Yusuf Ziya DÖGER
Bir toplumun varlığını gerçekleştirme sorunu yaşaması, içine sürüklendiği toplumsal bunalımlardan da kurtulmaya çalıştığının göstergesidir. Toplumsal bunalımın varlığı o toplumun aidiyet sorunu ile karşı karşıya kaldığına dair veridir. Toplumun varlıksal anlamda aidiyet hissettiği temel değerlerinden kopuş yaşanması, kendisine dayatılan yeni duruma uyum sağlayamadığının bariz göstergesi olup eski değerlerini aramaya koyulmasına yol açan bir arayıştır.
Ki bu durum toplumun afallamasına yol açarak aslına ait dayanakların aranmasına neden olur. Temel sebep yeni değerlerin eski değerlerin yerini dolduramaması ve toplumsal yapıyı oluşturan dinamiklerin aslı görevini yerine getirmede zafiyet yaşamasıdır.
Aidiyet duygusunun dayandığı temel değerlere uygun toplum tasavvurunu gerçekleştirmek için 100yıl öncesindeMele Selim Dimili ile başlayıp 90 yıl önce Şeyh Said ile devam eden direnme ve diriliş sevdasının üst seviyede olduğu insanların yaşadığı Bingöl üzerinde konuşmak gerekiyor.
Araf’taki kentin arayışı
Bingöl günümüzde toplumsal varlığını bugüne taşıyan değerler açısından kıskaca alınmış nereye ve neye ait olduğunu kestiremeyen insanların çoğunlukta olduğu bir kent görünümünde. Dinsel duygu ile Kürd/Kırd kimliği arasında sıkışmış olarak,arafta kalmışkent görüntüsü vermektedir.Bir tarafta İslamcı iktidarın geliştirdiği söylemlerin etkisi altında iken diğer taraftan Kürd hareketinin geliştirdiği rüzgârın etkisi altındadır. Ancak kendisini her iki akımında söylemlerine tam olarak ait hissetmemektedir. Uygun zemin ve koşullar oluştuğunda her iki akımdan da farklı istemlere sahip olduğunu deklere edecek veriler ortaya koymaktadır.
Türkiye’de 1950 sonrasında gelişen muhafazakâr iktidarlar nedeniyle Bingöl sistem muhalifliğini sanki bir kenara bırakmış görüntüsü vermekteydi. Ancak 1982 anayasa oylaması dikkate alındığında bu muhalif damarın aslında geçen otuz yıllık sürede yok olmadığını açık biçimde ortaya koydu. Şeyh Said Kıyamı ve sonrasında yaşananlar toplumda bir suskunluğa yol açmış olsa da 1982 anayasa oylaması uygun koşul ve zeminde Bingöl’ün asıl mecrasına doğru kaymaya başlayabileceğini gösteren önemli bir veridir.
Bingöl’ün beslendiği bu mecra, temellerini medrese ve tekkelerden alan alt yapıya sahiptir. Ki bu yapı Bingöl’de toplumsal meşruiyetin ana kaynağını oluşturmaktadır. Dolayısıyla bu ana kaynaktan neşet etmeyen her anlayış geçici bir heves gibi varlık kazanıp sonradan yok olmaya mahkûm olmaktadır. Günümüzde gelişim seyri gösteren selefi akımları da bu çerçevede görmek gerektiği kanaatindeyim. Bingöl toplumu eğer oluşan yeni durum ile baş edemeyeceğini öngörüyorsa geçici suskunluğu devreye sokmaktadır.
Suskunluğun gerekçeleri
İTC’nin Osmanlı’da iktidarı devr almasıile toplumsal yapılanmada yeni anlayışların devreye sokularak yeni bir yapılanmanın yaşanacağı ilk kezBingöllü Mele Selimî Dimili tarafından fark edilmiştir. Bitlis’te gerçekleştirdiği başkaldırı ile Bingöl’ün var olan toplumsal muhaliflik damarını sergilemiştir. Bu başkaldırıher ne kadar amaçlanana ulaşmamışsa da yavaş yavaş Kürdistan Medrese ve tekkelerinde gelmekte olan tehlikenin ne olduğuna yönelik fikirlerin ifade edilmesine yol açmıştır.Ki hem bu dönemde hem de Cumhuriyetin ilanı sonrasında Bingöl çevresinde yaşanan direnişlerbize bu ruha ait alt yapının dayanaksal varlığını göstermektedir.
Bingöl ve çevresinde gerçekleşen başkaldırılar Osmanlı ve Cumhuriyet rejimleri tarafından bastırılınca toplumsal alanda bir suskunluk döneminin yaşandığına dair yüzlerce veri ortaya koymak mümkündür. Kemalist sistemin gerçekleştirdiği zulüm altında inleyenBingöl halkı, medreseleri ve şeyhleri toplumsal dokunun korunması amacıyla o dönemde susmayı tercih ettiler. Zulmün doğurduğu bu suskunluğun temel amacıvarlıksal değerlerin korunması için siyasaliçerikli konulardan uzak durmayı da beraberinde getirmiştir.
Bingöl’ün suskunluğa bürünmesi toplumun siyasal konuları belki de bir zorunluluk gereği geri plana itmesine yol açtı. Medrese ve şeyhlerin denetimindeki tekkeler toplumsal denetimi sağlama amacıyla bu tür tartışmaların dışında kalmayı denediler. Ama toplumsal denetimi sağlamak için de geleneksel değerlerin dayandığı fıkıh anlayışla toplumu denetleme yoluna başvurdular. Ki 1980’lere kadar toplumsal çatışmalarda ve sorunlarda uzlaşı için başvurulan tek merciinin medrese şeriatı olması bunun açık delilidir. Mollalar ve şeyhler toplumsal dokunun bozulmaması için siyasal konularda susmayı tercih ederken, fıkhi bakışa dayalı toplumsal doku oluşturmak zorunda kaldılar.
Bu konuda mikro örnek olmasına rağmen 1927 yılında yakılan ve medrese geleneğinin yüzyıllarca devam ettiği Guew köyüne bakmak lazım.
“Köy 1927 yılında karşılaştığı katliam sonrasında devlet sistemine ait olan yapılarla ilişkilerini keserek içe kapanma olarak tanımlanabilen bir tutum ve tavır biçimi geliştirilmiştir. Bu içe kapanma süreç içerisin de sistemin içinde gelişen legal nitelik taşıyan düşünce ve hareketleretaraf olması suskunluğunu anlama açısından önemlidir. Ki yeni tutum, resmi devlet statükosuna karşıtlık barındıran bir anlayış biçiminde kendisini dışa vurmuştur.
Köyün Cumhuriyet dönemine ait siyasal tercihleri incelendiğinde tek parti (CHP) zorbalık dönemi hariç nispeten irade beyanını ortaya koyabildikleri seçimlerde tamamıyla statükonun belirlediği anlayışın tam zıddını ifade eden veriler sergiledikleri rahatlıkla belirlenebilir. 1950 DP ile başlayan bu süreç, YTP, AP, MNP, MSP, ANAP, RP ve AKP çizgisi şeklinde seyir izlemesi suskunluğun yeri geldiğinde nereye ve nasıl kanalize olduğunu açıklamaktadır.
