Zeki ALPTEKİN
Yenilenebilir'in fendi petrolü, gazı, kömürü ve nükleeri yendi! Regeneratif ve klasik enerji kaynaklarının kıyaslamalı ekonomi politiği
Enerji alanında tüm dünyada yakın bir zamandan beri gözlemlenen trend, şimdi tüm açıklığı ile gözler önüne seriliyor: Yenilenebilir Kaynaklar'ından (Rüzgar, Su, Güneş ve biyokütle) enerji edinim maliyetleri fosil (kömür, gaz) ve nükleer kaynaklardan enerji üretim maliyetlerinden oldukça düşük hale geldi. Bu tespit, bugün ya da yakın gelecekte yeni regeneratif ve fosil ve de nükleer enerji santrallerinin kurulması durumunda ortaya çıkan toplam maliyetlerin karşılaştırılmasına dayanıyor. Almanya'da faaliyet gösteren Öko-Institut e.V.adlı kuruluş adına Dr. Felix Chr. Matthes'in dünyada ve onun çeşitli bölgelerine ilişkin yaptığı ayrımlı bilimsel analizlerin[1] ortaya çıkardığı bu gerçekliği, dünyadaki enerji konusundaki aktüel trendleri anlamak ve bundan ülkemiz açısından sonuç çıkarmak açısından anlamlı ve önemli. İncelememize önce yukarıda adını verdiğimiz bilim adamının ilgili analizini özetleyerek , araya kendi yorumlarımızı da katarak başlıyoruz.
Öncelikle şunu söylemek gerekir ki,regeneratif ve klasik kaynaklardan enerji üretim maliyetlerinin karşılaştırmalı hesaplarının yapılması oldukça spesifik zorlukları içeriyor:
1. Bunlar, çeşitli bölgelerde güneş ve rüzgar potensiyellerinin farklılık göstermesinden ileri geldiği gibi, karşılaştırmaya söz konusu olan bölgelerin farklı topografik, meteorolojik özelliklerinden dolayı bir dizi yatırımlarda değişik finansman ve altyapı şartlarına da neden olabilir. Örneğin; güneş ışıması az olan Kuzey Avrupa bölgesinin, güneşi bol, ama enerji açısından alt yapısı az gelişmiş bölgelerle kıyaslanmasının, bunların ortak bir paydada buluşturmanın zorluğunda olduğu gibi.
2. Ele alınan tüm enerji kaynaklarının farklı üretim şartlarına, farklı fiyatları beraberinde getiren hammaddelere dayanması, bunları birbiri ile mukayesedeki ikinci zorluğu oluşturuyor. Termik ya da nükleer santrallerin yıl boyunca değişik çalışma kapasiteleri ve hammaddesine göre değişik fiat ve karbon salınımı maliyetleri ile çalışmaları, kimi yerlerde nükleer ağırlıklı (Fransa) üretim yapılırken, kimi bölgelerde gaz termik santrallerinin (örneğin Rusya) göreceli ağırlık taşıması buna örnek olarak verilebilir.
3. Son olarak; Yenilenebilir Enerjiler alanında son yıllarda birçok projenin gerçekleştirilmesi nedeniyle maliyetler konusunda aktüel veriler elde edilirken, fosil ve nükleer kaynaklı projelerin göreceli az miktarda yaşama geçirilmiş olması, karşılaştırmalı analiz için bunlara ilişkin aktüel donelerin, sayıların yalnızca sınırlı miktarlarda elde olmasını beraberinde getiriyor.
Buradan çıkan sonuç; Yenilenebilir Enerjilerin bu konuda öne çıkan ülke ya da bölgeler itibarı ile ayrımlı ele alınması, klasik fosil ve nükleer enerji kaynaklarının da karşılaştırmalarda yukarıda tanımladığımız zorlukları gözeterek incelenmesi şeklinde oluyor.
Dr. Matthes, bu nedenlerle -uluslararası trendleri de ihmal etmeden- önce Almanya'yı ele alıyor. Burada -Almanya gibi- yenilenebilir enerjilerde yüksek enerji depolama yeteneğinde olma, talep esnekliği ve kuvvetli bir şebeke alt yapısı olması gerçeklerinin, bu konuda tüm elementlerin toplam maliyetlerini ifade eden sistem maliyetlerinin, aktüel konvensiyonel enerji sistemleri ile mukayesesinde nasıl ele alınacağını, sınıflandırılacağını göz önünde bulunduruyor.
