Zeki ALPTEKİN
İnsanların kendi ihtiyaçlarından fazlasını üretmeye ve güdüsel olarak su¨rekli yaşam koşullarını iyileştirmeye, özcesi yaşam mücadelesine başlamasından beri; diğer bir ifade ile sınıflı toplumların ortaya çıkışından itibaren, enerjiye duyulan ihtiyaç da arttı. Başlangıçta üretimde kullanılan öncelikli enerji kaynakları canlı varlıklar, odun (ateş), su ve rüzgâr iken, Avrupa’daki burjuva ve sanayi devrimleri ile birlikte enerji üretiminde (öncelikle kömür, sonraları petrol ve peşi sıra doğal gaz olmak üzere) fosil kaynaklar ağırlıkla öne çıktılar. Buna, 20’nci yüzyılın başlarından itibaren yaygınlaşan baraj bağlantılı hidroelektrik santraller (HES) eklendi. İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra ise, giderek moda haline gelen “atomun parçalanması” tekniğine dayalı nükleer güç santralleri (NGS) öne çıktı. Artan dünya nüfusu ile birlikte uzun vadede genel ekonomik büyüme beklentisinde, iklim dengesini tehdit eden karbon emisyonunun kontrol altına alınması zorunluluğu ve kimi ülkelerin enerji konusunda dışarıya bağımlılıklarını azaltma çabaları, geçtiğimiz yüzyılın ikinci yarısından itibaren insanlığı enerji kaynaklarını çeşitlendirmek üzerine yeni kaynaklar aramaya, yaratmaya yöneltti. Bu nedenle, 20’nci yüzyıl sonlarından itibaren nükleer enerji konusunda toplumlarda oluşan (negatif) hassasiyet ve tepkilerle birlikte, enerji sorunsalı ve ekolojik açıdan dikkat çeken, alternatif yenilenebilir enerji üretim kaynakları önem kazanmaya başladı.
Literatürde yenilenebilir enerji kaynakları olarak biyoenerji, jeotermal, hidrolik, -dalga ve gelgit olarak- deniz enerjisi, -solar-termik ve fotovoltaik olarak- güneş ve karada (onshore) ve denizde (offshore) rüzgâr enerjileri yer alıyor.
Tarihçe¹
Uzak tarihçe olarak; özellikle 21’inci yüzyılın başlarında yeryüzümüzün çeşitli bölgelerinde zirve yapan yenilenebilir enerji kaynaklarının geçmişi, pek de göründüğü gibi yeni değil. Bundan 5.000 yıl önce ilk yelkenlilerde rüzgâr enerjisinden faydalanıldığı; Ortadoğu’da M.S. 7’nci yüzyıldan, Avrupa’da ise M.S. 12’nci yüzyıldan itibaren yel değirmenlerinin kullanıldığı ve jeotermal enerjiden eski Roma’da kaplıcalarda ve hamamlarda yararlanıldığı geçmişini bir yana bırakacak olursak, yenilenebilir enerji kaynaklarına ilis¸kin endüstriyel-teknik gelişmeler sürecini anlamak, bunları ancak enerji sorunu ile birlikte ele almakla, yani kapsamlı bir enerji politikası ile mümkün.
Dünyanın ilk güneş kolektörünü¨ 1767 yılında İsviçreli araştırmacı Horace-Be´ne´dict de Saussure icat etmiş. Güneş ışınlarının elektriğe dönüşebildiği ise Charles Fritz tarafından 1883 yılında keşfedilmiş. Kömür gibi fosil enerji kaynaklarının yükselme döneminde, bunların günün birinde tükeneceğini söyleyip güneş enerjisinin faydaları üzerinde kafa yoran Fransız matematikçi Augustin Mouchet, 1879 yılında kendi icadı olan güneş enerjisi ile çalışan buharlı makinaya ilis¸kin yaptığı açıklamada “günün birinde Avrupa’da hammaddelerin tükeneceği, bu durumda endüstrinin ne yapacağı” sorusunu gündeme getirmişti. Kömür enerjisinin hammadde sınırlılığından dolayı ömrünün uzun olamayacağı yönündeki düşünceler daha 19’uncu yüzyılda Avrupa’da bilim insanlarını ve düşünürleri meşgul etmiş, 20’nci yüzyıl başlarında kömür enerjisi yerine solar (güneş) enerjiden faydalanma fikirleri dillendirilmişti. Özetle, fosil hammaddelerin tükenilirliği geçmişte de insanlığın bildiği bir şey olmasına rağmen toplumlarda bu açıdan bir davranış ve strateji değişikliğine yol açmamıştı.
Bu bağlamda bir noktaya değinmeden geçmeyelim: 1896 yılında İsveçli fizikçi-kimyacı S. Arrhenius, karbondioksidin iklime olumsuz etkisini ortaya koymuş, bu nedenle fosil enerji kaynaklarının kullanımının sadece geçici karakterde olması gerektiğine dikkati çekmişti (küresel ısınmanın varlığını reddeden komplo teoricilerinin kulakları çınlasın!).
19’uncu yüzyılda Sanayi Devrimi’yle Avrupa’da ivmelenen endüstrileşme sürecinde kullanılan kömürden önceki enerji kaynağı, bir biyokütle olan odun idi. Eskiden beri tedavi, rejenerasyon ve dinlenme kaynakları olarak bilinen jeotermal enerjiye dayanan dünyadaki ilk merkezi ısıtma sisteminin 1892 yılında ABD’de kurulmasından sonra, aynı kaynaklara dayanan ilk elektrik üretimi, İtalya’da Larderello sahasında Piero Conti tarafından 1904 yılında gerçekleştirildi; peşi sıra aynı kişi tarafından 1911 yılında dünyanın ilk ticari jeotermal enerji tesisi kuruldu.
