Yusuf Ziya DÖGER
Kürdleri Sessizce Sağdan Eritmek - 1 - Kürdleri Sessizce Sağdan Eritmek - 2
Yukarıda linkleri verilen Ocak ve Şubat 2015’te yazılan analiz makaleleri şu notla bitiyordu. “Bugün Hereketâ Azadî bu çevreden gelen bireylerin gerçekleştirdiği sorgulamanın ve gür sesin sonucu olarak ortaya çıkmıştır. Ki gerçekleşmekte olan bu asimilasyon sürecinin önünde set olmaya çalışmaktadır. Şeyh Ali Rıza’nın 1964 yılındaki öngörüsü bizler için bir ışık olacak ve yolumuzu aydınlatacaktır”
Kürdleri eritmekle görevli olanlar elbette Kürdler içerisindeki bu çırpınışın farkındaydılar ve gereğini yapmak üzere harekete geçmeleri gerektiğinin bilincindeydiler. Bu bilinçle hareket ederek gereğini yapmaya çalışanlar sadece sağdan olanlar değildi. Soldan olanlarda aynı değirmene su taşımakla görevliydiler. Değirmen çarklarını çevirmeyi üstlenenler tabi ki boş durmadılar. Kürd halkı içerisinde gelmekte kıpırdanışın dalgaya dönüşme potansiyeli taşıdığının farkındaydılar. Doğal olarak görevleri gereği dalganın en zayıf olabileceği anda önlem almak için çabalamalarını ortaya koymakta da gecikmediler.
Mesele “Kürdlerin kendileri olmaya karar vermeleri yerine verilen/öngörülen vazifeye koşullanmalarının devamını sağlamaktı” Evet, Kürdler süreç içerisinde sadece sağdan eritilmedi. Bu işlevi aynı zamanda sol da yerine getirmekten imtina etmedi. Azadi Hareketi Kürdistan’ın muhafazakâr damarını kendi kendisiyle buluşturabilecek yegâne fırsatlardan biri olarak ortaya çıktı. Tarihsel geçmişle bağ kurarak bugünü inşa etmeye hevesli gençleri bir araya getirdi. Bu potansiyele sahip bir yapının gelişim göstermesi, Kürdleri eritmekle görevli iki kesim için de kolay kolay kabul edilebilir bir durum değildi. Bu nedenle kollar sıvandı ve gereği yapıldı.
Şeyh Ali Rıza’nın yolumuza ışık olan öngörülerinin gerçekleşmekte olduğunu fark eden sağdan eritenler işi sıkı tutmak için onun aile efradından olan Azadi Hareketinden Mehmet Dara Akar ile başlangıç düdüğünü çaldılar. Çalınan düdük diğer kesimi de harekete geçirdi. Daha önce Şeyh Ali Rıza’nın aile efradının yanına kadar sokulmuş ama yüz bulamamış olan Âdem Geveri (3) (Özcaner) üzerinden harekete geçtiler. Sonuçta istenen Kürdlerin kendisi olmalarını engellemekti ve bu iki başarılı operasyonla gerçekleştirildi. Şimdilik durum bu, ama yüzyılı aşan mücadele tarihinde eritme görevi üstlenenler ve buna karşı direnenler hep olagelmiştir ve olacaktır. Biz şimdilik bu umudu yüreğimizin derinlerinde koruyoruz.
Konumuz Kürdlerin eritilmesiydi ve konuya dönelim.
1960 darbesini gerçekleştiren kadronun zihin dünyasını ve gerçekleştirilen darbeyi anlamak için iki önemli verinin tekrarlanması gerekiyor. a) DP iktidarının Rusya ile yakınlaşma sinyalleri vermesi, b) DP iktidarının Şeyh Said ailesinden de birisini meclise taşınmasıydı(4). Kemalist sistemin kuruluşunda arka planının Anglo-Sakson aklı tarafından sağlandığını unutmadan devam edelim.
Yukarıdaki iki maddeden bizi ilgilendiren ikinci şıktır. “Şeyh Said Başkaldırısı” Kemalist sistemin kendisini içeride garantiye almanın bir koşulu idi. DP bunu ilga etmenin yoluna bakmaktaydı(5). Ki onun ailesinden biri meclise taşınmıştı. Bu Kemalist Sistemin laik anlayışına darbe vurmaktı. Kemalist Sistemin bekçiliği görevini yürüten Askerler bunu kullanmaktan imtina etmediler.(6) Çok partili sistemle Kürdleri sağdan eritme görevi üstlenenler görevlerini Kürd eşrafını meclise taşıyarak gerçekleştirmekteydiler. Ancak bu tutum Kemalist Sistem bekçileri tarafından hoş karşılanmadı. Bunun karşısında yapılması gerekeni harekete geçirmek için 1960 darbesini gerçekleştirdiler.