Bu veriler dikkatlice incelendiğinde resmi anlayışı benimseyen totaliter ve militarist yapının hiçbir zaman diliminde köy tarafından benimsenmediğini gösterir. Siyasi tercihlere bakıldığında ise köyün tercihi, İnancı ve dini değerleri önemseyen partilerden yana olduğu kolaylıkla anlaşılabilir. Bu statükonun her şeye rağmen bölgede yer edinemediğinin açık göstergesidir. Dolayısıyla bu mikro örneğin Bingöl üzerinde makro düzey de okunması bakışın neye ait olduğuna dair verilerin neler olacağını barındırmaktadır.”1
Siyasallaşma için arananmeşruiyet
Toplumyaşamı dinamiklik taşıdığından suskunluğun oluştuğusiyasal konularda boşluğu doldurmaya çalışan yeni arayışların olması doğaldır.Ki Bingöl toplumunda 1950 sonrasına aitsiyasal işaretler yavaş yavaş belirlenmeyebaşlayınca yönelim şeklinin ne olacağını açığa çıkardı.Siyasal alana bigâne kalarak toplumsal sorunları fıkhî çerçeve içerisinde çözmeye çalışan medrese ve tekkeler aslında devlet egemenliğinin,toplumsal yapının korunması açısından kendilerine ayak bağı olmamasını amaçlamaktaydılar. Buna rağmen siyasal alanla buluşmazorunluluğu toplumsal meşruiyet için medreseleri başvurulacak tek mercii durumuna yükseltti.
Aslında devlet egemenliğinin, bu yapıların siyasal alana tevessül etmelerinehiçbir şekilde tahammülü yok idi. Ki CHP tek parti yönetimleri bu yapıların kesinlikle siyasal alana yönelmelerine izin vermeyen bir anlayışı öncelemişti.Ancak 1950 sonrasında gelişen koşullardan dolayı DP’niniktidara geldi ve toplumsal denetimi sağlamak amacıyla medrese ve tekkelerin oluşturduğu yapılara ihtiyaç duydu. Devletin egemenliğini pekiştirmek ve onu halk nezdinde meşrulaştırmak isteyen DP bu yapıları siyasal alana çekerek meşruiyetini sağlama amacı güdüyordu.
“Çok partili hayata geçilen 1946 Genel Seçimleriyle birlikte siyasi partilerin algıları Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgesi’nde toplandı. Bilhassa siyasal aktörler, oy deposu olarak gördükleri aşiret reisi-şeyh melle gibi bireyleri, siyasal sosyalleşme yöntemi olarak kullanılan polifikasyon sayesinde siyaset arenasına çekmeyi başardılar. Bu güdüyü başarılı bir şekilde kullanan Demokrat Parti, 1950-1960 yıllarıarasında, Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgesi’nde birinci parti olmayı başardı”2
Ancak siyasal alana çekilmeye çalışılan bu yapılardan medreseler, buna pek istekli davranmadılar. Ama ağalıktan gelen eşraf**ise bunu kendileri için bulunmaz bir nimet olarak algıladı. Dolayısıyla yeni siyasal tutum için medreselerin birer meşruiyet aracı olarak kullanılması ihtiyacı hâsıl oldu. Çünkü toplum nezdinde militarizmin temsilcisi olan devletle girişilen ilişki için fıkhî dayanakolmazsa olmaz şarttı. Böylecetemelini medrese ve tekelere dayandıran bu arayış ister istemez siyasal alanla buluşmanın zorunlu sonuçları ile karşılaştı.
1960’a kadar Bingöl Şeyhleri 1925 ve 1927 yaşanan travmalar nedeniyle siyasal alanla pek ilgili olma hevesinde olmadılar. Ancak 1960 sonrasında bu alanda artık şeyhlerinde var olduğunu görmekteyiz.31957 seçimlerinde Abdulmelik Fırat’ın Şeyh Said ailesinden mebus olması Bingöl çevresindeki Şeyh ailelerinin bu durumu kendileri açısından bir meşruiyet aracı kabul edip 60 darbesi sonrasında bu siyasal alana yönelmelerinde etkili olmuştur.4
Medreseler, şeyh ve ağalıktan gelen eşrafın aksine 1980’lere kadar siyasal alanla doğrudan bir temas içine girmekten imtina ettiler. Ancak benimsenen siyasal tutumun fıkhî dayanakları içinde başvurulan tek merci olma niteliğini korudular. Ki oy verme davranışı ile dinsel sorumluluk arasındaki bağın ne olduğu konusunda da otorite olarak kabul edildiler.5
Muhafazakâr Siyasetle buluşma
DP iktidarını sağlamlaştırmak ve kendisine toplumsal dayanaklar bulma amacıyla Türkiye’de olduğu gibi Bingöl’de de öncelikle toplum içinde kabul gören eşrafa yöneldi. Ki bu kesim Cumhuriyet’in getirdiği Kemalist sistemi kabul etmeyeceğini Şeyh Said kıyamına verdikleri destekle deklere etmişti. Şimdi ise DP üzerinden Kemalist sistemden rövanş alacakları düşüncesiyle dört elle bu siyasal anlayışa sarılma zorunluluğu hissetiler. Böylece Bingöl’ün sistem muhalifliğinden kaynaklanan duruşu ve gerçekleşen züllümden tevarüs eden suskunluğu sistemle buluşturuldu.
Bu dönemde gizli bir biçimde sisteme entegre edilmeye çalışılan Bingöl eşrafı ve şeylerine sanki şu deniliyordu. “Bakın dedelerinizin mezarları burada, ister duruşunuzu devam ettirin, o zaman aynı akıbetle karşılaşırsınız. İsterseniz size açtığımız meclis yolunda bizimle beraber yürüyün, o zaman da size sunduğumuz nimetlerden faydalanırsınız”. Siyaset teklifi alan eşrafve şeyhler doğal olarak toplumsal meşruiyet kazanmak için medreselerden icazet almak zorundaydılar. Böylece Bingöl’ün dine yatkın muhafazakâr kimliği siyasi alana çekiliyordu.
“Mustafa Muğlalı’nın emri ile gerçekleşen 33 Kurşun Katliamı,1943 yılının Temmuz’unda Van'ın Özalp ilçesinde 33 kişinin hayvan kaçakçılığı iddiasıyla 3.Ordu komutanının emriyle yargısız olarak kurşuna dizilmeleri ve 32'sinin ölerek birinin kaçması ile sonuçlanan olayın DP iktidarının birinci döneminde yargıya taşınması Kürd kamuoyu açısından önemli bir gelişme olarak kabul edilmişti. Bu olay nedeniyle Kürd Şeyh, eşraf ve medreseleri Kürd propagandası çerçevesinde DP’ye gizli biçimde oy istemelerine yol açmıştı”6.
Bu yargılanma üzerinden ümitlenen Kürdler bazı kazanımlar elde edecekleri düşüncesine kapıldılar. Ancak DP’nin sistem içi bir muhalefet olduğunu gözden kaçırmaktaydılar. Bu olay diğer Kürdistan illeri gibi Bingöl’un suskun Kürd damarında da etkili oldu. 1925 ve 1927 Katliamlarını hala an gibi hatırlayan Bingöl Kürdleri de DP üzerinden kazanımlar elde edecekleri vehmine kapıldılar. Bu çerçeve de DP için halktan oy istemekten de imtina etmediler.
1960 darbesinde alt edilen DP ile aslında umutlanan Bingöl muhalifliği bir kez daha susmak zorunda kaldı. Ancak YTP ve AP üzerinden girişim devam edince bu kez eşrafla birlikte şeyhlerdesahne almak durumunda kaldı. Fakat AP çizgisini beğenmeyenler veya yer bulamayanlar ise bu dönemde CKMP (MHP) veya MNP (MSP) ile yola devam etme kararı aldılar. AP, MHP ve MSP üzerinden Bingöl’de dine yatkın muhafazakârlık medreselerden alınan destekle toplumsal tabanda yayılmaya çalışıldı. Bu girişimler ise özelde Bingöl toplumunun Türk İslam sentezci anlayışlarla buluşmasına sebebiyet verdi.
