Yüksel TAŞKIN
Yakın zamanda aramızdan ayrılan Şerif Mardin’e dair bir değerlendirmeye eserleriyle nasıl karşılaştığımı anlatarak başlamak ilginç olabilir. Mardin’in kitap ve makalelerini Boğaziçi Üniversitesi’nde öğrenci olduğum 1990 yılında okumaya başlamıştım. Sosyal bilim namına okuduğum ilk kitaplar Mardin’in kitaplarıydı. Bu ilgide Mardin’le pek çok konuda farklı düşünmesine rağmen ona büyük saygı duyan Taha Parla’nın etkisi belirleyici olmuştur.
Üniversiteye gelmeden önce ‘sol’, ‘Kemalizm’, ‘devrimcilik’ kavramları bana ve arkadaşlarıma çok yakın akraba görünüyordu. Bu nedenle Boğaziçi’nde Kemalizm eleştirisi yapan hocalara ilk başlarda öfke duyduğumuzu çok iyi anımsıyorum. Onları seçkincilikle yargılıyorduk. Bir yandan da yazdıklarını okuyor, derslerine katılıyorduk.
1990’lar post-Kemalist anlayışın yükselişine şahit oldu ve bizler de dönemin ruhundan elbette etkilendik. Bu etkide, Mardin gibi hocaların Kemalizm’e dair eleştirilerinin, Kemalistlerin onlara karşı ürettikleri tepkisel yanıtlarla doğrulanmasının da payı olduğu muhakkak…
Şerif Mardin’in sosyal bilimlerde post-Kemalist anlayışın etkinlik kazanmasının ardındaki en önemli isim olduğunu rahatlıkla söyleyebiliriz. Post-Kemalizm etkilerini önce sosyal bilimler alanında gösterdi. Ardından akademiden veya sol hareketlerden gelen ve siyaseti etkilemek isteyen bir grubun medyada kendilerine alan bulmaları ve buradan post-Kemalist tezleri popülerleştirmeleriyle, siyasetin gündemine de taşınmış oldu.
Akademisyenin veya entelektüelin ‘köşe yazarına’ dönüşmesi, kısa vadeli getirilerine rağmen, uzun vadede entelektüellerin ihtiyaç duydukları özerklik ve gizemi yok ettiği için, nahoş bir ‘büyüden arınma’ neticesi getirmiştir. Bu açıdan bakıldığında Mardin’in köşe yazarlığı gibi güncel-popüler mevkilerden uzak durmasının entelektüel özerkliğine ve bu nedenle saygınlığına da katkıda bulunduğu aşikardır. Belki zihinsel olarak yeni kalmasına rağmen tarz olarak eskiliği, bugünkü tesirinin nedenleri arasındadır.
Şerif Mardin düşünce tarihi, siyaset sosyolojisi ve din sosyolojisi alanlarından hareketle Osmanlı-Türk toplumsal yapısının temel dinamiklerini, özellikle Osmanlı-Cumhuriyet dönemleri arasındaki süreklilikleri anlamaya çalışmıştır. Doktora tezinin neticesi olan Yeni Osmanlı Düşüncesinin Doğuşu (1962) ve Jön Türklerin Siyasi Fikirleri, 1895-1908 (1964), düşünce tarihi bağlamında değerlendirilmesi gereken, sosyolojiyle sorduğu sorular etrafında temas kuran ama henüz sosyolojiden istifade etmeyen klasik çalışmalardır.
Mardin sorduğu sorularla farklı disiplinlere yönelen, okumalar yapan, yeni sorular soran dinamik bir birikim yaratmıştır. Bunun önemli nedenlerinden birisi, kesinlik tutkusuyla hareket eden, tümden-gelimci ve erekçi sosyal bilim anlayışlarından tatmin olmamasıdır. Bu anlayışlarla yapılan sosyal bilimin kendi kendini tekrara düşme ve kısırlaşma döngüsünden kaçamayacağını bugün çok daha iyi görüyoruz. Yine bu tarz sosyal bilim, akademi içi ve dışı iktidar arayışları karşısında muhtaç olduğu özerkliği kendi elleriyle ve kimileyin gayet iyi niyetle dinamitleyebilir. Mardin’in bu tehlikeye karşı ihtiyatlı olduğu, belki fazlaca ihtiyatlı olduğu söylenebilir. Mardin sıklıkla ‘yanılmış olabilirim’ diyen bir akademisyendir. Bu entelektüel camiada nadiren şahit olduğumuz bir özelliktir.
Mardin 1970’lere doğru kültürel dinamiklerin (her zaman ısrarla vurguladığı karmaşıklıktaki) etkilerine ve bunların toplumsal alanda gösterdikleri (ona şaşırtıcı gelen) sürekliliklere yoğunlaşarak, siyaset sosyolojisine ve din sosyolojisine yönelmeye başlamıştır. Din, ideoloji ve kültür giderek asıl çalışma alanları haline gelmiştir.
Bu dönemde yazdığı ve siyaset sosyolojisi kapsamında görülebilecek en önemli ve iz bırakan çalışmasının 1973’te kaleme aldığı, “Türk Siyasasını Açıklayabilecek Bir Anahtar: Merkez-Çevre İlişkileri” [1] başlıklı makalesi olduğu söylenebilir. Denilebilir ki bir kitap veya makalenin siyasal alanda bu denli iz bırakması nadiren gerçekleşen bir olaydır. Mardin bu çalışmasında henüz ‘Batı’da olan ama ‘Biz’de olmayan ikiliği üzerinden ilerlemeye devam etmekle beraber bundan rahatsızlık da duymaya başlamıştır. Daha sonraki çalışmalarında bu konudaki dikkatini arttırmış olsa da takipçilerinin Mardin’deki sezgisel Oryantalizm eleştirisini fark etmeleri için 90’ları beklemek gerekecektir. Mardin’i sahiplenen kimi isimler, onun zamanla Batı/Doğu ayrımını mutlak gören ama Batı’ya Batılı kavramlara üstünlük atfeden eserlerinden biraz hicap duyduğunu anlamamış görünüyorlar…
Sözgelimi sivil toplum konusunda ilk çalışmalarında görülen Montesquieu etkisiyle hesaplaştığı bir söyleşide şunları söylüyor:
“…insan şablonu tatbik ettiği zaman çarpık bir şekilde ona benzeyen ama tam olmayan bir şey buluyor. Yani şunu göstermek istedim ki gene Batı’nın kavramları, o kadar geçerli değil…(Daha sonraki çalışmalarının) en çok öğrettiği şeylerden bir tanesi de Montesquieu’nun düşündüklerinin o kadar üniversal olmadığı.”[2]
Makale kısaca şöyle özetlenebilir: Osmanlı’da geleneksel dönemde üst kültür (daha laik bürokratlar ve ulema) ve halk kültürünü birleştiren İslâm şemsiyesiydi. Modernleşmeyle beraber devlet seçkinleri batılılaştıkça ve sekülerleştikçe, kültürel karşıtlık ve yabancılaşma derinleşti ve yöneticilerle yönetilenler arasındaki bağlar koptu. Dolayısıyla asıl karşıtlık sınıfsal olmaktan ziyade veya sınıfsallığı da kapsar biçimde yönetenler ve yönetilenler arasındadır. “Merkez” batılılaşmayı kültürel sermayesi haline getirdikçe, İslâm da “Çevre”de hayat bulabildi ve onların direniş alanı haline geldi…
Bugün bu görüşlerin siyasal alanda İslâmcı popülizm tarafından kullanılması kimileyin Mardin’in hanesine olumsuz bir girdi olarak yazılabiliyor. Oysa 1970’lerde Ecevit’in sol popülizmi de benzer tezlerden ilham alıyordu. Ecevit de sınıf eksenli bir sosyal demokrasiye alternatif bulmak adına Osmanlı’daki “seçkinci yöneticiler ve ezilen halk” popülizmiyle yol almaya ve bu yolla mütedeyyin kesimleri sola kazandırmaya çalışmıştı. Ecevit için “Çevre” tabiatı gereği solcuyken İslâmcılar aynı tabiatı değişmez bir dindarlık özüyle açıklıyorlar. İki popülizm de sosyal bilim açısından eleştirildiğinde ciddi çelişkiler barındırır ama muğlaklık ve tutarsızlık siyasette güç getirebilir.
