Yusuf Ziya DÖGER
(5.Seyyar Piyade Alayının Dağıtılması Ve Katliamlar Sürecinin Başlaması)
1925 yılının 13 Şubatında başlayıp 29 Haziranda Şeyx Seid ve 46 dava arkadaşının idam edilmesiyle son bulan kıyam aslında 1946 yılına kadar küçük ölçekli de olsa devam etmiştir. Şeyx Seid önderliğindeki Kürd-İslam Kıyamın akamete uğratılmasından sonra, kıyamcıların faaliyetlerini sürdürdüğü bölgenin en faal noktası Lice ve Genç arasında kalan Xoncuk’tur. Burada Omeri Faro, Eminê Mıko, Şeyx Abdurrahim ve Şeyx Tahir’in faaliyetleri devam eder.
Bu kıyamın son temsilcileri ise Riz vadisinde saklanan Mistanlı Musi Mehme Eli, kardeşi Xelo amcaoğulları Ahmet ve dezaları Şerif’ten oluşan mahkûmlardır. Bunlar Şeqalat ile Fentar arasındaki Zerga Fise de kendileri gibi mahküm olan Abdurrahmanê Benê tarafından pusuya düşürülerek öldürülürler. Gerçi sebep 7. Kolordudan gelen bir mektuptur. Mektup Musa’ya yazılmış ve Abdurrahman’ın öldürülmesini istemektedir. Musa mektubu arkadaşına okur bunun üzerine kıllanan Abdurrahman onları arkadan vurarak öldürür. Abdurahmanê Benê 1966 yılında Muso’nun oğlu tarafından mahkeme binası önünde öldürülür.
Genelkurmay tarafından yayınlanan 1924-1938 Kürt Ayaklanmaları adlı kitapta Reşat Halli kıyamdan sonra vuku bulan olaylar dizisini özetle şöyle açıklar.
“Şeyx Said’in tedibi sırasında kaçmayı başaran eşkıyanın çoğu Çotela, Arşik, Lis, Cibir, Paso ve Miri İsmail gibi rakımları yüksek dağlara, sık ormanlara ve derin vadilerle keskin uçurumların bulunduğu bölgeye saklanmışlardı. Tedip kuvvetleri buralara girememişti. Dolayısıyla eşkıya bu dağları in, mağara ve komlarına sığınmak suretiyle hayatlarını kurtarmıştı.”
Söz konusu eserde geçen ve eşkıya denilen gruplar bu bölgenin yerli halkı olan mukimlerdi. Tabi ki Şeyx Seid kıyamına destek vermişlerdi ve kıyam sonrası kendi ikamet alanlarına çekilerek yaşamlarını sürdürmeyi amaçlamaktaydılar. Fakat devlet kıyamın ileri gelenlerini idam etmiş ve kalanlarını da sürgüne göndererek bölge halkının direncini kırmayı amaçlamaktaydı. Ancak kıyam bakiyelerinin tümüne ulaşamadığı için bu tür bahanelerle bölgede sürekli arama ve tarama faaliyetleriyle halkı taciz etmeye başlamıştı.
Kıyam bakiyeleri bu türden tacizlere dur demek için zaman zaman devlete ait güçler ve yerel milislerle karşı karşıya gelmek zorunda kalıyordu. Diyarbakır kuşatması başarısızlıkla sonuçlandığında Şeyx Seid dönüş yoluna koyulup halkla tekrar istişarelere başlamak ve yol haritası belirlemek amacıyla Botyanlıların mukim olduğu Kaxkig köyüne uğrar Omeri Faro’nun evinde bir toplantı yapar. Burada yapılan toplantıda durum değerlendirmesi yapılır ve İran’a geçerek Simko Ağaya sığınıp toparlanma sürecinin başlatılması fikri tartışılır. Omeri Faro İran’a geçme fikrine karşı çıkarak bu topraklarda mücadele edilmesi gerektiğini savunur. Hatta karara uymayarak burada ölmeye hazır olduğunu ifade eder. Simko’nun dağları varsa bizde kendi dağlarımıza çekilerek mücadelemizi sürdürürüz der. Bunun üzerine Şeyx Abdurrahim ve Şeyx Tahir bu fikri benimseyerek burada kalıp mücadeleye devam ederler.
Kıyamcıları etkisizleştirmek amacıyla başlatılan operasyonlar sonucunda devlete ait silahlı güçlerle kıyam bakiyesi güçler arasında zaman zaman çatışmalar gerçekleşir. Vuku bulan bu çatışmalardan biri de 1926 yılının sonbaharında devletin silahlı gücü ve yerel milislerden oluşan 5. Seyyar Piyade alayının tamamıyla dağıtılmasıdır.
