Vahap COŞKUN
3 Kasım’da Batman’da açık havada yapılan bir düğüne kimliği belirsiz kişiler tarafından otomobille rastgele ateş edildi. Saldırıda 4 vatandaş yaralanırken Özcan Temel adlı vatandaş da hayatını kaybetti.
Saldırının ardından PKK ve BDP’ye yakın kaynaklar saldırıdan HÜDA PAR’ı sorumlu tutan açıklamalar yaptılar. Temel’in cenaze töreninde konuşan BDP Eşgenel Başkanı Gültan Kışanak “Özcan kardeşimizin kanı HÜDA PAR’ın üzerine sıçramıştır” diyerek HÜDA PAR’ı işaret etti.
KCK ise yaptığı açıklamada, saldırının Başbakan ile HÜDA PAR arasında yapılan görüşmeden sonra yapılmasının altını çizdi: “Batman’daki bu cinayetin, Başbakan’ın HÜDA-PAR genel başkanıyla görüşmesinden sonra gerçekleşmesi dikkat çekici. Son zamanlarda kendilerini HÜDA-PAR olarak örgütleyen Hizbullah’ın yayın organlarında Kürt özgürlük hareketinin ve BDP’nin hedeflenmesi, böyle bir saldırının psikolojik ortamının hazırlandığını gösteriyordu. 1990’lı yıllarda olduğu gibi devletin bu saldırılara göz yumup destekleyeceği de anlaşılınca bu saldırılar başlatıldı.”
Olay Meclis’e de taşındı. BDP Grup Başkan Vekili Pervin Buldan bir soru önergesi verdi. Buldan bu önergesinde “Saldırganlar hangi siyasi güce dayanarak bu saldırıları gerçekleştirmiştir? Batman 1990’lı yıllarda olduğu gibi devlet destekli bir takım güçlerin saldırılarına açık hale mi getirilmek istenmektedir?” sorularının yanıtlanmasını istedi.
Silahlı saldırının sorumlusu olarak gösterilen HÜDA PAR ise olayın meydana gelmesinin hemen ertesinde yaptığı açıklamada bu iddiaları kesin bir dille reddetti. HÜDA PAR Batman İl Başkanı, düğüne bir saldırı yapılmasının kabul edilemez olduğunu belirtti ve saldırıyı kınadı. HÜDA PAR Genel Başkanı Zekeriya Yapıcıoğlu da “Batman’ın eski günlere dönmesine izin vermeyeceğiz. Bu olayın bizimle ve partimizle hiçbir alakası yoktur, kasıtlı şekilde çarpıtılıyor” diyerek yaşanan hadise ile bir ilgilerinin olmadığını açıkladı.
Dicle Üniversitesi’ndeki olayların gösterdiği
Bu, PKK/BDP ile Hizbullah/HÜDA PAR taraftarları arasındaki ilk olay değil. Bundan kısa bir süre önce Dicle Üniversitesi’nde iki tarafın destekleyicileri arasında bir gerginlik ve çatışma yaşanmış, yaralananlar olmuş, üniversitede eğitim ve öğretime ara verilmişti. Diyarbakır’da üç gün boyunca tansiyon had safhaya çıkmış, kent bu dönemi adeta diken üzerinde geçirmişti.
Dicle Üniversitesi’nde yaşananların gösterdiği üç husus vardı: İlki, PKK’nin ve PKK dairesi içinde yer alan grupların, kendileri dışındaki siyasi ve sosyal yapılara tahammülünün çok düşük olduğunu açığa çıkardı. PKK söylemde farklı siyasi ve sosyal oluşumların var olduğunu/var olabileceğini, bunların örgütlenmeye ve bölgede rahat bir biçimde çalışmaya haklarının olduğunu kabul etse de, eylemde buna mani oluyor ve kimi kez -ve özellikle dini tarafı ağır basan yapılara karşı- şiddete başvurarak bunları baskı altına almaya çalışıyor.
İkincisi, Dicle Üniversitesi’ndeki hadise, Hizbullah/HÜDA PAR’a yakın grupların, şiddet yoluyla siyasi mücadeleyi terk ettiklerini söylemelerine karşın, hemen şiddete dönebilme potansiyellerinin olduğunu gösterdi. HİZBULLAH/HÜDA PAR, geçmişiyle yüzleşmedi ve geçmişine dair topluma bir özeleştiride bulunmadı. Bu, çok ciddi bir problem; zira kamuoyunun zihninde tereddütleri büyütüyor ve Hizbullah/HÜDA PAR’ın şiddetten vazgeçtiğine ve şiddetten arındığına dair bir algının oluşmasını güçleştiriyor.
Üçüncüsü, PKK/BDP ile Hizbullah/HÜDA PAR arasındaki gerginlik, kışkırtılmaya müsait bir ortamın doğmasına sebebiyet vermesidir. Bugünlerde Rojava ve yaklaşan seçimler nedeniyle gerginliğin daha fazla artması da beklenebilir. Bu gerginliğe bir son verilmediği takdirde, bazen aniden ve kendiliğinden gelişen olaylar, bazen de bu gerginlikten istifade etmek isteyen karanlık güçlerin provokatif etkinlikleri çatışmalara yol açabilir.