Rüzgar ve güneş enerjisinde üretim maliyetleri
Rüzgar enerjisinin karada ve denizde (On- veOffshore) üretim maliyetleri son yıllarda kuvvetli bir düşüş yaşadı, özellikle de PV (Photovoltaik) paneller ile güneş enerjisi üretme ve denizdeki RES'ler (Rüzgar Enerji Santralleri)! Karadaki RES'lerin göreceli daha az üretim maliyet düşüşü yaşaması, onların bu süreci kısmen başlangıçdaki öğrenme „çocukluk döneminde“, yani 90'lı yıllarda yaşamış olmasından ileri geliyor. Özetle rakamlar şöyle:
Bölgeler, ülkeler itibari ile Yenilenebilir ve Konvansiyonel Enerji Üretim Maliyetleri-Kilowatt başına Eurocent olarak- |
||||||
Enerji Kaynağı/ Bölge-Ülke
|
Onshore RES |
Offshore RES |
PV-Güneş |
Doğal Gaz |
Kömür |
Nükleer |
Almanya / K. Avrupa |
> 6,00 |
> 6,00 |
> 7,00 |
10,00 |
7,00-8,00 |
10,00-14,00 |
G. Avrupa/ Avrupa |
>5,00 |
|
> 4,00 |
10,00 |
7,00-8,00 |
10,00-14,00 |
ABD |
|
|
|
6,00 |
7,50 |
9,00-12,50 |
Çin |
|
|
|
8,50 |
|
|
Japonya / Güney Kore |
|
|
|
12,00 |
7,50-10,00 |
|
Gelişmekte olan Ülkeler |
3,00-6,00 |
3,00-6,00 |
3,00-6,00 |
|
7,50 |
|
Kaynak: Kosten neuer Stromerzeugungsanlagen, 01.08.2017, Öko-Instut e.V., Freiburg: |
Yukarıdaki tabloya, özellikle rüzgar güllerinde ve güneş panellerindeki fiat düşüşü sürecinin sona ermediğini, bu sektörlerdeki fiatların gelecek yıllarda kuvvetli bir şekilde düşmeye devam edeceğini ekleyelim. Buradaki sistematik kıyaslamalarda karbon salınımına ilişkin olarak ton başına 30,- US-Dolar hesaplandığını belirtelim. Karbon salınımı giderlerinin dikkate alınmadığı durumlarda enerji üretim maliyetlerinin gaz termik santrallerinde kilowatt başına 1,00 Eurocent, kömür termik santrallerinde ise 2,00 Eurocent azalacağını belirtelim. Tabloya ilişkin son olarak; Nükleer Güç Santrallerindeki (NGS) birim fiatlarının, olası kazaların tahmin edilmesi oldukça zor olan (sigorta) maliyetlerini içermediğini de ilave edelim.
Yenilenebilir ve Fosil Enerji Sistemlerin üretim maliyetlerinin total karşılaştırılması
Tamamiyle Yenilenebilir Enerji Kaynaklarından beslenen sistemler, daha kapsamlı boyutlarda enerji depolama, dağıtım ağları ve talep esnekliğini zorunlu kılarken, dayandıkları tedarik bazı tamamiyle konvansiyonel enerji üretimi yönelimlidir. Bu açıdan, en azından uzun vadeli perspektifler için böylesi farklı enerji sistemlerinin analizi elzemdir. Freiburg'daki Öko-Institutadlı kuruluşun buna ilişkin yaptığı analizlerde ulaştıkları sonuçlar; - yeni kurulmuş, son teknolojileri ihtiva eden fosil enerji üretim sistemleri ile ulusal ve uluslararası arenalarda planlanan klimayı koruma hedeflerine ulaşmanın mümkün olamayacağı, bu nedenle sistemin yenilenebilir enerjilere dönüştürülmesinin zorunluluğu,
- söz konusu fosil sistemlerin ilgili yakıt fiatlarının (kömür, petrol) yalnızca uzun vadede 2016'daki gibi extrem düşük seviyelerde kalması ve yeni karbon salınımı fiyatlandırması olmaması koşullarında düşük sistem maliyetlerini sağlayabilecekleri,
- karbon salınım fiatlarının yeniden belirlenmesi (yani yükseltilmesi) ve fosil yakıt fiatlarının son tahminlere paralel olarak hareket etmesi (yani biraz yükselmesi) durumunda, enerji sistemlerinin tamamiyle Yenilenebilir Enerjilere dönüştürülmesinin kesinlikle daha avantajlı olduğu şeklinde ortaya çıkıyor. Bu, fosil enerji kaynaklarının tükenilebilirliği gerçekliği temelinde daha da somutlaşıyor.
