabalayanlar var. Bu bir bakıma milliyetçiliği sanki daha makbul bir anlayışmış gibi takdim etme uyanıklığıdır. Milliyetçi Müslüman’ız diyorlar örneğin… Bir şeyin başına milli getirince gerçekten onun bir değere bürüneceğine ve kendilerinden olacağına inanıyorlar.
Böyle bir zihniyete göre örneğin Aleviler zaten Müslüman’dır o yüzden Cem evleri saçmalıktır. Kürtlerde Türk soyundan, Sümerler dağda yaşadıkları için onlara Kurdi ismini vermişler üstelik bir devletleri bile olmamış bu yüzden dil ısrarı da anlamsız hatta bölücülük faaliyeti. Ermeniler ise yorgun Türk milletini arkadan hançerlediler vs. Bize tüm bu iç ve dış tehditlerden kim ve hangi düşünce koruyacak? Cevap; bir çimento olan milliyetçilik… Başka bir deyişle vatanını, bayrağını ve milletini sevme fikri ve duygusu. Ama bu kadar çok sevilen bu vatan demokratik dünyanın hala gerisinde bir vatan oysa. O zaman sormak lazım. Nasıl bir vatan sevgisidir bu? Bu kadar sevilen bir vatanın bugün dünyanın en gelişmiş ülkesi olması gerekmiyor muydu? Sevilen vatan mı yoksa bu sevgiden elde edilen rant mı?
Oysa şiddetten uzak, ülkesinde yaşayan herkesle barış ve huzur içinde yaşamayı arzulayan, tüm farklı kesimlerin hak ve hukukunu sahiplenen, koruyup-kollayan, demokrasiyi ve özgürlüğü baş tacı yapan kısacası ülkesinin siyasi, sosyal ve ekonomik yönden büyümesi adına projeler üreten insanların gayret ve çabaları daha makbul değil midir? Örneğin bugünlerde barışı isteyenlerde olduğu gibi. Barışla arasına mesafe koyanlar, ülkesinde yaşayan farklılıkları dışlayanlar bu sözde vatan sevgisi üzerinden rant devşirenlerdir. Kanımca elden gitmesinden korkulan da budur.
Bu bakımdan bu dönem her şeyden evvel insanı konuşmamız gerekmektedir. Özellikle önemli addettiğimiz tüm meselelerin en başına insanı yerleştirmeliyiz. Onun değerlerini, iç dünyasını, kontrol mekanizmalarını, rasyonel ve irrasyonel taraflarını, alışkanlıklarını, huylarını, hayallerini, cismani arzularını, sabrını, gönlünü, vicdanını, aşkını, şevkini, enerjisini vs. yani insana ait ne varsa önce bunları konuşmalıyız. İnsanı yeni baştan tanımlamalıyız. Değerini ve itibarını iade etmeliyiz. Türkiye’de bugüne kadar yaşanan tüm sosyal, siyasal hatta ekonomik krizlerin ardında insanın sürekli gözden düşürülmesi ve onun mahiyetinin idrak edilmemesi yatmaktadır. Diğer taraftan insan Türkiye’de anlaşıldığı gibi bir varlık değildir. Yani insan= Türk demek değildir. İnsan denildiğinde akla Türk’ten başka bir şey gelmediğinden dolayı olsa gerek bugüne kadar burada yaşayan insanların varlığı hep göz ardı edildi.
Oysa insanı hesaba katmaksızın felsefesi çizilen her türlü düşünce sisteminin iflas edeceği bir gerçektir. Tarih boyunca öyle olmamış mıdır? Bugün atladığımız en önemli sorundur bu. Onun için bugün Türkiye’ de örneğin yargı reformundan, sivil anayasadan, Kürt açılımından, Alevi ve başörtüsü meselesinden önce insanın konuşulması ve anlaşılması gerekmektedir. İnsanı tanıdıkça onu evrenle bütünleştirdikçe, yüreğine doğru indikçe bir Kürt’ün Alevi’nin ve Müslüman’ın taleplerini daha iyi kavrayacağımız ve anlayışla karşılayacağımız aşikârdır.
