Umut ÖZKIRIMLI
“Çoğunluğun diktası” (tyranny of the majority), ya da antik Yunan felsefesindeki adıyla “oklokrasi” (ochlocracy, οχλοκρατία) – “ayak takımı yönetimi” – siyaset biliminin en çok tartışılan terimlerinden biridir.
On yedinci yüzyıldan itibaren yeniden dolaşıma giren terimi popüleştiren isimlerin başında Amerika Birleşik Devletleri’nin dördüncü başkanı James Madison, Fransız diplomat ve siyaset bilimci Alexis de Tocqueville, İngiliz siyaset felsefecisi John Stuart Mill gelir.
Bu düşünürlere göre çoğunluğun yönetimi, her zaman kamu yararı ve azınlık haklarının göz ardı edilmesi riskini taşıyacaktır. Madison’ın bu potansiyel soruna karşı çözüm önerisi federal bir yönetim şekli benimsenmesidir.
Çoğunluk, herhangi bir eyalette yerel azınlığın haklarını çiğnemeye kalkışsa bile ABD gibi büyük ve farklı eyaletlerden oluşan bir ülkede aynı çoğunluğun yönetimi tümüyle ele geçirmesi zor olacaktır.
Ayrıca yasama, yürütme ve yargıyı birbirinden ayıran güçler ayrılığı ilkesi, azınlığı çoğunluğun diktasına karşı koruyacaktır. John Stuart Mill’e göre ise çözüm, nispi temsil sistemi ve daha genel olarak “zarar ilkesi”dir (harm principle).
Bireyler, başkalarına zarar vermedikleri sürece istedikleri her şeyi yapabilme özgürlüğüne sahip olmalıdır; ancak eylemleri başkalarına zarar veriyorsa yönetimin buna engel olma hakkı vardır.
Bu önerilere yönelik eleştirileri özetleyerek okuyucuların sabrını test etmek gibi bir niyetim yok. Yazının amacı da farklı yönlere çekilmeye müsait çoğunluğun diktası kavramını tartışmak değil.
Sonuçta apartheid dönemi Güney Afrikası ya da Suriye örneklerinin gösterdiği gibi, azınlıkların da iktidarı bir şekilde ele geçirip çoğunluğu baskı altında tutabileceğini biliyoruz.
Kaldı ki çoğunluğun azınlık haklarını çiğneme ihtimali yüzünden demokrasiden tümüyle vazgeçmek ya da yine Mill’in önerdiği gibi eğitimli olanların oylarına daha fazla değer verecek bir mekanizma oluşturmak da pek sağlıklı bir çözüm sayılmaz.
Öte yandan kavramın dikkatimizi çektiği sorun önemli: Meşru yollarla iktidara gelen bir kesimin – azınlık ya da çoğunluk – diğer kesimlerin haklarını ayaklar altına almasını “demokrasiden vazgeçmeyerek” nasıl engelleyebiliriz?
Başka bir şekilde ifade edersek, demokrasiyi “çoğunlukçuluğa” (majoritarianism), yani belirli aralıklarla tekrarlanan seçimlerde çoğunluğun oyunu almaya indirgeyen, bunun dışındaki tüm süreç, kurum ve hakları görmezden gelen bir anlayışla nasıl mücadele edilebiliriz?
Genelde sanıldığı gibi bu sorun sadece otokratik yönetimlere ya da askeri diktatörlüklere özgü bir durum değil. Dış basına sadece oy verme günü yaşanan polis vahşetiyle yansıyan Katalonya bağımsızlık referandumu, süreç yakından incelendiğinde çoğunlukçu anlayışın nasıl kötüye kullanılabileceğini gösteren mükemmel bir örnek.
Kendine özgü kültürel özellikleri (başta farklı bir dil) ve zengin ekonomisiyle İspanya’nın geri kalanından ayrılan Katalonya’da bağımsızlıkçılık (indepentism, independismo catalán), ülke Franco faşizmini geride bırakıp demokrasiye geçtiğinden beri birçok parti tarafından temsil edilen güçlü bir siyasi akım; ancak salt çoğunluğun desteğine sahip değil.