19’uncu yüzyılın ikinci yarısındaki solar kaynağı değişik şekillerde -mesela solar fırın veya solar güçle çalışan destilasyon (damıtma) aparatları gibi- enerjiye dönüştürme deneylerinden sonra dünyanın ilk solar-termik güç santrali 1913 yılında Mısır’da oluşturuldu.
1891 yılında Poul la Cour, Danimarka’da dünyanın ilk rüzgâr enerji santralini (RES) yaptı. Bunun üzerinden 30 yıl geçmeden ülkedeki toplam RES adedi 120’ye ulaşarak -her şeye rağmen- ülkenin elektrik ihtiyacının yüzde 3’u¨nu¨ karşılayabildi. Rüzgâr enerjisinin bu ilk tekniği, daha önceleri 19’uncu yüzyılın ortalarına kadar yaygın olarak kullanılan, mekanik güç üreten yel ve su değirmenleri geleneğinin modern bir devamı niteliğinde idi. Burada dikkate alınması gereken nokta, o dönemlerde -20’nci yüzyılın başlarına kadar- elektrik üretiminde âdem-i merkeziyetçi yapıların ağır bastığı, bu yüzyılın ikinci yarısından itibaren ise büyük güç santralleri ile merkezi enerji yapılarının belirleyici hale geldiğidir.
Özellikle 20’nci yüzyılın başından itibaren dünyanın belli bölgelerinde adeta “yerden fışkıran” petrol ve ondan önceki ana enerji kaynağı kömürün endüstriyel ağırlığı, bunların ekonomik gelişmeye entegrasyonu ve ekonomikliği, ekolojik krizin ve buna ilişkin bilincin henüz daha olgunlaşmamış olması ve de -her türlü gelişmeye rağmen- “teknik ergenlik”, yenilenebilir enerji kaynaklarının (hidrolik enerji hariç) bu dönemde gelişip yaygınlaşmasını engelleyen en o¨nemli faktörler arasındadır. Tüm bu olumsuzluklara rağmen rüzgâr enerjisi konusundaki öncü çalışmalar, aras¸tırmalar ve projeler s¸ekilinde devam etti, kimi prototipler üretildi. Ancak savaş koşulları, daha çok du¨s¸u¨nce planında gelişen projelerin yaşama geçirilmesini engelledi.
İlk olarak 1880 yılında İngiltere’de geliştirilen HES’in büyük versiyonunun ilk defa Amerika’da Niagara Şelalelerinde 1881 yılında kurulup işletmeye alınmasından sonra, 8 yıl içinde ABD’de kurulan HES sayısı 200’u¨ buldu. Giderek dünyada ve ülkemizde de yaygınlaşan bu tip enerji edinimi, tarihsel gelişim içerisinde gündemde kalan, gelişen tek yenilenebilir enerji kaynağı olmakla birlikte, 20’nci yüzyılın başından itibaren yeni devasa kaynakların bulunmasıyla petrol, enerji üretiminde birinci sırayı tartışılmaz bir s¸ekilde alarak bu ezici üstünlüğünü uzun su¨re korudu. İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra 60’lı yıllar itibarıyla buna -atomun parçalanabilirliğinin keşfedilmesiyle- enerji üretmenin yeni tekniği olarak NGS eklendi ve gelişti. Enerji ediniminde belli bir kaynaktan diğer bir (yeni) kaynağa geçmeyi enerji politikalarında “dönüşüm” olarak ifade edersek, bu geçişe 1. Enerji Dönüşümü de diyebiliriz.
Yakın tarihçe olarak; özellikle 20’nci yüzyılın sonlarına dogˆru rüzgâr, güneş, jeotermal, dalga ve biyokütle tipleri itibarıyla gelişmeye başlayan yenilenebilir enerji kaynaklarına -bunların yaygınlaştırılması hedefi ile- geçiş ise dünyadaki Enerji Dönüşümü’nu¨n ikincisi (ki burada “Enerjide Dönüşüm” dendiğinde kastedilen esas budur), yani yenilenebilir enerji kaynaklarına geçiştir. Bu dönüşümün çıkış noktasını ise 70’li ve 80’li yıllardaki gelişmeler oluşturuyor.
1973 yılındaki “petrol krizi”ne kadar dünyadaki başlıca enerji kaynakları olarak NGS’lerde elektrik olarak üretilen enerji ve özellikle petrol vardı. 1973’te petrol üreten OPEC ülkelerinin “artık bedavaya petrol yok” söylemiyle birim fiyatlarını yükseltmesi, özellikle Batılı kapitalist merkezlerde ekonomide -kâr oranlarının düşmesi sonucunda- krizin yaşanmasına neden oldu:
– İkinci Dünya Savaşı’ndan hemen sonrasından 1973 petrol krizine kadar, Batı Avrupa’da yaklaşık 15 kat artan petrol tüketimi, bir yerde görece düşük kalan enerji fiyatları ile mümkün oldu. Enerji tüketiminde bu artışın, bir su¨re sonra beklenen düzeyde devam etmemesi, o zaman kadar var olan “enerji tüketimini ekonomik refah konusunda o¨nemli bir gösterge” olarak görme anlayışının sarsılmasına neden oldu.