İlk elde istenilen etki yaratıldı ve AP, MSP ve MHP tabanları Bingöl’de oluşmaya başlandı. Gerçi MHP anlayışı toplumun kadim değer yargılarıyla çelişkiler taşıdığından gençler arasında yaygınlaşırken orta yaşta karşılık bulamadı. Ama MSP anlayışının dinle dokunmuş İslamcılığı hem medreseler hem de orta ve yaşlı kuşak arasında önemli oranda karşılık buldu. AP anlayışı ise daha çok sistem rantlarından yararlanma düşüncesinde olan kesimlerde karşılık buldu.
Kürd ve Kürdistan sorununa ilgi
Bu anlayışlar gelişirken elbette Bingöl’ün kadim damarını oluşturan muhaliflik özellikle medreseler üzerinden kulaklarını 1958 yılında Başur Kürdistan’ına dönen Mola Mustafa Barzani mücadelesine kabartmıştı. Bingöl’ün 1925 ve 27’den kaynaklı suskunluğu bir nebze de olsa harekete geçti. Ancak o dönem dünyadaki konjonktürel gelişmeler Barzani hareketini zorunlu biçimde Rusyaçizgisiyle anılmasına yol açıncaBingöl’ün muhalif dindar kimliği zihinsel olarak yaşanan bu durumu çözemedi.Barzani hareketinin Rusya ile anılması durumunuçelişki olarak algıladı.
Dolasıyla Barzani mücadelesine sıcak bakan Bingöl medrese molalarınıntoplumda solculukla yaftalanmalarına yol açtı. Ki bu dönemdeTürkiye’de de Kürd meselesine solun daha ilgili olması da bunda etkili olmuştur. Bu iki durum ise Kürd ulusal bilinç ve talebinin nispeten Bingöl dindarlığında gerekli karşılığı bulamamasına neden oldu. Ancak bu olumsuzluğa rağmen KDP çizgisi medrese molaları aracılığıyla Bingöl’de kısmi anlamda bir taban buldu. Ki bu dönemde Rojava sürgünlerinin geri dönüşü de bu fikrin gelişmesinde etkili olmuştur.
Buna rağmen medrese mollalarının bir kısmı yine de sol kültür üzerinden gelişen Kürd ve Kürdistan sorununa ilgi duyan gençlerle ilişki içerisine girdi. Ancak bu gençlerin kadim Kürd medreselerinin anlayışıyla yoğrulmuş dini değerler yerine, sol değerlerle bezenmiş anlayışlarla soruna yaklaşmaları, Kürd ve Kürdistan sorunu istenilen düzeyde toplumda revaç bulamadı. Soruna ilgi duyan mollalarda zorunlu olarak oluşan toplumsal baskı nedeniyle bir başka suskunluk içine girdiler.Bu sebepler Bingöl molalarını Kürd ulusal bilincinden kopartarak zorunlu biçimde MSP çizgisindeki Türk İslamcılığının (ümmetçiliğinin) kucağına itilmesine yol açtı.
MSP üzerinden Selefi anlayışın gelişmesi
Bingöl’ün arafta kalan ve bugüne yansıyan verilere ait izler yukarıdaki gelişmeler üzerinden sürülürse sebepler zincirini daha iyi anlama imkânı elde edilir. Kürd ve Kürdistan sorununa Mola Mustafa Barzani üzerinden ilgi duyan medreseler özelikle YTP, AP, MSP ve MHP çizgisini benimseyenler tarafından sol ve solculukla yaftalanınca toplumsal zeminde çıkış bulamayan medreseler ve mollaların bir kısmı yeniden kabuğuna çekilmek zorunda kaldı.
MSP çizgisinin düşünsel alt yapısını oluşturan Osmanlıcı ümmet anlayışı Bingöl’ün suskun dindar kimliği ile nispeten uyum sağladı. Milli görüş şeklinde förmülüze edilen bu anlayış içeride rejimle sorun oluşturan Kürd ve Kürdistan sorununu görmezden gelerek Bingöl’ün muhaliflik taşıyan damarını İslam coğrafyasının uzak noktalarına odakladı. Bu odaklanma ilerleyen süreçte Kürd ve Kürdistan sorununa bigâne kalmanın temel sebebi olarak görülmelidir.
1979 da gerçekleşen İran devrimi ve Afganistan’ın Rusya tarafından işgal edilmesi Milli Görüş çizgisi ile buluşan okumuş gençlerin ilgisini çekti. Tam da bu dönemde Türkiye’de oluşan cihadist anlayış Bingöl’de de karşılık buldu. Bu karşılık nedeniyle gençler arasında yeni cihadist idoller oluşturmaya başladı. Ki bunlar üzerinden dışarıdan akın etmeye başlayan tercümelere dayalı anlayışlar medrese mollalarını hedef alarak varlık kazanma çabasına girişti. Dolayısıyla geleneksel medrese mollalarının itibarını toplum nezdinde sarsan bir akıma dönüştü.
Yine siyasal İslamcılık üzerinden okuyan gençlikte oluşan algı beraberinde tekfirci bir mantık üretti. Bu mantık temelini küfür sistemine karşı suskunluğu hedef aldığı için doğal olarak Bingöl’ün suskun medrese mollalarını da hedef seçti. Ki El Ezher’de okuyan birçok kişi bu anlayışın yerleşmesinde etkili oldu. Yine okullaşma nedeniyle medreselerin yerini, yavaş yavaş İmam hatip okullarının yer alması da gözden kaçırılmamalı. Günümüzde yerleşen selefi akımların beslenme damarını da bu anlayışa dayalı bakış oluşturmaktadır.
Sistemle entegrasyon
Bingöl’ün tarihsel kökenden gelen muhalif duruşu 1982 anayasa oylamasında açık biçimde kendisini belli etti. Evren’in ortaya çıkan sonuç üzerinde, medrese mollalarının etkisi olduğunu görmesi ve kendi köylerinde imamlık yapan bu mollaları sürgüne göndermesi toplumsal dokuya devletin müdahalesi biçimde algılanmalıdır. Bu dönemde ANAP çizgisini kendi muhalifliğiyle uyumlu bulan Bingöl sisteme olan muhalifliğini ANAP üzerinden gerçekleştirmeye çalıştı. Ancak siyaset yasağının kalkması ve MSP çizgisinin Refah Partisi ile devam kararı alması nerede kalmıştık gibi bir duygu ile yönelimi tekrar buraya kanalize etmeye başladı.
Toplumsal dokuya müdahaleler ANAP dönemindeki okullaşma oranının artırılmasıyla sonraki dönem için ön ayak durumundaydı. Okullaşmanın artması medreselere olan ilginin de azalması anlamına geliyordu. Dolayısıyla toplum nezdinde imajı olan medreselerin yerini kısa zamanda sistemin okulları almaya başladı. O döneme kadar köylerde konuşulmayan Türkçe yavaş yavaş yerleşmeye başladı ve yeni nesil ile önceki kuşaklar arasında dil farklılığı oluşmaya başladı. Bu durum toplumsal yapının dayandığı temel dinamikleri ortadan kaldırma olarak algılanmalıdır.
Entegrasyonda RP ve Ak Parti etkisi
Bu dönemde medreseler yerine ikame edilen okullarda okumak isteyenlerin önceliği, İmam Hatip okullarıydı. Ki bu okullarda verilen Türk İslam sentezine dayalı din anlayışı RP çizgisiyle birleşince geleneksel medrese anlayışına darbe olarak gelişti. 90’ların hengâmesinde RP’nin özgürlükçü çizgisi de toplumu cezp eden bir veriydi. Bunlar kısmi de olsa toplumsal yapının sistemle entegrasyonunu sağlayan veriler olarak görülmelidir.