5.Seyar piyade alayı Lice, Kulp ve Genç üçgeninde bulunan Lis dağı üzerinden Xonçuk bölgesine girerek buradaki kıyamcıları bertaraf etmeyi amaçlar. Genel komuta yerel milis kuvvetlerinin başında olan Ali Haydar’a verilir. Zengesor, Riz, Xosor, Kawar ve Xosora bağlı Mezre Mul denilen bölgeye askerlerin girmeye başladığı gözcüler tarafından kıyamcılara bildirilir.
Bu arada o dönemde alınan karar gereği Xoncuk bölgesinde 14 yaşından büyük olan kim olursa olsun öldürülme emri verilmişti. Küçük onlar ise yakalanarak öncülük etmeleri emri verilerek yakalananlardan bu isteniyordu. Bunlarda bir olan 11 yaşındaki Mahmudî Esko yakalanır ve öncülük etmesi istenir. Askerler pusuya düşürülünce kaçar ve kurtulur. Kendisinin anlatımına şahit olmuş birisiden de Lis dağı çatışmasını dinledim.
Lis Dağı coğrafi olarak Lice ve Genç arasındaki köyler olan Pêçar- Mıstan- Kawar- Riz’în bulunduğu bölge arasında yer almaktadır. Lis Dağının Kuzey yamaçlarında Kawar var. Güney yamaçlarında ise Pêçar mezraları var. Mezrê Mêhi êli, Kosan Lis dağının dibinde yer alır. Vartuğ, Şatos, Karzêl ise Lis karşı tarafında yer alan Kuyî Sor’un dibinde yer almaktadırlar. Kıyamcılar bu bölgenin yerlileri oldukları için hem araziyi hem de askeri birliklerin geçiş güzergâhlarını çok iyi biliyorlardı. Etkinliklerini bunun üzerine yoğunlaştırmaya başlamışlardı. Lis dağı olayı da bu çerçeve içerisinde gerçekleştirilmiştir.
İlk çatışma anında Madenli olan Binbaşı Kadri Zengosor ile Xosor arsındaki mezre Mehi Mul denilen yerde öldürülür. Genel komutayı elinde bulunduran Ali Haydar emrindeki iki bin civarındaki askeri birlik kıyamcılar tarafından bozguna uğratılır. Ve iki yüz civarında kayıp vererek, Kalanların esir alınması üzerine Ali Haydar Zengesora bağlı Helozon’a kaçarak bir eve sığınır. Xece Filit adındaki bir kadından aman dileyerek kendisini saklamasını ister. Xece Filit Ali Haydar’ı eşek çulu altında saklar.
Esir alınan askerlerin silah ve elbiseleri alınır ve Çemê Bıqlıne kadar götürülerek serbest bırakılırlar. Gece karanlığı basınca Ali Haydar bir adam bulunup kendisini Liceye götürmesini ister. Zengesorlu Omeri Mella Fettah adında biri bulunur ve Ali Haydar’ı ata bindirerek götürür. Lice’ye yaklaştıklarından esir alınan askerlerin geldiklerini fark edince içine düştüğü rezaletin bilinmemesi için kendisine eşlik eden Ömeri Mella Fettah’ı iki asker eşliğinde dere Qıj denilen bölgeye götürerek öldürtür. Bu kişinin Mezarı bu noktada bulunmaktadır.
Devlet ve yerel milislerin komutanı Ali Haydar bunun üzerine kıyam bakiyelerini yok ederek intikam almanın hesaplarını yapmaya başlarlar. Bu çerçevede stratejiler belirlenmeye başlanır. Bunların başında geleni plan ise bölgenin insandan arındırılmasıdır.
Hedef, bölgenin yerel halkını da kapsayan insandan arındırma projesiyle devreye sokulur. Bunun için zaman ve zemin yoklamalarını gerçekleştirmek üzere MürselPaşaya görev verilir. 3. Ordu Müfettişliği 7. Kolordu Komutanı Nazmi Solak ve Haziran 1927 de 8. Kolordudan Elazığ ve çevresi komutanı olan Albay Mustafa Muğlalı bölgede araştırma yapmak üzere görevlendirilir.Albay Mustafa Muğlalı’nın bölgede keşif ve incelemeler yapmak amacıyla 40 gün yerel giysilerle kamufle olarak inceleme yaptığı halen yaşlılar tarafından ifade edilmektedir.