– Su¨rekli artması gereken bir enerji tüketimi ve tedarikinin oluşmaması ile ortaya çıkan “enerji sendromu”, devletlerin genel, uzun vadeli ve kuşatıcı nitelikte bir enerji politikalarının olmadığını, diğer bir deyimle “enerji politikalarındaki krizi” de ortaya çıkarmış oldu.
– Bu süreç, aynı zamanda enerji sektöründe ülkelerde oluşan ve klasik enerji kaynaklarına “yapışmış”, alternatif enerjileri bloke eden, yeniliklere ve gelişmeye açık olmayan bir “enerji bürokrasisi”nin varlığını da ortaya koydu.
Tüm bu koşullar altında, yazının girişinde örneğini verdiğimiz daha 19’uncu yüzyılda ortaya atılan “fosil enerji kaynaklarının tükenebilirliği” sorunu, yani enerji sorunu insanların bilinçlerinde tekrar canlanmaya başladı. Bir örnek olarak, 1968’de kurulan ve 1972’de nüfus artışı ve endüstrileşmenin sınırları, hammadde kaynaklarının sınırlılığı sorunsallarının ele alındığı “Büyümenin Sınırları” raporu ile Roma Kulübü’nü bu bağlamda zikretmek gerekiyor. İlk defa bilgisayar ile yapılan bir simülasyon ile, giderek artan şekilde bir büyüme senaryosu sonunda 2100 yılından sonra doğal kaynakların tükenebileceği ortaya konarak bunun besin maddelerinin kıtlığına, ardından da kitlesel olarak insanların ölmesine neden olacağına dikkat çekildi. Çözüm olarak doğum kontrollerinden söz edildi, Çevre Teknolojileri ve Geri Dönüşüm Ekonomisi (Recycling) önermeleri ile bugünkü ekoloji politiğin ilk ipuçları verildi.
Dünyadaki ilk Çevre Konferansı 1972 yılında Stockholm’da yapıldı. Bununla küresel ekoloji politikasının ilk temel taşı atılmış oldu. Tüm bu gelişmeler, fosil kaynakların tu¨kenilebilirligˆi ve anti-ekolojik karakteri, nükleer enerjinin “güvenlik” sorunu, insanlığı “sürdürülebilir” çevre koşullarında enerji sorununu çözme üzerine kafa yormaya sevk etti.
Bu konuda en o¨nemli başlangıcı, 1970’li yılların ortasında -nükleer santrallerin moda olduğu ve yaygınlaştırıldığı bir dönemde- Amerikalı fizikçi Amory Lovins, fosil enerji kaynaklarından yenilenebilir enerji kaynaklarına geçişi söz konusu ettiği Soft Energy Path başlıklı eseri ile; Danimarkalı fizikçi Bent Sørensen ise Science adlı dergide, Danimarka’nın sadece güneş ve rüzgâr kaynaklarından enerji üretimine geçmeyi hedefleyen planları önermesi ile yaptılar. Bunu, Almanya’da Öko-Institut’un inisiyatifinde çıkarılan Enerji Dönüşümü: Petrolsüz ve Uranyumsuz Büyüme ve Refah (1980) adlı kitapta ortaya konulan, yenilenebilir enerjilere geçişi öneren Enerji Dönüşümü konsepti izledi. Bu ve benzeri önerilerin özellikle ve öncelikle Danimarka gibi bir ülkeden çıkmasının tesadüf olmadığını, birincil enerji ihtiyacının yüzde 92’sini ithalat ile petrolden karşılaması koşullarında fiyatların üçe katlanması ile petrol krizinden ağır biçimde etkilenmesi ve alternatif enerji kaynakları konusundaki öncü çalışmaların, kimi buluşların bu ülkede ortaya çıkması gerçekleri gösteriyor. Ki burada yapılan önerilerin, gösterilen alternatiflerin çoğu, peşi sıra Danimarka’da politika yapıcılar tarafından ele alındı ve uygulamalara geçildi:
1973-74 krizi ile birlikte benzin, dizel ve kalorifer yakıtı gibi fosil enerjilere getirilen vergi artırımları, 1985’te petrol fiyatlarının düşmesine rağmen devam etti. 1982’de kömüre vergi getirildi, 1992’de karbondioksit üretimi bir nevi vergi ile “cezalandırıldı”. Bu tedbirler, yenilenebilir enerjilerin yaygınlaştırılması, mesela daha 1981 yılında yenilenebilir enerji kaynaklarından elde edilen enerjinin şebekeye verilerek piyasaya sunulmasının yasalaşmasına paralel olarak ele alınması ile anlam kazandı. Böylelikle Danimarka’da başarılan Enerjide Dönüşüm, ülkenin özellikle rüzgâr enerjisinde dünyada ilk ve öncü ülke olmasını beraberinde getirdi.
Öncelikle birincil enerji bazının çeşitlendirilmesi amacı ile planlanmış olan NGS projeleri, Danimarka toplumunda -diğer Batılı merkezlerdekine paralel olarak- oluşan bu konudaki hassaslığın, bilincin getirdiği protestolar sonucunda bırakıldı ve 1985 yılında kararlaştırılan yasa ile yeni NGS’lerin yapımı olanaksız hale getirildi.