Erbakan çizgisinin Osmanlıcı yayılmayı temel alan anlayışı, dinsel verilerle bezenince Bingöl’ün genç kuşaklarında heyecan yarattı. Bu heyecan aynı zamanda köylülükten gelen okumuş genç kuşağın siyasete ilgi duymasına da yol açtı. O zamana kadar Eşraf ve Şeyhlerle siyaset yaparak toplumu dizayn etmeyi düşünen Milli görüş çizgisi, alttan gelen okumuş gençlerin baskısına uğradı ve bu gençlere siyaset yolunu açmaya yönelmek durumunda kaldı. Ancak açılan yol istenilen düzeyde değildi. AKP ile bu yol nispeten daha açık hale getirildi.
AKP’nin devreye girmesi Bingöl’ün dindar damarında yeni umutlanmalara yol açtı. Fakat tıpkı 60 ve 70’lerde AP üzerinden sistemin rantlarından yararlanmak isteyenlerin öne çıkması gibi, AKP üzerinden de bu rantlara konulmak isteyenlerin öne çıktığına şahit olduk.Buna rağmen AKP’nin Osmanlıcı ümmet anlayışını yayma girişimi dindar Bingöl Kimliğinde önemli bir karşılık buldu. Ki bu dönemöncesinde ortaya çıkan Bosna ve devam eden Çeçenistan sorunu dindar gençlerin ilgi odaklarına Cihadist anlayışların daha keskin biçimde yerleşmesine vesile oldu.
AKP bu duyguyu ilk döneminde iyi kullandı ve bunun üzerine bina etmeye çalıştığı Osmanlıcı ümmet anlayışına uygun veriler geliştirdi. Özellikle İsrail ile girdiği polemiklerde, bunu halk nezdine indirerek Bingöl dindarlığında karşılık buldu. 90’lardan beri gelişen cihadist anlayışın ürettiği idoller Bingöl’de selefi akımlarında taban bulmasına yardımcı oldu.
AKP, sisteme entegre etmeye çalıştığı Bingöl dindarlığını, devletin uzun zamandır kaşıdığı Zazacılık üzerinden kurmanın yollarını aradı. 12/12/2012 de Bingöl üniversitesinde yaptığı açıklama ile Milli eğitim bakanı Ömer Dinçer aracılığıyla bu konuda taraf olduğunu açık biçimde sergilemiş oldu.
Kürd Hareketlerinin Halk ile buluşamaması
1960’lardan sonra Türk solu içinde gelişen Kürd ve Kürdistan sorununa yeni ilgi Bingöl gençliğinde karşılık buldu. Özelikle Said Elçi gibi bir figürün ortaya çıkması Barzani eksenli KDP mantığına yatkın bir anlayışı filizlendirdi. 1925 ruhunu temsil eden ailelerden gelen gençlerin önemli kesimi evlerindeki sohbetlerin etkisiyle bu akıma yakın durdu. Ancak sol rüzgârın etkisinde kalmaları çizginin halkla buluşmasının önünde önemli bir engel oluşturmaktaydı.
Bingöl’ün dindar muhafazakâr kimliği sol eksenli Kürd ve Kürdistan sorununa gereken ilgiyi ise göstermekten çekindi. Yukarıda gerekçelendirdiğimiz Barzani hareketine, içten içe destek vermelerine rağmen Rusya nedeniyle açıktan destek ifadesi medrese mollalarından gelmeyince sol düşünce ile bezenmiş Kürd gençlerinin ayazda kalmalarına neden oldu.
Bu koşullara rağmen Kürd hareketleri içerisinde Bingöl kökenli önemli simaların yer alarak mücadeleye omuz vermeleri 1925 ruhunun etkisiyle anlaşılabilir. Fakat 1980 sonrasında önemli bir atak geliştiren PKK hareketi ideolojik bakışı nedeniyle 1925 ruhuna vurgu yerine Marxsit Leninist anlayış önceleyince Bingöl halkının Kürd hareketine karşı mesafeli duruşu ortaya çıktı.
Aslında Kürd damarından hiçbir dönemde vazgeçmeyen Bingöl temel değerleriyle uzlaşmayan Kürd hareketlerine yakın durmayı içine sindiremedi. Bu nedenle Kürd hareketi içerisinde Bingöl halkına yönelik geliştirilen ötekileştirici bakışta bunda önemli etkiye sahip olmuştur.
Sonuç/ Değerlendirme
Bingöl, dindar muhafazarkar kimlikle AKP’nin devlete entegrasyonu amaçlayan bakışı ile Kürd siyasi hareketinin sol jargonlu bakışı arasında tercihe zorlanmaktadır. İlk rauntları AKP almasına rağmen son seçimde görülen ise kadim değerlerinde var olan Kürdi duyguya yönelimin öne çıktığı şeklindedir. Eğer Kürd hareketi toplum dinamiklerine uygun bir dil geliştirirse, gündemde olan selefi akımların toplum nezdinde kabul görmemesine de etki edecektir. Bu anlamda asıl iş Kürd hareketinin Bingöl söylemi ve Zazaki’ye yaklaşımında belirleyici olacaktır.
………………..
1 - Bilinmeyen Roboskê Guêw... Tahlil Yusuf Ziya Döger Makale
2 - 1950-1960 yılları arasında gerçekleşen genel seçimlerin doğu ve güneydoğu Anadolu bölgesi açısından değerlendirilmesi* Ahmet İlyas**
** 1950 seçimlerinde DP’nin 1, CHP 1 milletvekili çıkardığı Bingöl’de ise, 1950 Genel Seçimlerine göre; CHP listesinde yer alan Feridun Fikri Düşünsel Bey, İstanbul doğumlu olup aslen Dersimlidir. DP’nin adayı olan Mustafa Nuri Okçuoğlu Bingöl’ün Kığı İlçesi’nin önemli aşiretleri arasında yer alan Şadili Aşireti’ne mensuptur. Üç dönem milletvekilliği yapmıştır.
*** 1954 ve 1957 seçimlerinde DP’den Bingöl Milletvekilli olan Mehmet Sait Göker, Yegki Aşireti Reisi olup Genç doğumludur.
**** 1954 ve 1957 seçimlerinde DP’den Bingöl Milletvekilli olan Ekrem Yıldız Bingöl doğumlu olup hem ağa ailesindendir hem de bürokrasiden gelmedir.
3 – Mehmet sıdık Aydar ve Mehmet Bilgin gibi.
4 – 1950 seçimlerinde Kürdistan illerin Şeyh ailesine mensup milletvekili seçilen tek kişi Şeyh Selahattin İnan olup CHP listesindendir. 1954 seçimlerinden DP listesinden seçilmiştir. Bingöl’de DP’den Şeyh Burhaneddin Bilgin 1950 seçimleri için aday adayı oluyor ama listeye giremiyor.
5 – Mola Ali Aslan’ın Refah Partisinden aday olması gibi.
