Yusuf Ziya DÖGER
İnsan, evrensel değerlere ait ilkeler üzerinden değil de ideolojik/düşünsel bağlılık üzerinden dünya algısı oluşturuyorsa, sosyal yaşam açısından kör ve sağırı oynamakta olduğunu fark edemeyecek kadar problemli bir duruma duçar olmuştur. İnsanın kendisini konumlandırdığı bu düşünsel/ideolojik bakış ötekine ait dünyayı daha ilk hamlede kaybetmesine yol açacaktır. Eğer evrensel değerlere ait olan ilkeler üzerinden kendisini konumlandırırsa kaybetmiş gibi görünse de aslında kazanan taraf olacağı muhakkaktır.
Ki insanın oluşturduğu düşünce dünyası, kendisi dışında kalan dünyayı ve çevreyi algılama biçimi üzerinde etkili olmaktadır. İnsanın bir şekilde ünsiyet oluşturduğu kendi düşünsel dünyasına ait olmayan her türlü düşünüşe karşı hazırlanmış/formatlanmış reddiyelere sahip olduğu gerçeği göz ardı edilemez. Bu nedenle, benimsediği düşünsel/ideolojik bakış kendisi dışında kalan ötekilere karşı kategorik değerlendirmelere tabi tutulmasına yol açmaktadır.
İnsanın kendisi dışındakileri kategorik değerlendirmelere tabi tutmaktan kurtulması ancak eleştiri kültürünü özümsenmesiyle mümkün olur. Sosyal yaşama kategorik bakmaktan kurtulmak için de akıl, fikir ve iz'an sahibi olmayı gerektirir. Ki bu durum ise bireyin kendi kendisiyle barışık olmasını sağlar. Kendisiyle barışık olan insan ise düşündüğüne ve düşündüklerine güvenir ama salt/mutlak doğruyu kendi burnunun düzü olarak görmez. Dolayısıyla kendisiyle barışık olan kişi yöneltilen eleştiriye karşı tahammüllü olur ve bu eleştiriden payına düşeni evrensel doğruyu bulmak için kullanır.
Ancak insanın bağlandığı ideolojik /düşünsel bakışını evrensel değerler nispetinde algılaması ve onu mutlak doğru olarak benimseme gafletine düşürür. Bu durum ise kendisini evrensel değerlere ait doğrular üzerinde görmeye yönelttiğinden içine düştüğü olumsuz tavır, tutum ve davranışı görmesini engeller. Oysa insan her an şu soruyu kendisine sormak zorundadır. “Acaba bağlandığım düşünsel/ideolojik bakışı beni evrensel değerlere mi yaklaştırıyor yoksa dar kalıplı ideolojik bir dünyaya mı hapsediyor?”
Bu soruya verilecek insanın evrensel değerlere atfettiği önem ile İdeolojik/düşünsel bağlılığına ait fanatizmine de ışık tutar. Ancak İdeolojik/düşünsel bağlılık eğer insanı fanatizme yöneltmeyerek yerel ve evrensel doğrulara yöneltiyorsa insanı geliştireceğinden gelecek açısından faydalıdır. Fakat unutmamak gerekir ki bu durumda yerel ile evrensel doğruların ayrımıyla uzlaşımını belirleyen ise düşünsel/ideolojik yapıların ortaya koyduğu yöntem ve bakış sorunudur.
Yerele ait değer ve doğruları üretmekten yoksun olan bir bakış elbette evrensel değerlere yönelik uzlaşımlar gösteremez. Ki bu durum şunu açıkça ortaya çıkarmaktadır. Yerele ait doğruları olmayanın evrensele ait doğruları da doğal olarak olamaz. Çünkü evrensel doğruları besleyen şey yerellerin asgari müştereklerdeki uzlaşımlardır. Dolayısıyla insanın yerelden beslenen algı ve bilinci olmadan evrensel algılara sahip olması pek de mümkün görünmemektedir.
Dünyayı sadece kendi düşünsel/ideolojik paradigmaları için bir uygulama alanı görenler ve kendi bakışları dışında kalan düşünsel paradigmaları görmek istemeyen bakışlar ne yereli ne de evrensel olanı doğru kavrayamazlar. Çünkü bu anlayış temelde pragmatist değerlerle dünyaya bakmaktadır. Bunun altında yatan temel sebep, ideolojik/düşünsel bakışların yerele ait kültürel değerlerin felsefi alt yapısını çözememesinden kaynaklanıyor. Dolayısıyla evrensel olduğunu iddia ettikleri ideolojik anlayışlarına yönelik felsefi dayanaklarla kılıf arama derdine düşerler.
İşte tam bu noktadan bakıldığında biz Kürdlere dayatılmaya çalışılan evrensel kılıfa büründürülmüş iki tür ideolojik/düşünsel bakışla karşı karşıya olduğumuz gerçeği ile yüzleşiriz. Bu iki bakış İslamcıların ümmetçi anlayışı ile Sosyalistlerin Enternasyonal anlayışıdır. Bu durum karşısında yaşanan asıl problem ise iki anlayışında biz Kürdleri kendi başlarına özne olarak değil ideolojik düşüncelerine ait nesne olarak görmeleridir. Bunu evrensel kılıflarla açıklama girişimlerine yönelmeleri ise yaşanılan sorunun çözümünü yönelik samimiyetlerini de ortaya koymaktadır.
