Yetvart DANZİKYAN
Fransa'yı sarsan Sarı Yelekliler gösterilerinin, sokak gösterilerinden ödü kopan Türkiye'deki MC iktidarını huylandırmaması beklenemezdi. Beş yıl önceki Gezi protestolarını, "Darbe kalkışması" davaları ve suçlamalarıyla -hâlâ- karalamaya, bunun için mahkeme kararları çıkarmaya çalışan Erdoğan rejimi ve MHP için, Fransa'da başlayan gösterilerin Türkiye'ye sıçrama ihtimali mazallah gözardı edilebilir miydi?
Ancak daha fazla ilerlemeden bir mesele vardı. Hadi AKP ve Erdoğan'ı anlıyorduk, her türlü protesto gösterisini, hem siyasi itikadlarının fıtratı gereği, hem de iktidarlarının artık başka türlü yapamayacağını düşündüklerinden, karalamaları, önden önlem almaları gerekiyordu. Peki MHP'ye ne oluyordu? Hiç. Girmişlerdi işte bir Cumhur İttifakı'na, gemi nereye gidiyorsa onlar da oraya gideceklerdi. Bu atmosfer içinde Devlet Bahçeli geride bıraktığımız hafta şunları söyleyiverdi:
"Fransa'yı baştan ayağa saran ve diğer Avrupa ülkelerine sıçrayan sarı yelek terörüne özenen varsa, bunun bedelini çok ağır ödeyeceklerini de şimdiden ifade etmek isterim. Sarı yelek giyen çıplak yatmayı göze almalıdır. Bu işin şakası yoktur. Mesele beka meselesidir. Mesele Türkiye meselesidir."
Bahçeli her türlü sokak gösterisine karşılık olarak işkence yapılacağı açıklamasında bulunmakta beis görmezken, iktidar blokunun kafası karışıktı bir yandan da. Fransa'ya 'oh olsun' mu denmeliydi yoksa bu gösterileri de 'terör' olarak sunup Türkiye'de önlemler mi alınmalıydı? Kâh biri, kâh ikincisi, ama genel olarak ikisi birden yapıldı. Elbette önemli olan Türkiye'yi kontrol altında tutmaktı. Bu iş şakaya gelmezdi. Mazallah ya sokağa birileri çıkarsa? Türkiye Paris değildi. Sokak gösterilerine tahammül edemezdik.
Bu hava içinde FOX TV haber spikeri Fatih Portakal'ın sözleri geldi. Haber sunarken arada yorum yapmayı da seven Fatih Portakal bir bültende şunları deyivermişti:
"Hadi bakalım, barışçıl bir eylem için zamları protesto edelim. Doğalgaz zamlarını. Hadi bakalım, yapalım. Yapabilecek miyiz? Kaç kişi çıkacak sokağa korkudan, endişeden? 'Dayak yerim' vesaire. 'Hakkımı arayacağım ama ne yaparım, başım derde girer mi girmez mi?' Kaç kişi çıkar Allah aşkına söyler misiniz? İşte bu şekilde toplumsal muhalefeti, bireysel ve toplumsal muhalefeti baskı altına almaya, yıldırmaya çalışıyorlar..."
El hak gayet mantıklı ve yaşadığımız durumu net biçimde tarif eden bu sözler bir internet sitesinde ya da bir gazetenin sütunlarında yayınlansa herhalde iktidar için sorun olmazdı. Ama çok izlenen bir haber bülteninde yayınlanınca Erdoğan topa en ağır şekilde girmeyi tercih etti yine:
"Çıkmışlar sokağa davet ediyorlar, bu ne terbiyesizliktir ya. Bir tanesi TV ekranlarından kendini bilmez, haddini bilmez, edep yoksunu bir tanesi çıkmış sokağa davet ediyor. Ahlaksıza bak, ahlaksıza bak. Bu ne terbiyesizliktir? Zaten bunlara yargı gereken cevabı verecektir. Ben buna inanıyorum. Sen napıyorsun? Burası Paris mi? Gezi olaylarında zaten herkes dersini aldı. 15 Temmuz'da zaten herkes dersini aldı. Bu ülkede bundan sonra bu tür olaylara girişenler bunun bedelini ağır öderler."
Yani şimdi bu neden terbiyesizlik olsun? Neden ahlaksızlık olsun? Yargı neden bunlara gereken cevabı verecek? Burada sokağa çağrı olmadığı gibi tut ki sokağa çağrı olsun, neresi suç?