Katalan hükümetinin 2007 yılında yaptırdığı bir kamuoyu araştırmasına göre bağımsız bir devlet fikrini savunanların oranı yüzde 16.8. 2008 ekonomik krizi ve Madrid yönetiminin kemer sıkma politikalarına yönelik tepkiyle bu oran 2017 yılında yüzde 37.4’e çıkmış (bağımsız devlet fikrini savunanların oranının ekonominin dibe vurduğu 2010 yılında yüzde 49’a kadar yükseldiğini de not edelim).
1 Ekim 2017’de yapılan bağımsızlık referandumu ise Katalanların yüzde 90 oranıyla destek verdiği 1978 anayasasına aykırı. Nitekim İspanya Anayasa Mahkemesi de referandumun yasal olmadığını ilan ediyor.
Buna rağmen bağımsızlıkçılar oylamanın yapılmasını sağlıyorlar ve yüzde 43 katılımla gerçekleşen referandumda oyların yüzde 92’sini kazanmayı başarıyorlar.
10 Ekim’de Katalan lider Carles Puigdemont tarihin en kısa sureli cumhuriyetini ilan ediyor; önce Katalonya Cumhuriyeti’nin artık “bağımsız ve egemen bir devlet” olduğunu duyuran Puigdemont, 57 saniye sonra bu iddiasından Madrid’le görüşmeleri sürdürmek için vazgeçiyor! Bağımsızlıkçı siyasetçilerin birer birer tutuklanmaya başlamasıyla da Brüksel’e kaçıyor.
Peki Katalan halkının çoğunluğunun desteğine sahip olmayan, anayasaya aykırı bu referandum nasıl gerçekleştiriliyor? İşte burada devreye yazının konusu “çoğunlukçuluk” kavramı giriyor.
Yukarıda bahsettiğim ekonomik kriz ve İspanya Anayasa Mahkemesi’nin Katalonya’ya daha fazla özerklik tanıyan bir yasa değişikliğini reddetmesiyle güçlenen bağımsızlıkçı partiler, içinde burjuva milliyetçiler ile anti-kapitalist anarşistleri de barındıran beş benzemez bir koalisyonla – bağımsızlık karşıtı kampın parçalanmışlığından da yararlanarak – 2015 yılında yapılan bölgesel seçimlerde parlamentoda birkaç sandalyeyle çoğunluğu ele geçiriyorlar ve referanduma giden süreci başlatıyorlar.
Ancak iş burada da kalmıyor. Bağımsızlıkçı koalisyonun lideri Artur Mas, kendi partisindeki çekişmeler sonucu parti başkanlığını kaybedince parlamentonun lağvedilmesi riski beliriyor ve yeni secimler için Mart 2016 tarihi belirleniyor. Bu noktada koalisyonu oluşturan başka iki parti aralarında anlaşarak Puigdemont’u lider olarak seçiyorlar ve seçimlere gidilmesini engelliyorlar.
Bu mikro örneği bu kadar ayrıntılı anlatmamın nedeni çoğunlukçuluğun nasıl kötüye kullanılabileceğini göstermek. Katalonya’da yaşanan süreçte milliyetçilik manipüle edilerek yerel parlamentoda “yasal çoğunluk” elde ediliyor.
Madrid’in karşı çıkışları anayasaya uygun olsa da bağımsızlıkçılar tarafından Katalonya halkının meşru haklarına müdahale olarak gösteriliyor. İşin en ironik tarafı da bu manipülasyonun, 1980’lerden beri İspanya halkının çoğunluğunun Katalan azınlığın haklarını çiğnediği şiarıyla siyaset yapan bağımsızlıkçılar tarafından yapılması.