Bu nedenlerle siyasal projelerin tutarsızlıklarını ve sosyal bilimcilerin kavramlarını çarpıtmalarını veya indirgemelerini, o sosyal bilimciye mal etmek doğru değildir. Doğru olmadığı kadar özgüvensizliği ve fikri siyasete malzeme etmenin özünde doğal olduğunu kabul eden sevimsiz bir işlevselciliği de ele verir…
Mardin’i eleştirirken onun temkinli anlama çabasıyla, yazdıklarının siyasete mal edilme biçimlerini veya entelektüel hegemonya arayışlarına malzeme edilmesini birbirine karıştırmamak gerekiyor. Mardin’e yöneltilebilecek eleştirilerden birisi, liberal bir siyasi duruşu olmasına rağmen ontolojik bir devlet eleştirisi yerine kültüralist seçkin eleştirisine meyilli olmasıdır. Bu aslında Türkiyeli liberallerin çoğunun düştüğü bir hatadır. Liberallerimiz “devlet doğası gereği kötücüldür ve sınırlandırılmalıdır” demekten ziyade devletin başındaki seçkinlerin kültüralist eleştirisini yapmaya daha faza eğilim göstermiştir. Böylece kültürel yabancılaşma tezleri üzerinden seçkinlerin yer değiştirmesini asıl mesele olarak gören ve gösteren siyasal projelerin istismarına açık kapı bırakmışlardır. Genel olarak İslâmcılık ve Türkiye sağı böylece devlet eleştirisinden kaçtı, kültür eleştirisine sığındı. Sorun devletin doğasıyla ilgili değildi. Sorun devletin dümenini geçici olarak gasp etmiş halkına yabancılaşmış muktedirlerdeydi…
Mardin’de modernleşmenin “organik bütünün bozulması ve kültürel yabancılaşma” gibi okunması da bu türden yorumlara zemin hazırlamış görünüyor. Değişim kavramının bir bozulma olarak okunması aslında 1960’ların muhafazakâr Weberci akımlarından tevarüs edilmiş bir alışkanlık olsa gerek. Mardin’in bu sorunun farkında olduğunu, bunu bağlayıcı, kestirmeci yargılardan uzak durarak aşmaya gayret ettiğini söyleyebiliriz ama bu sorunları aşan bir siyaset sosyolojisi geliştirdiğini söyleyemeyiz.
Mardin’in ilişkili olarak farkında olduğu bir tehlike yüzeysel otantizm yüceltmeleridir ve 90’larda yükselişe geçen bu yorumlarla arasına hep mesafe koymaya gayret etmiştir. Tarihe seçici bakarak kendi kendini yüceltmeye açlık duyan, özünde özgüvensizlik barındıran yaklaşımlara malzeme vermemek için bilinçli olarak gayret gösterir.
Osmanlı-Türk kültürünün diğer İslâm topluluklarından farklarına vurgu yaptığında bunun tarihsel nedenlerine dikkat etmiştir ve tespit ettiği kimi zayıflıklara da dikkat çekmiştir. Sözgelimi bizde demokrasinin diğer Arap devletlerinden neden daha kuvvetli doğduğunu açıklamak adına Osmanlı’da devletin kendi alanına sahip çıkması karşısında halkın direnmeyi öğrenmek zorunda kalmasına vurgu yapar.[3]
Mardin bazılarının eleştirdiği gibi sadece Kemalizm’in düşünsel yetersizliğine odaklanmamıştır: “Kemalizme karşı değilim. Sadece Kemalizmin gelişmiş bir söylem olduğuna inanmıyorum. Kemalizm aslında Türkiye’yi kurtarmak için ortaya atılmış olan akıllıca, pratik bir araçlar bütünlüğüdür. Büyük felsefi derinliği yoktur” der.[4]
Bunun köklerini Osmanlı’da gördüğü eğilimlerle açıklamaya, düşünce iklimine ait bazı zayıflıkları da tarihsel bağlamında anlamaya gayret etmiştir. Eğer onun aşağıda ele alacağımız zayıflık tespitleri doğruysa bundan milliyetçi veya İslâmcı geleneğin azade olduğu hiç söylenemez.
Mardin’e göre Osmanlı devlet geleneğinde ortaya çıkan alışkanlıklar, Tanzimat sonrasına, oradan İttihatçılara ve Kemalistlere, bir bütün olarak düşünce dünyamıza, hatta akademiye kadar sirayet etmiştir:
“(Osmanlı devlet geleneğinde)…hep böyle “pratik” insanlar görüyorum. Osmanlı’da da Cumhuriyet aydınlarında da. Pratik insanların çok güçlü tarafları var. Bazı şeyleri görürler, üstüne gidip onun için bir reçete ararlar…Çok iyi pratik siyaset bilgileri var. Yalnız bunun yanında bir merak azlığı var. Bütün bu çok pratik insanlarda ‘bu işin esası nedir, bunun dibindeki temel öğeler nasıl çalışır’ gibi sorunlara inmek yok…işin pratiğini çok iyi bilme, beraberinde çok derin bir siyasi felsefe anlayışı getirmiyor. Sosyal bilimlerde de öyle Türkiye’de; belirli bir paradigma ile çok yüksek değerde iş yapan sosyal bilimcilerimiz var. Ama merak unsuru yok çoğu zaman.”
