Yasin AKTAY
Ortadoğu’da I. Dünya Savaşı’ndan sonra kurulmuş olan düzenin yüzüncü yıldönümünde bu ülkelerin neredeyse tamamının hem rejimleri hem sınırları hem de onları oluşturan bütün bileşenler yeniden hareketlenmiş durumda. Aslında son yıllarda yaşamakta olduğumuz bütün bu hareketliliklerin tamamı I. Dünya Savaşı’nın aktörlerinin adeta hepsi arasında ortak olan bir sorun alanına yeniden çağrılmış oldukları bir durumu yansıtıyor.
Kuşkusuz o sorun alanının üzerinden yüzyıl geçmiş ve dünya artık yüzyıl öncesinin dünyası değil. Bu süreç içinde yüz yıl önce paylaşımı gerçekleştirmiş ve işi bitirmiş olan aktörler bugün de son sözü söyleme inisiyatifini ellerinden tutmak istiyorlar ama dünya artık eski dünya değil ve işin hem sosyolojisi hem de uluslararası ilişkiler düzeyi yepyeni şartlar oluşturmuş durumda.
Herşeyden önce yüzyıl önce Syces-Picot’nun taslak şeklini vermiş olduğu paylaşımla oluşturulmuş olan Ortadoğu tablosu Osmanlı’nın savaşta yenilmesi sonucunda Osmanlı topraklarının paylaşılmasına dayanmıştı. Bugünün Ortadoğu’su netice itibariyle yüzyıl öncesinin Osmanlı’sıdır. Yenilmiş ve parçaları kendi aralarında paylaştırılmış olan Osmanlı üzerinde belki de dönemin düveli muazzamasının ittifak ettikleri tek şey artık onun bir daha tarih sahnesine geri dönmemecesine öldürülmüş olduğuydu.
Bir süredir yaşanan huzursuzluğun bir sebebi muhtemelen o cinayet alanında beraber katlettikleri Osmanlı’nın ruhunu hissediyor olmaları. Hissettikleri bu ruh onları tedirgin ediyor, çünkü bugünkü varlıklarını o cinayetten elde ettikleri servetlere dayandırmışlar. Tedirgin ediyor çünkü bu topraklar bir türlü dinmiyor ve üzerinde yaratmaya çalıştıkları çarpık düzenler her gün karşılarına çıkarak yaşamakta oldukları zenginlikte hak talep ediyor, yaşadıkları konforun üzerine bir hortlak gibi çöküyor, kurduklarını iddia ettikleri, böbürlendikleri o saat gibi işleyen demokrasilerinin, insan hakları ve özgürlüklerine dayalı söylemlerinin sahteliğini, ikiyüzlülüğünü yüzlerine vuruyor. Rahatsız ediyor, çünkü özenle bezenle kurmaya çalıştıkları bütün konforlarının da ebedi olmadığı kaygısını içlerine işliyor.
Bugünlerde Avrupa’dan hem Türkiye’ye hem de genel olarak Ortadoğu’ya dair siyasetlerinde zerre tutarlılık yok. İnsan hakları ve insanlığı karşı suçlara karşı Hitler ve Naziler üzerinden destansı bir duruş sergileyen Avrupa ülkeleri Suriye’de, Irak’ta, Mısır’da, Filistin’de işlenen insanlık suçları karşısında susma haklarını kullanmakla yetiniyorlar; tabii bu suçlara doğrudan aktif olarak dahil olmuyorlarsa. Dünyada insanlık Myanmar’da, Suriye’de, Mısır’da bizzat kendi katkıları ve müdahaleleriyle ölürken Türkiye’nin demokrasiden uzaklaştığına dair kaygılarını iki yüzlü bir biçimde dillendiriyorlar.
Bir bakıma her şey yüz yıl önceki aktörlerin yine yüz yıl önceki rollerine tekrar sarıldıkları bir sahneyi andırıyor. Türkiye üzerinde demokrasi baskısı sadece bir kolonileştirme aracı olarak işliyor. Yüzyıl önce ve onun öncesinden, bu coğrafyayı parçalamak ve bu coğrafya üzerindeki siyasi iradeyi yıkmak için başvurdukları teröre, darbelere, entrikalara yeniden başvuruyorlar. Demokrasi iddiası ve talebi bütün bu arkaik hasmane siyasetlerini artık yeterince gizleyemeyen, sapır sapır dökülen bir makyajdan ibaret.
