Ümit Akçay
Fed kararını 2008’de başlayan küresel kriz konjonktüründe değerlendirmek gerekiyor. Zira Fed’in bu “U” dönüşü, 10 yılı aşan bu konjonktürün getirdiği kısıtlar içinde formüle edildi.
2015 yılından bu yana dokuz kere, D. Trump’ın göreve gelmesi sonrasında altı kere, 2018’de de dört kere faiz artıran ABD Merkez Bankası Fed’in 2019’daki ilk toplantısından çıkan en önemli sonuç, faiz artışlarına ara verildiğinin açıklanması oldu. Bu karar, elbette sadece ABD ekonomisi için değil, küresel finans sisteminin hiyerarşik yapısı nedeniyle diğer ülkeler, özellikle de ekonomisini büyük oranda ‘dolarize’ olmuş Türkiye gibi bağımlı ekonomiler için de son derece önemli idi.
Bu konuda tek bir yazıda geniş kapsamlı bir değerlendirme yapmak zor, o nedenle konuyu üç haftalık bir mini yazı dizisi olarak ele almanın daha iyi olacağını düşündüm. Dizinin ilk parçası olan bu yazıyı, 29-30 Ocak 2019 tarihlerindeki Federal Açık Piyasa Komitesi (FOMC) toplantısında alınan kararları değerlendirmek ile sınırladım. İkinci yazıda bu kararın arka planını ve üçüncüsünde de bu kritik dönüm noktasının olası etkilerini ele almayı planlıyorum.
30 OCAK 2019 AÇIKLAMASI
Toplantı öncesinde, Fed’in politika faizini değiştirmesi zaten düşük bir olasılık olarak görülüyordu. Toplantı bu açıdan beklendiği gibi sonuçlandı, fonlama faizi değişmeden kaldı. Ancak açıklamanın dikkat çekici yanı, yeni eklenen ve çıkarılanlardı. Örneğin ocak açıklamasında ‘kademeli faiz artışı’ ifadeleri yer almadı. Eklenen kısım ise, üç parçadan oluşuyor:
1. Açıklamada, Komite’nin ileriki faiz artışları için sabırlı olacağı belirtilmiş.
2. Bunun ilk gerekçesi olarak, içeriği tam olarak açıklanmasa da ‘küresel ekonomik ve finansal gelişmelere’ referans verilmiş.
3. İkinci gerekçe, enflasyon baskısının azalması (muted) olarak yer almış.
Toplantı sonrası Fed Başkanı Jerome Powell, yaptığı basın toplantısında ise “ekonomiyi en iyi şekilde desteklemenin yolu faiz konusunda sabırlı olmak” diyerek, faiz artışlarına bir süreliğine de olsa ara verdiklerini açıkladı. Son olarak, Fed’in bilanço daraltmasını otomatik pilottan çıkardığını açıklaması, bir diğer kritik karar idi.
1937’NİN HAYALETİ
Fed’in bu açıklaması, 2013’te ilan edilen ve 2015’te uygulanmaya başlayan faiz artışı sürecinin sonu anlamına mı geliyor? Yoksa halen faiz artırımını gerektiren veriler gelmeye devam mı edecek? Bu tip tarihsel dönemeçler, ABD’deki para politikası tarihinde daha önce de yaşandı. Bunlar arasında yeni bir çöküşle sonuçlanan dönemeçlerden biri 1937 yılı idi.
1929’de başlayan krizden sekiz yıl sonra, artık ekonomik toparlanmanın başladığı gerekçesiyle Fed tarafından yapılan faiz artışının yeni resesyon dalgasını tetiklediği biliniyor. Bu örnekten hareketle Fed’in kurumsal hafızasında olan 1937 vakasının tekrarlanmasından çekindiğini ileri sürebiliriz.
DURAKLAMA MI DEĞİŞİM Mİ?
Fed’in faiz politikasının tarihsel olarak gelişimine baktığımızda, her bir faiz artışı döngüsünün tepe noktasının sonrasında resesyonların geldiği görülür. Ocak toplantısındaki kararın aynı doğrultuda giderden yaşanan bir duraklama mı, yoksa bir doğrultu değişikliği mi olduğu bu açıdan da önemli.
Sonraki haftalarda daha detaylı olarak değineceğim ancak Fed kararını 2008’de başlayan küresel kriz konjonktüründe değerlendirmek gerekiyor. Zira Fed’in bu “U” dönüşü, 10 yılı aşan bu konjonktürün getirdiği kısıtlar içinde formüle edildi.
Bu bağlamda, Fed’in faizleri tekrar indirebilmek için artırdığı görüşüne katılanlardanım. Geçtiğimiz yıllarda hazır ekonomik aktivite canlı iken yapılan faiz artışları, eninde sonunda geleceği belli bir resesyon için bir hazırlık anlamına geliyordu. Bu çerçeveden bakarsak, faiz artışının durması, bir sonraki resesyonun yaklaşmakta olduğunu gösteriyor olabilir.
Pragmatik bir şekilde, Türkiye ekonomisinin krizi bağlamında bu gelişmeleri ele alırsak, bu kararın Türkiye’deki ekonomi yönetimi tarafından uzun süredir dört gözle beklendiğini belirtmekte yarar var. Hatta bu gelişme ile beraber sermaye akımlarının yeniden ‘yükselen piyasalara’ yönelebileceği beklentisi ile mevcut kriz ortamında herhangi bir IMF desteğine ihtiyaç duyulmadan hızlı bir toparlanma yakalanabileceği ihtimali, karar alıcıların akıllarındaki en iyi senaryo olsa gerek.
Haftaya, bu kararın arka planında yer alan gelişmeleri iki başlıkta inceleyeceğim: a) Avrupa ve Çin ekonomisindeki gelişmeler, b) Karar alıcıların bir sonraki resesyona oldukça sınırlı bir alet kutusu ile girecek olması.
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazFıkra gibi ülke ama gel de gül! 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluYeryüzü artık bir Vahşi Batı… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYRusya, Suriye’den sonra İran’ı da kaybedebilir 22.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKürt meselesinde CHP’nin yakın dönem öyküsü 21.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Neo-Mussoli’nin “Havuz Medyası” 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye ne yapmalı? 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİModern katil 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEDaha kötüsü her zaman mümkün 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRMHP’nin yeni anayasa hamlesi, köklü bir rejim düzenlemesini mi işaret ediyor? CHP ne yapmalı? 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNÖzgür Özel’in İmtihanı 15.06.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
6.03.2025
27.02.2025
20.02.2025
13.02.2025
7.02.2025
31.01.2025
23.01.2025
16.01.2025
9.01.2025
2.01.2025