Ara çıkarım
- Almanya ve Kuzey Avrupa'daki yeni RES'ler (Onshoreve Offshore) ve Solar Sistemler 5,00-7,00 Eurocent/kW ile her halûkarda fosil termik santrallere göre (7,00-10,00 Eurocent) daha az toplam üretim maliyetlerine, karbon salınım fiatların yeniden belirlenmesi durumunda ise daha da az maliyetlere haiz.
- Rüzgarın daha fazla estiği, güneşin daha fazla ışıldadığı bölgeler bu planda 4,00 kW/Eurocent ile çok daha avantajlı bir durumda.
- Bu fiat, aynı koşullarda daha uygun pazar şartlarının olduğu yerlerde 3,00 kW/Eurocent'e kadar düşebilme şansına sahip. Bu maliyet fiatı, gaz yada kömür termik santrallerinde oluşan 5,00-5,50 Eurocent (Karbon salınım fiyatlarının sabit kalması koşullarında) ve 6,00-7,50 Eurocent (Karbon salınım fiatlarının yükselmesi durumunda) rakamlarına göre oldukça rekabetçi bir yapıda. Sadece Amerika'daki doğal gaz fiatlarının kaya gazı potansiyellerinin kullanılması (Freaking) nedeniyle daha düşük olması, bunların fiatlarının totalde biribirine yaklaşması veya eşitlenmesi sonucunu beraberinde getiriyor.
- Uzak Doğu ülkelerinden kıyaslamayı mümkün kılacak aktüel verilerin olmaması nedeniyle somut bir tespit yapmak mümkün değil. Ancak fosil enerji üretim birimlerinin giderek yükselen üretim maliyet eğilimine sahip oldukları gerçeği temelinde rüzgar ve solar enerji santrallerinin fiat avantajına -en „kötü“ ihtimalle aynı fiatlara- sahip oldukları varsayılabilir.
- Yeni solar ve rüzgar enerji santralleri az gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerde -eldeki veriler yeterli olmasa da- kW başına 3,00-6,00 Eurocent ile kömür ve doğal gaz santrallerine göre daha az, ya da en fazla aynı fiatlara sahip oldukları varsayılabilir. Hindistan'a ilişkin yapılan somut hesaplar, trendin açıkça yenilenebilir enerjiler lehinde geliştiğini gösteriyor. (Bu vesile ile ülkemizi de bu kategoride görmenin mümkün olduğunu belirtelim.) - Yeni solar ve rüzgar enerji santralleri kW başına 3,00-7,00 Eurocent ile hemen hemen dünyadaki tüm bölgelerindeki NGS'lere göre (8,00-14,00 kW/Eurocent) çok avantajlı durumda.
Tesis temelinde yeni solar ve rüzgar enerji üretim birimleri sistem (üretim) maliyetleri açısından (klasik) yeni nükleer ve fosil enerji üretim birimlerine göre toplamda açıkça daha avantajlı bir konumda. Bu gerçek özellikle Almanya , Avrupa ve ABD için, yapısal olarak birçok dünya bölgesi için geçerli sayılmalıdır. Rüzgar ve güneş enerji sektörlerinde gelecekte de beklenen fiat düşüşlerinin ve fosil enerji sektörlerinde -karbon salınım fiatlarının artması nedeniyle- beklenen fiat artışları gerçekliği temelinde maliyet fiatlarının gelecekte daha da rüzgar ve solar enerjiler lehinde gelişeceğine işaret ediyor. Bu trendin, yetersiz verilerin olduğu bölgeler (Uzak Doğu) için de geçerli olacağı tespit ediliyor.