1970’li yıllarda Batılı toplumlarda yeşermeye, 80’li yıllarda gelişmeye başlayan ekolojik bilinç ile fosil enerji ve “güvenlik” nedeniyle sorunlu olarak görülen nükleer santral kaynaklı enerjilere alternatif arayışlar, 1986’daki Çernobil kazası ile birlikte bilinçlerdeki dönüşümü daha da hızlandırdı. Danimarka’da adeta “sorunu önceden görerek inisiyatif alma” s¸ekilinde gelişen Enerjide Dönüşüm süreci, diğer Batı Avrupa ülkelerinde, mesela yenilenebilir enerjiler konusunda daha sonra öncü ülkelerden biri haline gelen Almanya’da hemen Danimarka’nın arkasından, ona benzer ama aynı zamanda kendisine özgün gelişmeler ile gündeme girdi. Öyle ki 1980’li yıllardan 2000’li yıllara dek uzanan bu süreç, incelememizin ileriki bölümlerinde göreceğimiz gibi enerji sektöründe kendisini ilerleten, “eşsiz” ve ilginç, öğretici olabilecek yapısal gelişmeleri de beraberinde getirerek diğer ülkelere örnek oldu.
Yenilenebilir Enerji Çeşitleri
Yenilenebilir enerjilerin çeşitleri açısından bunların gelişimlerini ele alacak olursak;
Fotovoltaik hücreleri ya da güneş enerjisi ilk olarak 1958 yılında ABD uydusu Vanguard’ın uzay misyonu sırasında kullanıldı. Bu tekniğin yeryüzünde kullanımı yaklaşık 20 yıl sonrasında, 1976 yılında Avustralya hükümetinin telekomünikasyon sistemini solar hücrelerle -oradaki pilleri doldurmak için- donatmasıyla olanaklı oldu. Yaygın olarak ise ilk defa ABD’nin deniz üstü petrol sondaj kulelerinde ve sahil koruma tesislerinde kullanıldı. 80’li yılların ortalarında evlerin çatılarında ilk fotovoltaik kurulumların mümkün olduğunu İsviçreli mühendis M. Real gösterdi. Peşi sıra Almanya’da başlangıçta 1.000, daha sonra 100.000 Çatı Programı (1999) ya da Japonya’da (1994) 70.000 Çatı Programı gibi inisiyatifler start aldı. Bunlar, 2000’li yılları başından itibaren giderek yaygınlaşan güneş enerjisi sürecinin öncülleri oldu.
Rüzgâr enerjisi endüstrileşme öncesi zamanlardan, elektrik enerjisi üretmek için değil ama tahıl öğütme işlevleri ile yel değirmelerinden dolayı biliniyordu. Uzak Tarihçe başlığı altında geçmişinden söz ettiğimiz rüzgâr enerji santrallerinin (RES) 20’nci yüzyılda, 30’lu-40’lı yıllar itibarıyla tekil olarak başarılı ama kalıcı olamayan denemelerinden sonra yakın geçmişte ilk başarılı denemeler 1987 yılında Danimarka’da (Gedser), bir RES’in ürettiği elektriği uzun süreli ve düzenli olarak sisteme verebilmesi ile gerçekleştirildi. Aynı yıl Almanya’da (Marne-Growian), yıllık olarak yaklaşık 19 milyon kWh elektrik enerjisi üreten ilk RES Parkı ortaya çıktı. Bu noktadan itibaren, rüzgâr enerjisinin sisteme verilmesini düzenleyen yasa ile RES’ler Almanya’da deyim yerinde ise bir patlama yaşadı. Öyle ki 2000’li yıllarında Avrupa’da tesis edilen RES’lerin üçte ikisi Almanya’da bulunuyordu. Karada kurulan tesisleri daha sonra ülkenin kuzeyinde deniz üstünde kurulan RES’ler takip etti.
Biyokütle enerjisi yeryüzünde canlı (bitkisel ya da hayvansal) ve organik olan her şeyi ve artıklarını kapsar. Bunların fermente edilmeleri yoluyla elde edilen metan gazının ya da odun gibi orman ürünlerinin yakılmasıyla elde edilen enerjinin iklim-nötr olması ve yüksek kapasite faktörleri nedeniyle son yıllarda giderek “gözde” olan yenilenebilir enerji kaynaklarından biri oldu.
Biyokütle enerjisi aslında en az insanlık tarihi kadar eski bir enerji biçimi ya da kaynağı. Önceleri ısınma ve pişirme konusuna baz olan biyokütle maddeleri, 19’uncu yüzyıldan itibaren, mesela ethanol, turpentin vb. üretimi ile modern anlamda enerji kaynağı olarak kullanılmaya başlandı. 20’nci yüzyıl başlarında Almanya-Ruhr bölgesinde, fermentörlü atıksu arıtma tesislerinde ilk biyogaz tesisleri ortaya çıkmaya başladı. Burada elde edilen gaz elektrik üretmek için değil, gaz şebekelerine verilerek kullanıldı. 30’lu 50’li yıllar itibarıyla biyogazdan elektrik elde etme çabaları ekonomik olmadığı için sonuçsuz kaldı.
Yine 20’nci yüzyıl başlarında savaşların da etkisiyle, fosil enerji kaynaklarının yokluğu ile birlikte araçlarda biyoenerji, ethanol olarak kullanılmaya başlandı. Savaş sonrası benzinin ucuz ve pratik yakıt olarak tekrar öne geçmesi ile önemi azalan bu kaynak, 1973-74 petrol krizi ile birlikte yeniden popülaritesine kavuştu. Bununla birlikte biyokütle sadece yakıt olarak değil, biyogaz tesislerinde gaz olarak üretime de konu olmaya başladı. Bu tarihler, enerjide oluşan krizle birlikte alternatif kaynakları araştırma, bunlara yönelme yılları oldu. Bununla birlikte biyokütle enerjisinin önemi, diğer yenilenebilir kaynaklar gibi -özellikle 2000’li yıllar itibarıyla yapılan destekler ve yasal düzenlemelerle- artmaya başladı.
