Yusuf Ziya DÖGER
Toplumsal varoluşun dinamikliğini anlamanın yolu tarihsel süreç içerisinde toplumca oluşturulan yapılanma biçiminin şekillenmesinde etkili olan unsurların anlaşılmasıyla mümkündür. Toplumsal varoluşu sağlayan yapılanma toplumun kadim geleneklerinden beslenerek oluşturulmaktadır. Toplumların kadim geleneklerini günümüze taşıma olanağı bulmaları oluşturdukları yapılanmalarla olanaklı hale gelir. Günümüzde çeşitli sosyal bilimler bunu teyit eden veriler sunmaktadırlar. Ancak toplumsal varoluş dinamikliği farklı etkenlerin birbiriyle oluşturdukları etkileşimlerle okunması zorunludur.[1] Bu nedenle farklı sosyal bilimlerin verileri birbiriyle etkileşim halinde ele alınmalıdır.
Kadim bir millet olarak Kürdler yaklaşık beş bin yıl önce Mezopotamya’da varlıklarını hissettirerek tarih sahnesine çıkmışlardır. Bu günümüz tarihsel verileriyle sabitlenmiştir. Kürdlerin tarih sahnesine çıktıkları Mezopotamya’da yaşamış kavimlerin birçoğu varoluş dinamiğini sürdüremeyerek süreç içerisinde yok olmuşlardır. Hem Kürdlerden önce hem de sonra ortaya çıkan birçok kavimden (merkezi otorite olan) bugün iz yoktur. Kürdlerin bu yok oluşlara rağmen varoluşunu sürekli kılan dinamiklik toplum yapısının aşiretsel biçimlenmeye dayalı olmasında yatmaktadır.
Ancak Kürdlerin varoluş dinamikliğini sadece bununla açıklanmak da yeterli değildir. Bu biçimlenmeyle birlikte Kürdlerin tarihsel varoluş dinamikliğini belli başlıklar altında ele alabiliriz. Bu başlıkları şöyle sıralamak mümkündür.
- Aşiretsel yapının, yaşanılan coğrafyaya göre şekillenmesi.
- Aşiretsel yapının, üretimsel açıdan alan koruma düşüncesine göre şekillenmesi.
- Kürd toprağının, tarihsel çatışma ve siyasal mücadele alanında yer alması.
- Kürd toprağının, inançsal ve mezhepsel çatışmaya dayalı mücadele alanında yer alması.
- Aşiretler arası iç çatışmalar ve dış güçlerin (sömürgecilerin) bunu desteklemeleri.
- Aşiretsel yapının, karşılaşılan sorunları çözmede yerel bilgi üretmesi.
Bu başlıklar tarih boyunca Kürdlerin yaşadığı coğrafyaya dinamiklik kazandırmıştır. Bu dinamiklik aynı zamanda Kürdlerin toplumsal yapılanmasında güçlü merkezi yapılanma yerine mobilize yapılanmayı gerekli kılmıştır. Dolayısıyla küçük çaplı ve mobilize yapılanmaya gitmeleri zorunluluk haline gelmiştir. Coğrafya dinamikliğinin yanında Kürd toplumsal yapılanmasında görülen küçük çaplı ve mobilize anlayış Kürdlerin tarihsel varoluşlarını sürekli kılarak yaşanması olası olan asimilasyonu engellemiştir.
A)Aşiretsel yapının, yaşanılan coğrafyaya göre şekillenmesi
Doğu ve Batı uygarlıklarına ait toplumsal yapılanmanın farklı şekillendiği çeşitli sosyal bilimlere ait verilerle kesinlik kazanmıştır. Tarihsel süreç açısından ele alındığında insanlığın, temel uğraş biçiminin öncelikle tarım ve hayvancılığa dayandığı görülmektedir. Tarımsal ve hayvansal faaliyetler üzerinde coğrafi niteliklerin rol oynadığı ve bunun sonuçlarının da toplumsal yapılanma üzerinde etkili olduğu ileri sürülmektedir. Bu verinin mutlaklık düzeyinde olmasa da önemli oranda etkili olduğu savunulabilmektedir.
Doğu ve Batı uygarlıklarının birbirinden farklı toplumsal yapılanma biçimlerini ortaya çıkarmalarında elbette coğrafya dışında farklı unsurların da etkisi vardır. Ancak bunlar içersinde bazı sosyologların[2] ileri sürdüğü gibi coğrafi unsurun tartışılmaz bir yer edindiğini görmekteyiz. Çünkü toplumsal yapılanmaların tarihe bıraktığı izler sürüldüğünde coğrafyanın toplumsal yapılanmanın şekillenmesinde etkili olduğu belirlenmektedir.