Tamamen yenilenebilir enerjilere dayanan yeni bir enerji sistemi (dağıtım şebekesi, enerji depolama sistemleri, talep esnekliği) daha başka maliyetlerini beraberinde getirse bile, bugün elde olan veriler, doneler temelinde yapilan analizler, gelecekte fosil hammaddelerdeki moderat fiyat artışları olacağı varsayıldığında, regenartif sistemlerin klasik enerji sistemlerine göre son tahlilde oldukça avantajlı olacağını gösteriyor.
Öko-Institut'un yaptığı analizler özetle böyle.
Bu bağlamda Türkiye nerede bulunuyor?
Yukarıda verdiğimiz tabloda üretim maliyetleri açısından Türkiye'nin yeri aşağı-yukarı Gelişmekte olan Ülkeler sınıfında. Ancak bu, madalyonun bir yüzünü oluşturuyor. Tablonun tamamlanması açısından madalyonun ikinci yüzüne, yani Türkiye'nin yenilenebilir enerji kaynakları potansiyellerine bakmak gerekiyor. Geçmiş çalışmalarımızda bu konuda bir araştırma yapmış ve ilgili verileri hesaplayıp biraraya getirerek aşağıdaki bilgileri ve doneleri ortaya koymuştuk. Oradan alıntılıyoruz:[2]
„.. Türkiye’nin 2010’da tükettiği 211.208 Gwh’lik*) enerjinin yaklaşık %45’i öz kaynaklardan sağlanmış olup gerisi ithal kaynaklardan elde edilmiş. Oysa yakın geçmişdeki değerlendirmelere göre ülkemizde;
Kömür Potansiyeli |
126.500 GWh |
Hidrolik Potansiyel |
140.000 GWh |
Jeotermal Potansiyel |
4.000 GWh |
Rüzgar Enerjisi Potansiyeli |
75.000 GWh |
toplam |
345.500 GWh |
yerli kaynaklara dayanan yıllık potansiyel tespit edilmiş. Afşin-Elbistan Bsantralinin kömür sahasının yeniden üretime başlaması ile yaklaşık 230.000 GWh’lik bir ek elektrik üretim kaynağının daha oluşabileceği; bununla birlikte Türkiye’nin (yıllık) toplam 575.000 GWh elektrik potansiyelinin var olduğu ortaya konmuş; bunun ise, her yıl %5’lik elektrik talebi artışı bazında 2030 yılı için hesaplanan 555.000 GWh’lik elektrik talebini rahatça karşılayabileceği hesaplanmıştı.[3]
Biz bu tahminlerin daha „akıllı ve ince“ hesaplamalar ile daha da somutlaştırılabileceği kanısındayız..
.. Her enerji kaynağından teknik-ekonomik olarak elde edilebilen, üretilebilen enerji oranına „Kapasite Faktörü“ denir. Bu oran NGS(Nükleer Güç Santralleri) gibi „baz“ yani „kesintisiz enerji üretme“ yeteneğinde olan kaynaklarda %100 iken, her zaman rüzgar esmediği için RES’lerde (Rüzgar Enerji Santralleri) daha azdır. Yenilenebilir enerji kaynaklarının „kapasite faktörü“ne ilişkin sayıları, özellikle Enerji Piyasası Düzenleme Kurulu’nun (EPDK) 2013 yılındaki tespitlerine dayandırıyoruz; ilgili primer literatürde bulduğumuz bunu tamamlayıcı bilgileri ve potansiyellere ilişkin verileri biraraya getirdiğimizde, Türkiye’nin Ekonomik Üretilebilir Enerji Miktarlarıolarak adlandırabileceğimiz aşağıdaki tablo oluşuyor:
Enerji Kaynağı |
Potansiyel (GWh/Yıl) |
Kapasite Faktörü (%) |
(Ekonomik) Üretilebilir Miktar (GWh/Yıl) |
Güneş |
380.000 |
%22,8 |
86.640 |
Rüzgar |
148.000 |
%40 |
59.200 |
Jeotermal |
295.000 |
%92 |
271.400 |
Biyokütle |
107.065 |
%80 |
85.652 |
Biyogaz |
45.000 |
%40 |
18.000 |
Hidrolik |
216.000 |
%64,8 |
140.000 |
Toplam |
|
|
650.892 |
Kaynak:http://enerjienstitusu.com/2013/11/28/yenilenebilir-enerji-ruzgar-gunes-kapasite-faktoru/; Ş. DEMİR, “Güneş Enerjisi Başvuru Süreçleri ve Gelecek Stratejileri”, UFTP Çalıştayı, Antalya, Ekim 2011; Dünya Enerji Konseyi, Enerji Raporu 2011 Ankara, S. 89, 158 , 193-194.