Mardin Türkiye’de gelişen Marksizm’e de benzer eleştiriler yöneltiyor: “Yine de Türk Marksizmi dünyanın en sığ Marksizmi demeyeceğim ama, dünyadaki sığ Marksizmler içinde yer aldığını sanıyorum.”[5]
Mardin 1954-66 yılları arasında Forum dergisine katkı sunan yazarlar arasındaydı. Bu dergiyi ve yazarlarını anarken olumlu ifadeler kullanır. Buna rağmen dergideki yazıların genellikle pratik siyaseti etkilemeyi amaçlayan çok da özgün çalışmalar olmadıklarını söyleyebiliriz. Anglo-Sakson dünyasında ve Kıta Avrupası’nda savaş sonrası ortaya çıkan Liberalizm ve Sosyal Demokrasi yakınlaşması aşısını Türkiye’de Kemalizm’e vurmak istedikleri söylenebilir. Veya Kemalizm’in krizini bu sentezle aşmaya gayret ettikleri de ifade edilebilir. Bu açıdan bakıldığında Forum yazıları da Mardin’in entelektüel hayatımıza dair yukarıda aktarılan eleştirilerinden bağımsız değerlendirilemez. İyi eğitim gördükleri, iki dilli oldukları için aktarmacı sosyal bilimciliği belki en iyi yapan onlardır ama aktarılanı sorgulama süzgecinden geçirme henüz başlamamıştır.
Forum kuşağı entelektüel sermayesini hızla siyasi sermayeye dönüştürme iyimserliğine sahipti. Nihayet Forum düşünceleri etrafında Hürriyet Partisi’ni (Hür-Pa) kurdular. Büyük beklentilere rağmen parti başarılı olamadı ve Forum’dan Hür-Pa’ya giden yolcuların ekseriyeti, tekrar ‘evlerine’, yani CHP’ye döndüler.[6] Mardin de Hür-Pa’ya katıldı, hatta Eskişehir’den milletvekili adayı oldu ama seçilemedi.
Neyse ki Mardin bu maceradan sonra akademiye geri döndü. 1994 yılında Yeni Demokrasi Hareketi’ne destek verene kadar siyasetle bağını kopardı. Bu süreç de başarısızlıkla sonuçlandıktan sonra bu defter de kapanmış oldu. 1961-72 yılları arasında SBF’de öğretim üyesi olarak bulunmasının kendisinin de sıklıkla vurguladığı gibi son derece öğretici yönleri olduğu aşikâr. Mardin’in buradaki hâkim akademik tarz ve yaklaşımlara eleştirel baktığı, kendisini çok oraya ait hissetmediği anlaşılıyor. SBF’de pratiğe yönelik, anayasanın güncel meselelerini hukuki açıdan değerlendiren bir arkadaş grubuyla karşılaşır. Amerika’da okudukları ve kafasında oluşan sorularla burada karşılaştığı akademik ortam son derece farklıdır. Forum ona biraz nefes aldırır. 1973’te Boğaziçi Üniversitesi’ne geçtikten sonra daha belirleyici olabildiği bir ortama kavuşmuş oldu. Buradaki sosyal bilim anlayışının şekillenmesinde belirgin etkileri oldu…
Giderek din sosyolojisi alanına yöneldiğini vurguladığımız Mardin’in bu alandaki en tartışmalı eserinin Bediüzzaman Said Nursi Olayı: Modern Türkiye’de Din ve Toplumsal Değişim (1992) adlı çalışması olduğu söylenebilir.[7] Bu çalışması genel olarak sağ özelde de İslâmcı çevrelerde ciddi bir sempati ve ilgi görmesine yol açtı. Mardin’in kitapta ele aldığı, “Osmanlı düşünsel birikiminin Cumhuriyet’e devredemediği” ve “Cumhuriyetçi laik ideolojinin bir dünya görüşü olarak İslâm’ın yerini alamadığı” görüşleri, Kemalist çevrelerde olumsuz karşılandı.[8]
Mardin’in “Benim gördüğüm İslâmî lehçenin toplumsal hayatın bütün yönlerini kapsama anlamında nüfuz edici bir nitelik taşıdığı ve Batı’daki dinlere göre üst ve alt sınıflar tarafından daha eşitçe paylaşıldığıdır… İslâm dinine ilişkin gözlemlerde bulunanların onda buldukları “demokratik” ya da “halkçı” yönlerin temelini de oluşturduğu muhtemeldir” görüşlerinin son derece iddialı ve kendi birikimi içerisinde dahi bir miktar özcü kaçtığını söyleyebiliriz.[9]
Genellikle dikkat ettiği tarihsel bağlamına oturtma çabasını bir yana bıraktığını hissettiren yargılar bunlar. Batı’da Protestanlığın ve Katolikliğin farklı zaman ve zeminlerde Mardin’in bahsettiği olumlu yönlere sahip oldukları gibi, aynı şey Şii ve Sünni İslâm formları için de söylenebilir. Bugün İran’da devletin baskıcı ideolojisi olan Şii İslâm başka bağlamlarda son derece eşitlikçi ve özgürlükçü yorumlar üretebilir. Mardin’in Nurcu hareketin şaşırtıcı nüfuzunu anlamaya çabalaması elbette önemlidir. Ama bunu İslâm’ın tarihsel anlamda süreklilik gösteren bazı işlevleriyle değil, Cumhuriyet döneminde ortaya çıkan boşluklara yerleşme maharetiyle açıklamak daha doğru olabilirdi. Nitekim bugün Türkiye de, tıpkı İran’da 1980’lerde İslâm’ın devletçileştirilmesine benzer bir süreçte; Sünni İslâm devlet ideolojisi haline getirilirken, İslâmcı hareketlerin neredeyse tamamının sivil bir itiraz geliştirmekten uzak oldukları görülebiliyor…
Yine de Mardin’in Türk sağının farklı akımlarını, entelektüel alana dair yukarıda ele aldığımız eleştirilerinin dışında gördüğünü düşünmek için sebebimiz yok. Bu akımların takipçileri, Türk modernleşmesi sürecindeki aktörleri indirgemeci bir okumaya tâbi tutarak kendilerini sürecin dışında ve mağduru olarak konumlandırmakta ısrarcılar. Türk sağının İslâmcılık başta olmak üzere farklı akımları indirgemeci bir modernleşme tarihi algısını popülerleştirmeye yöneldiler. Modernleşmeyi kültürel İslâmi öze yabancılaşma olarak olumsuzladılar. Bir değişim sürecinden ziyade sosyolojik mantığa aykırı biçimde salt bir bozulma olarak görmeyi tercih ettiler.
