Yıldıray OĞUR
25 Haziran 1980 günü MHP Gaziosmanpaşa İlçe Başkanı emekli binbaşı Ali Rıza Altınok’un kapısını kiralık evlerini gezmek isteyen biri kadın dört kişi çaldı. Altınok’un eşi Fahriye Altınok, onlara kiralık evi gezdirdi. Sonra da konuşmak ve yemek ikram etmek üzere dört kişiyi evine çağırdı. Yemekler yendi. Sonra silahlar çıkarıldı. Salona dizilen ailenin üzerine kurşunlar yağdırıldı. Kurşunlarla Ali Rıza Altınok, eşi Fahriye Altınok’la birlikte 16 yaşındaki kızları Nilgün Altınok can verdi.
Evin duvarına “Faşist yuvalarını dağıttık” yazan Marksist-Leninist Silahlı Propaganda Birliği üyesi dört kişi kaçtı. Kadın katillerden biri hapiste şiir kitabı yazdı, şiirleri bestelendi. Cezaevinde bir görüş günü çekilen fotosu Hürriyet’in birinci sayfasında “Annesine hasret” diye basıldı. 1991 affıyla da cezaevinden çıktı.
17 Mart 1978 günü gece 22:00’de moloz dökmek için İçerenköy yakınlarında taşocağına giden kamyon şoförü, köpeklerin çalıların arasındaki bir şeyi eşelediğini gördü. Yaklaştı. Manzarayı görür görmez hemen karakola haber verdi. Çevreyi arayan polis beş genç adamın cesedini buldu. Bu arada yakınlardaki gecekondulardan, arama yapan polisin üzerine ateş açıldı.
Kurşunla öldürülmüş insanlara ait cesetlerin bir kısmında darp ve işkence izleri vardı. Biri gözünden vurulmuştu.
Cesetler geçim sıkıntısı yüzünden daha yeni Giresun Görele’den İstanbul’a göç eden ve Otosan fabrikasında çalışmaya başlayan beş arkadaşa aitti. 23 yaşındaki Sinan Koca’nın biri 10 günlük üç çocuğu vardı. 29 yaşındaki ağabeyi Cevat Koca’nın bir, 29 yaşındaki Bahri Bilgin’in yedi, 27 yaşındaki Ömer Bayraktar’ın dört ve Salih Ulu’nun bir çocuğu...
Beş arkadaş kiradan kurtulmak ve Görele’deki ailelerini yanlarına getirmek için birer gecekondu yapmaya karar vermişlerdi. Gecekondu için seçtikleri yer devrimcilerin kurtarılmış bölgesi olan 1 Mayıs Mahallesi’ydi. Ülkücü olan beş işçi, Milliyetçi İşçi Sendikaları Konfederasyonu MİSK’e üyeydi. Gecekonduları yaptılar ama başları devrimcilerle belaya girdi. Bir gün kahveye çağrıldılar. Sonradan bunun TİKKO’nun Halk Mahkemesi olduğunu öğrendiler. Suçlu bulundular. İnfazlarına karar verildi. Elleri arkadan bağlanıp, İçerenköy yakınlarındaki taşocağına götürüldüler... Katliamı yapan militanlar 1991 affıyla çıktı.
1979 yılının 18 Eylülünü 19 Eylüle bağlayan gecesi Adana Yapı Meslek Lisesi’nde görevli yedi öğretmen ve bir müstahdem kaldıkları bekârlar lojmanında televizyonda Oyun Bitti filmini izlemeye hazırlanıyorlardı. O sırada içeriye yüzü maskeli ellerine uzun namlulu silahlar olan iki kişi girdi. Yere yatın diye bağırdı ve taramaya başladı. Ahmet Güleç, Davut Korkmaz,Müslüm Teke, Yılmaz Kızılay, Mustafa Karaca ve Özcan Doruk adlı altı genç öğretmen kurşunlarla hayatını kaybetti. Aynı anda yakınlardaki beş bankaya da saldıran militanlar bir de bombalı pankart asmışlardı: Akıtılan kanlar yerde kalmayacak. Korkmayın, artık biz varız.THKP-C.