Çiğdem Karadağ, Işıl Işık Gülsaç, Atilla Ersöz, Mustafa Çalışkan „Çevre Dostu ve Temiz: Yenilenebilir Enerji Kaynakları“, S. 26, Bilim ve teknik, Tübitak, Sayı: 498, Mayıs 2009
Not: Biyokütledeki veriler, buradaki enerji ölçüm birimi 1 PJ (Petra Joule) = 278 GWh’e eşdeğer olarak hesaplanmıştır. (Z.A)
Somut belirlemeler yapmadan önce, literatürde Hidrolik enerjiye ilişkin 120 bin, 140 bin ve 170 bin GWh gibi üç değişik üretilebilir miktardan söz edildiğini ifade edelim.
Biraz önce Türkiye’nin 2030 yılı itibarı ile enerji (elektrik) ihtiyacının yaklaşık 555.000 GWh/Yıl olarak tahmin edildiğini dile getirmiştik. Buna önemli oranda kömürden elde edilen enerji de dahildi. Yukarıda oluşan tabloya göre; Türkiye şu an sahip olduğu yenilenebilir enerji kaynak potansiyellerinin ekonomik „yapılabilir, üretilebilir“ hacimi, toplam 650.892 GWh/Yıl ile bu miktarın oldukça üstünde. Diğer bir deyişle; ülkemiz -yapılabilirliği şu an mümkün olsa- kömür, petrol ve gaz gibi klasik-fosil enerji kaynaklarını, nükleer enerji kaynağını dıştalayarak, sadece çevre dostu, yenilenebilir kaynaklara dayanarak enerji ihtiyacını rahatça karşılayabilir, ihtiyaç fazlasını ihraç bile edebilir yada hidrolik enerjiyi daha az kullanarak doğal süreçlere daha az müdahele edebilir.. .. buradaki verilere, Türkiye’nin sahip olduğu ve hiç de küçümsenmeyecek orandaki „Dalga Enerjisi“ potansiyelini, bu sektörün dünyada da yeni olması, ekonomik-ekolojik açıdan bir dizi belirsizlikleri içermesi nedeniyle katmadık. Kıyılarında –Türkiye gibi- nispeten kuvvetli rüzgar esen ülkelerin elektrik ihtiyacının en az %5’ini „dalga enerjisi“nden sağlayabilecekleri belirtiliyor; ülkemiz kıyılarının beşte birinden yararlanılarak sağlanabilecek dalga enerjisinin teknik potansiyeli, yani yapısal ekolojik sınırlamalar ve teknik imkanlar neticesinde kullanılabilmesi mümkün olan potansiyeli, yaklaşık 18.500 GWh/yıl olarak tahmin ediliyor.[4]
Keza Çanakkale ve İstanbul boğazındaki yine küçümsenmeyecek „denizaltı akıntıları“ potansiyellerini de hesaplarımıza katmadık. Bu konuda araştırma yapmış olan Siemens-Türkiye grubunun verdiği bilgiler, İstanbul Boğazı’nda akan nehirin gücünü, yaklaşık 4 milyar €’luk yatırım neticesinde oluşacak bir denizaltı santrali ile 5.000 MW’lik bir elektrik gücüne dönüştürebileceği yönünde. Bu gücün ne anlama geldiğini konusunda Siemens Türkiye Genel Müdürü, „Türkiye’de kurulu gücün daha birkaç yıl öncesine kadar 40 bin MW civarında“ olduğunu, „İstanbul Boğazı’nın Türkiye’nin kurulu gücünün %12,5’ini tek başına üretebilecek bir potansiyeli barındırdığını“ belirtiyor. „Bu güç ve potasiyelle 4.800 MW gücünde Akkuyu Nükleer Güç Santrali’nin rahatlıkla ikame edilebileceğini “ tespit ediyor.“[5]
Yukarıda ortaya koyduğumuz ve doğru olduğuna inandığımız hesaplamaları bu haliyle ilk defa biz yaptık. Bu konuda „bilimsel mütevaziliğin“ fazla bir getirisi olduğu kanısında değiliz. Söz konusu tablonun, incelememizin ilk tablosu ile yanyana getirilmesi durumunda, yani karşılaştırmalı maliyetlerin, Türkiye'nin yenilenebilir enerjiler potansiyelleri ışığında ele aldığımızda ortaya tek sonuç çıkıyor: Türkiye'de enerji sorunun ekolojik ve ekonomik çözümünde tek ve mutlak alternatif Yenilebilir Enerji Kaynaklarıdır! Peki öyleyse -yenilenebilir enerji kaynakları konusunda bir dizi insiyatifler geliştirilmesine rağmen- „klasik-fosil ve nükleer enerji kaynaklarında bu israr neden? RES'lerde maliyet kW başına 4,00 Eurocent'lere kadar düşerken, Akkuyu'da tasarlanan NGS'de -yapımı karşılığında- Rusya'ya verilen kW başına 12,35 Dollarcent elektrik alım garantisinin ekonomik bir mantığı var mı? Neden bu yolla adeta „devlet eliyle enflasyon“ örgütleniyor? Soruların cevabı basit: Dünya ölçüsünde eski