Hikaye size tanıdık gelecektir. Kemalist/laik azınlık tarafından mağdur edildiğini savunan İslamcı/dindar çoğunluk; laikliği savunan partilerin parçalanmışlığı ve alternatif bir siyaset önerememesinin de etkisiyle meşru seçimlerle iktidara gelen “mağdurlar”; savunulan ilkelerin iktidar ele geçirilince unutulması ve meşruiyeti tartışmalı seçimlerle iktidarın sürdürülmesi; çoğunlukçu anlayışla hak ve özgürlüklerin yok edilmesi ve çoğunluğun yaşam tarzının, değerlerinin toplumun geri kalanına dayatılmaya başlanması…
Yazının başlığı olarak “çağımızın vebası” teriminin seçilmesinin nedeni ise çoğunlukçuluğun sadece İspanya ya da Türkiye’nin başına bela olan bir anlayış olarak algılanmaması gerektiğini vurgulama ihtiyacı.
Macaristan’dan Polonya’ya, Hindistan’dan Bolivya’ya dünyanın birçok ülkesinde yönetimde olan (sağ ya da sol) popülist-otoriter aktörler iktidarlarını bu anlayışa dayanarak sürdürüyorlar. Dini, etnik, ideolojik, sınıf, cinsel tercih temelli her tür azınlığın hakları yine bu anlayışa dayanılarak ayaklar altına alınıyor.
Buna karşı demokrasi sınırları içinde kalınarak nasıl mücadele edilebileceği de başka bir yazının konusu olsun.
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURHavf ve reca arasında yeni bir yıla... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünGemini’ye göre 2026’da Türkiye… 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİVicdansız senenin kelimesi dijital vicdanmış 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKErken Cumhuriyet dönemi eleştirileri: Revizyonizm mi, Türk usülü “woke” mu? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciOkudukça yoksullaşan bir ülkeyiz 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA2026’ya Girerken; Barış, Demokratik Toplum ve Enternasyonal Özgürlük Yürüyüşü... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolKara bir yıl 2025 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ocaktan2026’da deliler çağına karşı bir umut ışığı yanar mı? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEBölücüler ve Ülkücüler 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTürkiye’ye özgü sürecin muhasebesi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBarış Akademisyenleri'nin göreve iadesine istinaf engeli: Daire, Danıştay kararına direndi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU2026: Beklentiler, beklentiler… 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENNasıl anılmak isterdiniz? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAfrika Boynuzu’ndaki oyun: İsrail kime şah çekti? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUÇözüm için mücadele demokrasi için mücadeledir 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞUlus devlet, milli egemenlik, çevre, insan hakları, uyuşturucu ve Venezuela 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBir fotoğraf karesinden çok daha ötesi... 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRTürkiye'de davaların portresine kısa bir bakış: Hâlâ en güçlü ortak talep neden adalet? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİktidar medyası infilak etti 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇER23 yılın en kötüsü 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçLeyla Zana ve Gözde Şeker ne yaptı? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞYENİ YILDA DA KURU EKMEK BİZİ BEKLİYOR… 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRUyuşturucu dosyasındaki sürpriz isim! "Cumhurbaşkanımızın tensipleri ile…" 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN2025 giderken 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRAN11. YARGI PAKETİ, YENİ ADALETSİZLİK VE EŞİTSİZLİKLER YARATTI 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇALRTÜK ve basın özgürlüğüne geçit yok… 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENRaporların Gösterdiği 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraYılın Kelimesi 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İlhanKararsızlığın Erdemi: Kesinliğin Gölgesinde Düşünmek 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUÜlke siyasetin neresinde, hangi evresinde? 