6 - 1950-1960 yılları arasında gerçekleşen genel seçimlerin doğu ve güneydoğu Anadolu bölgesi açısından değerlendirilmesi* Ahmet İlyas**
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluYeryüzü artık bir Vahşi Batı… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazFıkra gibi ülke ama gel de gül! 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYRusya, Suriye’den sonra İran’ı da kaybedebilir 22.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKürt meselesinde CHP’nin yakın dönem öyküsü 21.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Neo-Mussoli’nin “Havuz Medyası” 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye ne yapmalı? 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİModern katil 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEDaha kötüsü her zaman mümkün 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRMHP’nin yeni anayasa hamlesi, köklü bir rejim düzenlemesini mi işaret ediyor? CHP ne yapmalı? 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞSiyasetin (ve biraz da ceplerin) finansmanı, yasalar, AKP ve CHP 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENBaas’tan ve İslamcılıktan Sonra 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNÖzgür Özel’in İmtihanı 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBOŞ UMUT, SONU HÜSRAN 12.06.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolHer 4 liranın 3’ü faize! 11.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENAKP ahlâkî üstünlük mü kazandı? 10.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi Egilmezİnsanlar Olmayan Parasını Nerelere Harcıyor? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKBarış süreci için en büyük tehlike nasıl Türkiye’nin iç barışının bozulması oldu? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞBir anayasa inşa süreci deneyimi: Yeni Anayasa Platformu (YAP) 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçEşitlik korkusu ve 12 Eylül darbesinin büyük zaferi 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYerli-milli Kur’an meali AK Parti’ye nasip olacak! 2.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasErken seçim en geç ne zaman? 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraSokak 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANSiyasi gündem notları: Üç süreç nerede kesişir veya nerede kopar? 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMRuşen Çakır’ın Abdurrahim Semavi ile Kürt açılımı görüşmesi 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUSizin en sevdiğiniz tahakküm hangisi! 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZ12 Mayıs, Bahçeli, mecburiyetler 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKYolsuzluklar, barış ve biz 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYOtoriterlikten Demokrasiye 12.05.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğlu‘Türkiye Müslümanları’ kimler oluyor? 11.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluBilek güreşi yoksa masayı mı kıracak? 28.04.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANRahip Brunson ve öğrenci Rümeysa 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYKopukluk ve “Anadolu Kırılması” 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan CEMALTerörsüz Türkiye! İyi güzel, peki ya demokratik Türkiye?.. 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARŞizofrenik yurttaşlık 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNTrump Küreselleşme Sürecini Geriye Döndürebilir mi? 13.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNBoykot ve sokaklar neden bu kadar korkutuyor? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTCoğrafya kaderimizmiş… 23.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selva Demiralpİmamoğlu krizi ve ekonomik yansımaları 20.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKürt ‘açılımı’nın nedeni Suriye değil, Türkiye! 15.03.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç, umut ve endişeler 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENÖcalan'ın ilk barış çağrısından 27 yıl sonra... 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezCumhur İttifakı'nın ‘muhalefeti dönüştürme görevi…’ 28.02.2025 Tüm Yazıları
-
Doğan AKINAhmet Sever: Eşsiz, kırgın, yalnız… 26.02.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNCHP’ye açılan soruşturmaların ortak hedefi Ekrem İmamoğlu 12.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞPınar Gültekin kararının anatomisi: Bu kararı ailenize izah edebilecek misiniz? 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMDEVLET VE KÜRTLER SORUN DEĞİL KONU! 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKEN“Mesele”yi hayatın içinden çözmek 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarKürt meselesinin toplumsal boyutu 16.01.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselEkonomik büyümede iyimser olunabilir mi? 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANErdoğan’ın planı tuttu 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Münir AKTOLGABATI’DAN FARKLI BİR ÖRNEK OLARAK TÜRKİYE’DE VE ARAP ÜLKELERİNDE DEVRİMCİ DÖNÜŞÜM DİYALEKTİĞİ... 16.12.2024 Tüm Yazıları
-
Necati KURBÜYÜK TÖS BOYKOTU 15.12.2024 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakDevrim 10.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cenk DoğanÜRETİCİLERE İLK OLARAK KOOPERATİF LAZIM 4.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cevat KORKMAZFiller ve Çimen... 22.11.2024 Tüm Yazıları