Yine modernleşme süreçleri ve dini çevreler arasındaki etkileşim, yakınlaşma, destek ilişkisini yok sayarak, “tahakküm, kültürel sömürgeleşme, yabancılaşma” gibi okumalarla, dini çevreleri modernleşme süreçlerinin büsbütün dışında konumlanan mağdur aktörlere indirgediler. Özellikle milliyetçilik üzerinden İslâmi ve laik kesimlerin modernleşme süreçlerinde ortaya çıkan yakınlaşmalarını sessizce geçiştirme eğilimine girdiler.
Modernlik öncesi iktidar ve tahakküm ilişkileri yok sayılarak, sanki tarih modernleşmeyle başladı algısına yaslandılar. Modern öncesi ve sonrası iktidar ilişkileri ve tahakküm biçimleri, sadece dinî mahiyete indirgendi, diğer tahakküm biçimleri talileştirildi. Her türlü tahakküm yabancılaşmış bürokratik elitlere, her direniş de dinsel motivasyonlu aktörlere indirgendi.
Oysa Şerif Mardin, kısmi ve indirgemeci sağcı okumaların da üstlerine alınmaları gereken eleştirilerde bulundu. Mardin’in aşağıda ortaya koyduğu çerçeve bugün sadece Kemalistler değil, milliyetçi ve İslâmcı entelektüeller için de geçerlidir: “Pozitivizm bence Osmanlı devlet adamlarında bir öğe. Tanzimat’a geçmiş olan bir şey. Tanzimat’tan da Atatürk’e geçmiş olan bir şey…”[10] Burada dikkat çekilmesi gereken husus, Mardin’in meselelere pratik devlet aklıyla bakmayı getiren Osmanlı geleneğini Tanzimat öncesinde de görmesi. Bu nedenle Tanzimat’tan önce de mevcut olan birikimin kolaylaştırıcılığına vurgu yapması.
Bugün İslâmcı cenahta “fıkhi pozitivizm” denilerek eleştirilen yorum biçimlerinin devlet aklıyla çok kolay örtüşebilmesi bu bağlam içerisinde anlam kazanabilir. Mardin’in bizde mühendislik alanının çok başarılı ürünler çıkarmasıyla bu pratikçi devlet geleneği arasında bağ kurması ilginç olmakla beraber, sağ ve sol tüm düşünce akımlarımıza sirayet etmiş toplum mühendisliğinin köklerini de, en azından bazı yönleri itibarıyla modernleşme öncesi geleneklerde aramak ilginç olabilir…
Mardin’in 2007 yılında “mahalle baskısı” tartışmalarıyla gündeme gelmesi, onun sosyal bilimci kişiliğiyle en çok popülerlik kazandığı ikinci konu oldu. Bu tartışmayla İslâmcı “mahallede” bir özeleştiri veya ihtiyat yaratamadığını, bu çevrelerin çoğunlukla savunmacı bir pozisyona geçtiklerini gördük. Bu da Mardin’in eleştirilerini doğruluyor maalesef: Sivil veya kamusal bir moralite geliştirememiş olmak. Yaşanan süreçleri kendi akıl ve vicdan süzgecinden geçirerek “mahallesiyle” farklılaşan yer yer zıtlaşan insanların sayısındaki şaşırtıcı azlık, Mardin’in eleştirisini önemli kılıyor. Bu mahalle sadece zorla oruç baskısı olan mahalle değil, “Biz’den” olanı sorgulayabilmeyi baskılayan mahalledir.
Yukarıda Mardin’in Osmanlı’da devletin (tahakküm) alanının çok geniş olmasının İslâm üzerinden direniş alanları doğmasına yol açtığı tespitini paylaşmıştık. Genel olarak Mardin’in heteredoks veya halk İslâm’ı bağlamında ortaya çıkan bu saklanma veya direnme biçimlerinden Alevi-Bektaşi gelenekleriyle çok ilgili olmadığını söyleyebiliriz. Heteredoksi elbette Alevi-Bektaşi gelenekleriyle sınırlı değildir ama bu geleneklerin Mardin’in analizlerinde eksik kaldığını görüyoruz. Kamusal moralite tartışmalarına bakarken bu gelenekleri ihmal etmek indirgemeci sonuçlar yaratabilir.
Mardin’in kamusal moralite temelde devlete karşı alan açarak gelişebilir tezine katılıyoruz. Devlet elbette tek iktidar odağı değildir ama iktidarların resmiyet kazandıkları meşruiyet odağıdır. Ayrıca bölüşüm meselesinin karara bağlandığı ve hayata geçirildiği en önemli istasyondur. Tam da bu nedenle bir “kamu” olabilmemiz için devlete karşı kendimizi muhafaza etmeyi öğrenebilmemiz gerekiyor. Bugün tam da bunun mücadelesi veriliyor. İslâm’ın farklı yorumlarının bu mücadelede nasıl konumlanacakları, devletin ötesinde, aşağıdan yukarıya bir kimlik inşa edebilmek anlamına da gelen “kamunun” içerisinde yer alıp almayacakları bugün asıl bakılması gereken yer. Belki de çatırdayan arkaik mahallelerden böyle bir kamuyu üretebileceğiz. Mardin’in bu günlerin sosyolojisini üretmesi mümkün olmayacak ama dönüp dönüp çalışmalarına bakmaya devam edeceğiz.
Bu yazıda sosyal bilimlere saygınlık kazandıran değerli hocamızı bütün yönleriyle ele alabilmem mümkün değildi. Elimden geldiğince hakkaniyetli olmaya çalıştım…
[1] Makale ilk olarak İngilizce yayınlanmıştır: “Center-Periphery relations: A Key to Turkish Politics” Daedalus, Kış 1973, s.169-190. Tükçesi için bkz. “Türkiye’de Toplum ve Siyaset, Makaleler I” Mümtaz’er Türköne ve Tuncay Önder der. 1990
[2] Ali Bayramoğlu, Şerif Mardin’le Din ve Devlet Sosyolojisi Konusunda Söyleşi, “Türkiye’de Toplum ve Siyaset, Makaleler I” Mümtaz’er Türköne ve Tuncay Önder der. 1990, s. 150.
[3] A.g.e. s.137.
[4] Aktaran Taha Akyol, “Şerif Mardin, Hürriyet, 9 Eylül 2017.
[5] Ali Bayramoğlu, Şerif Mardin söyleşisi… s. 153, 154, 155.
[6] Hürriyet Partisi 1957 seçimlerinde 3,8 oyla sadece 4 milletvekili çıkarabildi.
[7] Kitap ilk defa İngilizce yayınlandı: Religion and Social Change in Modern Turkey: The Case of Bediüzzaman Said Nursi, State University of New York Press, 1989.
[8] A.g.e., s. 46.
[9] A.g.e. s. 17.
[10] A.g.e., s. 141.