Doğu toplumlarında steplerde hayvancılığa, su boyu ovalarında ise tarımsal yapılanmaya dayanan üretimsel faaliyetlerin öne çıktığı görülmektedir. Buradan kısaca suyun varoluşu veya kısıtlı oluşu farklı toplumsal yapılamaya yol açmıştır sonucunu çıkarmaktadır.
Tarımsal faaliyetlerin gerçekleştirilmesinde suyun kullanılma olanağı ve biçimi toplumsal yapılanmada farklı sonuçlar üretmiştir. Coğrafi alanda suyun doğal halde kullanılması veya kullanılmamasından kaynaklanan farklı toplumsal yapılanma biçimleriyle karşılaşıyoruz. Bu durum dünya üzerinde üretim biçimini etkilediği gibi toplumsal yapılanma biçimini de etkilemiştir. Aynı uygarlık alanları içerisinde üretimsel farklılığa ve yapılanma biçimine yol açarken[3] farklı uygarlık alanlarında ise aynı faaliyete dayanan üretimin farklı şekillerde gerçekleşmesine yol açmıştır[4].
Coğrafi alanda suyun azlık, çokluk veya kullanılabilme olanağı açısından farklı toplumsal yapılanmaya yol açtığını belirtmiştik. Doğu toplumlarında nehir boylarında suyun doğal cazibeyle kullanılması mümkün olmadığından steplerde ise suyun azlığı farklı toplumsal yapılanmalara yol açmıştır. Nehir boylarında suyun dönüştürülerek kullanımını mümkün hale getirilmiştir.
Bu nedenlerle suyun dönüştürülerek kullanılabilmesi aynı zamanda toplumsal yapının şekillenmesini de biçimlendirmiştir. Suyun kullanılma olgusu dikkate alındığında doğu toplumlarının kendi içinde farklılık gösterdiği görülmektedir. Kısaca su doğu toplumlarında farklı toplumsal biçimlere yol açmıştır.
Buna karşın Batı toplumlarında su doğal cazibesiyle kullanılabilmektedir. Suyun doğal cazibesiyle kullanılması toplumsal yapılanmada farklı bir şekillenmeye yol açan olgular üretmiştir. Yani toplum yapısının şekillenmesi suyun doğal cazibesiyle biçimlenmiştir. Kısaca coğrafi alanda suyun doğal cazibeyle kullanılabilir olması veya olmaması farklı toplumsal olguların oluşmasında etkili bir unsur halini almıştır. Doğu toplumlarında tarımsal faaliyetler ancak suyun doğal cazibenin dışına çıkartılarak dönüştürülmesiyle mümkün olmakta iken Batı toplumlarında ise doğal cazibe ile kullanılması mümkün olmaktaydı.
Bu durum Doğu toplumlarında suyun dönüştürülmesini sağlayan su bentlerine bağımlılık oluşturan alansal mekâna dayanan tarımsal üretimi mümkün kılmaktaydı. Yani suyun dönüştürülerek kullanılmaması belli bir toprak parçasına sabitlenen tarımsal faaliyetlere olanak vermiştir. Buna karşın batı toplumlarında coğrafi niteliğin sağladığı avantajla suyun dönüştürülme ihtiyacı hissedilmeden kullanılması alansal mekâna dayanmayan gezici tarımsal üretimi mümkün kılmaktaydı. Yani alansal toprağa mahkûm olmayan gerektiğinde alanı değiştirme olanağı sağlayan coğrafi koşullar gezici tarımı olanaklı hale getirmiştir.[5] Bu nedenle batı toplumlarında doğu yapılanmasına benzemeyen toplumsal şekillenme oluşmuştur.
Suyun dönüştürülmesine dayalı alansal mekâna mahkum tarımsal faaliyetin zorunluluğu Doğu toplumlarında “alansal koruma”yı gerekli kılan bir anlayışın gelişmesinde etkili olmuştur. (Buna karşın steplerde üretimsel faaliyet hayvancılığa dayandığından gezici ve göçü esas alan verimli alan bulmaya çalışan bir yapılanmanın var olduğu görülür.) Bunun sonucu olarak Doğu uygarlıklarında hem toplumsal yapıda hem de askeri örgütlemelerde dayanışmaya dayanan yapılanma anlayışının gelişmesini zorunluluk haline gelmiştir. Dolayısıyla toplumsal değerlerin oluşumuna etki eden bu faktör toplumsal yapılanmada da belirleyici unsurların başında yer edinmiştir.