Ne mi yaptılar. Kürd eşrafını içeriden vurmanın yol ve yordamını buldular. Özellikle meclise taşınan Kürd eşrafının ve diğer eşrafın okumuş veya okumakta olan çocuklarına yöneldiler. Bu çocuklara büyüklerinin iç çelişkilerini gösterdiler. Çünkü bu “eşraf geceleri evlerinde geçmişte uğradıkları kıyım ve felaketleri dillendiriyordu. Ama gündüzleri ise sistem içerisinde yüklendikleri işlevleri yerine getiriyorlardı”. İşte tam bu nokta onların vurulabileceği en önemli mihenk taşı idi.
Onların çocuklarına bu gösterildi ve bu iki yüzlü tutumun muhafazakarlıktan kaynaklandığı belletildi. Böylece yeni kuşak kendi asli değerlerine kolaylıkla yabancılaştırıldı. Tabi ki bu yeterli değildi. Bunun için yardımcı argümentler de devreye sokuldu. Halkların kendi geleceklerini belirleme hakkı olduğu ancak bunun Sosyalist devrimle olacağı dillendirmeye başlandı. Sonuçta Kürd gençleri sol düşünce ile buluşturuldu.(7) Soldan eritme görevi de bu sayede devreye sokuldu.
Gelinen noktada bu iki kesimin bugün takındıkları tutum dikkate alınınca Kürdlere yönelik hedeflenenin başarıyla gerçekleştirildiğine şahit olmaktayız. İsterseniz durumu önümdeki aylarda gerçekleştirilecek olan referandum konusunda takınılan tavırlara bakarak özetleyelim.
Sol içinde sistem adına eritilen Kürdler geçmişte kendilerine yaşatılanları hiçbir şekilde dikkate bile almadan “hayır cephesine” mevzilenmeleri sağlanmıştır. Sağ içinde sistem adına eritilen Kürdler ise ne geçmişi ne de günümüzü dikkate bile almadan “evet cephesine” mevzilenmeleri sağlanmıştır. Doğru tutumun ne olduğu konusunda ise tek kelime ile “ne evet ne de hayır” bizi ilgilendirmez diyebilirim. Sonuç mu? Elbette görünen sonucun kaybeden tarafın Kürdler olduğudur. Kaybetmemenin yolu başkasının değirmenine su taşımak yerine kendi değirmenine su taşımaktır.
Çünkü Şeyh Ali Rıza’nın dediği gibi “Eğer Şeyh Said hareketi/kıyamı gerçekleşmeseydi ne olabilirdi. Kemalist rejim toprak reformuyla Kürdistan da topraksız köylüye birkaç dönüm arazi verecekti. Ziraat Bankası aracılığıyla da iki inek ve birkaç keçi, koyun vereceklerdi. Bunlara malik olan köylü Osmanlı da göremediği bu imkân sayesinde Cumhuriyet siteminin/Kemalist sistemin daha iyi olanaklar sunan bir yönetim olduğuna kanaat getirip onu benimser duruma geleceklerdi.
Oluşturulan bu güven duygusuyla, özelikle Kürdlere yönelik gerçekleştirmeyi düşündükleri iskân politikalarını devreye sokacaklardı. Böylece Kürdleri Cumhuriyet rejimine entegre ederek süreç içerisinde asimilasyona uğratacaklardı. Bu adımlardan sonra klasik medrese eğitim devre dışı bırakılacaktı. Oluşturmayı düşündükleri Eğitim sistemiyle ilk nesilde yapamadıklarını sonraki nesillere uygulayarak onları kendi çarklarına alacaklardı. Bunlar da yirmi otuz yıl içinde asimile olup Kürd ve Kürdistan’a ait değerlerini yitirerek yok olacaklardı”.
1964 yılında Said Elçi’nin oluşturmaya çalıştığı Kürdlerin kendileri olma yolundaki çabası gibi 2010’lu yıllarda Azadi hareketiyle kendisi olma yolunda ivme kazanmaya çalışan Kürd gençleri sağdan ve soldan kuşatılarak bir umut daha yok edildi. Ama umudumuzu şimdilik koruyoruz.
1- Nerinaazad internet sitesi 22.01.2015 Yusuf Ziya Döger
2- Nerinaazad internet sitesi 02.02.2015 Yusuf Ziya Döger
3- Abdülmelik Fırat’ın Kurduğu partide görev almış. Şeyh Said Ailesinin birçok üyesinden Abdülmelik Fırat’ın bu gence kesinlikle dikkat edilmesi gerektiğine yönelik uyarılarda bulunduğuna dair sözlü bilgi/ifade aldım.
4- Abdülmelik Fırat 1957 seçimlerinde DP listesinden Erzurum Milletvekili olarak meclise girdi.
5- Bundaki gerçek niyeti sorgulamadan görünen durum üzerinden değerlendirilmiştir.
6- Bu konuda Yalçın Küçüğün 1960 darbesini neden gerçekleştirdik şeklinde Youtube da dolaşan video konuşmasına bakılabilir.