Hamit Fendoğlu Malatya’nın CHP’li olmayan ilk belediye başkanıydı. Yassıada'da yargılanmış, Meclis’te Çetin Altan’ın kulağını ısırmış, sert ve haşin tavırları yüzünden adı meşhur eşkıya Hamido’ya çıkmış, sıkı bir milliyetçiydi. 17 Nisan 1978 günü Ankara’dan gelen bombalı paketi açtı, yanında heyecanla paketten çikolata çıkmasını bekleyen iki torunu ve odada olan geliniyle birlikte hayatını kaybetti. Türkiye’nin ilk bombalı suikastının faili hâlâ meçhul. En son paralel savcılar Zirve davasından derin devlete bağlamakla meşguldü...
Dursun Önkuzu. Tokat Zile’den Ankara’ya okumaya gelmişti. Ülkücüydü. Ankara Erkek Teknik Yüksek Öğretmen Okulu’na devam ediyordu. Okul devrimci öğrenciler tarafından işgal edilmişti. Memleketinden dönen Önkuzu, bilmeden okula gidince yakalanmıştı. Devrim Mahkemesi’nde yargılandı. Üç gün işkence gördü. Bisiklet pompasıyla ciğerine hava basıldığı dahi iddia edildi. Okulun üçüncü katından aşağıya atıldı. Kaldırıldığı hastanede öldü.
Ahmet Sarpkaya, 18 yaşındaydı. İskenderun’da oturduğu mahalleyi Kurban Bayramı’nın son günü solcular basmıştı. Ülkücü arkadaşlarına haber vermek için girdiği bir evden çıkarken vuruldu. Sarpkaya, sağır ve dilsizdi.
Alaaddin Gündüz Uşaklı bir dokuma işçisiydi. Ülkücüydü. Doğum için hastaneye kaldırılan karısının yanına giderken 27 kurşunla öldürüldü.
18 Yaşındaki Erdal Çor, Antalya’da hamallık yapıyordu. Ülkücüydü. Antalya Lisesi’nin önünden geçerken çıkan kavgada demir çubuklarla dövülerek öldürüldü.
Feridun Baş, 30 yaşında Samsunlu Ülkü-Bir üyesi bir lise öğretmeniydi. Bir ağaca bağlanarak işkence edilerek öldürülmüş olarak bulundu.
Figen Çöktü, 20 yaşındaydı. Solcu öğrencilerin baskıları yüzünden liseyi bırakmış, Çukurovabirlik’te çalışmaya başlamıştı. Biri amcasının oğlu olan iki devrimci tarafından öldürüldü.
Kilisli Alaaddin Güvenler 17 yaşındaydı, Küçükesat’ta oturan Alican Karaosmanoğlu da, Etlik’te oturan Emin Emekli 20, Siteler’de oturan Mustafa Türköne de sadece 21 yaşındaydı…
1980’den önce Türkiye’deki iç savaşta hayatını kaybetmiş 1500’den fazla ülkücüden bir kaçının hikayeleri ve adları bunlar…
Adlarını ilk kez duymuş olmanız normal. Çünkü o yılları sadece çatışmanın sol tarafından dinledik. Romanları onlar yazdı, filmleri onlar çekti, dizileri onlar yaptı, reklamcı, televizyoncu, gazeteci olarak hikayeleri hep onlar anlattı. Sivil toplumcu olarak davaları onlar takip etti… Ülkücüler kötü marşlar, berbat romanlar, az satan gazetelerle hikayelerini anlatmayı beceremedi, bilinen hikayelerin üstü de komplo teorileriyle kapatıldı.
Herkesin idealleri için yeterince ve eşit miktarda silahlı, katil, gaddar olduğu o yıllardan geriye faşist, katil, gladyo ülkücülerin karşısında insanlık için mücadele eden devrimciler masalı kaldı o yüzden.
Ülkücüler katil, faşist oldu, devrim için vurmak/vurulmak itibar sebebi. Hatta İsrail Büyükelçisi’ni bir evde infaz edip, üç İngiliz işçiyi öldürüp, 14 yaşındaki bir kızı rehin almaktan ibaret bir hikayeden devrimci kahraman ağabey pozisyonu, hatta milletvekilliği bile çıktı.
Bırakın ülkücüleri kendi devrimci yoldaşlarının başına gelenlerle bile dürüstçe ilgilenmediler.
1 Mayıs 1977’deki katliamla ilgili 35 yıl sonra bile dürüstçe konuşamayan, hakikati ucuz komplo teorileriyle kapatan, hepsi silahlı birbirine düşman grupların, çoğunluğun izdihamla öldüğü bir mitingde yaşananların asla sorumlusu olamayacağına inanmış çocuksu tavırlar, trajik savunmalar işittik.
