Ufuk COŞKUN
Türkiye’de 1924 yılında yürürlüğe sokulan Tevhid-i Tedrisat kanunun büyük bir kültür hamlesi olduğuna dair üretilmiş yaygın bir kanaat var. O dönem neredeyse her inkılâbın sorgulanmadan kamuoyu önünde birer efsaneye dönüştürüldüğünü dikkate aldığımızda Tevhid-i Tedrisat Kanunu hakkında da benzer birtakım efsanelerin üretildiği bir gerçektir.Türkiye’de bir taraftan tabulaşan bir taraftan da koruma altında tutulduğundan ötürü olsa gerek bu tür kanunlar hakkında ne yazık ki yeterli çalışmalar yapılmamıştır. Dolayısıyla bugün neredeyse bir örneğini 3.dünya ülkelerinde bile rastlamadığımız Tevhid-i Tedrisat’ın eğitim sistemini nasıl sekteye uğrattığı yönünde elimizde çok az çalışma bulunmaktadır.
Tevhid-i Tedrisat 19.Yüzyıl dönemi ulus devletçi sistemlerin estirdiği “tekçi” anlayışın bir ürünüdür. Bilindiği gibi o dönem ulus devletlerin hâkim ideolojilerini toplumun tüm kesimlerine yaymak adına eğitimi kurumsallaştırdıklarını görüyoruz. Dolayısıyla eğitim mecburi ve parasız tutularak ideolojik bir endoktrinasyon kurumu olarak işlev görmüştür.Toplum bu tür sistemlerde eğitim kurumları aracılığıyla değiştirilmek istenmiş mevcut egemen ideolojilerine bağlılık ve itaat buralarda aşılanmaya çalışılmıştır.Bunu da yürürlüğe soktukları kanunlar marifetiyle gerçekleştirmeye çalışmışlardır. Bizdeki Tevhid-i Tedrisat kanunu da bunlardan biridir. Bir kanunun işlevini öğrenmek için o kanunun gerekçesine bakmak gerekir. Söz konusu kanunun gerekçesinde; ”Bir millet efradı ancak bir terbiye görebilir. İki türlü terbiye, bir memlekette iki türlü insan yetiştirir” denilmektedir. İsmet İnönü’de; “Hedefe varmak için her cahilane itiraz ve teşebbüs bertaraf edilecektir biz dini değil milli terbiye istiyoruz” diyerek bu konudaki kararlılığını ifade etmiştir.
Türkiye, çıkardığı bu yasa ile eğitimde merkeziyetçi yönetim anlayışını benimsemiştir. Bugün MEB Teşkilatı; bakanlık; bakan, müsteşar ve müsteşar yardımcılarından oluşur. Bakanlığın her kademesindeki yöneticiler görevlerini usulüne uygun olarak yürütmekten üst kademedeki yöneticilere karşı sorumludurlar. Öğretmen atama ve yer değiştirme, eğitim programlarının oluşturulması, eğitim politikalarının belirlenmesi gibi işler bakanlıkça yürütülür. Her ilde ve ilçede bir Milli Eğitim Müdürlüğü bulunur. Okullar, müdür ve müdür yardımcıları tarafından yönetilir. Kısacası bu “birlikte” ciddi bir hiyerarşik merkeziyetçi örgütlenme hâkimdir. MEB hâlâ ulusal düzeyde bu tür bir merkeziyetçi yönetim anlayışıyla eğitim faaliyetlerini sürdürmeye devam etmektedir. Bu da neredeyse yaklaşık 1 milyon çalışanı ve 25 milyon öğrencisiyle devasa bir yapıya sahip bakanlığın, tek merkezden yönetilmesi anlamına gelmektedir. Buda ciddi eğitim sorunları doğurmaktadır. Oysa Almanya, Kanada ve ABD'de eğitim hizmetleri merkezden kumanda edilmez. Eğitim sistemi eyaletlere göre farklılık göstermektedir. Fransa, İngiltere, İsveç, İtalya, Finlandiya, Hollanda gibi ülkelerde eğitim yerel yönetimlere devredilmiş durumdadır. Bu ülkelerde özellikle belediyeler eğitim faaliyetlerinde önemli bir yere sahiptir.
Demokratik ülkelerde devlet okulların yanı sıra Waldorf, Montessori,Reggio Emillia, Homeschooling gibi alternatif eğitim modellerinin de uygulandığını görmekteyiz. Çünkü demokratik dünya İnsan Hakları Evrensel Beyannamesinin Madde 26/3’de “Ana baba, çocuklarına verilecek eğitim türünü seçmek hakkını öncelikle haizdirler” maddesinin gereğini yerine getirmektedir. Türkiye’de eğitim, standart müfredatı ve yöntemi ile tek merkezden yürütülen bir faaliyet olarak varlığını devam ettirmektedir. Devlet merkezli bir eğitim anlayışında da bireyler, ne yazık ki tek-tip bir düşünceye (Kemalizm)bağlı ve bağımlı olarak yetiştiriliyor.
Tevhid-i Tedrisatçı eğitim sistemi eğitimi finansman olarak da zora sokmaktadır. Bilindiği gibiTürkiye’de hükümetler anayasaya göre her yıl genel bütçeden eğitime ciddi oranda kaynak aktarımı yapmak durumundadır. Başka bir ifadeyle eğitim devlet tarafından sunulan ve vergiler yoluyla finanse edilen bir faaliyettir.Ne var ki devlet vergi mükelleflerinden eğitimin finansmanını temin yoluna giderken vatandaşların gelir düzeylerini dikkate almadan yapmaktadır. Her yıl ayrılan yüklü miktarda kaynaklara rağmen okulların bir yığın sorunları da çözülememektedir. Üstelik velilerin önüne tercih imkânı sunmayan standart bir müfredat ve tek-tip bir eğitim politikası da zoraki dayatılmaktadır. Kısacası sürekli artan eğitim talebine cevap verilemediği gibi mevcut finansman yöntemiyle de sistem tam manasıyla bir çıkmazın içindedir.