-
Tuncer KÖSEOĞLUTamirhanelere giden toplar… 4.11.2024 Tüm Yazıları
-
Ayşe HÜRDevletin Muhteşem Örgütlenmesi: 6-7 Eylül 1955 Pogromu 9.09.2024 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakHakikat’e savaş açan troller! 26.08.2024 Tüm Yazıları
-
Ferhat KENTEL“Maarif” marifetiyle yeni “makbul vatandaş” kurma çabaları 26.07.2024 Tüm Yazıları
-
Banu Güven“Bozkurt” Almanya’da sahaya indi 4.07.2024 Tüm Yazıları
-
İBRAHİM Ö. KABOĞLUDevlet ve yürütme kaç başlı? 27.06.2024 Tüm Yazıları
-
Gürbüz ÖZALTINLICHP’nin normalleşme politikası Erdoğan’a mı yarar? 21.06.2024 Tüm Yazıları
-
Oya BAYDARBir yazamama yazısı 14.06.2024 Tüm Yazıları
-
Bayram ZİLANAK Parti’de değişim gecikiyor mu? 4.06.2024 Tüm Yazıları
-
Soli ÖzelBetül Tanbay'ın gözünden "Gezi"nin tarihi 30.05.2024 Tüm Yazıları
-
Reha RUHAVİOĞLUTürkiye’de Kürtçenin Durumu: Gidişat, İmkânlar ve Fırsatlar 18.05.2024 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞ31 Mart'ın merkez üssü: Pazarcık ve Elbistan 8.04.2024 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRANNeden Yeterli Halk Desteği Alamıyoruz! 8.04.2024 Tüm Yazıları
-
Atilla AytemurBingöl Erdumlu Kitabı: Film gibi hayat* 24.01.2024 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİ“Gazze’deki Uzun Savaş” 10.01.2024 Tüm Yazıları
-
Şahin ALPAY"Ergun Abi"ye veda 10.11.2023 Tüm Yazıları
-
Ahmet ALTANYüzyıllık cumhuriyet başarılı mı başarısız mı? 29.10.2023 Tüm Yazıları
-
Levent GültekinDin, insanları kardeş yapar mı? 26.09.2023 Tüm Yazıları
-
Ayhan AKTARŞair Roni Margulies’in ardından… 7.08.2023 Tüm Yazıları
-
Ceyda KaranBiden ve iki cephede birden yenilgi 30.06.2023 Tüm Yazıları
-
Orhan Kemal CENGİZMuhalefetin sınavı asıl şimdi başlıyor 1.06.2023 Tüm Yazıları
-
Roni MARGULIESMutlu bitmiş bir göç öyküsü 20.05.2023 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERYeni Bir Çözüm Süreci Ne Kadar Mümkün? 6.05.2023 Tüm Yazıları
-
Burhanettin DURANTarihi Yol Ayrımındaki Kritik Seçim 6.05.2023 Tüm Yazıları
-
Celal BAŞLANGIÇKendini kurtarmak için Erdoğan, Erdoğan’ı reddedecek! 14.04.2023 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİNSANLIĞIN ÖLÜMÜ 5.03.2023 Tüm Yazıları
-
Ergun AŞÇIErsagun Hanım 5.03.2023 Tüm Yazıları
-
Uğur Gürses‘Dolambaçlı katlı kur’ yolunda 23.01.2023 Tüm Yazıları
-
Besim F. DellaloğluMesafenin Sosyolojisi 16.12.2022 Tüm Yazıları
-
Hidayet Şefkatli TUKSALKur’an kurslarında yatılı eğitim ve çocukların korunması 15.12.2022 Tüm Yazıları
-
Nergis DemirkayaAltılı Masa ortak yönetim planı: Her partiye bir yardımcı bir bakan 17.11.2022 Tüm Yazıları
-
Nabi YAĞCIŞaşıyorum gerçekten… 24.10.2022 Tüm Yazıları
-
Berin UYARONLAR İÇİN... 12.09.2022 Tüm Yazıları
-
İbrahim UsluSeçmen yolsuzluğu önemsiyor mu? 9.09.2022 Tüm Yazıları
-
Hasan GÜRKAN“SEVMEK YİNE DE BİR SARRAF İŞİDİR, YERYÜZÜ KİTAPLIĞINDA” 18.08.2022 Tüm Yazıları
-
Oktay Cansın EMİRALSAVAŞ VE ZAMAN 7.08.2022 Tüm Yazıları
-
Özgül Üstüner COŞKUNİnceden 5.07.2022 Tüm Yazıları
-
Barış SoydanGıda Komitesi’nin ve enflasyonla mücadelede başarısızlığın acıklı öyküsü 21.06.2022 Tüm Yazıları
-
Namık ÇINARBir toplumun geri kalma inadı 21.06.2022 Tüm Yazıları
-
Mehmet BARLASAnkara’yı sel aldı 14.06.2022 Tüm Yazıları
-
Melih ALTINOKAna muhalefet lideri Akşener mi olacak? 14.06.2022 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZİKİ MEZAR, İKİ İNSAN ve IRKÇILIK 12.06.2022 Tüm Yazıları
-
Atilla YAYLAKanunlar ve fiyatlar 10.06.2022 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaKılıçdaroğlu’nun adaylığı 23.05.2022 Tüm Yazıları
-
Fatma Bostan ÜNSALBu kez Günah Keçisi SADAT mı? 23.05.2022 Tüm Yazıları
-
Ahmet İlhanBurhan Sönmez’in İstanbul İstanbul’unda Yerin Altı ve Üstünde Ne Yaşanıyor? 15.05.2022 Tüm Yazıları
-
Kübra ParSessiz İstila belgeseli ve sığınmacı meselesi 9.05.2022 Tüm Yazıları
-
Yavuz BAYDARİmamoğlu olayı ardından: ’Altılı Masa’ bir ortak aday çıkarabilecek mi? 9.05.2022 Tüm Yazıları
-
Ergun BABAHANTürkiye’nin patlamaya hazır yeni kırılma hattı: Suriyeliler 22.04.2022 Tüm Yazıları
-
Kemal BURKAYİSVEÇ DEMOKRASİSİ VE KURAN YAKMA OLAYI… 17.04.2022 Tüm Yazıları
-
Tarık Ziya EkinciGAZETECİ AYDIN ENGİN VEFAT ETTİ 24.03.2022 Tüm Yazıları
-
Cengiz AKTARSavaş notları 1.03.2022 Tüm Yazıları
-
İbrahim KaragülBu bir Avrupa savaşı ve çok uzun sürecek. -Batı, Türk-Rus savaşı istiyor! 1.03.2022 Tüm Yazıları
-
Aydın ENGİNBir MHP’nin 2. Başbuğ’undan, bir benden 7.02.2022 Tüm Yazıları
-
Nezih DUYGUMete Toksöyle (30 Mart 1954 - 02 Şubat 2022) 3.02.2022 Tüm Yazıları
-
Ahmet KARDAM28/29 Ocak Karadeniz Katliamı'nın 101. Yılı 1.02.2022 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAKAN“Ya herro ya merro” mu dedi?.. 7.01.2022 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇAL2022 yılı karamsarlıklarımızı tersine çevirebilir mi? 4.01.2022 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYOrtadoğu’nun ‘Yeni Dönemi’ 9.12.2021 Tüm Yazıları
-
Muharrem SarıkayaOylardaki yükselişin ağırlığı 7.11.2021 Tüm Yazıları
-
Şevki ÇELİKCİKEMAL ARABACI 17.10.2021 Tüm Yazıları
-
Metin GürcanFırat batısı, Suriye, riskler, tespitler: Ufukta bir operasyon mu var? 13.10.2021 Tüm Yazıları
-
Metin MünirErkeğin kadını ezmesi 22.09.2021 Tüm Yazıları
-
Mehmet AcetSon anketler ne diyor? 9.09.2021 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZKONYA KATLİAMI VE GAZETECİLİK MESLEĞİ ÜZERİNE 2.08.2021 Tüm Yazıları
-
Yasin AKTAYTaliban’ın inancıyla ters olma arzusu 26.07.2021 Tüm Yazıları
-
Süleyman Seyfi Öğün2023’e doğru Türkiye 26.07.2021 Tüm Yazıları