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTİslamcılık Öldü mü? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yetvart DANZİKYANLeyla Zana vakası bir gösterge. Ama neyin? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSovyetler ve Bookchin 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye, güvenlik ve 15 milyon bağımlı… 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTAN100 Bin Dolar Kazanan “Yeni Yoksul” Mu? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa Karaalioğlu‘Entegre strateji’ varsa, niye tek yönünü görüyoruz? 25.12.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanKomisyonda uzlaşma çıkmazsa süreç yine de ilerler mi? 24.12.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilGüvenlikten kimliğe, inkârdan yurttaşlığa 24.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİSekülerleşme sorunu veya Müslümanlar nasıl modernleşecek? 23.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEYüzdük yüzdük 22.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayPax Americana sonrası Almanya: Yeşil dönüşümden askeri Keynesçiliğe 21.12.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNKüfürbazlar ve ötesi 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasAK Parti hariç herkes CHP 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarThank you Ahmed 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakNüfusumuz dibe vururken! 18.12.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselPara politikasında sınav zamanı 18.12.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKEN"O Yıl", hangi yıl? 15.12.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRBu durumda AİHM yetkilileri de Trump’tan yardım istesin… 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin Sönmezİktidar politikası ters mi tepiyor, tersine mi işletiliyor? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldız ÖNENGüney Amerika’da büyüyen gölge 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞEntelektüel üretimin kaybı-Rejimin vesayeti-Siyasetin iflası 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezOrta sınıf nereye gitti? 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAKANBahis oynayan bakan kim?.. CASUS KİM?.. 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇHakim sınıfın iki zümresi 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
Selva DemiralpHissedilemeyen büyümenin anatomisi 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞCHP programı halka ne vadediyor? Nasıl bir parlamenter sistem? 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKİmralı için CHP’yi sıkıştırmaya gerek var mı? 5.12.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRPOLEMİK SENDROMDA 4.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYTürkiye İçin Irak Peşmergeleri Sorun Olmuyor da Rojava neden Sorun! 4.12.2025 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYOrta Doğu, Trump Amerika’sına Uyum Sağlıyor 3.12.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKEve siyaset için dönüş öncesi bir mıntıka temizliği gerek 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Zekeriya KurşunDağıstan Cumhuriyeti ve Ayna Gamzatova 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYŞu meşhur “İznik Konsili” 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMABD’de bir şeyler oluyor: Nick Fuentes 30.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaAK Parti çekingen 26.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerÇÖZÜM, BARIŞ VE KARDEŞLİK GETİRECEK Mİ? 23.11.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİCHP modernizmi ve faşizmi... 23.11.2025 Tüm Yazıları
-