Türkiye’de “insani standartların” yerine “Türkiye standartları” gibi bir anlayışın yer etmiş olması insanların özgürleşmelerini yani insanlaşmalarını sürekli engellemiştir. Farklı kesimlerin her türlü insani talepleri maalesef bu “Türkiye standartları” engeline çarpmıştır. Türkiye standartları diye bir kavram bahane edilerek burada yaşayan farklı kesimlerin hak talepleri sürekli geri çevrilmiştir. Gerçekte geri çevrilen insan ve değerleriydi oysa. Yani ihmal edilen hep insanlıktı. İnsanın gözden kaçtığı, giderek yok sayılmaya başlandığı ortamlarda ve dönemlerde mutlaka insanlığımızı öne çıkartmak mecburiyetindeyiz. Küçük, kullanılıp atılan ve her gün değişen bilgi ve düşüncelerle dolduruluyoruz. Bu yüzdendir ki gittikçe kalıcı düşünceden ve derinlikten uzaklaşıyoruz. Artık insanın, “insan” olabilmesinin yolunun özgürleşmekten geçtiğini ancak bu sayede insanlaşacabileceğini idrak etmemiz gerekmektedir. Yıllardır darbelerle, darbe zihniyetinin ürettiği düşünce kalıplarıyla bu topraklarda yaşayan insanların özgürleşmelerine mani olundu. Oyuncak muamelesi yapıldı insanlara…
Oysa insanın anlaşıldığı bir ülkede herkes özgür, fikir ve düşüncelerini serbestçe ifade edebilir. İnsanın tanındığı, değer verildiği bir ülkede ne başörtüsü, ne Kürtçe dil yasağı nede Cem evleri sorunu yaşanır. Ancak Türkiye’de bu sorunlar yaşanıyor. Başörtüsü hala yasak, Kürtçe hala sorun, Alevi’lerin, yığınlarca problemi hala güncelliğini korumakta. Hz. Muhammed(a.s.) “Arap olmayanın Arap’a, Arap’ında Arap olmayana bir üstünlüğü yoktur” derken kendisinden binlerce yıl sonra vuku bulacak şovenizm, farklı inanç, kültür, mezhep, ırk ve dil karşıtı birtakım zihniyetlerin varlığını dikkat çekiyordu. Dünyaya varlığımızı gerçekleştirmek, insanlaşmak yani özgürleşmek üzere gönderildiğimizi ifade etmekteydi peygamber. Onun için her şeyden evvel insanı ve değerlerini sahip çıkmak sünnetlerin en büyüğü değil midir? Seri, tek tip üretim tarzına yapılan her itirazın kesinlikle insani ve ahlaki olduğu akıllardan çıkarılmamalıdır. Bu yüzden yıllar sonra yakaladığımız bu güzel fırsatı iyi değerlendirmeliyiz ve barışa muhakkak sahip çıkmalıyız.