O halde Kürdler kendilerini nesne düzeyinde algılayan her türlü ideolojik bakıştan imtina etmelidirler. Ancak özne olarak yer alabilecekleri düşünsel yapıları önemsemelidirler. Ki her toplumun kendisine ait özelliğini ve farklılığını özne düzeyinde algılayan düşünüş biçimi aynı zamanda evrensel doğruyu da içinde barındırıyor demektir. Bu noktada biz Kürdlere dayatılan iki anlayışın da oluşturduğu düşünsel/ideolojik bakışın anlamını sorgulamak zorundayız.
Ki burada temel sorun iki bakışında yerelimize ait olan düşünüş ve algıya ait doğru eylem ve davranışı belirleme ihtiyacı duymadan evrensel düşünüşe ait olduğunu ileri sürdükleri algı ve eylemlerini yerelde bize dayatmaya çalışmalarıdır. Evrensellik adı altında kendi varlığımızdan vaz geçmemizi öneren bu anlayışlar aslında kendi ideolojilerine hazır kıta bekleyen asker olmamızı istemektedirler.
Evrensel değerlere bağlılık hiçbir şekilde kendi benliğinden vaz geçme anlamına gelmemektedir. Biz kendi tarihsel değerlerimizle var olmalıyız/olmak zorundayız. Aynı zamanda insanlığın tarihsel süreçte ürettiği ortak bilincin ürünü olan evrensel değerler çerçevesinde varlığımızın kabul görmesi şartıyla bu bakışları benimseyebiliriz. Aksi takdirde her iki düşünüş biçimi bizim açımızdan sadece fantastik zihinsel egzersiz kategorisinde olmalıdır.
Çünkü iki kesiminde ileri sürdükleri temel argümanlar evrensel felsefi dayanaklardan yoksun olup belli çevrelerin/toplumların çıkarlarını korumaya matuf anlayışlardır. Dolayısıyla bizim duygu, düşünce ve folklorik değerlerimiz görmeyen düşünce bizi nesne düzeyinde algılamaktadır. Dil, sanat ve edebiyat olarak var olamadığımız hiçbir düşünce bizim açımızdan evrensellik arz etmemektedir.
Sonuç:
Doğrusu bugün gelinen noktada her iki düşünsel/ideolojik kesimin geliştirdiği bakış açıları Kürd halkını hem bugün hem de gelecekte neyle karşı karşıya bırakacağını kestirmek mümkün değil.Bu çerçevede hem evrensel hem de yerel değerler açısından eleştiri ve eleştirmekten korkmamalıyız. Ama eleştiri kisvesi altında herhangi bir yönüyle bize göre öteki olanı rencide edecek hiçbir davranış ve eylemi de kabul etmemeliyiz. Eğer zihin dünyamız eleştiriyi kaldıracak düzeyde değilse, her gördüğünüzü, okuduğunuzu kendinize yöneltilmiş ok olarak algılarız.
Hele ki bugünlerde Kürdler arasında eleştiri adı altında ortaya konulan bel altı vuruşları kesinlikle lanetlemeliyiz. Ki bu zeminde farklı düşünsel dünyalara ait olan Kürdler kendi düşünsel bakışları çerçevesinde siyaset yapacaksa birbirlerine karşı dürüst olmak zorundadırlar. Geliştirecekleri siyaseti doğru zemin ve doğru eylemle yapılmalıdırlar. Ancak karşıtlık üzerinden kendisini konumlandıranların meçhule doğru yol açtıklarını bilmeleri gerekir. Yapılacak şey ise farklı siyasi ve düşünsel anlayışa sahip olanlar karşılıklı olarak bir birlerini Kurdistan Ulusal değerleri üzerinden kabul etmeliler.