BİRİKİM
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluYeryüzü artık bir Vahşi Batı… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazFıkra gibi ülke ama gel de gül! 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYRusya, Suriye’den sonra İran’ı da kaybedebilir 22.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKürt meselesinde CHP’nin yakın dönem öyküsü 21.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Neo-Mussoli’nin “Havuz Medyası” 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye ne yapmalı? 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİModern katil 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEDaha kötüsü her zaman mümkün 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRMHP’nin yeni anayasa hamlesi, köklü bir rejim düzenlemesini mi işaret ediyor? CHP ne yapmalı? 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞSiyasetin (ve biraz da ceplerin) finansmanı, yasalar, AKP ve CHP 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENBaas’tan ve İslamcılıktan Sonra 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNÖzgür Özel’in İmtihanı 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBOŞ UMUT, SONU HÜSRAN 12.06.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolHer 4 liranın 3’ü faize! 11.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENAKP ahlâkî üstünlük mü kazandı? 10.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi Egilmezİnsanlar Olmayan Parasını Nerelere Harcıyor? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKBarış süreci için en büyük tehlike nasıl Türkiye’nin iç barışının bozulması oldu? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞBir anayasa inşa süreci deneyimi: Yeni Anayasa Platformu (YAP) 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçEşitlik korkusu ve 12 Eylül darbesinin büyük zaferi 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYerli-milli Kur’an meali AK Parti’ye nasip olacak! 2.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasErken seçim en geç ne zaman? 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraSokak 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANSiyasi gündem notları: Üç süreç nerede kesişir veya nerede kopar? 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMRuşen Çakır’ın Abdurrahim Semavi ile Kürt açılımı görüşmesi 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUSizin en sevdiğiniz tahakküm hangisi! 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZ12 Mayıs, Bahçeli, mecburiyetler 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKYolsuzluklar, barış ve biz 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYOtoriterlikten Demokrasiye 12.05.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğlu‘Türkiye Müslümanları’ kimler oluyor? 11.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluBilek güreşi yoksa masayı mı kıracak? 28.04.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANRahip Brunson ve öğrenci Rümeysa 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYKopukluk ve “Anadolu Kırılması” 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan CEMALTerörsüz Türkiye! İyi güzel, peki ya demokratik Türkiye?.. 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARŞizofrenik yurttaşlık 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNTrump Küreselleşme Sürecini Geriye Döndürebilir mi? 13.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNBoykot ve sokaklar neden bu kadar korkutuyor? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTCoğrafya kaderimizmiş… 23.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selva Demiralpİmamoğlu krizi ve ekonomik yansımaları 20.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKürt ‘açılımı’nın nedeni Suriye değil, Türkiye! 15.03.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç, umut ve endişeler 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENÖcalan'ın ilk barış çağrısından 27 yıl sonra... 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezCumhur İttifakı'nın ‘muhalefeti dönüştürme görevi…’ 28.02.2025 Tüm Yazıları
-
Doğan AKINAhmet Sever: Eşsiz, kırgın, yalnız… 26.02.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNCHP’ye açılan soruşturmaların ortak hedefi Ekrem İmamoğlu 12.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞPınar Gültekin kararının anatomisi: Bu kararı ailenize izah edebilecek misiniz? 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMDEVLET VE KÜRTLER SORUN DEĞİL KONU! 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKEN“Mesele”yi hayatın içinden çözmek 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarKürt meselesinin toplumsal boyutu 16.01.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselEkonomik büyümede iyimser olunabilir mi? 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANErdoğan’ın planı tuttu 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Münir AKTOLGABATI’DAN FARKLI BİR ÖRNEK OLARAK TÜRKİYE’DE VE ARAP ÜLKELERİNDE DEVRİMCİ DÖNÜŞÜM DİYALEKTİĞİ... 16.12.2024 Tüm Yazıları
