Ümit Akçay
Türkiye’de hane halkı borcunun GSYH’ye oranının düşük olması ekonomi yönetimi tarafından uzun süredir bir başarı göstergesi olarak öne çıkarılıyor. İlk bakışta, geçtiğimiz hafta açıklanan finansal istikrar raporundaki veriler de bu görünümü teyit ediyor. Ancak raporun detaylarına yakından bakıldığında, düşük borçluluk oranının borçlanmanın azalmasından değil, yüksek enflasyonun yarattığı güçlü bir istatistiksel etkiyle oluştuğu görülüyor. Üstelik bu yanılgı, hane halkı borçlanmasının niteliğinde yaşanan dönüşümü bütünüyle görünmez hale getiriyor. Bu haftaki yazıda, Türkiye’deki değişen borçlanma rejimini daha iyi anlayabilmek için raporda öne çıkan üç gelişmeyi ele aldım.
İstatistiksel yanılsama
İlk olarak, oransal olarak düşen bireysel borçlanmadan başlayalım. Hane halkı borcunun GSYH’ye oranının yüzde 9.7 seviyesine gerilemesi, Türkiye’nin nispeten sağlam bir borçluluk profiline sahip olduğu izlenimini yaratıyor. Ancak biraz daha yakından bakarsak, bu gerilemenin ardında dört temel etkenin bulunduğunu görebiliriz.
Birincisi, yüksek enflasyon nominal GSYH’yi olağanüstü büyütüyor. Borç stoku bu hızda artmadığı için oran mekanik olarak düşüyor. Bu nedenle düşüş, borcun azalmasından çok paydanın şişmesinin sonucu.
İkincisi, yüksek faizler uzun vadeli borçlanmayı fiilen imkansız hale getiriyor. Kredi maliyetlerinin hızla yükselmesi, gelirleri eriyen hane halkı için borçlanmayı pahalı ve riskli bir seçenek haline getiriyor.
Üçüncüsü, uygulanan makroihtiyati tedbirler kredi kanallarını sıkılaştırıyor. Bankalara uygulanan miktar sınırlamaları, vade kısıtları ve kredi büyüme sınırları, hane halkının borçlanma kapasitesini yapısal olarak daraltıyor.
Dördüncüsü, konut kredilerinin çöküşüdür. Raporda konut kredilerinin GSYH’ye oranının emsal ülkelere kıyasla olağanüstü düşük seviyelere gerilediğini gösteriyor. Konut kredisine erişim, yüksek faizler ve sıkı düzenlemeler nedeniyle tarihsel olarak nadir görülen ölçüde zorlaşmış durumda. Bu durum borçlanmanın azalmasından çok, hane halkının uzun vadeli borçlanma imkanlarından dışlandığını gösteriyor.
Bu dört neden birlikte değerlendirildiğinde borç/GSYH oranındaki düşüşün yapısal bir iyileşmeden değil, borçlanma kanallarının daralmasından ve enflasyonun payda etkisinden kaynaklandığı görülüyor.
Kredi kartına sıkışan borçlanma
Raporda öne çıkan ikinci gelişme, bireysel borçlanmanın kredi kartına sıkışması. Borçluluğun gerçek yönü, borcun hangi araçlarla taşındığına bakıldığında ortaya çıkıyor. Raporda kredi kartı borçlarının toplam bireysel borç içindeki payının yüzde 50’ye yaklaştığı, kredili mevduat hesabı (KMH) kullanımının ise çift haneli seviyelere çıktığı belirtiliyor.
Bu eğilim, tüketimin kredi ile finanse edildiği bir genişleme döneminden ziyade, hane halkının zorunlu harcamalarını karşılamak için kredi kartına mahkum edildiği bir sıkışmayı işaret ediyor. Kredi kartı ve KMH borçlarının yüksek faizli ve kısa vadeli yapısı, borçlanmayı daha kırılgan bir zemine itiyor. Bu kırılganlık, borçlanmanın azalmasından değil, borçlanmanın niteliğinin bozulmasından kaynaklanıyor.
Borcun gelire oranı artıyor
Son olarak, raporun önemli bulgularından biri, bireysel borçluluğun düşük görünmesine rağmen borcun gelire oranının azalmak bir yana artıyor olmasıdır. Rapora göre borcun, kişi başı kullanılabilir gelirdeki payı son dönemde azalmıyor, artıyor. Bu eğilim, düşük borç/GSYH oranının gerçekte borç yükünün hafiflediği anlamına gelmediğini ortaya koyan bir başka değişken olarak okunabilir.
