Yasin AKTAY
Türkiye'nin Mavi Marmara bağlamında İsrail'le ilişkileri taşıdığı düzey, bu düzeyde sergilediği siyaset, uluslararası düzenin dalgalı ve belirsiz giden seyrinde kendisine çok önemli bir pozisyon sağlıyor. Önceki dönemlerde tamamen Türkiye ve Ortadoğu halkları aleyhine kurulmuş bir düzeni yeniden tesis etmek için inisiyatif alıyor Türkiye. Bunu yaparken asla haksız ve saldırgan bir konuma sürüklenmiyor, daha önce ülke veya devlet olarak girmiş olduğu sözleşmeleri "tek taraflı olarak bozan taraf olmadan" o sözleşmelerin muhtevasını daha adil şartlarla yeniden yazmayı gündeme getirmiş oluyor.
İsrail'le ilişkilerinde Türkiye belki tarihte ilk defa oyun kurucu bir aktör olarak rol oynuyor.
İsrail kurulduğu günden bu yana gerek ikili gerekse ABD veya Avrupa'yı da içine katan şartlarda inisiyatif hiçbir zaman Türkiye'de olmamıştır. Bunun neden böyle olduğunu irdelediğimizde karşımıza Türkiye adına hep hayıflanacağımız bir siyasal acziyet ve teslimiyet ve manzarası çıkıyor. Bu acziyet görüntüsünün arka planında siyasal iradesi bölük pörçük, bütünleşememiş ve büyük ölçüde siyasal iradeden serbest hareket etmeye alışmış bir askeri bürokrasinin etkinliği var.
Bu askeri bürokrasinin etkinliklerinin hesabını halka siyaset kurumu verdiği halde, bu bürokrasiden hiç kimsenin hesap verme şansı olmuyordu. Çünkü bu garip işbölümü içinde dış politika alanı da büyük ölçüde askerileştirilmiş ve siyasete kapatılmış durumdaydı. Bu alanda askeri veya hariciye bürokrasisi Türkiye adına kendi inisiyatifleriyle bir siyaset gütmüş olsalardı yine işler belki başka türlü gelişebilirdi, oysa Türkiye içinde siyasete alanı kapatmış olan bürokrasi küresel ölçekte de başka bir işbölümünde kendilerine yazılan rollerini oynamaktan başka bir şey yapmıyorlardı.
Doğrusu Türkiye hiçbir zaman potansiyeli itibariyle böyle bir teslimiyeti böyle bir siyasetsizliği hak etmiyordu. Oyunu kurabilecek, oyun içinde en azından aktif bir aktör olabilecek bir sermayeden asla yoksun değildi. Sahip olduğu maddi-manevi ve sembolik sermayeleri daha iyi bir dünyaya doğru harekete geçirebilmesi için muhtaç olduğu tek şey bu sermayenin varlığına olan inanç ve tabi bunu kullanabilme kararlılığıydı. Siyasal alanın şu veya bu şekilde daralmış olduğu bir ortamda siyasetin en önemli koşulu olan bu kararı ortaya koymanın bir yolu olamazdı, olmadı da.
Yaşadığımız dünya doğası itibariyle kaotik bir dağınıklık içinde bulunur. Bunun bize yansıması kriz dediğimiz ortamları yaratır. Onu toparlayabilen, yani krizi çözebilen şey bu kararı üretebilecek makul ve düzenleyici kararlardır. Türkiye dünyanın artık katlanılamayacak bir dağınıklığa doğru gittiği bir ortamda yeni bir toparlayıcı inisiyatifi sunabilen karar sahibi bir ülke olarak temayüz ediyor.
İsrail'le yaşananlar Türkiye'nin bu karar sahibi aktör olma konumunun sadece bir uygulaması. Daha önce başkalarının vermiş olduğu ve bugün kimsenin sahip çıkamayacağı kadar akli olmaktan çıkmış kararı revize ediyor Türkiye. Kendi kararını veriyor. Büyük Ortadoğu diye, herkesten çok sözümona radikal muhaliflerince allanıp pullanan proje, bir karar oluşturamadı, oluşturamazdı. Çünkü Ortadoğu'da ortaya çıkmış dağınıklığı toparlayıcı hiçbir önerisi yoktu. Olamazdı. Buna karşılık Türkiye'nin şimdiki siyaset performansı bu dağınıklığı toparlayacak kararı fazlasıyla barındırıyor.