1990′lar endişesi
PKK/BDP ve Hizbullah/HÜDA PAR arasında çakan bir kıvılcım Kürt toplumunda derin endişeler yaratıyor. Çünkü böyle bir kıvılcımın önü alınmazsa bunun büyük bir yangına dönüşebileceği endişesini tetikliyor. Bir çatışma insanların aklına hemen 1990’larda yaşananları getiriyor. 1990’lar faili meçhullerin ve sokak ortasında infazların rutinleştiği, sabah evden çıkanın akşam eve dönmesinin garanti olmadığı bu dönem. İnsanlar bu dönemi lanetle anıyorlar, bunu anımsatan her olaydan ürküyorlar.
1990’ların karanlığının geri gelmemesi için her kesimin yerine getirmesi gereken önemli yükümlülükler var. İlk olarak devletin, Batman’da meydana gelen türden saldırıların faillerini bir an önce ortaya çıkarması gerekiyor. Maddi gerçeğe ulaşmak; bir taraftan sorumluların teşhis edilip onlardan hesap sorulmasını mümkün kılar, diğer taraftan ise eğer saldırı bir provokasyon ise bunun açığa çıkarılmasını ve tesirsiz kalmasını sağlar.
İkincisi, taraflar arasında meydana gelebilecek ihtilafların çatışmamaya dönüşmemesi ve demokratik usullerle çözülebilmesi için sivil topluma da önemli görevler düşüyor. Dicle Üniversitesi’ndeki olaylarda sivil toplum bu manada son derece mühim bir fonksiyon icra etti. Sivil toplum örgütleri toplumun bilgilendirdiler ve ortama sükûnetin hâkim olması için inisiyatif aldılar.
Üçüncüsü, siyasi partilerin –yani BDP ve HÜDA PAR’ın- demokratik bir tavır geliştirmeleridir. Siyasi partiler, her türlü şiddet eylemine karşı durmalı, bunları açık şekilde mahkûm etmeli. Taraftarlarını tahrik edecek, sokağın nabzını yükseltecek beyanlardan kaçınmalı. Tarihi bir arka planı olan ve yeniden kanamaya müsait bir yara var orta yerde. Siyasi partiler bunun bilinciyle hareket etmeli, tabanlarını birbirlerine karşı harekete geçirecek sert söylemlerden sakınmalı. Ayrıca tarafların bir araya gelmelerine de ihtiyaç var. Eğer hayatı derinden etkileyen bir problem varsa –ki var- aynı ortamı paylaşan ve aynı havayı soluyanlar bu problemi bir hal yoluna koymak için oturup konuşabilmeli. Birbirini yok sayarak çözüm üretilmez. Yalnızca devlet ile Kürtler arasında bir barışın olması yetmez, aynı zamanda Kürtlerin kendi aralarındaki sorunları da barışçıl yollarla çözebilecek bir siyaset üretmelerin ihtiyaç var. Toplumsal barış ancak böyle inşa edilebilir.
http://serbestiyet.com/kurtler-arasinda-da-barisa-ihtiyac-var/
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazFıkra gibi ülke ama gel de gül! 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluYeryüzü artık bir Vahşi Batı… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYRusya, Suriye’den sonra İran’ı da kaybedebilir 22.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKürt meselesinde CHP’nin yakın dönem öyküsü 21.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Neo-Mussoli’nin “Havuz Medyası” 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİModern katil 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye ne yapmalı? 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEDaha kötüsü her zaman mümkün 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRMHP’nin yeni anayasa hamlesi, köklü bir rejim düzenlemesini mi işaret ediyor? CHP ne yapmalı? 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNÖzgür Özel’in İmtihanı 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENBaas’tan ve İslamcılıktan Sonra 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞSiyasetin (ve biraz da ceplerin) finansmanı, yasalar, AKP ve CHP 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBOŞ UMUT, SONU HÜSRAN 12.06.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolHer 4 liranın 3’ü faize! 11.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENAKP ahlâkî üstünlük mü kazandı? 10.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi Egilmezİnsanlar Olmayan Parasını Nerelere Harcıyor? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKBarış süreci için en büyük tehlike nasıl Türkiye’nin iç barışının bozulması oldu? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞBir anayasa inşa süreci deneyimi: Yeni Anayasa Platformu (YAP) 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçEşitlik korkusu ve 12 Eylül darbesinin büyük zaferi 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYerli-milli Kur’an meali AK Parti’ye nasip olacak! 2.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasErken seçim en geç ne zaman? 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraSokak 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMRuşen Çakır’ın Abdurrahim Semavi ile Kürt açılımı görüşmesi 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANSiyasi gündem notları: Üç süreç nerede kesişir veya nerede kopar? 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUSizin en sevdiğiniz tahakküm hangisi! 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZ12 Mayıs, Bahçeli, mecburiyetler 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKYolsuzluklar, barış ve biz 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYOtoriterlikten Demokrasiye 12.05.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğlu‘Türkiye Müslümanları’ kimler oluyor? 11.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluBilek güreşi yoksa masayı mı kıracak? 28.04.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANRahip Brunson ve öğrenci Rümeysa 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYKopukluk ve “Anadolu Kırılması” 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARŞizofrenik yurttaşlık 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan CEMALTerörsüz Türkiye! İyi güzel, peki ya demokratik Türkiye?.. 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNTrump Küreselleşme Sürecini Geriye Döndürebilir mi? 13.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNBoykot ve sokaklar neden bu kadar korkutuyor? 2.04.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
30.05.2025
21.05.2025
15.05.2025
29.04.2025
21.04.2025
15.04.2025
8.04.2025
28.03.2025
19.03.2025
16.03.2025