-
Yusuf KaplanFetih ruhu ve rüyası 28.06.2021 Tüm Yazıları
-
Cem SANCARHanımefendi diyeceksiniz 28.06.2021 Tüm Yazıları
-
Ali AYDINİşsiz Kalan Antikorlar, Lanetli Pay ve Siyaset 17.06.2021 Tüm Yazıları
-
Ömer F. GergerlioğluMuhafazakârlar çürümeye niye sessiz? 8.06.2021 Tüm Yazıları
-
Mustafa ÖztürkNiyet ve akıbet 29.05.2021 Tüm Yazıları
-
Ayşe BöhürlerTarih büyük harflerle yazılmaz 28.05.2021 Tüm Yazıları
-
Gazi BAŞYURTBir zamanlar sayılamazdık parmak ile, şimdi eksiliyoruz birer birer… 25.05.2021 Tüm Yazıları
-
Yıldız ÖNENİsrail’in sonu gelmez işgalciliği 15.05.2021 Tüm Yazıları
-
Ömer Ahmet ÖZERENBİR 1 MAYIS Anekdotu… 10.05.2021 Tüm Yazıları
-
Osman CAN24 Nisan 1915: Kardeşimin Cenazesini Kaldıramadım Hala! 29.04.2021 Tüm Yazıları
-
Verda ÖZERBırak artık eski normali 28.04.2021 Tüm Yazıları
-
Yetvart DANZİKYAN24 Nisan’ı anmak 24.04.2021 Tüm Yazıları
-
Kurtuluş TAYİZPandemide Erdoğan'ı devirme planı çöktü 22.04.2021 Tüm Yazıları
-
Ali Saydam23 Nisan ‘Çocuklara Hürmet’ Günü 22.04.2021 Tüm Yazıları
-
Vedat BilginSistem değişti de ne oldu! 22.04.2021 Tüm Yazıları
-
Ali TarakçıZEVZEK'in asıl amacı Montrö değilmiş! 17.04.2021 Tüm Yazıları
-
Burak Bilgehan ÖzpekVesayet Nedir, Nasıl Kurulur, Niçin Çöker? 16.04.2021 Tüm Yazıları
-
Firuz TÜRKERDARBE GİRİŞİMİNE HAZIR OLMAK 4.04.2021 Tüm Yazıları
-
Yıldız RamazanoğluYeni metin ne söyleyecek? 25.03.2021 Tüm Yazıları
-
RAGIP DURAN'Bir tek kişinin otoritesi suçtur!' 22.03.2021 Tüm Yazıları
-
Sevilay YALMANMesele Gergerlioğlu meselesi değil! 19.03.2021 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKBACAKİZMİT KÖRFEZİ YAKIN, DENİZ BİZE ÇOK UZAK! 17.03.2021 Tüm Yazıları
-
Ural ATEŞERANADİL... 21.02.2021 Tüm Yazıları
-
Demir Küçükaydınİki Devrimci – Türeci ve Şahin 4.01.2021 Tüm Yazıları
-
Perihan MAĞDENHayaller: ETHOS, Gerçekler: BİR BAŞKADIR BENİM MEMLEKETİM 18.11.2020 Tüm Yazıları
-
Talat ULUSOY9 Eylül 1922, İzmir’in “KURTULUŞ” Günü’nde… 9.09.2020 Tüm Yazıları
-
Mahmut ÖVÜRAK Parti mi “İhvan’cı” siz mi operasyon çekiyorsunuz? 8.09.2020 Tüm Yazıları
-
Mustafa Yurtsever2010 YILI REFERANDUMU’NUN BİTMEYEN HİKAYESİ 29.08.2020 Tüm Yazıları
-
Hilâl KAPLANİstanbul Sözleşmesi yaşatır mı? 7.08.2020 Tüm Yazıları
-
Eşref ÇAKARKonca Yazışmaları... 5.08.2020 Tüm Yazıları
-
Zekeriya KurşunOsmanlı Kudüs’ü 4.06.2020 Tüm Yazıları
-
Ahmet ALTANÜmitliyim, çünkü… 26.05.2020 Tüm Yazıları
-
Kadri GÜRSELTürkiye’de darbe mi olacak gerçekten? 16.05.2020 Tüm Yazıları
-
Sinan ÇİFTYÜREKTürbülanstan mayın tarlasına dalış yapan AKP! 13.05.2020 Tüm Yazıları
-
Yaşar YAKIŞTürkiye’nin iktidar partisi yardımlaşmayı da tekeline almak istiyor 25.04.2020 Tüm Yazıları
-
Orhan PamukEski salgınlar ve bugün biz 24.04.2020 Tüm Yazıları
-
Bejan MATURÖlüm hangi boşluğu doldurur? 12.04.2020 Tüm Yazıları
-
Umut ÖZKIRIMLIKorona ve milliyetçilik 8.04.2020 Tüm Yazıları
-
Raffi Hermon Araks‘ARTSAX (Dağlık Karabağ) MESELESİ, NEDİR VE NE DEĞİLDİR? 1.04.2020 Tüm Yazıları
-
Serdar KAYAİslam, Bilim, Virüs, Kumaş 24.03.2020 Tüm Yazıları
-
Markar ESAYANKarantina günlerinde yalnızlık... 20.03.2020 Tüm Yazıları
-
Eyüphan KAYACorona Virüs bir musibettir 19.03.2020 Tüm Yazıları
-
Merve Şebnem OruçSürreel bir devrim: Gezi 23.02.2020 Tüm Yazıları
-
Metehan DemirMoskovanın samimiyet testi 23.02.2020 Tüm Yazıları
-
Tayfun AtayGoebbels korosu söylüyor: "Her şey mükemmel efendim!" 18.02.2020 Tüm Yazıları
-
Yalçın AKDOĞANBirilerini suçlama yarışı 8.02.2020 Tüm Yazıları
-
Hüseyin GÜLERCECHP, şimdi de İlker Başbuğu alet ediyor 8.02.2020 Tüm Yazıları
-
Ufuk COŞKUNCemevleri için Cumhurbaşkanı’na Çağrı! 20.01.2020 Tüm Yazıları
-
Yalçın ERGÜNDOĞANGökdelen hançeri tam İzmir’in kalbine saplanıyordu ki… 16.12.2019 Tüm Yazıları
-
Nihat Ali ÖzcanOrtadoğu’nun karmakarışık halleri 22.10.2019 Tüm Yazıları
-
İbrahim TenekeciDün ve bugün 11.09.2019 Tüm Yazıları
-
Haşmet BABAOĞLUİçerisini iyi anlamak için dışarıya bak! 9.09.2019 Tüm Yazıları
-
Esat KORKMAZYOLDAŞIM YAVUZ ÇANAK 29.08.2019 Tüm Yazıları
-
Ali KİREMİTCİDÜNYADA VE TÜRKİYE’DE SİYASET YENİDEN ŞEKİLLENİYOR 13.07.2019 Tüm Yazıları
-
Tayfun TURANAYILANA GAZOZ, BAYILANA LİMON. 11.07.2019 Tüm Yazıları
-
Mustafa DAĞCIÖTEKİLEŞTİRMENİN ÖTESİ= DÜŞMANLAŞTIRMAK 3.07.2019 Tüm Yazıları
-
Gürkan-Zengin23 Haziran seçimleri: Bir vak’ayi hayriyye 25.06.2019 Tüm Yazıları
-
Serdar ESEN"Herşey Çok Güzel Olacak" mı? 9.06.2019 Tüm Yazıları
-
Celal DENİZIRKÇILIĞIN TEDAVİSİ VAR MIDIR? 9.06.2019 Tüm Yazıları
-
Ahmet AY14 Mayıs güzellemelerinin anlamı 15.05.2019 Tüm Yazıları
-
Salih TunaZincir sesleri 23.04.2019 Tüm Yazıları
-
Beril DEDEOĞLUİflas eden tüccar, eski defterleri karıştırırmış 27.02.2019 Tüm Yazıları
-
İbrahim TığlıBu ne iki yüzlülük!... 26.02.2019 Tüm Yazıları
-
Nermin ALPAYİNSAN VE EKONOMİK DEĞERİ 8.02.2019 Tüm Yazıları
-
İlnur ÇEVİKSUUDİLER UNUTMAK İSTİYOR AMA OLMUYOR 8.02.2019 Tüm Yazıları
-
Ümit FıratBir mahalli seçim hatırası 15.01.2019 Tüm Yazıları
-
Murat AKSOYUnutmayalım yerel seçime gidiyoruz 11.01.2019 Tüm Yazıları
-
Ekin GÜNBİR… İKİ… İZMİR MARŞIYLA KOŞ! 4.01.2019 Tüm Yazıları
-
Ahmet SeverTürkiye bu kadar tehdit ve hakaret eden bir Cumhurbaşkanı görmedi 18.12.2018 Tüm Yazıları
-
İbrahim SEDİYANİKirletme 15.12.2018 Tüm Yazıları
-
Nadi ÖZTÜFEKÇİUlusal mı Ulusalcılık mı? 15.12.2018 Tüm Yazıları
-
M.Şükrü HANİOĞLUDünya “biz”i parçalamak için mi savaştı? 26.11.2018 Tüm Yazıları
-
Cemil ERTEMEkonominin geleceğini simgeler anlatır! 31.10.2018 Tüm Yazıları
-