-
Necati KURBÜYÜK TÖS BOYKOTU 15.12.2024 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakDevrim 10.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cenk DoğanÜRETİCİLERE İLK OLARAK KOOPERATİF LAZIM 4.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cevat KORKMAZFiller ve Çimen... 22.11.2024 Tüm Yazıları
-
Tuncer KÖSEOĞLUTamirhanelere giden toplar… 4.11.2024 Tüm Yazıları
-
Ayşe HÜRDevletin Muhteşem Örgütlenmesi: 6-7 Eylül 1955 Pogromu 9.09.2024 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakHakikat’e savaş açan troller! 26.08.2024 Tüm Yazıları
-
Ferhat KENTEL“Maarif” marifetiyle yeni “makbul vatandaş” kurma çabaları 26.07.2024 Tüm Yazıları
-
Banu Güven“Bozkurt” Almanya’da sahaya indi 4.07.2024 Tüm Yazıları
-
İBRAHİM Ö. KABOĞLUDevlet ve yürütme kaç başlı? 27.06.2024 Tüm Yazıları
-
Gürbüz ÖZALTINLICHP’nin normalleşme politikası Erdoğan’a mı yarar? 21.06.2024 Tüm Yazıları
-
Oya BAYDARBir yazamama yazısı 14.06.2024 Tüm Yazıları
-
Bayram ZİLANAK Parti’de değişim gecikiyor mu? 4.06.2024 Tüm Yazıları
-
Soli ÖzelBetül Tanbay'ın gözünden "Gezi"nin tarihi 30.05.2024 Tüm Yazıları
-
Reha RUHAVİOĞLUTürkiye’de Kürtçenin Durumu: Gidişat, İmkânlar ve Fırsatlar 18.05.2024 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞ31 Mart'ın merkez üssü: Pazarcık ve Elbistan 8.04.2024 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRANNeden Yeterli Halk Desteği Alamıyoruz! 8.04.2024 Tüm Yazıları
-
Atilla AytemurBingöl Erdumlu Kitabı: Film gibi hayat* 24.01.2024 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİ“Gazze’deki Uzun Savaş” 10.01.2024 Tüm Yazıları
-
Şahin ALPAY"Ergun Abi"ye veda 10.11.2023 Tüm Yazıları
-
Ahmet ALTANYüzyıllık cumhuriyet başarılı mı başarısız mı? 29.10.2023 Tüm Yazıları
-
Levent GültekinDin, insanları kardeş yapar mı? 26.09.2023 Tüm Yazıları
-
Ayhan AKTARŞair Roni Margulies’in ardından… 7.08.2023 Tüm Yazıları
-
Ceyda KaranBiden ve iki cephede birden yenilgi 30.06.2023 Tüm Yazıları
-
Orhan Kemal CENGİZMuhalefetin sınavı asıl şimdi başlıyor 1.06.2023 Tüm Yazıları
-
Roni MARGULIESMutlu bitmiş bir göç öyküsü 20.05.2023 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERYeni Bir Çözüm Süreci Ne Kadar Mümkün? 6.05.2023 Tüm Yazıları
-
Burhanettin DURANTarihi Yol Ayrımındaki Kritik Seçim 6.05.2023 Tüm Yazıları
-
Celal BAŞLANGIÇKendini kurtarmak için Erdoğan, Erdoğan’ı reddedecek! 14.04.2023 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİNSANLIĞIN ÖLÜMÜ 5.03.2023 Tüm Yazıları
-
Ergun AŞÇIErsagun Hanım 5.03.2023 Tüm Yazıları
-
Uğur Gürses‘Dolambaçlı katlı kur’ yolunda 23.01.2023 Tüm Yazıları
-
Besim F. DellaloğluMesafenin Sosyolojisi 16.12.2022 Tüm Yazıları
-
Hidayet Şefkatli TUKSALKur’an kurslarında yatılı eğitim ve çocukların korunması 15.12.2022 Tüm Yazıları
-
Nergis DemirkayaAltılı Masa ortak yönetim planı: Her partiye bir yardımcı bir bakan 17.11.2022 Tüm Yazıları
-
Nabi YAĞCIŞaşıyorum gerçekten… 24.10.2022 Tüm Yazıları
-
Berin UYARONLAR İÇİN... 12.09.2022 Tüm Yazıları
-
İbrahim UsluSeçmen yolsuzluğu önemsiyor mu? 9.09.2022 Tüm Yazıları
-
Hasan GÜRKAN“SEVMEK YİNE DE BİR SARRAF İŞİDİR, YERYÜZÜ KİTAPLIĞINDA” 18.08.2022 Tüm Yazıları
-
Oktay Cansın EMİRALSAVAŞ VE ZAMAN 7.08.2022 Tüm Yazıları
-
Özgül Üstüner COŞKUNİnceden 5.07.2022 Tüm Yazıları
-
Barış SoydanGıda Komitesi’nin ve enflasyonla mücadelede başarısızlığın acıklı öyküsü 21.06.2022 Tüm Yazıları
-
Namık ÇINARBir toplumun geri kalma inadı 21.06.2022 Tüm Yazıları
-
Mehmet BARLASAnkara’yı sel aldı 14.06.2022 Tüm Yazıları
-
Melih ALTINOKAna muhalefet lideri Akşener mi olacak? 14.06.2022 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZİKİ MEZAR, İKİ İNSAN ve IRKÇILIK 12.06.2022 Tüm Yazıları
-
Atilla YAYLAKanunlar ve fiyatlar 10.06.2022 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaKılıçdaroğlu’nun adaylığı 23.05.2022 Tüm Yazıları
-
Fatma Bostan ÜNSALBu kez Günah Keçisi SADAT mı? 23.05.2022 Tüm Yazıları
-
Ahmet İlhanBurhan Sönmez’in İstanbul İstanbul’unda Yerin Altı ve Üstünde Ne Yaşanıyor? 15.05.2022 Tüm Yazıları
-
Kübra ParSessiz İstila belgeseli ve sığınmacı meselesi 9.05.2022 Tüm Yazıları
-
Yavuz BAYDARİmamoğlu olayı ardından: ’Altılı Masa’ bir ortak aday çıkarabilecek mi? 9.05.2022 Tüm Yazıları
-
Ergun BABAHANTürkiye’nin patlamaya hazır yeni kırılma hattı: Suriyeliler 22.04.2022 Tüm Yazıları
-
Kemal BURKAYİSVEÇ DEMOKRASİSİ VE KURAN YAKMA OLAYI… 17.04.2022 Tüm Yazıları
-
Tarık Ziya EkinciGAZETECİ AYDIN ENGİN VEFAT ETTİ 24.03.2022 Tüm Yazıları
-
Cengiz AKTARSavaş notları 1.03.2022 Tüm Yazıları
-
İbrahim KaragülBu bir Avrupa savaşı ve çok uzun sürecek. -Batı, Türk-Rus savaşı istiyor! 1.03.2022 Tüm Yazıları
-
Aydın ENGİNBir MHP’nin 2. Başbuğ’undan, bir benden 7.02.2022 Tüm Yazıları
-
Nezih DUYGUMete Toksöyle (30 Mart 1954 - 02 Şubat 2022) 3.02.2022 Tüm Yazıları
