Yusuf Ziya DÖGER
Toplumsal yaşam; insanın kuma gömülü kafasını bir nebze de olsa dışarı çıkartmasını gerektirir. Bunu becerebilme yetisi yerine toplumsal hayatı sadece kendi egemenlik sahalarından ibaret sananlar, kendi toplumları için felaket senaryolarının yazarı olduklarını ancak işe işten geçtikten sonra anlayabilirler.
Zamanın her şeyin ilacı olduğu şeklindeki özdeyişi hatırlamak gerekir mi? Bilmiyorum. Ama Ortadoğu dünyasında olup bitenlere baktığımızda benzeri duruma uyan birçok felaket senaryosunun yazarıyla karşı karşıya olduğumuzu fark edebiliyoruz. Hem devletsel hem de örgütsel anlamda bu süreci işleten nice yapılarla karşılaştık. İsterseniz bazı hatırlatmalarla devam edelim.
- Irak’ta 1958 ihtilalinde iktidarı eline geçiren Abdülkerim Kasım ilk uygulamalarıyla sorun çözücü olarak algılandı ve bu atakları desteklendi. Ancak süreç içerisinde toplumsal hayatı kendi egemenlik sahasıyla okumaya başlayınca felaketlerin gelmekte olduğunu elbette bilmiyordu ve farkında değildi.
Ama o dönem de Mele Mustafa Barzani toplumsal hayatın sadece kendi egemenlik sahasından ibaret olmadığını çok iyi bildiğinden önüne serilen tüm olanakları elinin tersiyle tepmeyi bilmişti. Varlığın devamının toplumun vicdanı olduğunun farkındalığıyla o vicdana sığınmanın günlük kazanımlardan değerli olduğunu ortaya koydu. Buna karşın Abdülkerim Kasım toplum vicdanı yerine elinde tuttuğu güce sığındı. Bu sığınış süreç içerisinde toplumsal felaket senaryosu olarak karşımıza çıktı. Toplumları açısından kısa vade de fayda gibi görünen ve günlük politik endişelere odaklanan anlayışın aslında felaket senaryosu olduğunu da zaman bize açıkça bu örnekle göstermektedir.
- Irak’ta Baas Partisi ihtilaliyle iktidara gelenler Cezayir Antlaşmasıyla toplumsal çözüm üzerine odaklandıkları halde, günlük politik tutum ve beklentiler nedeniyle uygulamaya geçirmedikleri bu antlaşmanın onların ayağına bugün nasıl dolandığını da görmekteyiz. Kurdler açısından bu çözüm beklentisinin ancak getirisini 1991 Körfez savaşından sonra görmeye başladığımızda kafasını kuma gömmeden olup biteni kavrayan zihinlerin toplumlarına getirisine de şahit olmuştuk.
Aslında burada üzerinde durulması gereken nokta toplumsal hayatın Ortadoğu toplumlarında siyah ve beyaz olmadığının farkında olmaktır. Egemenlik sahasını eksen alanlar ise her şeye siyah ve beyaz noktasından baktığı için olup biteni kavramaya pek yatkın olamazlar. Dolayısıyla gri noktaların nasıl eksen kaymalarına yol açacağını da görebilme imkânı elde edemezler. Homojen olan toplumlarda siyah beyaz üzerinden bakmak anlamlı olabilir bazı durumlarda. Ama Heterojen toplumlarda bu tutum gelişen olaylar karşısında anlamsızlaşır. Ortadoğu toplumlarında homojen yapı olmadığı için egemenlik sahası üzerinden varlık sürdürme derdine düşenler zamanla toplumları için felaket senaryosunun yazarı haline gelmektedirler.
- Saddam Hüseyin Ortadoğu’nun heterojen yapısı içerisinde egemenlik sahasında görece kazandığı güce de yaslanarak, dünyanın bazı güçlerince beslendiği vehmiyle benden başkası yoktur anlayışına yöneldi. Bunun sonucu olarak İran Irak savaşına şahit olduk. Savaş sürecinde toplumun heterojen yapısı beklentilerinin tersinin gerçekleşmesine vesile oldu. Bunun ne anlama geldiğini kavramayınca devamında Kuveyt’e girme eylemini gerçekleştirdi. Bugün Irak toplumunun yaşadığı felaketlerin temel senaryosunun bu olaylar olduğunu tarih net biçimde bize göstermiştir.
