Ufuk COŞKUN

Kavgayı bırakın eğitimin sahici sorunlarını konuşalım
25.11.2013
2261

 Dershane savaşları hız kesmeden devam ediyor. Taraflar net ve belirgin.Kılıçlar çekilmiş, kaşlar çatılmış,hakaretler, güç gösterileri, yapılan yayınlar, “yedirtmeyiz, bırakmayız” naraları… Sosyal medya savaş alanı gibi.. Mesele bir sorun olarak eğitimi aşmış durumda..Görünürde bir eğitim meselesi  tartışılıyormuş gibi yapılıyor  ancak durum  bundan farklı.Kimsenin eğitimin sahici sorunlarını gündeme getirmeye niyeti yok.Oysa sorun ortada ve çözümü de gayet basit.Kimse bunları konuşmuyor,konuşmak istemiyor. Bir diğerinin ipliği pazara çıkarmak daha kolayına geliyor insanların. Her meselede olduğu gibi “benim bilgim senin bilgini döver” düzeysizliğine kadar varıyor iş. Velhasıl bugünlerde yazarlarımızla, siyasetçilerimizle, sanatçılarımızla, çaycımız, börekçimiz, berberimiz ve oto lastik tamircimizle birlikte hepimiz dershaneleri konuşuyor, tartışıyoruz. Mesele belli. Kapatılsın mı? Ne münasebet..! Bu tür düzeysiz, saldırgan ve amigo düzeyinde yapılan eğitim tartışmaları aynı zamanda bizim eğitim kalitemizi de ortaya koyması açısından manidardır.

Oysa dile kolay ortada tam 100 yıldır toplumun tüm kesimlerini dışlayan, tercihlerini yok sayan merkeziyetçi, tekçi, devletçi Kemalist bir eğitim sistemi var. Ve bu gündeme gelmiyor. İşte bu bir samimiyetsizliktir. 19. yy’ın hâkim ideolojisinden daha henüz kurtulamayan bir eğitim sistemi var ve bu gündeme gelmiyor. İşte bu samimiyetsizliktir. Bugün eğitimde yaşadığımız bu türden sorunların birincil kaynağı 1924 yılında o dönemin zihniyeti çerçevesinde yürürlüğe sokulan ve hala eğitim hayatını tanzim eden bir kanun olan Tevhid-i Tedrisat gündeme gelmiyor. İşte bu samimiyetsizliktir. Bugün çocuklar üzerinden bir iktidar kavgası yapılıyorsa ve eğitimde aile tercihleri, bireysel özgürlükler konuşulmuyorsa ortada cidden bir samimiyetsizlik var demektir.

İki tarafın düellosuna fırsattan istifade CHP ve MHP gibi Kemalist partiler de katılıyor. Eğitimde militarizmin, tekçliğin, milliyetçiliğin babası sayılan CHP dönüp kendine bakmadan, özeleştiri yapmadan, yüzü bile kızarmadan eğitim sisteminin AK Parti’nin tekelinde bir sorun yumağına dönüştüğünü söyleyebiliyor. Andımızı geri getireceğiz diyen MHP’nin başkanı da dershaneler vesilesiyle eğitim sistemini eleştirip bundan kendisine muhalefet payı çıkartabiliyor. Bugün anayasa taslağının başlangıç bölümüne “Çatalhöyük’ten bu yana toprağı yoğurup, uygarlığı inşa eden, bin yıldır dostlukla yaşayan; Balkanlardan, Kafkaslardan, Orta Asya’dan, Mezopotamya’dan yollara düşen, Anadolu’da buluşan kadim uygarlıkların mirasçısı olan Türkiye cumhuriyeti ahalisi” diyerek başlatan CHP’nin eğitime eleştirme hakkı var mıdır? CHP’nin bu vakitten sonra toplumdan özür dileyerek ancak eğitim sisteminin tümden tasfiyesini isteme hakkı vardır. Ne var ki bunu yapmayacaktır. Sadece CHP değil tüm siyasi oluşumlar ve gözü iktidarda olanlar da eğitimin sahici sorunlarına temas etmeyecektir. Çünkü yüzyılın icadı olan ve cazibesini hala muhafaza eden eğitimi ve eğitim kurumlarını kimse ailenin eline bırakmayacaktır. Bu yüzden bizim gibi demokrasisi gelişmemiş ulus devletçi sistem geleneğinden kopamamış ülkelerde eğitim bir iktidar aracı olmaya devam edecektir.