Coğrafi anlamda doğa koşullarından kaynaklanan tarım alanlarının darlığı ve suya bağımlılığı Doğu toplumlarında herhangi bir dönemde oluşabilecek verimsiz üretim toplumsal yapının korunmasında sorunlarla karşılaşılmasına yol açmaktaydı. Bu sorunlarla baş edebilmek için hem daha fazla üretmek hem de üretilenlerden belli miktarda pay ayırma ihtiyacını hâsıl olmuştur. Coğrafyanın dayattığı bu üretim yapısı kolektif bir yaşam biçimine yol açmıştır. Bireyin tek başına karşılaşılan sorunlarla baş etmesine olanak vermemiştir. Bireyin kendi başına yaşama imkânı bulmaması beraberinde gücün birleştirilmesini gerekli kılan yapılanma anlayışını geliştirmiştir. Bu olgu süreç içerisinde güçlü ailesel (aşiretsel) bağların ortaya çıkmasında rol oynayan temel etken olmuştur.
Doğu uygarlık yapısına ait yukarıdaki toplumsal biçimlenmelerin karakteristik özelliklerini yansıtan Kürdlerdeki Aile (aşiret) yapılanmasını da bu izahlar üzerinden ele alınma zorunluluğu vardır. Mezopotamya kökenli olan Kürdlerin elbette bu coğrafi unsurdan etkilendiklerini ve buna bağlı olarak toplumsal yapılanma oluşturduklarını ileri sürmek mümkündür. Kürdlerin toplumsal yapılanması ele alınırken konuya nereden bakılması gerektiği hususunda önemli okumalar ancak bu coğrafi etkiden çıkartılabilir.
Kürdlerin aşiretsel yapıya dayanan toplumsal yapısı, coğrafyanın dayattığı koşullara uygun olma zorunluluğu ve bu koşulların gerektirdiği sosyal yaşam biçimini de zorunluluk halini almıştır. O halde Kürdlerin toplumsal yapılanmasını oluşturan aşiretsel yapının tarihsel varoluşu, varoluşun korunması ve sürdürülmesi aşiretlerin birbiriyle ilişkileri bu okumalar üzerinden ele alınırsa Kürd siyasal tarihi için önemli verilere ulaşmayı kolaylaştıracaktır. Coğrafyanın dayattığı bu yapılanma biçimi beraberinde “alan koruma” anlayışını getirmiştir. Aşiretler varlıklarını korumak ve varlıklarını geleceğe taşımak adına bu alanları öncelikli korunması gereken unsur haline dönüştürmüşlerdir.
Çünkü Kürdlerin yaşadığı bu coğrafyada alan üzerinde egemenlik oluşturmadan üretimsel bir faaliyeti sürdürme olanağı yoktu. Kürdlerde hakimiyetlerine geçirdikleri alanları koruyarak buna uygun bir toplumsal yapılanma oluşturmak durumunda kalmışlardır. Dolayısıyla alan koruma esasına dayanan üretim biçimi geliştirerek toplumsal yapıyı da buna uygun biçime evirmişlerdir. Ancak bu alanın geniş olmaması mobilize bir güçle korunabilecek olması Kürdler açısından ehemmiyet arz etmekteydi. Bunun sonucu olarak aşiretsel yapılanmaya gidilmiş olması coğrafi zorunluluk haline gelmiştir.
Yazının ilk bölümüne şuradan ulaşabilirsiniz.
[1] Tarih, Sosyoloji, Antropoloji gibi bilimlerin etkileşimle ele aldıkları ve vardıkları sonuçlar dikkate alınmalıdır.
[2] Sezer, Baykan “Asya tarihinde Su Boyu Ovaları ve Bozkır Uygarlıkları” adlı kitabına bakılabilir. Edebiyat Fakültesi Basımevi 1979. Asya steplerinde hayvancılık, nehirler kenarında ise tarım faaliyetlerine yönelme gibi.
[3 Asya steplerinde hayvancılık, nehirler kenarında ise tarım faaliyetlerine yönelme gibi.
[4]Tarım ve hayvancılık faaliyetinin Doğu ve Batı toplumlarında farklı biçimde gerçekleşmesi gibi.
[5] Baykan Sezer Su boyu ovalarında tarımsal faaliyeti dikkate alırken İlk faaliyetlerin Mezopotamya’da başladığını ileri sürerek konu üzerinde tartışırken korunma olanağının olmaması nedeniyle tarımın başka alanlara kaydığını, örneğin Nil ve İndüs kenarlarına Mezopotamya’dan gittiğini varsaymaktadır.