Jeotermal enerjiler alanında İkinci Dünya Savaşı’ndan sonraki gelişmeler ise şöyle seyretti: Binalarda enerji giderlerinin düşmesini sağlayan ilk jeotermal ısı pompaları 1948 yılında Portland’da Commonwealth binasının ısıtılmasında kullanıma alındı. Dünyanın ilk “ıslak buhar”lı jeotermal enerji santrali 1958 yılında Wairakei/Yeni Zelanda’da açıldı. 80’li yıllara gelindiğinde dünyanın bir dizi ülkesinde (İzlanda, Endonezya, Filipinler, Portekiz ve ülkemizde) jeotermal enerji tesisleri kuruldu. Bu gelişme, bir yerde devletler tarafından finanse edilen projelerle, bu teknolojiyle 1973 enerji krizine verilmeye çalışılan cevaplardan birini teşkil etti. Jeotermal enerji kullanımının ağırlıklı olarak tektonik bölgelerde olanaklı olması ve görece yüksek yatırım giderleri nedeniyle dünya çapında gelişmesi, diğer yenilenebilir enerji kaynaklarının gerisinde kaldı. Global Geothermal Alliance, 2030 yılında jeotermal enerjideki kurulu güç kapasitesinin beşe katlanacağını, jeotermal enerjiye dayanan ısıtma sistemlerinin ise var olanın iki katından fazlasına çıkacağını tahmin ediyor.
Evet, konumuzun uzak ve yakın geçmişi böyle. Peki, bu alanda bir kırılma noktasını ifade etmesi ve varılan bugünkü noktayı açıklaması açısından 90’lı yıllar itibarıyla günümüze dek uzanan, yaşanan gelişmeler nasıl oldu, şimdi durum ne, olası gelişmeler gelecekte neyi gösteriyor; bu soruları yenilenebilir enerji kaynakları konusunda merkez bir ülke olarak Almanya örneğinde ele almaya çalışacağız. Buradan ülkemiz Türkiye’ye geçiş yapıp olanaklar, potansiyeller, enerji politikaları ve alternatifler üzerine kafa yormaya çalışacağız.
*
¹GEO Magazin No. 02/S¸ubat 2013, Hamburg,
https://www.next-kraftwerke.de/wissen/erneuerbare-energien#geschichte-der-erneuerbaren-energien
https://www.85renewable.com/de/geschichte-der-geothermie
https://de.wikipedia.org/wiki/Energiewende
Yazarlar
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluGeri dönülmez çözümde son düzlük... 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENSüreç Olmasaydı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİHakan Fidan'ın diploması 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUSiyaset CHP’siz, CHP siyasetsiz olmaz 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURMehmet Ali Sebük’ü neden kimse hatırlamıyor? 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasHükümet yalanladı konu kapandı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçKürt sorunu, komisyon ve Marx… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolTefessüh… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUAnayasa engeli olduğu halde yeniden seçilmek isteyen başkan ne yapar? 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanAK Parti kendini nasıl bu hallere düşürdü… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÇeteler çağı ve muhteşem çöküş… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazAYM kararı yargıyı bağlayacak mı? 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraÇağdaş Türkiye 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluKalorifer kazanından rektör danışmanlığına ve öğretim görevliliğine uzanan yol: Sahte diplomaya ne g 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet Berkanİktidar ülkeyi yönetebiliyor mu ki? Tek kişi ne kadar yönetebilirse o kadar işte… 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTUtanmazlığın ve Çürümüşlüğün Belgesi: Sahte Diploma Skandalı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarŞeffaf, açık ve çoğulcu 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: “İmralı’da Bir Mahkûm” 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞAdemimerkeziyet: Dikey güçler ayrılığı ya da paylaşımı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİsa’nın takipçilerine sığınan Muhammed’in takipçileri 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUDemokratlar, ümmetçiler, ırkçılar 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilBüyük Aldatmaca: Popülizmin (Halkçılığın) Yolsuzluk Ve Eşitsizlik Konusundaki Yalanları 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞMeslek liseleri tartışmaları (1) 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit Akçay2025’in kalanı nasıl geçecek? 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜR‘Dijital devlet’ işgali: Girilmedik kurum yok! 