Yasin AKTAY

Ahde vefa ve muhabbet siyaseti veya 'siyasette vefa ve muhabbet'
1.09.2014
1596

 Geçtiğimiz bir ay içinde Türkiye'de yaşananlar Türkiye'de ve dünyada bir çok kesim için 'Yeni Türkiye' denilen kavrama müracaat etmeyi kaçınılmaz hale getirmiş bulunuyor. Hiç kuşku yok ki, çok çalkantılı bir yılın ardından Türkiye yenilenmiş, tazelenmiş ve geleceğe doğru bir hareket için güçlü bir ivme almış bulunuyor.

AK Parti'yi kurulduğu saatten itibaren 13 yıl + 17 gün boyunca, AK Parti hükümetini de 11 yıl 6 ay yıl boyunca güçlü karizmatik liderliğiyle ve olağanüstü başarısıyla yöneten Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan, bu başarısını siyasi kulvarda ulaşılabilecek en yüksek makam olan Cumhurbaşkanlığı makamına hak kazanarak taçlandırdı.

Bu makama seçildiğinde siyasi liderliğinin de zirvesinde ve bu seviyede oylarını yüzde 52'ye çıkarmış olarak geçmiş oldu. Arkasında bıraktığı siyasi hareket üzerinde büyük bir hakka sahip olduğunun bundan daha iyi bir göstergesi olamaz.

Ama hiç kuşkusuz siyasi liderliğinin ve bu hakkın müsellem oluşunun daha iyi bir tezahürünü 'en büyük aşkım' diye nitelendirdiği AK Partisinin genel başkanlık makamını devrederken sahneye koydu. Parti yönetiminde yerine geçecek kişinin seçim ve istişare sürecini yönetme tarzı ve nihayetinde bunu tamamına erdirişi Türk siyasi hayatında hiç rastlanmamış ve tekrarı da çok zor olacak kadar şık oldu.

Ahmet Davutoğlu ismi kamuoyunda hiç kuşkusuz ifade edildiğinde hakkında çok az insanın tereddüt edebileceği en uygun kişi olarak takdir edilecekti. Ancak Davutoğlu'nun bu makamı fazlasıyla hak edişi kadar, onun bu makama getiriliş sürecini kusursuz bir biçimde yöneten liderliğin hanesine çok daha fazla şey yazılmış oldu. Zira Türk siyasi hayatı (aslında başka ülkelerin siyasi hayatları da farklı değildir) liderlerin etraflarında güçlü şahsiyetler istememesini adeta takdir eden bir norma göre çalışır.

O yüzden bir partide hasbelkader güçlü bir lider ortaya çıkmışsa, onun etrafında ikinci birinin daha bulunması çok nadirattandır. O yüzden o hareketler genellikle liderleriyle kaim olur, lider çekildiğinde hareket de ya adam yokluğundan veya liderden hemen sonra gelen adamlar arasındaki kıran kırana rekabetten çöker.

Oysa AK Parti bizzat Erdoğan liderliği altında ve onun tercihleri sayesinde baştan itibaren bir yıldızlar karması gibi. Meziyet sahibi insanların önünün kesilmesi bir yana en iyi şekilde değerlendirildiği bir tür meritokratik ölçü çalışır. Başarısının bir sırrı da bu. Tabii bu sırrın diğer bir boyutu da mensupların ve meziyet sahibi ileri gelenlerinin hareketi bir kariyer alanı olarak değil bir dava olarak görmesinde, birbirlerine de muhabbetle, vefa ile bağlı olmalarıdır.

Sadece son bir aydır, bilhassa başbakanlık ve genel başkanlık devir teslimleri ve sonrasında yaşadıklarımız sayesinde siyaseti izlemenin son derece zevkli bir hal alabildiğini de görmüş olduk.

Siyaset pekala izleyenlere bir takım değerleri hatırlatıp öğretebilirmiş.

Siyasette samimiyet, pekala sonuç alabilir ve insanların hayrına olacak sonuçlar üretebilirmiş.

Siyaset sayesinde insanlar pekala ben-merkezci, çıkarcı, oportünist bir anlam dünyasının dar ufuklarının ötesine geçebilirmiş.

Siyaset sayesinde pekala değişmez denilen sabiteler değişebilir, erimez denilen katılıklar eriyebilirmiş.

Siyaset yoluyla pekala dünyanın ve madunlarının makus talihi değiştirilebilirmiş

AK Parti Olağanüstü Kongresi dolayısıyla, Türkiye'ye yurtdışından gelen ve kongreyi izleyenlerin izlenimlerini burada aktarabilseydim keşke.

Bir çoğu bilhassa Erdoğan ile Davutoğlu'nun konuşmalarının bundan sonraki siyaset anlayışları için birer referans metin olarak değerlendirileceğini ifade ediyordu.

Sadece bu geçişin bu kadar mükemmel biçimde yapılmış olmasının kendilerinde İslam dünyası için büyük umutlar yeşertmiş olduğunu söyleyenler oldu.

İngiltere'den katılan bir Müslüman siyasetçi, Türkiye'nin ve tabii ki AK Parti'nin bu pratiğinin Avrupa'daki Müslümanlar olarak karşılaşmakta oldukları pek çok eleştiriye karşı en büyük kozları olduğunu anlatıyordu.

Ama en çok duyduğum ve beni de şaşırtan konu, hem Erdoğan'ın hem de Davutoğlu'nun Erbakan'ın mirasına, yoluna mücadelesine atıf yapmış olmaları ve bunun onları ne kadar çok duygulandırmış ve sevindirmiş olduğudur.

Hepsi de Erbakan'la yolların neden ayrılmış olduğundan haberdar ve AK Parti'ye çok hak veriyorlardı, buna rağmen AK Parti'nin Erbakan'ın böyle bir günde böyle bir vefa gösterisinde anılmış olmasına apayrı bir değer biçiliyor.

Vefanın edasında siyaset, uğruna ter ve gözyaşı dökülmeye değer bir mana kazanıyor. Tevekkeli demiyoruz: AK Parti'nin davası bir vefa ve muhabbet davasıdır.

Yeni Türkiye'nin sorumluluğunu yüklenen AK Parti'nin yenilenen bütün kadroları için hiç kuşkusuz bu değerler yol gösterici olacaktır.

Yorum Yap

Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Yazarlar