O yüzden Aytekin Yılmaz’ın Yoldaşını Öldürmek kitabında anlattıklarıyla, 17 yaşında cezaevinde anne çığlıkları atarken boğularak öldürülen Şimel Aydın’ın hikayesi kimseyi ürkütmedi. Aliza Marcus’un Kan ve İnanç'ta anlattığı 15 yaşında dağa çıkmış, yakalanmış, “Şehirde tanıdığı insanlara rastladığında kendisine dondurma almalarını isteyecek kadar genç ve toy bir kız”ın itirafçı olduğu için İstanbul’da bir ormanda bulunan cesedinin peşinden de kimse gitmedi. Hiçbir duyarlı avukat o davalara bakmadı, onlar için hiçbir sivil toplum örgütü harekete geçmedi, fotoğrafları eylemlerde taşınmadı.
Die Zeit’in “geçmişte yaptığınız ama şimdi pişmanlık duyduğunuz ne var'' sorusuna “Köy korucularına karşı tutumumuz” cevabını veren Cemil Bayık’ın cevabı da o yüzden hiç ses çıkarmadı. Bir Savaşın Anatomisi adlı kitabında bu tutumu daha açıkça eleştirerek yazan Karayılan’ın bahsettiği PKK’nın 80’lerdeki köy baskınlarında öldürülen bebeklerin, çocukların kadınların, sivillerin adından hâlâ silahlı mücadeleyi şimdi bırakmanın rasyonalitesi, AKP’ye faydaları, statüye zararları üzerine süregiden tartışmalarda hiç bahis yok. Sadece devletin işlediği cinayetler, katliamlarla ilgilenenler o yüzden savaşın, silahın, şiddetin kötülüğü hakkında ahlaki ve politik bir pozisyon alamıyor.
Bu kadar kötü bir sicil ortadayken bir de geçen hafta çıkıp bütün halkı potansiyel katil, tecavüzcü ilan etmeye kalktılar.
Şiddete göbeğinden bağlı, geçmişi gözünün yaşına bakmadan adam öldürmüş faşist, otoriter örgütlerde geçmiş, bununla da adam akıllı hiç yüzleşmemiş, devlete değil topluma bunun hesabını hiç vermemiş, kendisine sahte bir melek hikayesi uydurmuş, en son olarak da gidip gemiyi 2015 yılında silahlı başka bir örgütün sivil kanadının limanına bağlamış adamlar/kadınlar bir haftadır Türkiye’ye şiddet atarı yapıyor.
Kendilerine benzeyenler, aydınlanmış insanlar, gezicilik adlı seçilmiş dinin mensupları hariç herkes her an tecavüz edebilir, cinayet işleyebilir. Pegida hareketinin sitesine koymaya utanacağı ırkçı, İslamofobik totolojilerle dolu yazılar solcu/Kemalist abilerin ablaların sitelerinde vicdan patlaması havasında basılıyor.
Bütün hayatları siyaset olmuş, o yüzden bütün hayatı siyasileştirmeye, her olayı davaları, nefretleri için ajite etmeye çalışan, vicdanı kendi hakikatlerinde mutlaklaştırmış, Türkiye’yi iyiler ve kötüler çizgi filmi gibi okuyan bu öfkeli loser amcaların/teyzelerin korkunç cinayetler üzerinden siyasi nebbaşlık yapma gayretlerini bir haftadır hiçbir ahlak, hiçbir insanlık değeri durduramadı.
Tecavüzcü katilin parmak işaretinden, bütün ülkücüleri potansiyel tecavüzcü katil ilan etmek, nefretle dolu oldukları dindar halkı ırkçılık boyutlarında sosyolojik analizlerle suça ortak kılmak, kar topu yüzünden adam öldürmüş manyak esnafı oryantalist tahayyüllerinin ayrılmaz bir parçası olan gerici esnaf tipine kilitleyip, (sanki ilk kez bir esnaf cinayet işliyormuş gibi) talimatı veren örgütün liderliğine Erdoğan’ı yerleştirmek için utanmazsa taklalar attılar.
Bu yazı onlara geçmişlerini hatırlatmak için yazıldı. Bu ülkede şiddeti meşru politik bir araç halinde kullanmış, hâlâ kullanan bunun için bu topluma doğru düzgün hesap vermemiş, yüksek sesle politik şiddetin de karşısında durmamış solcuların/devrimcilerin/onların hayranlarının, memleketin geri kalanına, sevmedikleri halka, hiçbir toplumun ortak/suçlu ilan edilemeyeceği korkunç adli cinayetler üzerinden saldırma, şiddet ayarı, dersi verme halleri de hadleri de olmadığını hatırlatmak için…
Önceki gün İzmir’de öldürülen 19 yaşındaki ülkücü üniversite öğrencisi Fırat Çakıroğlu’nun arkasından her kesimden insandan yükselen duyarlılık toplumun onların zannettiğinden daha olgun, vicdanlı olduğunu gösterdi.