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEKaş yaparken göz çıkarmak 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERİki öncü şirkete nasıl sızıldı: Denetimsizliğin çürüttüğü devlet 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTerörsüz Türkiye hedefi: Hukukun ve siyasetin rolü 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezEkonomiyi düzeltmekle iş bitmez 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNESiyasî kimlikler panayırı kapandı 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNKalemşörler ve Çubuk Ustaları da Silah Bıraksın! 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNMisak-ı Suriye! 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYABarış ve Demokratik Toplum Çağrısı; Hasta Tutsaklar 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞKUVVETLER AYRILIĞI YOK İSE… 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRGüvensizliğin gölgesinde siyaset: Geçen yıla kıyasla korku düzeyimiz yükseldi, peki neden? 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanBatı artık Kiev’de Zalujni’yi görmek istiyor gibi 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciÇürüme! 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANErdoğan’ın korktuğu başına geldi 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKBatı, Türkiye, ulus-devlet: Vazgeçmenin fırsatları ve riskleri 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPartiler ve toplum nereye gidiyor? 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRKomisyon hayırlara vesile olsun inşallah… 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERSüreç ya da Çözüm Komisyonu 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYAzerbaycan ile Rusya arasında savaş çıkar mı? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİHıristiyanlıktaki “kurtuluş” fikrinin İslamda yeri olabilir mi? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunSuyun akışı ya da meramı barış olmak 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUKötülük durur durur, seni de vurur! 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRKÜRT ULUSAL BİRLİK KONFERANSI 28.07.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENBeyaz Toroslu savcı olayına iktidar nasıl bakıyor? 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünSuriye’de istikrarı sağlamak mümkün mü? 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKİktidarın soğuk matematiği 23.07.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANTartışmayı kazanmaktan önce becermek gerek 21.07.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYABeşiktaş düzene karşı çıktı: Sessiz devrimin adı olacak 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerULUSAL KİMLİK DAVASI 18.07.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTaşıyıcı koalisyonlar ve ormanın içindeki CHP 17.07.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMAcaba Kürt sorununun önündeki engel “Atatürk miti” mi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENKürt ulusunun kavgasında bir sosyalist lider 13.07.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞDemirtaş’a Kobane mahkumiyeti: Gerekçedeki “10 kusurlu hareket” 28.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğlu‘Türkiye Müslümanları’ kimler oluyor? 11.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYKopukluk ve “Anadolu Kırılması” 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANRahip Brunson ve öğrenci Rümeysa 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan CEMALTerörsüz Türkiye! İyi güzel, peki ya demokratik Türkiye?.. 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARŞizofrenik yurttaşlık 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNBoykot ve sokaklar neden bu kadar korkutuyor? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selva Demiralpİmamoğlu krizi ve ekonomik yansımaları 20.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKürt ‘açılımı’nın nedeni Suriye değil, Türkiye! 15.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezCumhur İttifakı'nın ‘muhalefeti dönüştürme görevi…’ 28.02.2025 Tüm Yazıları
-
Doğan AKINAhmet Sever: Eşsiz, kırgın, yalnız… 26.02.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNCHP’ye açılan soruşturmaların ortak hedefi Ekrem İmamoğlu 12.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMDEVLET VE KÜRTLER SORUN DEĞİL KONU! 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKEN“Mesele”yi hayatın içinden çözmek 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselEkonomik büyümede iyimser olunabilir mi? 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Münir AKTOLGABATI’DAN FARKLI BİR ÖRNEK OLARAK TÜRKİYE’DE VE ARAP ÜLKELERİNDE DEVRİMCİ DÖNÜŞÜM DİYALEKTİĞİ... 16.12.2024 Tüm Yazıları