Yusuf Ziya Döğer: [email protected]
Öğretmen, sosyolog. İstanbul Üniversitesi Sosyoloji bölümü mezunu. Öğretmen. Şeyh Said Hareketi Sonrası Pêçar Tenkil Harekatı/1927 adlı kitabı yayınlandı. (Nûbihar Yayınları)
Yazarlar
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA2026’ya Girerken; Barış, Demokratik Toplum ve Enternasyonal Özgürlük Yürüyüşü... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURHavf ve reca arasında yeni bir yıla... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciOkudukça yoksullaşan bir ülkeyiz 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünGemini’ye göre 2026’da Türkiye… 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ocaktan2026’da deliler çağına karşı bir umut ışığı yanar mı? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKErken Cumhuriyet dönemi eleştirileri: Revizyonizm mi, Türk usülü “woke” mu? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolKara bir yıl 2025 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİVicdansız senenin kelimesi dijital vicdanmış 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEBölücüler ve Ülkücüler 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENNasıl anılmak isterdiniz? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTürkiye’ye özgü sürecin muhasebesi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUÇözüm için mücadele demokrasi için mücadeledir 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBarış Akademisyenleri'nin göreve iadesine istinaf engeli: Daire, Danıştay kararına direndi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAfrika Boynuzu’ndaki oyun: İsrail kime şah çekti? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU2026: Beklentiler, beklentiler… 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞYENİ YILDA DA KURU EKMEK BİZİ BEKLİYOR… 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçLeyla Zana ve Gözde Şeker ne yaptı? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBir fotoğraf karesinden çok daha ötesi... 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇER23 yılın en kötüsü 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİktidar medyası infilak etti 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞUlus devlet, milli egemenlik, çevre, insan hakları, uyuşturucu ve Venezuela 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRUyuşturucu dosyasındaki sürpriz isim! "Cumhurbaşkanımızın tensipleri ile…" 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRTürkiye'de davaların portresine kısa bir bakış: Hâlâ en güçlü ortak talep neden adalet? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENRaporların Gösterdiği 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN2025 giderken 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇALRTÜK ve basın özgürlüğüne geçit yok… 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRAN11. YARGI PAKETİ, YENİ ADALETSİZLİK VE EŞİTSİZLİKLER YARATTI 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraYılın Kelimesi 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUÜlke siyasetin neresinde, hangi evresinde? 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İlhanKararsızlığın Erdemi: Kesinliğin Gölgesinde Düşünmek 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye, güvenlik ve 15 milyon bağımlı… 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTAN100 Bin Dolar Kazanan “Yeni Yoksul” Mu? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSovyetler ve Bookchin 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yetvart DANZİKYANLeyla Zana vakası bir gösterge. Ama neyin? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTİslamcılık Öldü mü? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa Karaalioğlu‘Entegre strateji’ varsa, niye tek yönünü görüyoruz? 25.12.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanKomisyonda uzlaşma çıkmazsa süreç yine de ilerler mi? 24.12.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilGüvenlikten kimliğe, inkârdan yurttaşlığa 24.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİSekülerleşme sorunu veya Müslümanlar nasıl modernleşecek? 23.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEYüzdük yüzdük 22.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayPax Americana sonrası Almanya: Yeşil dönüşümden askeri Keynesçiliğe 21.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasAK Parti hariç herkes CHP 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNKüfürbazlar ve ötesi 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarThank you Ahmed 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakNüfusumuz dibe vururken! 18.12.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselPara politikasında sınav zamanı 18.12.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKEN"O Yıl", hangi yıl? 15.12.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin Sönmezİktidar politikası ters mi tepiyor, tersine mi işletiliyor? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞEntelektüel üretimin kaybı-Rejimin vesayeti-Siyasetin iflası 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRBu durumda AİHM yetkilileri de Trump’tan yardım istesin… 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldız ÖNENGüney Amerika’da büyüyen gölge 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezOrta sınıf nereye gitti? 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAKANBahis oynayan bakan kim?.. CASUS KİM?.. 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇHakim sınıfın iki zümresi 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞCHP programı halka ne vadediyor? Nasıl bir parlamenter sistem? 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
Selva DemiralpHissedilemeyen büyümenin anatomisi 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKİmralı için CHP’yi sıkıştırmaya gerek var mı? 5.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYTürkiye İçin Irak Peşmergeleri Sorun Olmuyor da Rojava neden Sorun! 4.12.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRPOLEMİK SENDROMDA 4.12.2025 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYOrta Doğu, Trump Amerika’sına Uyum Sağlıyor 3.12.2025 Tüm Yazıları
-
Zekeriya KurşunDağıstan Cumhuriyeti ve Ayna Gamzatova 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYŞu meşhur “İznik Konsili” 1.12.2025 Tüm Yazıları































































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
29.05.2018
21.02.2018
13.10.2017
24.09.2017
27.03.2017
27.02.2017
16.02.2017
31.01.2017
28.01.2017
22.01.2017