Bunlar tabii yanıtı olmayan, boş sorular. Erdoğan rejimi için protesto artık bir hak değil, bir suç. Ve kendi vatandaşına karşı hınçla dolu olan bir rejim için "bedeli ağır ödetilecek" bir suç.
Erdoğan rejimine ve AKP'nin kilit seçmenine enerjisini veren şeyin "intikam" olduğunu sık sık yazdık çizdik. Toplumun bir kesiminden alınmaya çalışılan bir intikam bu. Ve hiç bitmeyen bir intikam. "Bizi adam yerine koymadılar, muhtar bile olamazsın dediler" ile başlayan ama iktidar tamamıyla ele geçirilmesine rağmen bitmeyen, bitmeyecek bir intikam. Toplumun muhafazakâr kesimini aşağılayanları, AKP'nin muhafazakâr-totaliter çizgisine muhalif olanlarla bir tutan, onları böyle eşitleyince rahat eden ve anlayan, tabanına böyle anlatan ve buradan iktidarına bitmeyen bir enerji devşiren bir intikam bu.
Ve siyasetine yön veren bu olunca da her türlü muhalefeti, protestoyu 'ağır bedel ödetmek'le tehdit eden, hâlâ kafasında yeni intikam fantazileri kuran bir rejim bu.
Dolayısıyla evet Erdoğan haklı, burası Paris değil. Burası protesto gösterilerinin, muhalefetin, siyasal düzenin bir parçası, bir sivil hak olarak görüldüğü demokratik bir ülke de değil. Burası iktidarı elde edenin tüm muhaliflerden intikam aldığı, toplumsal hareketlerin komplo ile açıklandığı, gazetecilerin, bilim insanlarının, sivil toplum çalışanlarının, siyasetçilerin zindanlara atılıp unutulduğu, AİHM kararlarının buruşturulup çöpe atıldığı, insanların bir ihbarla işlerinden olduğu, binlerce kişinin sorgusuz sualsiz işinden atıldığı bir ülke.
Burası Paris değil evet iyi biliyoruz. Fransa çok matah bir yer olduğundan değil, ama sonuçta bir Paris değiliz, orası belli. Neresiyiz onu pek bilmiyoruz. İleride pek hayırla yad edilecek bir yerde ya da dönemde değiliz. Onu biliyoruz.
Yazarlar
-
Gökhan BACIKErken Cumhuriyet dönemi eleştirileri: Revizyonizm mi, Türk usülü “woke” mu? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA2026’ya Girerken; Barış, Demokratik Toplum ve Enternasyonal Özgürlük Yürüyüşü... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciOkudukça yoksullaşan bir ülkeyiz 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİVicdansız senenin kelimesi dijital vicdanmış 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünGemini’ye göre 2026’da Türkiye… 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEBölücüler ve Ülkücüler 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURHavf ve reca arasında yeni bir yıla... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolKara bir yıl 2025 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ocaktan2026’da deliler çağına karşı bir umut ışığı yanar mı? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUÇözüm için mücadele demokrasi için mücadeledir 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBarış Akademisyenleri'nin göreve iadesine istinaf engeli: Daire, Danıştay kararına direndi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAfrika Boynuzu’ndaki oyun: İsrail kime şah çekti? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTürkiye’ye özgü sürecin muhasebesi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENNasıl anılmak isterdiniz? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU2026: Beklentiler, beklentiler… 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçLeyla Zana ve Gözde Şeker ne yaptı? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİktidar medyası infilak etti 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBir fotoğraf karesinden çok daha ötesi... 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞUlus devlet, milli egemenlik, çevre, insan hakları, uyuşturucu ve Venezuela 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRTürkiye'de davaların portresine kısa bir bakış: Hâlâ en güçlü ortak talep neden adalet? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞYENİ YILDA DA KURU EKMEK BİZİ BEKLİYOR… 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRUyuşturucu dosyasındaki sürpriz isim! "Cumhurbaşkanımızın tensipleri ile…" 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇER23 yılın en kötüsü 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRAN11. YARGI PAKETİ, YENİ ADALETSİZLİK VE EŞİTSİZLİKLER YARATTI 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN2025 giderken 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENRaporların Gösterdiği 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇALRTÜK ve basın özgürlüğüne geçit yok… 28.12.2025 Tüm Yazıları




























Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
24.04.2021
9.01.2020
26.10.2020
12.10.2020
14.09.2020
1.09.2020
17.08.2020
20.07.2020
8.06.2020
11.05.2020