-
Necati KURBÜYÜK TÖS BOYKOTU 15.12.2024 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakDevrim 10.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cenk DoğanÜRETİCİLERE İLK OLARAK KOOPERATİF LAZIM 4.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cevat KORKMAZFiller ve Çimen... 22.11.2024 Tüm Yazıları
-
Tuncer KÖSEOĞLUTamirhanelere giden toplar… 4.11.2024 Tüm Yazıları
-
Ayşe HÜRDevletin Muhteşem Örgütlenmesi: 6-7 Eylül 1955 Pogromu 9.09.2024 Tüm Yazıları
-
Ferhat KENTEL“Maarif” marifetiyle yeni “makbul vatandaş” kurma çabaları 26.07.2024 Tüm Yazıları
-
Banu Güven“Bozkurt” Almanya’da sahaya indi 4.07.2024 Tüm Yazıları
-
İBRAHİM Ö. KABOĞLUDevlet ve yürütme kaç başlı? 27.06.2024 Tüm Yazıları
-
Gürbüz ÖZALTINLICHP’nin normalleşme politikası Erdoğan’a mı yarar? 21.06.2024 Tüm Yazıları
-
Oya BAYDARBir yazamama yazısı 14.06.2024 Tüm Yazıları
-
Bayram ZİLANAK Parti’de değişim gecikiyor mu? 4.06.2024 Tüm Yazıları
-
Soli ÖzelBetül Tanbay'ın gözünden "Gezi"nin tarihi 30.05.2024 Tüm Yazıları
-
Reha RUHAVİOĞLUTürkiye’de Kürtçenin Durumu: Gidişat, İmkânlar ve Fırsatlar 18.05.2024 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRANNeden Yeterli Halk Desteği Alamıyoruz! 8.04.2024 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞ31 Mart'ın merkez üssü: Pazarcık ve Elbistan 8.04.2024 Tüm Yazıları
-
Atilla AytemurBingöl Erdumlu Kitabı: Film gibi hayat* 24.01.2024 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİ“Gazze’deki Uzun Savaş” 10.01.2024 Tüm Yazıları
-
Şahin ALPAY"Ergun Abi"ye veda 10.11.2023 Tüm Yazıları
-
Ahmet ALTANYüzyıllık cumhuriyet başarılı mı başarısız mı? 29.10.2023 Tüm Yazıları
-
Levent GültekinDin, insanları kardeş yapar mı? 26.09.2023 Tüm Yazıları
-
Ayhan AKTARŞair Roni Margulies’in ardından… 7.08.2023 Tüm Yazıları
-
Ceyda KaranBiden ve iki cephede birden yenilgi 30.06.2023 Tüm Yazıları
-
Orhan Kemal CENGİZMuhalefetin sınavı asıl şimdi başlıyor 1.06.2023 Tüm Yazıları
-
Roni MARGULIESMutlu bitmiş bir göç öyküsü 20.05.2023 Tüm Yazıları
-
Burhanettin DURANTarihi Yol Ayrımındaki Kritik Seçim 6.05.2023 Tüm Yazıları
-
Celal BAŞLANGIÇKendini kurtarmak için Erdoğan, Erdoğan’ı reddedecek! 14.04.2023 Tüm Yazıları
-
Ergun AŞÇIErsagun Hanım 5.03.2023 Tüm Yazıları
-
Uğur Gürses‘Dolambaçlı katlı kur’ yolunda 23.01.2023 Tüm Yazıları
-
Besim F. DellaloğluMesafenin Sosyolojisi 16.12.2022 Tüm Yazıları
-
Hidayet Şefkatli TUKSALKur’an kurslarında yatılı eğitim ve çocukların korunması 15.12.2022 Tüm Yazıları
-
Nergis DemirkayaAltılı Masa ortak yönetim planı: Her partiye bir yardımcı bir bakan 17.11.2022 Tüm Yazıları
-
Nabi YAĞCIŞaşıyorum gerçekten… 24.10.2022 Tüm Yazıları
-
Berin UYARONLAR İÇİN... 12.09.2022 Tüm Yazıları
-
İbrahim UsluSeçmen yolsuzluğu önemsiyor mu? 9.09.2022 Tüm Yazıları
-
Hasan GÜRKAN“SEVMEK YİNE DE BİR SARRAF İŞİDİR, YERYÜZÜ KİTAPLIĞINDA” 18.08.2022 Tüm Yazıları
-
Oktay Cansın EMİRALSAVAŞ VE ZAMAN 7.08.2022 Tüm Yazıları
-
Özgül Üstüner COŞKUNİnceden 5.07.2022 Tüm Yazıları
-
Namık ÇINARBir toplumun geri kalma inadı 21.06.2022 Tüm Yazıları
-
Barış SoydanGıda Komitesi’nin ve enflasyonla mücadelede başarısızlığın acıklı öyküsü 21.06.2022 Tüm Yazıları
-
Mehmet BARLASAnkara’yı sel aldı 14.06.2022 Tüm Yazıları
-
Melih ALTINOKAna muhalefet lideri Akşener mi olacak? 14.06.2022 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZİKİ MEZAR, İKİ İNSAN ve IRKÇILIK 12.06.2022 Tüm Yazıları
-
Atilla YAYLAKanunlar ve fiyatlar 10.06.2022 Tüm Yazıları
-
Fatma Bostan ÜNSALBu kez Günah Keçisi SADAT mı? 23.05.2022 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaKılıçdaroğlu’nun adaylığı 23.05.2022 Tüm Yazıları
-
Ahmet İlhanBurhan Sönmez’in İstanbul İstanbul’unda Yerin Altı ve Üstünde Ne Yaşanıyor? 15.05.2022 Tüm Yazıları
-
Yavuz BAYDARİmamoğlu olayı ardından: ’Altılı Masa’ bir ortak aday çıkarabilecek mi? 9.05.2022 Tüm Yazıları
-
Kübra ParSessiz İstila belgeseli ve sığınmacı meselesi 9.05.2022 Tüm Yazıları
-
Ergun BABAHANTürkiye’nin patlamaya hazır yeni kırılma hattı: Suriyeliler 22.04.2022 Tüm Yazıları
-
Kemal BURKAYİSVEÇ DEMOKRASİSİ VE KURAN YAKMA OLAYI… 17.04.2022 Tüm Yazıları
-
Tarık Ziya EkinciGAZETECİ AYDIN ENGİN VEFAT ETTİ 24.03.2022 Tüm Yazıları
-
İbrahim KaragülBu bir Avrupa savaşı ve çok uzun sürecek. -Batı, Türk-Rus savaşı istiyor! 1.03.2022 Tüm Yazıları
-
