Yasemin ÇONGAR
Euskadi’ye hiç gitmedim. Ama İspanya’nın kuzeydoğu ucunda yer alan ve gidip gezen bir Kürt arkadaşımın “İlçeleriyle birlikte düşünürsen Diyarbakır’ın yarısı kadar bir yer” diye anlattığı bölgenin çok güzel olduğunu duymuşluğum, gazete-dergi fotoğraflarından görmüşlüğüm vardı. Anadilinde “Euskadi” diye vaftiz ediliyor, bizse malum “Bask Bölgesi” diyoruz... Oysa İspanyolların Pais Vasco, Fransızların Pays Basque diyerek, Bask’a sadece bir “bölge” değil, dili, kültürü ve inatçı milliyetçiliğiyle apayrı bir yer, bir diyar, bir memleket, bir ülke muamelesi yapmalarının da hikmeti var elbet. Al final del tunel ’i ya da Bask dilindeki adıyla Bakerantza’yı seyrederken bunu daha iyi anladım; filmin daha en başında ilk hissettiğim şey şuydu: Burası İspanya değil, başka bir diyar, başka bir ülke!
Hiç öyle siyasi bakışla, tarihî bilinçle, Bask milliyetçiliğine sempati duyduğum için filan söylemiyorum bunu. İşin aslı Türk, Kürt, Japon, Bask farketmez, milliyetçiliğin hiçbir türüne en ufak bir sempatim yok benim. Ama ekranda gördüğüm “memleket,” bildiğim İspanya’ya hakikaten benzemiyordu pek; sipsivri tepeleri olan gölgeli dağları, dalga dalga birbirinin içinde eriyerek uzanan bağları, girintili çıkıntılı kıyıları, en çok da ıslak yeşil vadileriyle, bildiğim herhangi bir ülkeden ziyade, konuşa konuşa yaşanmamışlığını unutup, sanki ortak bir hatıraymışçasına aklımızda canlandırmaya başladığımız iki kişilik bir hayale benziyordu. Islak yeşilin kucağında yaşamak isteyenler için bir tür yeryüzü cenneti...
Filmin adı Türkçeye nasıl tercüme edilecek bilmiyorum; ben şimdilik “Tünelin Ucunda” diyeyim. Dünya prömiyerini bu yıl San Sebastian Film Festivali’nde yapan, İspanya’da bu ay gösterime giren bir belgesel bu.
Bir buçuk saat boyunca, bir yandan yeryüzü cennetinde gezinirken, bir yandan da o cennetin statüsü uğruna “cehenneme” dönmüş hayatların hikâyesini öğreniyorsunuz.
Bask ülkesinin çocukları Bask’ın bağımsızlığı uğruna neler yaşadıklarını anlatıyorlar. Dinadamı olmaya karar verdiği zaman, ailesi “Oğlumuz milliyetçi davaya ihanet etti” diye dövünen bir rahip var aralarında. Kocası, ayrılıkçı Bask örgütü ETA tarafından öldürülünce çareyi “uçmakta” gördüğü için pilot olmayı öğrenmiş bir kadın var. Babası, ETA çizgisindeki Herri Batasuna’nın üyesi olarak İspanya Senatosu’na seçilmişken, “İspanyol JİTEM’i” olarak adlandırabileceğimiz GAL örgütünün katillerince öldürülen Santiago Borouard’ın kızı var. Ve de ETA’nın iki önemli lideri var.
“Tünelin Ucunda,” yönetmen Eterio Ortego Santillana’nın 2005’ten bu yana üzerinde çalışıp, bu yıl tamamladığı bir belgesel, yani ETA’nın silah bırakma aşamasına geldiği, daha doğrusu, kendisini şiddetten arındırıp, demokratik mücadele yöntemleriyle iktifa etmemesinin bedelini hem polisiye hem de — çok daha önemli olarak — siyasi ve ahlaki bir yenilgiyle ödediği günlerde gösterime girmesi planlı bir şey değil. Ama filmin ETA’nın sonunu anlamaya çok yardımcı olduğunu söyleyebilirim.
“Tünelin Ucunda” iki ETA liderini konuşturuyor demiştim. Bunlardan biri Juan Karlos Ioldi. Hukukçu. 1980’lerde, sonradan şiddetle bağını kesmediği için kapatılan Herri Batasuna’nın Bask Parlamentosu’ndaki vekillerindenmiş. Aynı zamanda, bir tetikçi. Fiilen katıldığı ölümcül eylemlerden dolayı hüküm giyip, 22 yaşından 38 yaşına dek hapis yatmış. Şimdi durgun bir nehrin kenarında uzaklara bakarak konuşurken, “silahlı mücadelenin gerekli olduğunu” anlatıyor hâlâ... “Tabii ki, ölmeye öldürmeye değerdi” diyor, “Bakın, siyasi hedeflerimize ulaşmak üzereyiz. Buna niye değmesin ki...”