Hâlâ “faşistti öldürülmesi doğru muydu değil miydi” tartışmalarındaki bu ergen kötücülükle, ülkesinden, kendi toplumundan bu denli nefretle malulken uğraşılacak en kötü meslek siyaset olmalı.
Eğer şiddete çok karşılarsa hâlâ devrim için, yüksek idealleri için silahlarını kuşanmış, hâlâ yüksek davaları için adam öldürebilen yoldaşları için o berbat sosyolojik, kültürel analizlerini konuştururlarsa bütün insanlığa ve memlekete eşsiz bir faydaları dokunmuş olur.
Herhalde en çok da kendilerine. Bu saatten sonra ne kadar işe yararsa…
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazFıkra gibi ülke ama gel de gül! 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluYeryüzü artık bir Vahşi Batı… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYRusya, Suriye’den sonra İran’ı da kaybedebilir 22.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKürt meselesinde CHP’nin yakın dönem öyküsü 21.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Neo-Mussoli’nin “Havuz Medyası” 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye ne yapmalı? 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİModern katil 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRMHP’nin yeni anayasa hamlesi, köklü bir rejim düzenlemesini mi işaret ediyor? CHP ne yapmalı? 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEDaha kötüsü her zaman mümkün 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNÖzgür Özel’in İmtihanı 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENBaas’tan ve İslamcılıktan Sonra 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞSiyasetin (ve biraz da ceplerin) finansmanı, yasalar, AKP ve CHP 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBOŞ UMUT, SONU HÜSRAN 12.06.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolHer 4 liranın 3’ü faize! 11.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENAKP ahlâkî üstünlük mü kazandı? 10.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKBarış süreci için en büyük tehlike nasıl Türkiye’nin iç barışının bozulması oldu? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi Egilmezİnsanlar Olmayan Parasını Nerelere Harcıyor? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞBir anayasa inşa süreci deneyimi: Yeni Anayasa Platformu (YAP) 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçEşitlik korkusu ve 12 Eylül darbesinin büyük zaferi 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYerli-milli Kur’an meali AK Parti’ye nasip olacak! 2.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasErken seçim en geç ne zaman? 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraSokak 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANSiyasi gündem notları: Üç süreç nerede kesişir veya nerede kopar? 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMRuşen Çakır’ın Abdurrahim Semavi ile Kürt açılımı görüşmesi 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUSizin en sevdiğiniz tahakküm hangisi! 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZ12 Mayıs, Bahçeli, mecburiyetler 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKYolsuzluklar, barış ve biz 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYOtoriterlikten Demokrasiye 12.05.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğlu‘Türkiye Müslümanları’ kimler oluyor? 11.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluBilek güreşi yoksa masayı mı kıracak? 28.04.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANRahip Brunson ve öğrenci Rümeysa 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYKopukluk ve “Anadolu Kırılması” 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan CEMALTerörsüz Türkiye! İyi güzel, peki ya demokratik Türkiye?.. 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARŞizofrenik yurttaşlık 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNTrump Küreselleşme Sürecini Geriye Döndürebilir mi? 13.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNBoykot ve sokaklar neden bu kadar korkutuyor? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTCoğrafya kaderimizmiş… 23.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selva Demiralpİmamoğlu krizi ve ekonomik yansımaları 20.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKürt ‘açılımı’nın nedeni Suriye değil, Türkiye! 15.03.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç, umut ve endişeler 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENÖcalan'ın ilk barış çağrısından 27 yıl sonra... 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezCumhur İttifakı'nın ‘muhalefeti dönüştürme görevi…’ 28.02.2025 Tüm Yazıları
-
Doğan AKINAhmet Sever: Eşsiz, kırgın, yalnız… 26.02.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNCHP’ye açılan soruşturmaların ortak hedefi Ekrem İmamoğlu 12.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
21.06.2025
18.06.2025
16.06.2025
15.06.2025
11.06.2025
8.06.2025
4.06.2025
2.06.2025
1.06.2025
26.05.2025