-
Ahmet KARDAM28/29 Ocak Karadeniz Katliamı'nın 101. Yılı 1.02.2022 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAKAN“Ya herro ya merro” mu dedi?.. 7.01.2022 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇAL2022 yılı karamsarlıklarımızı tersine çevirebilir mi? 4.01.2022 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYOrtadoğu’nun ‘Yeni Dönemi’ 9.12.2021 Tüm Yazıları
-
Muharrem SarıkayaOylardaki yükselişin ağırlığı 7.11.2021 Tüm Yazıları
-
Şevki ÇELİKCİKEMAL ARABACI 17.10.2021 Tüm Yazıları
-
Metin GürcanFırat batısı, Suriye, riskler, tespitler: Ufukta bir operasyon mu var? 13.10.2021 Tüm Yazıları
-
Metin MünirErkeğin kadını ezmesi 22.09.2021 Tüm Yazıları
-
Mehmet AcetSon anketler ne diyor? 9.09.2021 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZKONYA KATLİAMI VE GAZETECİLİK MESLEĞİ ÜZERİNE 2.08.2021 Tüm Yazıları
-
Yasin AKTAYTaliban’ın inancıyla ters olma arzusu 26.07.2021 Tüm Yazıları
-
Süleyman Seyfi Öğün2023’e doğru Türkiye 26.07.2021 Tüm Yazıları
-
Yusuf KaplanFetih ruhu ve rüyası 28.06.2021 Tüm Yazıları
-
Cem SANCARHanımefendi diyeceksiniz 28.06.2021 Tüm Yazıları
-
Ali AYDINİşsiz Kalan Antikorlar, Lanetli Pay ve Siyaset 17.06.2021 Tüm Yazıları
-
Ömer F. GergerlioğluMuhafazakârlar çürümeye niye sessiz? 8.06.2021 Tüm Yazıları
-
Mustafa ÖztürkNiyet ve akıbet 29.05.2021 Tüm Yazıları
-
Ayşe BöhürlerTarih büyük harflerle yazılmaz 28.05.2021 Tüm Yazıları
-
Gazi BAŞYURTBir zamanlar sayılamazdık parmak ile, şimdi eksiliyoruz birer birer… 25.05.2021 Tüm Yazıları
-
Yıldız ÖNENİsrail’in sonu gelmez işgalciliği 15.05.2021 Tüm Yazıları
-
Ömer Ahmet ÖZERENBİR 1 MAYIS Anekdotu… 10.05.2021 Tüm Yazıları
-
Osman CAN24 Nisan 1915: Kardeşimin Cenazesini Kaldıramadım Hala! 29.04.2021 Tüm Yazıları
-
Verda ÖZERBırak artık eski normali 28.04.2021 Tüm Yazıları
-
Yetvart DANZİKYAN24 Nisan’ı anmak 24.04.2021 Tüm Yazıları
-
Kurtuluş TAYİZPandemide Erdoğan'ı devirme planı çöktü 22.04.2021 Tüm Yazıları
-
Ali Saydam23 Nisan ‘Çocuklara Hürmet’ Günü 22.04.2021 Tüm Yazıları
-
Vedat BilginSistem değişti de ne oldu! 22.04.2021 Tüm Yazıları
-
Ali TarakçıZEVZEK'in asıl amacı Montrö değilmiş! 17.04.2021 Tüm Yazıları
-
Burak Bilgehan ÖzpekVesayet Nedir, Nasıl Kurulur, Niçin Çöker? 16.04.2021 Tüm Yazıları
-
Firuz TÜRKERDARBE GİRİŞİMİNE HAZIR OLMAK 4.04.2021 Tüm Yazıları
-
Yıldız RamazanoğluYeni metin ne söyleyecek? 25.03.2021 Tüm Yazıları
-
RAGIP DURAN'Bir tek kişinin otoritesi suçtur!' 22.03.2021 Tüm Yazıları
-
Sevilay YALMANMesele Gergerlioğlu meselesi değil! 19.03.2021 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKBACAKİZMİT KÖRFEZİ YAKIN, DENİZ BİZE ÇOK UZAK! 17.03.2021 Tüm Yazıları
-
Ural ATEŞERANADİL... 21.02.2021 Tüm Yazıları
-
Demir Küçükaydınİki Devrimci – Türeci ve Şahin 4.01.2021 Tüm Yazıları
-
Perihan MAĞDENHayaller: ETHOS, Gerçekler: BİR BAŞKADIR BENİM MEMLEKETİM 18.11.2020 Tüm Yazıları
-
Talat ULUSOY9 Eylül 1922, İzmir’in “KURTULUŞ” Günü’nde… 9.09.2020 Tüm Yazıları
-
Mahmut ÖVÜRAK Parti mi “İhvan’cı” siz mi operasyon çekiyorsunuz? 8.09.2020 Tüm Yazıları
-
Mustafa Yurtsever2010 YILI REFERANDUMU’NUN BİTMEYEN HİKAYESİ 29.08.2020 Tüm Yazıları
-
Hilâl KAPLANİstanbul Sözleşmesi yaşatır mı? 7.08.2020 Tüm Yazıları
-
Eşref ÇAKARKonca Yazışmaları... 5.08.2020 Tüm Yazıları
-
Zekeriya KurşunOsmanlı Kudüs’ü 4.06.2020 Tüm Yazıları
-
Ahmet ALTANÜmitliyim, çünkü… 26.05.2020 Tüm Yazıları
-
Kadri GÜRSELTürkiye’de darbe mi olacak gerçekten? 16.05.2020 Tüm Yazıları
-
Sinan ÇİFTYÜREKTürbülanstan mayın tarlasına dalış yapan AKP! 13.05.2020 Tüm Yazıları
-
Yaşar YAKIŞTürkiye’nin iktidar partisi yardımlaşmayı da tekeline almak istiyor 25.04.2020 Tüm Yazıları
-
Orhan PamukEski salgınlar ve bugün biz 24.04.2020 Tüm Yazıları
-
Bejan MATURÖlüm hangi boşluğu doldurur? 12.04.2020 Tüm Yazıları
-
Umut ÖZKIRIMLIKorona ve milliyetçilik 8.04.2020 Tüm Yazıları
-
Raffi Hermon Araks‘ARTSAX (Dağlık Karabağ) MESELESİ, NEDİR VE NE DEĞİLDİR? 1.04.2020 Tüm Yazıları
-
Serdar KAYAİslam, Bilim, Virüs, Kumaş 24.03.2020 Tüm Yazıları
-
Markar ESAYANKarantina günlerinde yalnızlık... 20.03.2020 Tüm Yazıları
-
Eyüphan KAYACorona Virüs bir musibettir 19.03.2020 Tüm Yazıları
-
Merve Şebnem OruçSürreel bir devrim: Gezi 23.02.2020 Tüm Yazıları
-
Metehan DemirMoskovanın samimiyet testi 23.02.2020 Tüm Yazıları
-
Tayfun AtayGoebbels korosu söylüyor: "Her şey mükemmel efendim!" 18.02.2020 Tüm Yazıları
-
Yalçın AKDOĞANBirilerini suçlama yarışı 8.02.2020 Tüm Yazıları
-
Hüseyin GÜLERCECHP, şimdi de İlker Başbuğu alet ediyor 8.02.2020 Tüm Yazıları
-
Ufuk COŞKUNCemevleri için Cumhurbaşkanı’na Çağrı! 20.01.2020 Tüm Yazıları
-
Yalçın ERGÜNDOĞANGökdelen hançeri tam İzmir’in kalbine saplanıyordu ki… 16.12.2019 Tüm Yazıları
-
Nihat Ali ÖzcanOrtadoğu’nun karmakarışık halleri 22.10.2019 Tüm Yazıları
-
İbrahim TenekeciDün ve bugün 11.09.2019 Tüm Yazıları
-
Haşmet BABAOĞLUİçerisini iyi anlamak için dışarıya bak! 9.09.2019 Tüm Yazıları