Türkiye'nin burada yaptığı her işi ABD adına yaptığını sözümona ABD karşıtlığı adına vehmedenlerin farkında olmadığı, kimbilir belki de farkında olarak yaptıkları şey, tam da bu yolla ABD'ye hiç de sahip olmadığı bir mutlak gücü bahşettikleridir. Şimdiye kadar Türkiye'yi hem ABD'ye hem de İsrail'e mahkûm etmiş olan zihniyet onlara bu yolla atfedilmiş güçten başkası değildi. Düşmanlık ederken bile ölçülü olmak çok önemlidir. Düşmanın gücünü hafife almak aptallıktır, ama düşmana sahip olduğundan fazla güç vehmetmek de sizi düşmanın gücüne teslim olmaktan başka bir yere götürmez.
İsrail Türkiye'nin inisiyatifi eline almasıyla gelişen krizde ne yapacağını şaşırmış durumda. Dışişleri Bakanı Liberman, Türkiye'nin kararları karşısında Türkiye'yi zor durumda bırakmak üzere akla ziyan arayışlara giriyor. Ermeni lobilerle ilişki kurmaktan, PKK'yı açıkça desteklemekten söz ediyor. Bunun bir savaş ilanı anlamına gelmesi bir yana, zaten var olan İsrail-PKK ilişkisini faş etmenin Türkiye'nin Kürt sorununun çözümüne nasıl bir katkıda bulunacağının bile hesaplayamayacak durumda. Kürt halkı İsrail'le ilişkileri bu ölçüde faş olmuş bir örgütün arkasında ne kadar durabilir? İsrail'in mevcut olanından daha açık desteği PKK'yı abat mı eder? Değilse ne eder? Kuşkusuz bu da Kürtlerin kararı olacaktır.
Türkiye'nin kararı herkes için daha adil bir dünya.
Bu karar diğer aktörleri pozisyon almaya zorlayacak bir karar olacaktır. Bu karara ayak uydurmakta gecikenler kaybedecektir.
Yazarlar
-
İsmet BerkanDevleti yönetenler milletlerine güven vermek istiyor olsaydı… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilYolsuzluk: Çürümenin Kurumsallaşmış Hali 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUÇevremiz çok bilinmeyenli bir denklem gibi, yoksa bilinebilir mi? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezTeo-politik inşaya karşı dinsel bireycilik: İtaat mı? İtiraz mı? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunÖzlemek ne uzun bir mesafe, Dersim… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolYargı niye böyle? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRBU KOMİSYON NE ÇÖZER? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKYeni Süreç, korkular ve umutlar 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayBir dönüm noktasında mıyız? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNE“Norm Devlet” üzerinde 19 Mart gölgesi 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUSiyaset CHP’siz, CHP siyasetsiz olmaz 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasHükümet yalanladı konu kapandı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluGeri dönülmez çözümde son düzlük... 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİHakan Fidan'ın diploması 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENSüreç Olmasaydı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURMehmet Ali Sebük’ü neden kimse hatırlamıyor? 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÇeteler çağı ve muhteşem çöküş… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçKürt sorunu, komisyon ve Marx… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanAK Parti kendini nasıl bu hallere düşürdü… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraÇağdaş Türkiye 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: “İmralı’da Bir Mahkûm” 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluKalorifer kazanından rektör danışmanlığına ve öğretim görevliliğine uzanan yol: Sahte diplomaya ne g 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazAYM kararı yargıyı bağlayacak mı? 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİsa’nın takipçilerine sığınan Muhammed’in takipçileri 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞAdemimerkeziyet: Dikey güçler ayrılığı ya da paylaşımı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarŞeffaf, açık ve çoğulcu 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTUtanmazlığın ve Çürümüşlüğün Belgesi: Sahte Diploma Skandalı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEKaş yaparken göz çıkarmak 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜR‘Dijital devlet’ işgali: Girilmedik kurum yok! 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞMeslek liseleri tartışmaları (1) 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUDemokratlar, ümmetçiler, ırkçılar 6.08.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
3.06.2020
6.01.2019
16.10.2019
14.10.2019
9.09.2019
8.07.2019
8.07.2019
22.04.2019
1.02.2019
25.02.2019