Yazarlar
-
Ümit KARDAŞ“Ortaklaşmacı demokrasi” örnekleri: Fransa-Yeni Kaledonya özerk bölgesi 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİHamas’ı kim silahsızlandıracak? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünEleştirelim ama plana da şans tanıyalım… 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanS-400’leri ne yapabiliriz? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolTrump Planı? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilBeklenen Mesih: Kurtarıcı arayışının toplumsal anatomisi 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURTrump’ın Gazze Planı’nın alternatifi ne? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEÖcalan’ın özgürlüğü 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYABarış ve Demokratik Toplumun İnşası İçin Meclis Adım Atmalı: Yasa Çıkarmalı, Komisyon Öcalan’ı Dinle 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Metin KarabaşoğluYönetilenlerin özgürlüğü yöneteni de özgürleştirir 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciAsgari ücret 30.000 TL 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZYeni Çözüm Süreci: Hakikatle yüzleşme 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalKirk ve ICE vakaları ile faşizme doğru mu? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
nevzat cingirtNeden Yazmıyorsun? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRMHP’li Yıldız’ın KON’u AK Partili Miroğlu’nun Roja Welat’ı… 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUGazetecilik bir kez daha tartışılıyor 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUKrallar ve ulus-devletler 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasKendi uçağımızı kendimiz yaparken 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayArjantin’in çıkmazı: Şok terapi, bağımlılık ve ABD’nin gölgesi 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanJet motoru sıkıntısı: Tek geciken Kaan değil 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRZeytinlik yasasından Akbelen ve İliç'e; enerji ve maden hikâyesinde kaybolan gelecek 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANGazetecilik can çekişiyor! 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRTÜSİAD isyan etmişti: Ciner’e kayyumun gerekçesi o madde! 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞSİYASETÇİ ZENGİNLEŞİRKEN VATANDAŞ FAKİRLEŞİYOR, NEDEN? 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN“Trump’ın verdiği meşruiyet” notları 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇZaferden hapishaneye 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKSüreç Suriye’yi, Suriye süreci bekliyor. Peki bu kısırdöngü nasıl aşılacak? 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunYazmak, ciddi bir iştir 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYMutlakiyetçiler ve Cumhuriyetçiler 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİTrump-Erdoğan görüşmesine hile karıştı mı? 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERSarkozy’nin tarihi mahkûmiyeti 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUErdoğan’ın tercihleri 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluTrump’a neler verdik, neler alacağız! 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuBoeing - Gazze ilişkisi nedir? 26.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANAlev rengi hüznüyle sonbahar… 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNYetersiz bakiye! 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaŞimdi de Mansur Yavaş hedefte 24.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENKasabın bıçağını bileyen adam 23.09.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞBayrampaşa ve maskeli balo 23.09.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezGonca Kuriş’in kemiklerini, sevenlerin yüreğini sızlattılar 21.09.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraCumhuriyet-Halk-Parti 20.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRYANARDAĞ ÖZÜR DİLEMELİ 17.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMTERÖRSÜZ TÜRKİYE’YE GEÇİŞ SÜRECİ! 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye’nin en iyi/kötü dönemi hangisiydi? 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENPogromlar, darbeler, acılar ayı Eylül.. 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçArşivden | 12 Eylülcüler nasıl bir ülke hayal etmişti? 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBir 12 Eylül Sabahı 12.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNÖcalan, Erdoğan’a “Seni yine başkan yaptırırız” sözü mü veriyor? 11.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİN2016 belediye ablukaları ve 2025 darbesi 9.09.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNMesele CHP Değil! 8.09.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPalantir ve "Tech. Republic" 7.09.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKENBarışı dilerken 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAAçlığı yönetemeyenler aç hayvanlarla uğraşıyor: Ülke yangın yeri 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBİR ÖĞRETMEN YETİŞTİRME HİKAYESİ 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENRojava: Beklentiler, Gelişmeler, Olasılıklar 5.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlnur ÇEVİKParti kapatma! Kayyum veya emanetçi ata yeter… 4.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezHangisi doğru? 3.09.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANTürkiye’de ve Yunanistan’da Aleviler – Yeni Bir Tablo 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYKüresel Güney Neden Çin’den Vazgeçmiyor 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEMete Tunçay 25.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRANÇÖZÜM NASIL GELİR! 20.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANBilge ve bilgin Mete Tunçay 19.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYPutin, Trump’ı parmağında oynatmaya devam ediyor 17.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARSorumluktan kaçmak umuttan kaçmaktır 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarŞeffaf, açık ve çoğulcu 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMAcaba Kürt sorununun önündeki engel “Atatürk miti” mi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞDemirtaş’a Kobane mahkumiyeti: Gerekçedeki “10 kusurlu hareket” 28.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selva Demiralpİmamoğlu krizi ve ekonomik yansımaları 20.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
28.06.2019
19.06.2019
14.05.2019
2.05.2019
8.02.2019
22.03.2019
7.02.2019
25.02.2019
21.02.2019
18.02.2019