Necati KURÇOCUK HAKLARI EVRENSEL BİLDİRGESİ 19.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNEmeğin Sosyolojisi ve Kapitalizmin Geleceği: Marx vs. Marx 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDEN"Arananlar" zulmü ne zaman son bulacak? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİmamoğlu'na istenen 23 asırlık tarihi ceza: Roma İmparatorluğu kurulduğunda hapse girseydi hala ceza 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNYerel yönetimlerle işbirliği kültür politikası için hayati 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZÇÖZÜM SÜRECİ KOMİSYON VE EKMEN 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİKeşke… 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKemalizm mi daha ‘iyi’, (Yeni) İttihatçılık mı? (3) 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMAN‘Parlak gelecek’ ve sol gelecek... 12.10.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğluİnsanların devletlerle savaşı 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlnur ÇEVİKTrump’ın dünyasına hoşgeldiniz… 3.10.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunYazmak, ciddi bir iştir 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMTERÖRSÜZ TÜRKİYE’YE GEÇİŞ SÜRECİ! 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNÖcalan, Erdoğan’a “Seni yine başkan yaptırırız” sözü mü veriyor? 11.09.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANTürkiye’de ve Yunanistan’da Aleviler – Yeni Bir Tablo 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYPutin, Trump’ı parmağında oynatmaya devam ediyor 17.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARSorumluktan kaçmak umuttan kaçmaktır 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları
-
Münir AKTOLGABATI’DAN FARKLI BİR ÖRNEK OLARAK TÜRKİYE’DE VE ARAP ÜLKELERİNDE DEVRİMCİ DÖNÜŞÜM DİYALEKTİĞİ... 16.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cenk DoğanÜRETİCİLERE İLK OLARAK KOOPERATİF LAZIM 4.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cevat KORKMAZFiller ve Çimen... 22.11.2024 Tüm Yazıları
-
Tuncer KÖSEOĞLUTamirhanelere giden toplar… 4.11.2024 Tüm Yazıları
-
Ayşe HÜRDevletin Muhteşem Örgütlenmesi: 6-7 Eylül 1955 Pogromu 9.09.2024 Tüm Yazıları
-
Ferhat KENTEL“Maarif” marifetiyle yeni “makbul vatandaş” kurma çabaları 26.07.2024 Tüm Yazıları
-
Banu Güven“Bozkurt” Almanya’da sahaya indi 4.07.2024 Tüm Yazıları
-
İBRAHİM Ö. KABOĞLUDevlet ve yürütme kaç başlı? 27.06.2024 Tüm Yazıları
-
Gürbüz ÖZALTINLICHP’nin normalleşme politikası Erdoğan’a mı yarar? 21.06.2024 Tüm Yazıları
-
Oya BAYDARBir yazamama yazısı 14.06.2024 Tüm Yazıları
-
Bayram ZİLANAK Parti’de değişim gecikiyor mu? 4.06.2024 Tüm Yazıları
-
Soli ÖzelBetül Tanbay'ın gözünden "Gezi"nin tarihi 30.05.2024 Tüm Yazıları
-
Reha RUHAVİOĞLUTürkiye’de Kürtçenin Durumu: Gidişat, İmkânlar ve Fırsatlar 18.05.2024 Tüm Yazıları
-
Atilla AytemurBingöl Erdumlu Kitabı: Film gibi hayat* 24.01.2024 Tüm Yazıları
-
Şahin ALPAY"Ergun Abi"ye veda 10.11.2023 Tüm Yazıları
-
Ahmet ALTANYüzyıllık cumhuriyet başarılı mı başarısız mı? 29.10.2023 Tüm Yazıları
-
Levent GültekinDin, insanları kardeş yapar mı? 26.09.2023 Tüm Yazıları
-
Ayhan AKTARŞair Roni Margulies’in ardından… 7.08.2023 Tüm Yazıları
-
Ceyda KaranBiden ve iki cephede birden yenilgi 30.06.2023 Tüm Yazıları
-
Orhan Kemal CENGİZMuhalefetin sınavı asıl şimdi başlıyor 1.06.2023 Tüm Yazıları
-
Roni MARGULIESMutlu bitmiş bir göç öyküsü 20.05.2023 Tüm Yazıları
-
Burhanettin DURANTarihi Yol Ayrımındaki Kritik Seçim 6.05.2023 Tüm Yazıları
-
Celal BAŞLANGIÇKendini kurtarmak için Erdoğan, Erdoğan’ı reddedecek! 14.04.2023 Tüm Yazıları
-
Ergun AŞÇIErsagun Hanım 5.03.2023 Tüm Yazıları
-
Uğur Gürses‘Dolambaçlı katlı kur’ yolunda 23.01.2023 Tüm Yazıları
-
Besim F. DellaloğluMesafenin Sosyolojisi 16.12.2022 Tüm Yazıları
-
Hidayet Şefkatli TUKSALKur’an kurslarında yatılı eğitim ve çocukların korunması 15.12.2022 Tüm Yazıları
-
Nergis DemirkayaAltılı Masa ortak yönetim planı: Her partiye bir yardımcı bir bakan 17.11.2022 Tüm Yazıları




































































































































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
16.03.2020
25.02.2020
10.02.2020
16.12.2019
5.01.2019
19.10.2019
12.10.2019
6.08.2019
2.07.2019
24.03.2020