Amberin ZAMANCemal Kaşıkçı ve Türkiye’nin itibarı 10.10.2018 Tüm Yazıları
-
Mete YararCastle International 28.09.2018 Tüm Yazıları
-
Mehmet CANFilistin ulusal sorunu-II 25.09.2018 Tüm Yazıları
-
Leyla İPEKCİAile içi eğitimin maneviyatı (1) 18.09.2018 Tüm Yazıları
-
Ümit KurtTarihçi Kieser: Modern Türkiye'nin eş kurucusu Talat Paşa 17.09.2018 Tüm Yazıları
-
Güngör UrasABD’DE BORÇ KRİZİ 10.08.2018 Tüm Yazıları
-
Serpil Çevikcan24 Haziran sonrasındaki şema 30.05.2018 Tüm Yazıları
-
Hüseyin ÇAKIRVaatlerinizi sözleşme olarak imzalayın… 27.05.2018 Tüm Yazıları
-
Kürşat BUMİNLGS Türkçe: Çocuklarla dalga mı geçiyorsunuz? 7.02.2018 Tüm Yazıları
-
Yusuf Ziya DÖGERTürkiye Seçimlerinin Kilidi Kürdler 6.02.2018 Tüm Yazıları
-
Aslı AydıntaşbaşYaklaşan facia 6.02.2018 Tüm Yazıları
-
Özgür MumcuTutuklu yargı 6.02.2018 Tüm Yazıları
-
Arife KÖSEHawaii’den sonra nükleer savaş tehdidini yeniden düşünmek 1.02.2018 Tüm Yazıları
-
Güldalı COŞKUNSeçim kritiği desem de…. 1.02.2018 Tüm Yazıları
-
Ergün Diler23 gizli toplantı. 8.01.2018 Tüm Yazıları
-
Ceren KENARMusul sonrası DEAŞ 14.07.2017 Tüm Yazıları
-
Okay GÖNENSİNSertleşme mi normalleşme mi? 11.07.2017 Tüm Yazıları
-
İhsan ELİAÇIKDini çoğulculuk gereği kadından imam olabilir 23.06.2017 Tüm Yazıları
-
Adil GÜRHay Allah yine çenemi tutamadım! 16.04.2017 Tüm Yazıları
-
Hüseyin SARIBAŞHAYIR, YETER ARTIK! 18.02.2017 Tüm Yazıları
-
İlhan ÇETİNFiliz 22 gündür hayata tutunmaya çalışıyor... 7.02.2017 Tüm Yazıları
-
Mustafa ARMAGANÇankaya’nın karakutusu Latife Hanım mı? 7.02.2017 Tüm Yazıları
-
Süleyman YAŞARVatandaşın dövizini devlete dört katı faizle satıyorlar 26.07.2016 Tüm Yazıları
-
A.Turan ALKAN40 $, hem de ‘döge döge’ 15.07.2016 Tüm Yazıları
-
İhsan YILMAZÜmmetin ortak dili: İngilizce 13.07.2016 Tüm Yazıları
-
Bülent KORUCUÖzel haber bayramı 11.07.2016 Tüm Yazıları
-
Gökhan ÖZGÜNBen HDP’ye oy veriyorum… 28.06.2016 Tüm Yazıları
-
Orhan MİROĞLUYazmaya kısa bir mola veriyorum 17.04.2016 Tüm Yazıları
-
Cemil KOÇAKVe Türkiye ‘hayır’ diyor! 16.04.2016 Tüm Yazıları
-
Sema İZOLCennette de hendek var mı anne? 15.02.2016 Tüm Yazıları
-
Lale KEMALMİT-Mossad kırılganlığı, Rusya ile IŞİD gerilimi 9.02.2016 Tüm Yazıları
-
Birgül HAKANAli Demirsoy 9.02.2016 Tüm Yazıları
-
Sanem ALTANAcılar usta, bizler çırağız.. 6.02.2016 Tüm Yazıları
-
Hadi ULUENGİNOtoriterlik yükselirken 4.02.2016 Tüm Yazıları
-
Demiray ORAL‘Serbest kötülük ortamı’nı icat ettik / Hep birlikte - Tev bi hev re* 2.02.2016 Tüm Yazıları
-
Mehmet BARANSUYasadışı dinleme suç değilmiş! 1.02.2016 Tüm Yazıları
-
Enver SEZGİNEkrem Sezgin 1.02.2016 Tüm Yazıları
-
Gülay GÖKTÜRKAYM’den AİHM’e cevap 12.01.2016 Tüm Yazıları
-
Yasemin YILDIRIMSayın Kılıçdaroğlu elinizi yükseltin ve “Demirtaş 15 Temmuz gecesi neredeydi?” diye sorun 5.01.2016 Tüm Yazıları
-
Ayhan BİLGENYalanın gücü tükenir, onur kavgası tükenmez 30.12.2015 Tüm Yazıları
-
Zeliha AKPINARNefretiniz elektriğe dönüştürülebilseydi bütün dünyayı aydınlatırdı 29.12.2015 Tüm Yazıları
-
Umur COŞKUNSöz Geçmez, Top Mermisi İşlemez 28.12.2015 Tüm Yazıları
-
Abdülkadir Küçükbayrak“Analar ağlamasın”dan “Analarını ağlatacağız”a nasıl gelindi! 28.12.2015 Tüm Yazıları
-
Ekrem DUMANLIGeç kaldın ey Müslüman 17.11.2015 Tüm Yazıları
-
Semra POLATFransa'nın mülteci ayarlı bombaları 14.11.2015 Tüm Yazıları
-
Ferdan ERGUTHDP içi bir PKK eleştirisi mümkün müdür? 12.11.2015 Tüm Yazıları
-
Nejat ERDİMIŞİD,KÜRTLER VE KAPIMIZDAKİ TEHLİKE! 22.07.2015 Tüm Yazıları
-
Mazlum ÇETİNKAYAEşitlik yoksa kardeşlik de yok! 26.06.2015 Tüm Yazıları
-
Hakan DEMİRCANKoalisyon hava durumu 3 21.06.2015 Tüm Yazıları
-
Tuncay TOPCamide propaganda ve ucuz taşra siyasetçiliği 27.05.2015 Tüm Yazıları
-
Mithat SANCARİnkarın bedeli 30.04.2015 Tüm Yazıları
-
Bülent KARATAŞBirol Başören 28.03.2015 Tüm Yazıları
-
Hasan ÖZTÜRKİLMİK İLMİK 26.02.2015 Tüm Yazıları
-
Kelemet Çiğdem TÜRKMUNZUR’UN ŞİFASI 6.02.2015 Tüm Yazıları
-
Gürbüz Çimen2 Dil 1 Bavul 2.02.2015 Tüm Yazıları
-
Kerem ALTANHayaller duşakabin 20.01.2015 Tüm Yazıları
-
Mehmet YILDIZEnseyi karartmamalı ama nasıl? 8.01.2015 Tüm Yazıları
-
Eylem YILMAZDemokratı az olan toplumlar az demokrasi ile yönetilirler! 3.01.2015 Tüm Yazıları
-
Muhteşem ÖZDAMARHDP'yi BEKLEYEN TEHLIKE 29.12.2014 Tüm Yazıları
-
Mehmet DOĞANHADİ KALK 7.08.2014 Tüm Yazıları
-
Haydar TOPAYSevgili Yoldaşımız, ağabeyimiz Burhanettin Çetinkaya... 13.07.2014 Tüm Yazıları
-
Erdal TALUPolitikada Yeni Paradigmanın Doğuşu 7.06.2014 Tüm Yazıları
-
Mehmet KIRARSLANHalklar nasıl karar verir? 20.04.2014 Tüm Yazıları
-
Yasemin ÇONGARKiev’den notlar: Avrupalılaşmak ile güdülmek arasında… 4.02.2014 Tüm Yazıları
-
Zülfikar ÖZDOĞANTarih, Tarih Olalı... 2.01.2014 Tüm Yazıları
-
Neşe DüzelHata ve devlet gazetecileri 11.12.2013 Tüm Yazıları
-
Selçuk UZUN1915/16´da Erzurum Vilayeti Valisi Tahsin Uzer (1) 25.07.2013 Tüm Yazıları
-
Dr.Sivilay GENÇSibirya ablası 2.05.2013 Tüm Yazıları
-
Nihat TAŞTANBU GÜNÜN MÜŞRİKLERİ MEKKE MÜŞRİKLERİNİ ARATMIYOR 16.03.2013 Tüm Yazıları
-
Nabi YAĞCI-Taraf YazılarıBelirsizlikler zamanı ve ütopya zamanı 21.10.2012 Tüm Yazıları
-
Orhan MİROĞLU-Taraf yazılarıESAT’IN YENİ HAMLESİ.. 8.10.2012 Tüm Yazıları
-
Ayşe HÜR-Taraf yazıları1922’de Güzelim İzmir’e Kimler Kıydı? 9.09.2012 Tüm Yazıları
-
Cevdet AŞKINŞiddetli çatışma dönemi başladı 22.05.2012 Tüm Yazıları
-
nevzat cingirtTüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
29.05.2018
21.02.2018
13.10.2017
24.09.2017
27.03.2017
27.02.2017
16.02.2017
31.01.2017
28.01.2017
22.01.2017