Yazarlar
-
Taha AkyolKara bir yıl 2025 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünGemini’ye göre 2026’da Türkiye… 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ocaktan2026’da deliler çağına karşı bir umut ışığı yanar mı? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİVicdansız senenin kelimesi dijital vicdanmış 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURHavf ve reca arasında yeni bir yıla... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciOkudukça yoksullaşan bir ülkeyiz 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKErken Cumhuriyet dönemi eleştirileri: Revizyonizm mi, Türk usülü “woke” mu? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEBölücüler ve Ülkücüler 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA2026’ya Girerken; Barış, Demokratik Toplum ve Enternasyonal Özgürlük Yürüyüşü... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUÇözüm için mücadele demokrasi için mücadeledir 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTürkiye’ye özgü sürecin muhasebesi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAfrika Boynuzu’ndaki oyun: İsrail kime şah çekti? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBarış Akademisyenleri'nin göreve iadesine istinaf engeli: Daire, Danıştay kararına direndi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENNasıl anılmak isterdiniz? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU2026: Beklentiler, beklentiler… 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİktidar medyası infilak etti 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçLeyla Zana ve Gözde Şeker ne yaptı? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞYENİ YILDA DA KURU EKMEK BİZİ BEKLİYOR… 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRUyuşturucu dosyasındaki sürpriz isim! "Cumhurbaşkanımızın tensipleri ile…" 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞUlus devlet, milli egemenlik, çevre, insan hakları, uyuşturucu ve Venezuela 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇER23 yılın en kötüsü 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRTürkiye'de davaların portresine kısa bir bakış: Hâlâ en güçlü ortak talep neden adalet? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBir fotoğraf karesinden çok daha ötesi... 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENRaporların Gösterdiği 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRAN11. YARGI PAKETİ, YENİ ADALETSİZLİK VE EŞİTSİZLİKLER YARATTI 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇALRTÜK ve basın özgürlüğüne geçit yok… 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN2025 giderken 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraYılın Kelimesi 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İlhanKararsızlığın Erdemi: Kesinliğin Gölgesinde Düşünmek 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUÜlke siyasetin neresinde, hangi evresinde? 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye, güvenlik ve 15 milyon bağımlı… 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTAN100 Bin Dolar Kazanan “Yeni Yoksul” Mu? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSovyetler ve Bookchin 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yetvart DANZİKYANLeyla Zana vakası bir gösterge. Ama neyin? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTİslamcılık Öldü mü? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa Karaalioğlu‘Entegre strateji’ varsa, niye tek yönünü görüyoruz? 25.12.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanKomisyonda uzlaşma çıkmazsa süreç yine de ilerler mi? 24.12.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilGüvenlikten kimliğe, inkârdan yurttaşlığa 24.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİSekülerleşme sorunu veya Müslümanlar nasıl modernleşecek? 23.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEYüzdük yüzdük 22.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayPax Americana sonrası Almanya: Yeşil dönüşümden askeri Keynesçiliğe 21.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarThank you Ahmed 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNKüfürbazlar ve ötesi 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasAK Parti hariç herkes CHP 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselPara politikasında sınav zamanı 18.12.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakNüfusumuz dibe vururken! 18.12.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKEN"O Yıl", hangi yıl? 15.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldız ÖNENGüney Amerika’da büyüyen gölge 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin Sönmezİktidar politikası ters mi tepiyor, tersine mi işletiliyor? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRBu durumda AİHM yetkilileri de Trump’tan yardım istesin… 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞEntelektüel üretimin kaybı-Rejimin vesayeti-Siyasetin iflası 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAKANBahis oynayan bakan kim?.. CASUS KİM?.. 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezOrta sınıf nereye gitti? 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇHakim sınıfın iki zümresi 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞCHP programı halka ne vadediyor? Nasıl bir parlamenter sistem? 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
Selva DemiralpHissedilemeyen büyümenin anatomisi 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKİmralı için CHP’yi sıkıştırmaya gerek var mı? 5.12.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRPOLEMİK SENDROMDA 4.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYTürkiye İçin Irak Peşmergeleri Sorun Olmuyor da Rojava neden Sorun! 4.12.2025 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYOrta Doğu, Trump Amerika’sına Uyum Sağlıyor 3.12.2025 Tüm Yazıları
-
Zekeriya KurşunDağıstan Cumhuriyeti ve Ayna Gamzatova 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKEve siyaset için dönüş öncesi bir mıntıka temizliği gerek 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYŞu meşhur “İznik Konsili” 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMABD’de bir şeyler oluyor: Nick Fuentes 30.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaAK Parti çekingen 26.11.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİCHP modernizmi ve faşizmi... 23.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerÇÖZÜM, BARIŞ VE KARDEŞLİK GETİRECEK Mİ? 23.11.2025 Tüm Yazıları
-
Necati KURÇOCUK HAKLARI EVRENSEL BİLDİRGESİ 19.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNEmeğin Sosyolojisi ve Kapitalizmin Geleceği: Marx vs. Marx 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDEN"Arananlar" zulmü ne zaman son bulacak? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİmamoğlu'na istenen 23 asırlık tarihi ceza: Roma İmparatorluğu kurulduğunda hapse girseydi hala ceza 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNYerel yönetimlerle işbirliği kültür politikası için hayati 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZÇÖZÜM SÜRECİ KOMİSYON VE EKMEN 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİKeşke… 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKemalizm mi daha ‘iyi’, (Yeni) İttihatçılık mı? (3) 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMAN‘Parlak gelecek’ ve sol gelecek... 12.10.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğluİnsanların devletlerle savaşı 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlnur ÇEVİKTrump’ın dünyasına hoşgeldiniz… 3.10.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunYazmak, ciddi bir iştir 28.09.2025 Tüm Yazıları
















































































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
29.05.2018
21.02.2018
13.10.2017
24.09.2017
27.03.2017
27.02.2017
16.02.2017
31.01.2017
28.01.2017
22.01.2017