Oysa demokratik ülkelerde bizdeki gibi eğitim tartışmaları yaşanmıyor. Çünkü onlar andımız, resmigeçit, kıyafet, milli güvenlik dersleri gibi eğitim sorunlarını çoktan geride bıraktılar. Biz hala yoğun muhalefete rağmen yeni yeni bırakıyoruz. Hiçbirinde bizdeki Tevhid-i Tedrisat benzeri bir kanun yok örneğin. Yeni ve farklı okul türleri gün geçtikçe fazlalaşıyor ve bununla ilgili yarışmalar bile düzenleniyor. Şaşıracaksınız her dersin, aktivitenin oyun merkezli tasarlandığı, karnelerde notlar yerine ‘acemi çaylak’, ‘çırak’, ‘kıdemli’ ya da ‘usta’ gibi uzmanlık derecelerinin yer aldığı; öğretmenler ve bilgisayar oyunu tasarımcılarından oluşan bir takımın müfredatı şekillendirildiği öğretmenlerin ise sadece kılavuzluk yaptığı devlet okulları yaygınlaşmaya başladı. Amerikan Senatosu 16 Eylül 1999 günü oybirliğiyle aldığı 183’nolu kararla 19- 25 Eylül 1999 haftasını Homeschooling Eğitim Haftası’ olarak belirlemiştir. Türkiye’de eğitim alanında bir demokratik ülkede olmayan her şey var. Devlet 62 bin okulda eğitim gören 20 milyondan fazla öğrenciyi ve 1 milyona yakın personeli sımsıkı elinde tutuyor. Abartılı rakamlar bunlar.. Karşımızda korkunç büyüklükte dev bir yapı var. Ve zenginleri de pek az olan vergi mükellefleri tarafından tedarik edilmeye çalışılıyor. Bir devlet yetkilisine ya da sıradan bir sendika yöneticisine sorsanız eğitimin ücretsiz sunulduğunu söyler size! Geçenlerde bir sendika başbakanı dershaneler meselesinde devlet daha çok bütçe ayırsın herkese bedava eğitim sağlasın diyordu. Bunun ekonomiden, piyasadan ve eğitim meselesinden kopuk bir bakış açısı olduğunu söylememe bile gerek yok.

Parti, cemaat ya da herhangi bir kolektivist yapının nesnesi olmayan dolayısıyla meselelere ilkesel yaklaşanlar için eğitim sorunun çözümü gayet basit. Yapılacak iş bellidir. Dershane meselesinde ilada taraf olmak adına neresinden tutsanız elinizde kalan kamusal eğitim sistemini yüceltmek yerine bilakis eğitimin devlet tekelinden çıkarılmasını ve topluma devredilmesini savunmak gerekir. Çünkü eğitim evvela aileyi ilgilendiren bir meseledir ve onların tercihlerine bırakılmalıdır. Kimse çocukların geleceğini onlardan daha iyi düşünemez. Bireyin yaşama hakkı kadar kendi düşüncelerini de kontrol etme ve yönlendirme hakkı  vardır. Eğitim buna mani olamaz. Eğitim topluma bırakıldığında tahmin bile edemeyeceğiniz harikulade yeni buluş ve yöntemler gelişecek ve eğitim hayatı renklenecektir. Çünkü toplum ihtiyaçların giderilmesi konusunda çok orijinal yöntemler icat eder. Real Madrid beş kilo erzak getirene bedava bilet veriyor örneğin. Bu erzaklar da yoksul insanlara verilecekmiş.

Bugün internet ortamında güya eğitim adına kelle koltuk savaş verenler öncelikle eğitimin devlet tekelinden çıkarılmasını gündemlerine almalıdırlar. Bırakalım herkes kendi okulunu kendi bildiği yolardan açsın ve kendi neslini yetiştirme yoluna gitsin. Devlet ne atamalara karışsın nede oluşacak eğitim modellerine.. O finans kaynakları üretmekle meşgul olsun. Toplumda eğitim alanında oluşacak rekabet ortamı inanın en çok fakir fukaranın işine yarayacaktır. Üstelik herkes kendi eğitim anlayışını kendisi üretecek ve kimse buna mani olmayacaktır. Bu bir çözüm yolu değil midir? Üzerinde tartışılmaya değmez mi? Gündeme getirilse bir faydası olmaz mı? Tevhid-i Tedrisat size göre sorun değil mi? Meselesi eğitim olmayanlar için evet..

http://sivildusunce.com/kavgayi-birakin-egitimin-sahici-sorunlarini-konusalim.html

Yorum Yap

Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Yazarlar