enerji sistemlerinden yeni enerji sistemlerine geçiş süreci yaşıyoruz. Batılı (gelişmiş) merkez ülkelerde trend, 21. yüzyılın ortalarından itibaren tamamen (100%) Yenilenebilir Kaynaklardan beslenen enerji sistemlerine geçme şeklinde. Gelişmekte olan ülkelerde ise bu trend, biraz klasik enerji kaynaklarının muhafaza edilmesi ya da kimilerinin daha da geliştirilmesi şeklinde. Henüz daha! Buradaki enerji yapıları, bu ülkelerin „enerji açlığı“ nedeniyle daha statükocu ve 20. yüzyıl ortalarında Batı'daki yapılarını ( kısmen „mafyatik“, her açıdan adeta „donmuş-kemikleşmiş“ enerji bürokrasisi ) ve antika enerji ideolojilerini (ne kadar fazla enerji tüketirsen o kadar modern toplum olursun!) andırıyor. Ama süreç, daha doğrusu kapitalizm -söz konusu rakamlar olunca- herkesten daha realist, rasyonalisttir. Madalyonun diğer yüzünde ise konuya muhatap sürecin diğer aktörleri var. Ekolojik bilinçli, geleceğin modern bilgi toplumunun öncülleri! Enseyi karartmayalım.
[1] https://www.oeko.de/fileadmin/oekodoc/Stromerzeugungskosten_2017.pdf
[2] https://yenilesme.wordpress.com/2015/08/25/turkiyede-enerji-sorununun-neresindeyiz-degerlendirmeler-sonuclar/
*) Gigawatt. 1 Gigawatt = 1.000 Megawatt (MW) = 1.000 000 Kilowatt (kW)
[3] Dünya Enerji Konseyi, Enerji Raporu 2011 Ankara, S.158
[4] Sibel Demirtaş, Avrupa Birliği ve Türkiye’de Yenilenebilir Enerji Kaynakları ve bunlardan Biyokütlenin Önemi, S. 31, 32 ve 33: http://web.ogm.gov.tr/birimler/merkez/egitim/disiliskiler/Dokumanlar/AB-odev/sibeldemirtas.pdf
[5] Siemens: İstanbul Boğazı 5 bin MW elektrik üretebilir: http://haber.gazetevatan.com/siemens-istanbul-bogazi-5-bin-mw-elektrik-uretebilir/354436/4/yazarlar
Yazarlar
-
Ali BAYRAMOĞLUSiyaset CHP’siz, CHP siyasetsiz olmaz 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİHakan Fidan'ın diploması 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURMehmet Ali Sebük’ü neden kimse hatırlamıyor? 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasHükümet yalanladı konu kapandı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENSüreç Olmasaydı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluGeri dönülmez çözümde son düzlük... 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUAnayasa engeli olduğu halde yeniden seçilmek isteyen başkan ne yapar? 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÇeteler çağı ve muhteşem çöküş… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolTefessüh… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanAK Parti kendini nasıl bu hallere düşürdü… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçKürt sorunu, komisyon ve Marx… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraÇağdaş Türkiye 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazAYM kararı yargıyı bağlayacak mı? 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluKalorifer kazanından rektör danışmanlığına ve öğretim görevliliğine uzanan yol: Sahte diplomaya ne g 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarŞeffaf, açık ve çoğulcu 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTUtanmazlığın ve Çürümüşlüğün Belgesi: Sahte Diploma Skandalı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: “İmralı’da Bir Mahkûm” 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet Berkanİktidar ülkeyi yönetebiliyor mu ki? Tek kişi ne kadar yönetebilirse o kadar işte… 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİsa’nın takipçilerine sığınan Muhammed’in takipçileri 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞAdemimerkeziyet: Dikey güçler ayrılığı ya da paylaşımı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEKaş yaparken göz çıkarmak 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUDemokratlar, ümmetçiler, ırkçılar 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit Akçay2025’in kalanı nasıl geçecek? 