Yani gelir erirken borç artıyor ve borçlanmanın maliyeti yükseliyor. Bu nedenle borç/GSYH oranındaki düşüş gerçekte borçluluğun hafiflemesini değil, gelir kaybının borcu daha ağır hale getirmesini gizliyor. Borçluluğun gelire oranla artması hem reel gelir kayıplarını hem de hane halklarının enflasyon karşısında ayakta kalabilmek için borcu daha yoğun bir şekilde kullandığını doğruluyor.
Yeni borçlanma düzeni
Sonuç olarak finansal istikrar raporunun bulguları, bireysel borçluluğun düşük görünmesinin bir başarı göstergesi olmadığını ortaya koyuyor. Borç/GSYH oranındaki düşüş, enflasyonun yarattığı payda etkisi ve uzun vadeli kredi kanallarının daralmasıyla oluşan istatistiksel bir yanılsamadır. Kredi kartına dayalı borçlanmanın artması, borcun gelire oranının yükselmesi ve kısa vadeli yüksek maliyetli borçların yaygınlaşması, Türkiye’de daha kırılgan bir borçlanma rejiminin oluştuğunu göstermektedir.
Son bir notla bitireyim. Bu tablo, iktidar açısından geleceğe dair önemli bir potansiyeli de işaret ediyor. Önümüzdeki dönemde enflasyonun nispeten de olsa kontrol altına alınması, faizlerdeki düşüşün sürmesi ve makroihtiyati tedbirlerin gevşetilmesi durumunda borçlanmada yeniden artış için ciddi bir alan oluşacaktır. Bir başka ifadeyle bugünkü sıkıştırmanın diğer yüzü gelecekteki kredi genişlemesine bir zemin yaratmaktır. İçinden geçmekte olduğumuz siyasi konjonktürü düşündüğümüzde, seçim odaklı bir ekonomi politikası için bu değişim kritik olabilir.
Yazarlar
-
Mustafa PAÇALÜcret asgari, yoksulluk azami… 6.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURCHP’nin `Kürt Sorunu´, Kürtlerin sorunlarını çözebilir mi? 6.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERKanun önünde eşitlik 6.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUBarış sürecinde iç siyasetin sahne alma zamanı… 6.12.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKİmralı için CHP’yi sıkıştırmaya gerek var mı? 5.12.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet Berkanİnsanlığın yüzlerce yılda oluşturduğu birikime ne oldu? 5.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBir kongrenin düşündürdükleri… 5.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUBahçeli’nin ortağını sürece ikna etme vakti… 5.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRİşte faturalar: Şirketi kurduğu gibi ESK ile anlaştı! ‘Genç boğalar’ hep ondan alınmış 5.12.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTepki oylarını yönetmek başka, iktidar olmak başka 5.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ocaktan‘Terörsüz Türkiye’ye evet ama mış gibi yaparak mümkün mü? 5.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANZor ve kırılgan sürece girdik! 5.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolAdaletsizliğin böylesi 5.12.2025 Tüm Yazıları
-
Figen Çalıkuşu5 Aralık tecavüzü… 5.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİTürkiye Yüzyılı okullarda zorbalığı niye durduramıyor? 5.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNETaha Parla’dan kalan ayak izleri 4.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Demokrasinin Beşiği Olmak!" "İmralı Artık Tecrit Değil, Barış ve Demokratik Toplumun Çözüm Adasıdır 4.12.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu Ergil“Hakikat Sonrası” dünya: “Post-truth” ne demek? 4.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciErdoğan ne zaman iktidara gelecek? 4.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYTürkiye İçin Irak Peşmergeleri Sorun Olmuyor da Rojava neden Sorun! 4.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENBahçeli–Öcalan görüşse... 4.12.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRPOLEMİK SENDROMDA 4.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayBireysel borçluluk gerçekten düşüyor mu? 3.12.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselIMF’in siyaseten can sıkıcı tavsiyeleri 3.12.2025 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYOrta Doğu, Trump Amerika’sına Uyum Sağlıyor 3.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünTrump’ın karnesi ve dünyanın kaderi… 3.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezBüyüme Buysa Niçin Şikâyet Ediyorlar? 2.12.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUHaksızlık mı dediniz? 2.12.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞReel politika, pragmatizm, ilkesizlik, oportünizm batağında AKP 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEKürt olmak 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇNifak ve münafık 1.12.2025 Tüm Yazıları
































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
26.11.2025
17.11.2025
2.11.2025
26.10.2025
25.10.2025
12.10.2025
5.10.2025
30.09.2025
21.09.2025
14.09.2025