Sonuç:
Türkiye’de eğitimin dayandığı temel felsefe ciddi anlamda gözden geçirilmelidir.Tevhid-i Tedrisat kaldırılmalıdır. Ayrıca 1973 yılında kabul edilen 1739 sayılı Milli Eğitim Temel Kanunu da dünyaya, gelişmelere ve yeniliklere ayak uyduran bir bakış açısıyla yeniden yazılmalıdır. Kimsenin eğitim üzerinden toplumu dizayn etme yetkisi olmamalıdır. Eğitimin, bireyin doğuştan getirdiği temel haklar doğrultusunda özgürleştirici bir işlevi olmalıdır. Özgürlükçü, çok dilli, çok kültürlü, çoğulcu yeni bir eğitim felsefesine ihtiyaç vardır.Türkiye’nin demokrat, insan haklarına saygılı, fikir ayrılıklarına açık, herkes için özgürlük talep eden vicdan, ahlak ve erdem sahibi kaliteli bireylerin yetişmesine olanak sağlayan yepyeni bir eğitim anlayışıyla yoluna devam etmesi gelinen noktada artık bir zorunluluktur.
twitter.com/sivildemokrat
Yazarlar
-
Gökhan BACIKErken Cumhuriyet dönemi eleştirileri: Revizyonizm mi, Türk usülü “woke” mu? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünGemini’ye göre 2026’da Türkiye… 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciOkudukça yoksullaşan bir ülkeyiz 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEBölücüler ve Ülkücüler 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİVicdansız senenin kelimesi dijital vicdanmış 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA2026’ya Girerken; Barış, Demokratik Toplum ve Enternasyonal Özgürlük Yürüyüşü... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURHavf ve reca arasında yeni bir yıla... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolKara bir yıl 2025 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ocaktan2026’da deliler çağına karşı bir umut ışığı yanar mı? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTürkiye’ye özgü sürecin muhasebesi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENNasıl anılmak isterdiniz? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU2026: Beklentiler, beklentiler… 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAfrika Boynuzu’ndaki oyun: İsrail kime şah çekti? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBarış Akademisyenleri'nin göreve iadesine istinaf engeli: Daire, Danıştay kararına direndi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUÇözüm için mücadele demokrasi için mücadeledir 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçLeyla Zana ve Gözde Şeker ne yaptı? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİktidar medyası infilak etti 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇER23 yılın en kötüsü 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞUlus devlet, milli egemenlik, çevre, insan hakları, uyuşturucu ve Venezuela 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞYENİ YILDA DA KURU EKMEK BİZİ BEKLİYOR… 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRTürkiye'de davaların portresine kısa bir bakış: Hâlâ en güçlü ortak talep neden adalet? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRUyuşturucu dosyasındaki sürpriz isim! "Cumhurbaşkanımızın tensipleri ile…" 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBir fotoğraf karesinden çok daha ötesi... 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN2025 giderken 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRAN11. YARGI PAKETİ, YENİ ADALETSİZLİK VE EŞİTSİZLİKLER YARATTI 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENRaporların Gösterdiği 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇALRTÜK ve basın özgürlüğüne geçit yok… 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İlhanKararsızlığın Erdemi: Kesinliğin Gölgesinde Düşünmek 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUÜlke siyasetin neresinde, hangi evresinde? 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraYılın Kelimesi 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSovyetler ve Bookchin 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yetvart DANZİKYANLeyla Zana vakası bir gösterge. Ama neyin? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTİslamcılık Öldü mü? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye, güvenlik ve 15 milyon bağımlı… 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTAN100 Bin Dolar Kazanan “Yeni Yoksul” Mu? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa Karaalioğlu‘Entegre strateji’ varsa, niye tek yönünü görüyoruz? 25.12.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilGüvenlikten kimliğe, inkârdan yurttaşlığa 24.12.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanKomisyonda uzlaşma çıkmazsa süreç yine de ilerler mi? 24.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİSekülerleşme sorunu veya Müslümanlar nasıl modernleşecek? 23.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEYüzdük yüzdük 22.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayPax Americana sonrası Almanya: Yeşil dönüşümden askeri Keynesçiliğe 21.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasAK Parti hariç herkes CHP 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNKüfürbazlar ve ötesi 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarThank you Ahmed 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselPara politikasında sınav zamanı 18.12.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakNüfusumuz dibe vururken! 18.12.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKEN"O Yıl", hangi yıl? 15.12.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin Sönmezİktidar politikası ters mi tepiyor, tersine mi işletiliyor? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞEntelektüel üretimin kaybı-Rejimin vesayeti-Siyasetin iflası 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRBu durumda AİHM yetkilileri de Trump’tan yardım istesin… 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldız ÖNENGüney Amerika’da büyüyen gölge 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAKANBahis oynayan bakan kim?.. CASUS KİM?.. 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezOrta sınıf nereye gitti? 12.12.2025 Tüm Yazıları






















































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
28.06.2019
19.06.2019
14.05.2019
2.05.2019
8.02.2019
22.03.2019
7.02.2019
25.02.2019
21.02.2019
18.02.2019