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERİki öncü şirkete nasıl sızıldı: Denetimsizliğin çürüttüğü devlet 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilBüyük Aldatmaca: Popülizmin (Halkçılığın) Yolsuzluk Ve Eşitsizlik Konusundaki Yalanları 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞMeslek liseleri tartışmaları (1) 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜR‘Dijital devlet’ işgali: Girilmedik kurum yok! 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezEkonomiyi düzeltmekle iş bitmez 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNESiyasî kimlikler panayırı kapandı 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTerörsüz Türkiye hedefi: Hukukun ve siyasetin rolü 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNKalemşörler ve Çubuk Ustaları da Silah Bıraksın! 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞKUVVETLER AYRILIĞI YOK İSE… 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYABarış ve Demokratik Toplum Çağrısı; Hasta Tutsaklar 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNMisak-ı Suriye! 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanBatı artık Kiev’de Zalujni’yi görmek istiyor gibi 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRGüvensizliğin gölgesinde siyaset: Geçen yıla kıyasla korku düzeyimiz yükseldi, peki neden? 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciÇürüme! 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKBatı, Türkiye, ulus-devlet: Vazgeçmenin fırsatları ve riskleri 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANErdoğan’ın korktuğu başına geldi 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPartiler ve toplum nereye gidiyor? 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRKomisyon hayırlara vesile olsun inşallah… 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYAzerbaycan ile Rusya arasında savaş çıkar mı? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunSuyun akışı ya da meramı barış olmak 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERSüreç ya da Çözüm Komisyonu 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİHıristiyanlıktaki “kurtuluş” fikrinin İslamda yeri olabilir mi? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUKötülük durur durur, seni de vurur! 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRKÜRT ULUSAL BİRLİK KONFERANSI 28.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünSuriye’de istikrarı sağlamak mümkün mü? 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENBeyaz Toroslu savcı olayına iktidar nasıl bakıyor? 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKİktidarın soğuk matematiği 23.07.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANTartışmayı kazanmaktan önce becermek gerek 21.07.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYABeşiktaş düzene karşı çıktı: Sessiz devrimin adı olacak 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerULUSAL KİMLİK DAVASI 18.07.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTaşıyıcı koalisyonlar ve ormanın içindeki CHP 17.07.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMAcaba Kürt sorununun önündeki engel “Atatürk miti” mi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENKürt ulusunun kavgasında bir sosyalist lider 13.07.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞDemirtaş’a Kobane mahkumiyeti: Gerekçedeki “10 kusurlu hareket” 28.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğlu‘Türkiye Müslümanları’ kimler oluyor? 11.