Belki yüzyıl önceki tablo ile bugünkü tablo arasındaki en önemli fark, yüz yıl önce bu toprakları parçalamak, Osmanlı’yı yıkmak için çevirdikleri oyunlara karşılık, bugün tekrar canlanmak, bir araya gelmek üzere bu coğrafyanın dinamizmine karşı sergilemeye çalıştıkları statükcu konum. Dün varolanı yıkmaya çalışırken avantajları daha fazlaydı, bugün ise kurdukları bir düzen yıkılmaya yüz tutuyor ve onlar bunu korumaya çalışıyorlar. Bu topraklara kurmuş oldukları köhne düzenlerini korumaya çalışırken acımasızlar, vahşiler, insanlıktan zerre kadar nasipleri yok ve bütün maharetlerini ortaya koyuyorlar. Ama bir korkuyla hareket ediyorlar ve bu da onların bütün maharetlerine rağmen çelişkilerini yeterince gizleyememelerine yol açıyorlar. Korkuyorlar, çünkü işlemiş oldukları cürümlerle eninde sonunda bir bir yüzleşecekler. Bunu ertelemek için bugün daha fazla cürüm işliyorlar.
Kendileri birleşmede güç ararken bu toprakların daha da parçalanması için ellerinden geleni yapıyorlar. Bunu da bizler için iyi bir çözüm gibi göstermeye çalışıyorlar. Oysa aradan çekilseydiler, araya girmeseydiler bu toprakların insanlarının birbirleriyle hiçbir zaman kendi aralarında çözemeyecekleri bir sorunları olmadı, yine olmaz. Suriye’de, Irak’ta insanların bir arada yaşamalarını imkansız hale getirecek şekilde yaktıkları ayrılık fitnelerine karşı bu coğrafya eninde sonunda kendi çözümünü bulup ortaya koyacaktır.
Yüzyıl önce eksik kalmış bir işi bugün tamamlamaya çalışıyorlar gibi bir durum yok. Yüzyıl önce kurulan düzenin bugün iflas edişinin sancılarıdır bunlar. Köhne düzenlerini, statükolarını korumaya çalışıyorlar, bu coğrafyanın asil insanlarını baskılamaya devam etmek istiyorlar. Bunun için yeni entrikalarla, yeni işbirlikçileriyle en vahşi tedbirlerini alıyorlar. Karşılarında harekete geçmiş ve kolay kolay durulmayacak köklü bir tarih ve dinamik bir sosyoloji var. Bunu sonuna kadar yenmeleri imkansız.
Süreç belli ki daha da sancılı olacak, ama bu süreç yaşanmadan tarih son sözünü söylemeyecektir.
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluYeryüzü artık bir Vahşi Batı… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazFıkra gibi ülke ama gel de gül! 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYRusya, Suriye’den sonra İran’ı da kaybedebilir 22.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKürt meselesinde CHP’nin yakın dönem öyküsü 21.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Neo-Mussoli’nin “Havuz Medyası” 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye ne yapmalı? 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİModern katil 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRMHP’nin yeni anayasa hamlesi, köklü bir rejim düzenlemesini mi işaret ediyor? CHP ne yapmalı? 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEDaha kötüsü her zaman mümkün 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENBaas’tan ve İslamcılıktan Sonra 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞSiyasetin (ve biraz da ceplerin) finansmanı, yasalar, AKP ve CHP 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNÖzgür Özel’in İmtihanı 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBOŞ UMUT, SONU HÜSRAN 12.06.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolHer 4 liranın 3’ü faize! 11.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENAKP ahlâkî üstünlük mü kazandı? 10.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKBarış süreci için en büyük tehlike nasıl Türkiye’nin iç barışının bozulması oldu? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi Egilmezİnsanlar Olmayan Parasını Nerelere Harcıyor? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞBir anayasa inşa süreci deneyimi: Yeni Anayasa Platformu (YAP) 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçEşitlik korkusu ve 12 Eylül darbesinin büyük zaferi 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYerli-milli Kur’an meali AK Parti’ye nasip olacak! 2.06.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraSokak 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasErken seçim en geç ne zaman? 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUSizin en sevdiğiniz tahakküm hangisi! 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMRuşen Çakır’ın Abdurrahim Semavi ile Kürt açılımı görüşmesi 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANSiyasi gündem notları: Üç süreç nerede kesişir veya nerede kopar? 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZ12 Mayıs, Bahçeli, mecburiyetler 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKYolsuzluklar, barış ve biz 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYOtoriterlikten Demokrasiye 12.05.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğlu‘Türkiye Müslümanları’ kimler oluyor? 11.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluBilek güreşi yoksa masayı mı kıracak? 28.04.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYKopukluk ve “Anadolu Kırılması” 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANRahip Brunson ve öğrenci Rümeysa 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
3.06.2020
6.01.2019
16.10.2019
14.10.2019
9.09.2019
8.07.2019
8.07.2019
22.04.2019
1.02.2019
25.02.2019