Kanınız donuyor. Ölmeyi göze alarak öldürmüş, öldürmenin bedelini on altı yılıyla ödemiş bir militanın, bir “askerin,” şiddeti, silahı, ölümü böyle kolaylıkla savunmasına da değil belki, ama bu çekim, son beş yılın artık her ne aşamasında yapıldıysa, Ioldi’nin o sırada hâlâ “Siyasi hedeflerimize ulaşmak üzereyiz” demesindeki saflığa şaşırıyorsunuz.
ETA’nın hedefi, Bask ülkesinin “bağımsızlığı” zira. Daha sonraki yıllarda, “Bize, İskoçya ya da Kosova’dakine benzer bir formül yeter” deseler de, bu hedefin gerçekleşmesine “silahla” zaten yaklaşamadıkları gibi, açıkçası Bask toplumunun kahir ekseriyetinin desteğini alarak da yaklaşamadılar.
Ama silahla acı çektirmiş ve acı çekmiş bir adam Ioldi ve onu dinlerken, bu mücadelenin, harcanan yılların, akan kanın “boşuna” olmadığını hissetmek istediğini anlıyorsunuz. “Yenilgi” ve sanırım her şeyden çok da ahlaki yenilgi ona ağır geliyor. Yoksa, niye konuşmasının bir yerinde, “Siyasi kanalların açık olduğunu görseydik, silahlı mücadele hiç başlamazdı... Ama her mücadelenin bir nedeni vardır, tabii” demek zorunda hissetsin kendisini?
Santillana’nın filminden bende kalan asıl ses ise Ioldi’nin değil, Kepa Pikabea’nın sesi oldu. Yazıyı da onun sesiyle bitireceğim. Kamera, Pikabea’yı cezaevinde, deriden küçük bir top yaparken görüntülemiş; Pikabea hem elindeki malzemeyi kesip biçiyor hem anlatıyor. Örgütün 1980’lerdeki liderlerindenmiş. 1994’te Fransa’da yakalanmış ve yirmi kadar cinayet suçundan 192 yıl hapse mahkûm olmuş. Bugün, şiddete “Artık yeter” diyerek, ETA’nın silah bırakma kararı almasında anahtar rol oynayan yedi yüz mahkûmdan biri o. İnce yapılı, ince sesli bir adam, mimiksiz ve kendinden emin konuşuyor:
“Bir gün oğlum bana ‘Öldürdün mü’ diye soracak ve ona gerçeği söylemek zorunda kalacağım. Ama benim yaptığımı yapmamaya ikna etmeye de çalışacağım onu. Eğer adaletsizliğe başkaldırmak istiyorsa, katiyen silaha sarılmamasını söyleyeceğim. Çünkü silahlar, sizde asla iyileşmeyen bir yara bırakıyor. Bu yarayı kendimle birlikte mezara taşıyacağımı biliyorum ve eğer, küllerimi dağda savururlarsa, daha da uzağa götüreceğim onu, daha da uzağa...”
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluYeryüzü artık bir Vahşi Batı… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazFıkra gibi ülke ama gel de gül! 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYRusya, Suriye’den sonra İran’ı da kaybedebilir 22.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKürt meselesinde CHP’nin yakın dönem öyküsü 21.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Neo-Mussoli’nin “Havuz Medyası” 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİModern katil 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye ne yapmalı? 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRMHP’nin yeni anayasa hamlesi, köklü bir rejim düzenlemesini mi işaret ediyor? CHP ne yapmalı? 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEDaha kötüsü her zaman mümkün 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞSiyasetin (ve biraz da ceplerin) finansmanı, yasalar, AKP ve CHP 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNÖzgür Özel’in İmtihanı 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENBaas’tan ve İslamcılıktan Sonra 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBOŞ UMUT, SONU HÜSRAN 12.06.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolHer 4 liranın 3’ü faize! 11.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENAKP ahlâkî üstünlük mü kazandı? 10.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKBarış süreci için en büyük tehlike nasıl Türkiye’nin iç barışının bozulması oldu? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi Egilmezİnsanlar Olmayan Parasını Nerelere Harcıyor? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞBir anayasa inşa süreci deneyimi: Yeni Anayasa Platformu (YAP) 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçEşitlik korkusu ve 12 Eylül darbesinin büyük zaferi 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYerli-milli Kur’an meali AK Parti’ye nasip olacak! 2.06.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraSokak 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasErken seçim en geç ne zaman? 29.05.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
5.12.2013
24.09.2013
27.07.2013
29.05.2013
1.04.2013
8.12.2012
1.12.2012
17.11.2012
10.11.2012
3.11.2012