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANRahip Brunson ve öğrenci Rümeysa 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYKopukluk ve “Anadolu Kırılması” 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARŞizofrenik yurttaşlık 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan CEMALTerörsüz Türkiye! İyi güzel, peki ya demokratik Türkiye?.. 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNBoykot ve sokaklar neden bu kadar korkutuyor? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selva Demiralpİmamoğlu krizi ve ekonomik yansımaları 20.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKürt ‘açılımı’nın nedeni Suriye değil, Türkiye! 15.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezCumhur İttifakı'nın ‘muhalefeti dönüştürme görevi…’ 28.02.2025 Tüm Yazıları
-
Doğan AKINAhmet Sever: Eşsiz, kırgın, yalnız… 26.02.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNCHP’ye açılan soruşturmaların ortak hedefi Ekrem İmamoğlu 12.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKEN“Mesele”yi hayatın içinden çözmek 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMDEVLET VE KÜRTLER SORUN DEĞİL KONU! 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselEkonomik büyümede iyimser olunabilir mi? 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Münir AKTOLGABATI’DAN FARKLI BİR ÖRNEK OLARAK TÜRKİYE’DE VE ARAP ÜLKELERİNDE DEVRİMCİ DÖNÜŞÜM DİYALEKTİĞİ... 16.12.2024 Tüm Yazıları
-
Necati KURBÜYÜK TÖS BOYKOTU 15.12.2024 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakDevrim 10.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cenk DoğanÜRETİCİLERE İLK OLARAK KOOPERATİF LAZIM 4.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cevat KORKMAZFiller ve Çimen... 22.11.2024 Tüm Yazıları
-
Tuncer KÖSEOĞLUTamirhanelere giden toplar… 4.11.2024 Tüm Yazıları
-
Ayşe HÜRDevletin Muhteşem Örgütlenmesi: 6-7 Eylül 1955 Pogromu 9.09.2024 Tüm Yazıları
-
Ferhat KENTEL“Maarif” marifetiyle yeni “makbul vatandaş” kurma çabaları 26.07.2024 Tüm Yazıları
-
Banu Güven“Bozkurt” Almanya’da sahaya indi 4.07.2024 Tüm Yazıları
-
İBRAHİM Ö. KABOĞLUDevlet ve yürütme kaç başlı? 27.06.2024 Tüm Yazıları
-
Gürbüz ÖZALTINLICHP’nin normalleşme politikası Erdoğan’a mı yarar? 21.06.2024 Tüm Yazıları
-
Oya BAYDARBir yazamama yazısı 14.06.2024 Tüm Yazıları
-
Bayram ZİLANAK Parti’de değişim gecikiyor mu? 4.06.2024 Tüm Yazıları
-
Soli ÖzelBetül Tanbay'ın gözünden "Gezi"nin tarihi 30.05.2024 Tüm Yazıları
-
Reha RUHAVİOĞLUTürkiye’de Kürtçenin Durumu: Gidişat, İmkânlar ve Fırsatlar 18.05.2024 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRANNeden Yeterli Halk Desteği Alamıyoruz! 8.04.2024 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞ31 Mart'ın merkez üssü: Pazarcık ve Elbistan 8.04.2024 Tüm Yazıları
-
Atilla AytemurBingöl Erdumlu Kitabı: Film gibi hayat* 24.01.2024 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİ“Gazze’deki Uzun Savaş” 10.01.2024 Tüm Yazıları
-
Şahin ALPAY"Ergun Abi"ye veda 10.11.2023 Tüm Yazıları
-
Ahmet ALTANYüzyıllık cumhuriyet başarılı mı başarısız mı? 29.10.2023 Tüm Yazıları
-
Levent GültekinDin, insanları kardeş yapar mı? 26.09.2023 Tüm Yazıları
-
Ayhan AKTARŞair Roni Margulies’in ardından… 7.08.2023 Tüm Yazıları
-
Ceyda KaranBiden ve iki cephede birden yenilgi 30.06.2023 Tüm Yazıları
-
Orhan Kemal CENGİZMuhalefetin sınavı asıl şimdi başlıyor 1.06.2023 Tüm Yazıları
-
Roni MARGULIESMutlu bitmiş bir göç öyküsü 20.05.2023 Tüm Yazıları
-
Burhanettin DURANTarihi Yol Ayrımındaki Kritik Seçim 6.05.2023 Tüm Yazıları
-
Celal BAŞLANGIÇKendini kurtarmak için Erdoğan, Erdoğan’ı reddedecek! 14.04.2023 Tüm Yazıları
-
Ergun AŞÇIErsagun Hanım 5.03.2023 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
13.04.2025
25.02.2025
4.02.2025
22.12.2024
1.07.2024
12.05.2024
15.04.2024
3.02.2024
24.11.2023
6.08.2023