-
Esat KORKMAZYOLDAŞIM YAVUZ ÇANAK 29.08.2019 Tüm Yazıları
-
Ali KİREMİTCİDÜNYADA VE TÜRKİYE’DE SİYASET YENİDEN ŞEKİLLENİYOR 13.07.2019 Tüm Yazıları
-
Tayfun TURANAYILANA GAZOZ, BAYILANA LİMON. 11.07.2019 Tüm Yazıları
-
Mustafa DAĞCIÖTEKİLEŞTİRMENİN ÖTESİ= DÜŞMANLAŞTIRMAK 3.07.2019 Tüm Yazıları
-
Gürkan-Zengin23 Haziran seçimleri: Bir vak’ayi hayriyye 25.06.2019 Tüm Yazıları
-
Serdar ESEN"Herşey Çok Güzel Olacak" mı? 9.06.2019 Tüm Yazıları
-
Celal DENİZIRKÇILIĞIN TEDAVİSİ VAR MIDIR? 9.06.2019 Tüm Yazıları
-
Ahmet AY14 Mayıs güzellemelerinin anlamı 15.05.2019 Tüm Yazıları
-
Salih TunaZincir sesleri 23.04.2019 Tüm Yazıları
-
Beril DEDEOĞLUİflas eden tüccar, eski defterleri karıştırırmış 27.02.2019 Tüm Yazıları
-
İbrahim TığlıBu ne iki yüzlülük!... 26.02.2019 Tüm Yazıları
-
Nermin ALPAYİNSAN VE EKONOMİK DEĞERİ 8.02.2019 Tüm Yazıları
-
İlnur ÇEVİKSUUDİLER UNUTMAK İSTİYOR AMA OLMUYOR 8.02.2019 Tüm Yazıları
-
Ümit FıratBir mahalli seçim hatırası 15.01.2019 Tüm Yazıları
-
Murat AKSOYUnutmayalım yerel seçime gidiyoruz 11.01.2019 Tüm Yazıları
-
Ekin GÜNBİR… İKİ… İZMİR MARŞIYLA KOŞ! 4.01.2019 Tüm Yazıları
-
Ahmet SeverTürkiye bu kadar tehdit ve hakaret eden bir Cumhurbaşkanı görmedi 18.12.2018 Tüm Yazıları
-
İbrahim SEDİYANİKirletme 15.12.2018 Tüm Yazıları
-
Nadi ÖZTÜFEKÇİUlusal mı Ulusalcılık mı? 15.12.2018 Tüm Yazıları
-
M.Şükrü HANİOĞLUDünya “biz”i parçalamak için mi savaştı? 26.11.2018 Tüm Yazıları
-
Cemil ERTEMEkonominin geleceğini simgeler anlatır! 31.10.2018 Tüm Yazıları
-
Amberin ZAMANCemal Kaşıkçı ve Türkiye’nin itibarı 10.10.2018 Tüm Yazıları
-
Mete YararCastle International 28.09.2018 Tüm Yazıları
-
Mehmet CANFilistin ulusal sorunu-II 25.09.2018 Tüm Yazıları
-
Leyla İPEKCİAile içi eğitimin maneviyatı (1) 18.09.2018 Tüm Yazıları
-
Ümit KurtTarihçi Kieser: Modern Türkiye'nin eş kurucusu Talat Paşa 17.09.2018 Tüm Yazıları
-
Güngör UrasABD’DE BORÇ KRİZİ 10.08.2018 Tüm Yazıları
-
Serpil Çevikcan24 Haziran sonrasındaki şema 30.05.2018 Tüm Yazıları
-
Hüseyin ÇAKIRVaatlerinizi sözleşme olarak imzalayın… 27.05.2018 Tüm Yazıları
-
Kürşat BUMİNLGS Türkçe: Çocuklarla dalga mı geçiyorsunuz? 7.02.2018 Tüm Yazıları
-
Yusuf Ziya DÖGERTürkiye Seçimlerinin Kilidi Kürdler 6.02.2018 Tüm Yazıları
-
Aslı AydıntaşbaşYaklaşan facia 6.02.2018 Tüm Yazıları
-
Özgür MumcuTutuklu yargı 6.02.2018 Tüm Yazıları
-
Arife KÖSEHawaii’den sonra nükleer savaş tehdidini yeniden düşünmek 1.02.2018 Tüm Yazıları
-
Güldalı COŞKUNSeçim kritiği desem de…. 1.02.2018 Tüm Yazıları
-
Ergün Diler23 gizli toplantı. 8.01.2018 Tüm Yazıları
-
Ceren KENARMusul sonrası DEAŞ 14.07.2017 Tüm Yazıları
-
Okay GÖNENSİNSertleşme mi normalleşme mi? 11.07.2017 Tüm Yazıları
-
İhsan ELİAÇIKDini çoğulculuk gereği kadından imam olabilir 23.06.2017 Tüm Yazıları
-
Adil GÜRHay Allah yine çenemi tutamadım! 16.04.2017 Tüm Yazıları
-
Hüseyin SARIBAŞHAYIR, YETER ARTIK! 18.02.2017 Tüm Yazıları
-
İlhan ÇETİNFiliz 22 gündür hayata tutunmaya çalışıyor... 7.02.2017 Tüm Yazıları
-
Mustafa ARMAGANÇankaya’nın karakutusu Latife Hanım mı? 7.02.2017 Tüm Yazıları
-
Süleyman YAŞARVatandaşın dövizini devlete dört katı faizle satıyorlar 26.07.2016 Tüm Yazıları
-
A.Turan ALKAN40 $, hem de ‘döge döge’ 15.07.2016 Tüm Yazıları
-
İhsan YILMAZÜmmetin ortak dili: İngilizce 13.07.2016 Tüm Yazıları
-
Bülent KORUCUÖzel haber bayramı 11.07.2016 Tüm Yazıları
-
Gökhan ÖZGÜNBen HDP’ye oy veriyorum… 28.06.2016 Tüm Yazıları
-
Orhan MİROĞLUYazmaya kısa bir mola veriyorum 17.04.2016 Tüm Yazıları
-
Cemil KOÇAKVe Türkiye ‘hayır’ diyor! 16.04.2016 Tüm Yazıları
-
Sema İZOLCennette de hendek var mı anne? 15.02.2016 Tüm Yazıları
-
Lale KEMALMİT-Mossad kırılganlığı, Rusya ile IŞİD gerilimi 9.02.2016 Tüm Yazıları
-
Birgül HAKANAli Demirsoy 9.02.2016 Tüm Yazıları
-
Sanem ALTANAcılar usta, bizler çırağız.. 6.02.2016 Tüm Yazıları
-
Hadi ULUENGİNOtoriterlik yükselirken 4.02.2016 Tüm Yazıları
-
Demiray ORAL‘Serbest kötülük ortamı’nı icat ettik / Hep birlikte - Tev bi hev re* 2.02.2016 Tüm Yazıları
-
Mehmet BARANSUYasadışı dinleme suç değilmiş! 1.02.2016 Tüm Yazıları
-
Enver SEZGİNEkrem Sezgin 1.02.2016 Tüm Yazıları
-
Gülay GÖKTÜRKAYM’den AİHM’e cevap 12.01.2016 Tüm Yazıları
-
Yasemin YILDIRIMSayın Kılıçdaroğlu elinizi yükseltin ve “Demirtaş 15 Temmuz gecesi neredeydi?” diye sorun 5.01.2016 Tüm Yazıları
-
Ayhan BİLGENYalanın gücü tükenir, onur kavgası tükenmez 30.12.2015 Tüm Yazıları
-
Zeliha AKPINARNefretiniz elektriğe dönüştürülebilseydi bütün dünyayı aydınlatırdı 29.12.2015 Tüm Yazıları
-
Umur COŞKUNSöz Geçmez, Top Mermisi İşlemez 28.12.2015 Tüm Yazıları
-
Abdülkadir Küçükbayrak“Analar ağlamasın”dan “Analarını ağlatacağız”a nasıl gelindi! 28.12.2015 Tüm Yazıları
-
Ekrem DUMANLIGeç kaldın ey Müslüman 17.11.2015 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
20.04.2024
15.12.2019
26.07.2019
18.12.2017
27.09.2017
19.09.2017
10.08.2017
27.07.2017
10.07.2017
26.06.2017