7- 1960’larda süren sol dalganın da dikkate alınması gerekir bu konuda.
http://www.nerinaazad.net/tr/columnists/yusuf_ziya_doger/kurdler-hem-sagdan-hem-de-soldan-eritildi
Yazarlar
-
Ahmet TAŞGETİRENBölgede Trump operasyonu sürüyor 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolYenilikçi bir İslam düşünürü Gannuşi 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU3809 sayfa ve temel çelişki 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerPATRON KİM? 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURAK Parti üzerine doktora yapmış bir CHP lideri…. 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUÖzel ve CHP’ye dair son gözlemler 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluÇözüm sürecinin CHP’si daha merkezde 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİÖzgür Özel'le kahvaltı: CHP nereye böyle? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRBakın Şahan'ı şikayet eden kimmiş? Her balkona havuz yapan müteahhit savcıya koştu! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDEN"Arananlar" zulmü ne zaman son bulacak? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçCHP hakkında kapatma davası açılır mı? Yok artık, daha neler! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNECumhurbaşkanı adayını suç örgütü liderine dönüştürmek mümkün mü? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİddianamenin ruhu siyasi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZBir iddianameden fazlası: CHP’yi dizayn girişimi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİmamoğlu'na istenen 23 asırlık tarihi ceza: Roma İmparatorluğu kurulduğunda hapse girseydi hala ceza 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye’de ‘altın oran’ nedir? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBir “yalanlama” yalanı: CHP üyeliği ve Kanada’ya iltica meselesinde gerçekler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNYerel yönetimlerle işbirliği kültür politikası için hayati 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİKemalizm’in dindarlarca rehabilitasyonu 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBelediyenin açıklaması gerçekleri gizliyor mu? 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraMemnuniyetsizler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciBir iddia-nağme 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERDemokrat Kral’ın anıları 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYeşil sarıklı hocalar bize böyle anlatmamışlardı 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYAEnternasyonalizm ve Demokratik Toplum Çağrısı... 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZÇÖZÜM SÜRECİ KOMİSYON VE EKMEN 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünBaşarılı bir diplomasi örneği… 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAkdeniz’den Hazar’a hizalananlar ve Colani’nin Beyaz Saray günü 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRAK Parti’nin 23 yılı: Kitle partisinden devlet partisine, siyaset dilinden güvenlik diline bir dönüş 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞÖcalan 70’lerde mi kalmış? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUKürtler davete icabet ediyorlar 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSosyalist yükseliş dağınık ama yine de oligarşiye bir darbe 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasDüşmanımız kimdir bizim? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRHSK neden suskun? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞİŞ CİNAYETLERİ VE CİNAYET EKONOMİSİ… 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilModernlik, gelenek ve Türkiye’nin zihinsel coğrafyası 9.11.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanEğer tuz da koktuysa ne yapmalı? 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTZohran Mamdani Türkiye’de neye denk düşer? 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKBaşkanlık monarşisi (presidential monarchy) meselesi: Teorik bir izah 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞSelahattin Demirtaş’ın yazısı, zihnimiz ve zihniyet labirenti 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİKeşke… 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Necati KUR3 MART 1924 YASALARI 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezMor-yeşil ekonomi: Ara dönem fırsat yaratabilir 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Selva DemiralpFiyat istikrarı mı, finansal istikrar mı? 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselVahim bir gelişme: İşgücü piyasasında daralma 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN“Önerisiz veya bizzat öneriyle eleştiri” 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayTrump, Fed ve para politikası: Sol, merkez bankası konusunda neyi savunmalı? 2.11.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRSÜREÇ VE "DİLİN KEMİĞİ"! 31.10.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNMenzile doğru bir adım daha 28.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKDünyanın araf dönemine denk gelen Türkiye’nin çözümü 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKemalizm mi daha ‘iyi’, (Yeni) İttihatçılık mı? (3) 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİki din, iki tanrı tasavvuru 23.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENAK Parti 2.0’a Hazır Mıyız? 17.10.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYBaşkalarının acısı… 14.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezGüvenli Liman: Altın ve Gümüş 14.10.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMAN‘Parlak gelecek’ ve sol gelecek... 12.10.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaSüreç yönetmenin sorumluluğu 11.10.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarSosyal medya çürümüşlüğü 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğluİnsanların devletlerle savaşı 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlnur ÇEVİKTrump’ın dünyasına hoşgeldiniz… 3.10.2025 Tüm Yazıları
-
nevzat cingirtNeden Yazmıyorsun? 30.09.2025 Tüm Yazıları






























































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
29.05.2018
21.02.2018
13.10.2017
24.09.2017
27.03.2017
27.02.2017
16.02.2017
31.01.2017
28.01.2017
22.01.2017