- Son dönemde bu senaryo yazarları çoğalmaya başladı. Mısır ve sonrasında Suriye de bu senaryolara tanıklık ettik. Tabi bunların öncesinde Neo Osmanlı mantığıyla alansal egemenlik sahasını genişletme derdinde onları da unutmamak gerekir. Uğun Türkiye de iktidar olan yapı tam da bu sarhoşluğun kucağına düşmüş olarak salvolar yapmaktadır. Mehter marşı eşliğinde iki ileri bir geri adımla egemenlik sahasında haykırmaya çalışıyor. Sonuç ne mi getirir? Onu şu an da tam olarak kestirmek mümkün değil. Çünkü onun da egemenlik sahasında heterojen yapılara ait varlıksal durumların öne çıktığına şahitlik etmekteyiz. Sürdürülebilir bir mantıkla işlerin takip edilmesi yerine günlük politik tutumlar ve duygusal eğilimlerin galayanıyla kontrol sağlanmaya çalışılmaktadır.
Sonuç:
Yüzyıllık deneyim Ortadoğu toplumlarında İktidarı ellerinde tutanların toplumları için felaket senaryosu yazmaktan başka bir işlev görmediklerini ortaya koymuştur. Dünyada gelişen teknoloji sayesinde toplumun bizzat içerisinde de artık bu tutumun çuvala sığmamaya başlandığına tanıklık etmekteyiz. Şunu da vurgulamadan geçememek lazım. Toplumsal yaşamda dinamikler dışardan içeriye işlemez. İçeriden dışarıya giden sinyallerin ışıltısına kapılanların içeride eşmeye başladığı kuyuların sayısıyla işler. Bu toplumsal bir kuraldır. En küçük toplumsal yapıdan en büyüğüne kadar aynı mantıksal yapı işler.
Son olarak Kurdistan referandumu bölgede bu senaryolara karşı toplum vicdanına sığınan bir eylem olarak geleceğin parlak ışıltısını yaymıştır. Tarih bize toplum vicdanına sığınmaktan başka bir eyleme ihtiyaç duymayan Nemir Barzani’yi ve Başkan Barzani’yi hediye ettiği için gururluyuz. Hayırlı olmasını umuyorum.
10.10.2017
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluYeryüzü artık bir Vahşi Batı… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazFıkra gibi ülke ama gel de gül! 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYRusya, Suriye’den sonra İran’ı da kaybedebilir 22.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKürt meselesinde CHP’nin yakın dönem öyküsü 21.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Neo-Mussoli’nin “Havuz Medyası” 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye ne yapmalı? 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİModern katil 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEDaha kötüsü her zaman mümkün 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRMHP’nin yeni anayasa hamlesi, köklü bir rejim düzenlemesini mi işaret ediyor? CHP ne yapmalı? 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNÖzgür Özel’in İmtihanı 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞSiyasetin (ve biraz da ceplerin) finansmanı, yasalar, AKP ve CHP 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENBaas’tan ve İslamcılıktan Sonra 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBOŞ UMUT, SONU HÜSRAN 12.06.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolHer 4 liranın 3’ü faize! 11.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENAKP ahlâkî üstünlük mü kazandı? 10.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi Egilmezİnsanlar Olmayan Parasını Nerelere Harcıyor? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKBarış süreci için en büyük tehlike nasıl Türkiye’nin iç barışının bozulması oldu? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçEşitlik korkusu ve 12 Eylül darbesinin büyük zaferi 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞBir anayasa inşa süreci deneyimi: Yeni Anayasa Platformu (YAP) 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYerli-milli Kur’an meali AK Parti’ye nasip olacak! 2.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasErken seçim en geç ne zaman? 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraSokak 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMRuşen Çakır’ın Abdurrahim Semavi ile Kürt açılımı görüşmesi 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANSiyasi gündem notları: Üç süreç nerede kesişir veya nerede kopar? 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUSizin en sevdiğiniz tahakküm hangisi! 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZ12 Mayıs, Bahçeli, mecburiyetler 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKYolsuzluklar, barış ve biz 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYOtoriterlikten Demokrasiye 12.05.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğlu‘Türkiye Müslümanları’ kimler oluyor? 11.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluBilek güreşi yoksa masayı mı kıracak? 28.04.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANRahip Brunson ve öğrenci Rümeysa 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYKopukluk ve “Anadolu Kırılması” 25.04.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
29.05.2018
21.02.2018
13.10.2017
24.09.2017
27.03.2017
27.02.2017
16.02.2017
31.01.2017
28.01.2017
22.01.2017