Muğlalı Piran, Lice, Peçar, Cibir, Genç (Dareheni), Gökdere ve Palu’da bir ayı aşan süre dolaşır. Bölge hakkında bilgi toplanır. Toplanan bilgilere göre bu bölgede 20 civarındaki aşirettin söz konusu faaliyetlerde bulunduğu veya kıyamcılara ya doğrudan ya da dolaylı destek sağladığıdır.
Bu çerçevede alınan karar gereği bölgenin çembere alınarak ve zamanla çemberin daraltılarak harekâta geçilmesidir. Bunun üzerine Faso Dağı, Lis Dağı, Pasur, Zengesor, Murtazan ve Botyan bölgelerine 7. ve 8. Kolordudan çok sayıda asker sevk edilerek, 7 Ekim 1927 de harekâtın birinci aşaması başlatılır. Bu aşamadaki harekâtın beş gün sürdüğü ve birçok köyün yerle bir edildiği bilinmektedir.
13-22 Ekim arasındaki harekâtın ikinci aşamasında Seyfan, Zikti, Arşik Dağı ve Arduşen’in batısındaki yerleşim yerlerine karşı gerçekleştirilir. Bu aşamada ise 60 kadar köy yakılır, en az 1500 kadar suçsuz köylü ya diri diri yakılır ya da süngülenerek öldürülür.
Bu dönemdeki olaylar dizisinin yaşandığı her bir köyü tek tek yazmaya devam edeceğiz.
Yazarlar
-
Akif BEKİVicdansız senenin kelimesi dijital vicdanmış 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKErken Cumhuriyet dönemi eleştirileri: Revizyonizm mi, Türk usülü “woke” mu? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünGemini’ye göre 2026’da Türkiye… 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURHavf ve reca arasında yeni bir yıla... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA2026’ya Girerken; Barış, Demokratik Toplum ve Enternasyonal Özgürlük Yürüyüşü... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEBölücüler ve Ülkücüler 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ocaktan2026’da deliler çağına karşı bir umut ışığı yanar mı? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciOkudukça yoksullaşan bir ülkeyiz 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolKara bir yıl 2025 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTürkiye’ye özgü sürecin muhasebesi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAfrika Boynuzu’ndaki oyun: İsrail kime şah çekti? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENNasıl anılmak isterdiniz? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBarış Akademisyenleri'nin göreve iadesine istinaf engeli: Daire, Danıştay kararına direndi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUÇözüm için mücadele demokrasi için mücadeledir 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU2026: Beklentiler, beklentiler… 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞUlus devlet, milli egemenlik, çevre, insan hakları, uyuşturucu ve Venezuela 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRTürkiye'de davaların portresine kısa bir bakış: Hâlâ en güçlü ortak talep neden adalet? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRUyuşturucu dosyasındaki sürpriz isim! "Cumhurbaşkanımızın tensipleri ile…" 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçLeyla Zana ve Gözde Şeker ne yaptı? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİktidar medyası infilak etti 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞYENİ YILDA DA KURU EKMEK BİZİ BEKLİYOR… 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇER23 yılın en kötüsü 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBir fotoğraf karesinden çok daha ötesi... 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇALRTÜK ve basın özgürlüğüne geçit yok… 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRAN11. YARGI PAKETİ, YENİ ADALETSİZLİK VE EŞİTSİZLİKLER YARATTI 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENRaporların Gösterdiği 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN2025 giderken 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraYılın Kelimesi 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İlhanKararsızlığın Erdemi: Kesinliğin Gölgesinde Düşünmek 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUÜlke siyasetin neresinde, hangi evresinde? 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye, güvenlik ve 15 milyon bağımlı… 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTİslamcılık Öldü mü? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSovyetler ve Bookchin 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTAN100 Bin Dolar Kazanan “Yeni Yoksul” Mu? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yetvart DANZİKYANLeyla Zana vakası bir gösterge. Ama neyin? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa Karaalioğlu‘Entegre strateji’ varsa, niye tek yönünü görüyoruz? 25.12.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanKomisyonda uzlaşma çıkmazsa süreç yine de ilerler mi? 24.12.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilGüvenlikten kimliğe, inkârdan yurttaşlığa 24.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİSekülerleşme sorunu veya Müslümanlar nasıl modernleşecek? 23.12.2025 Tüm Yazıları








































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
29.05.2018
21.02.2018
13.10.2017
24.09.2017
27.03.2017
27.02.2017
16.02.2017
31.01.2017
28.01.2017
22.01.2017