Cengiz AKTARSavaş notları 1.03.2022 Tüm Yazıları
-
Aydın ENGİNBir MHP’nin 2. Başbuğ’undan, bir benden 7.02.2022 Tüm Yazıları
-
Nezih DUYGUMete Toksöyle (30 Mart 1954 - 02 Şubat 2022) 3.02.2022 Tüm Yazıları
-
Ahmet KARDAM28/29 Ocak Karadeniz Katliamı'nın 101. Yılı 1.02.2022 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAKAN“Ya herro ya merro” mu dedi?.. 7.01.2022 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇAL2022 yılı karamsarlıklarımızı tersine çevirebilir mi? 4.01.2022 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYOrtadoğu’nun ‘Yeni Dönemi’ 9.12.2021 Tüm Yazıları
-
Muharrem SarıkayaOylardaki yükselişin ağırlığı 7.11.2021 Tüm Yazıları
-
Şevki ÇELİKCİKEMAL ARABACI 17.10.2021 Tüm Yazıları
-
Metin GürcanFırat batısı, Suriye, riskler, tespitler: Ufukta bir operasyon mu var? 13.10.2021 Tüm Yazıları
-
Metin MünirErkeğin kadını ezmesi 22.09.2021 Tüm Yazıları
-
Mehmet AcetSon anketler ne diyor? 9.09.2021 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZKONYA KATLİAMI VE GAZETECİLİK MESLEĞİ ÜZERİNE 2.08.2021 Tüm Yazıları
-
Süleyman Seyfi Öğün2023’e doğru Türkiye 26.07.2021 Tüm Yazıları
-
Yasin AKTAYTaliban’ın inancıyla ters olma arzusu 26.07.2021 Tüm Yazıları
-
Cem SANCARHanımefendi diyeceksiniz 28.06.2021 Tüm Yazıları
-
Yusuf KaplanFetih ruhu ve rüyası 28.06.2021 Tüm Yazıları
-
Ali AYDINİşsiz Kalan Antikorlar, Lanetli Pay ve Siyaset 17.06.2021 Tüm Yazıları
-
Ömer F. GergerlioğluMuhafazakârlar çürümeye niye sessiz? 8.06.2021 Tüm Yazıları
-
Mustafa ÖztürkNiyet ve akıbet 29.05.2021 Tüm Yazıları
-
Ayşe BöhürlerTarih büyük harflerle yazılmaz 28.05.2021 Tüm Yazıları
-
Gazi BAŞYURTBir zamanlar sayılamazdık parmak ile, şimdi eksiliyoruz birer birer… 25.05.2021 Tüm Yazıları
-
Yıldız ÖNENİsrail’in sonu gelmez işgalciliği 15.05.2021 Tüm Yazıları
-
Ömer Ahmet ÖZERENBİR 1 MAYIS Anekdotu… 10.05.2021 Tüm Yazıları
-
Osman CAN24 Nisan 1915: Kardeşimin Cenazesini Kaldıramadım Hala! 29.04.2021 Tüm Yazıları
-
Verda ÖZERBırak artık eski normali 28.04.2021 Tüm Yazıları
-
Yetvart DANZİKYAN24 Nisan’ı anmak 24.04.2021 Tüm Yazıları
-
Kurtuluş TAYİZPandemide Erdoğan'ı devirme planı çöktü 22.04.2021 Tüm Yazıları
-
Ali Saydam23 Nisan ‘Çocuklara Hürmet’ Günü 22.04.2021 Tüm Yazıları
-
Vedat BilginSistem değişti de ne oldu! 22.04.2021 Tüm Yazıları
-
Ali TarakçıZEVZEK'in asıl amacı Montrö değilmiş! 17.04.2021 Tüm Yazıları
-
Burak Bilgehan ÖzpekVesayet Nedir, Nasıl Kurulur, Niçin Çöker? 16.04.2021 Tüm Yazıları
-
Firuz TÜRKERDARBE GİRİŞİMİNE HAZIR OLMAK 4.04.2021 Tüm Yazıları
-
Yıldız RamazanoğluYeni metin ne söyleyecek? 25.03.2021 Tüm Yazıları
-
RAGIP DURAN'Bir tek kişinin otoritesi suçtur!' 22.03.2021 Tüm Yazıları
-
Sevilay YALMANMesele Gergerlioğlu meselesi değil! 19.03.2021 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKBACAKİZMİT KÖRFEZİ YAKIN, DENİZ BİZE ÇOK UZAK! 17.03.2021 Tüm Yazıları
-
Ural ATEŞERANADİL... 21.02.2021 Tüm Yazıları
-
Demir Küçükaydınİki Devrimci – Türeci ve Şahin 4.01.2021 Tüm Yazıları
-
Perihan MAĞDENHayaller: ETHOS, Gerçekler: BİR BAŞKADIR BENİM MEMLEKETİM 18.11.2020 Tüm Yazıları
-
Talat ULUSOY9 Eylül 1922, İzmir’in “KURTULUŞ” Günü’nde… 9.09.2020 Tüm Yazıları
-
Mahmut ÖVÜRAK Parti mi “İhvan’cı” siz mi operasyon çekiyorsunuz? 8.09.2020 Tüm Yazıları
-
Mustafa Yurtsever2010 YILI REFERANDUMU’NUN BİTMEYEN HİKAYESİ 29.08.2020 Tüm Yazıları
-
Hilâl KAPLANİstanbul Sözleşmesi yaşatır mı? 7.08.2020 Tüm Yazıları
-
Eşref ÇAKARKonca Yazışmaları... 5.08.2020 Tüm Yazıları
-
Zekeriya KurşunOsmanlı Kudüs’ü 4.06.2020 Tüm Yazıları
-
Ahmet ALTANÜmitliyim, çünkü… 26.05.2020 Tüm Yazıları
-
Kadri GÜRSELTürkiye’de darbe mi olacak gerçekten? 16.05.2020 Tüm Yazıları
-
Sinan ÇİFTYÜREKTürbülanstan mayın tarlasına dalış yapan AKP! 13.05.2020 Tüm Yazıları
-
Yaşar YAKIŞTürkiye’nin iktidar partisi yardımlaşmayı da tekeline almak istiyor 25.04.2020 Tüm Yazıları
-
Orhan PamukEski salgınlar ve bugün biz 24.04.2020 Tüm Yazıları
-
Bejan MATURÖlüm hangi boşluğu doldurur? 12.04.2020 Tüm Yazıları
-
Umut ÖZKIRIMLIKorona ve milliyetçilik 8.04.2020 Tüm Yazıları
-
Raffi Hermon Araks‘ARTSAX (Dağlık Karabağ) MESELESİ, NEDİR VE NE DEĞİLDİR? 1.04.2020 Tüm Yazıları
-
Serdar KAYAİslam, Bilim, Virüs, Kumaş 24.03.2020 Tüm Yazıları
-
Markar ESAYANKarantina günlerinde yalnızlık... 20.03.2020 Tüm Yazıları
-
Eyüphan KAYACorona Virüs bir musibettir 19.03.2020 Tüm Yazıları
-
Metehan DemirMoskovanın samimiyet testi 23.02.2020 Tüm Yazıları
-
Merve Şebnem OruçSürreel bir devrim: Gezi 23.02.2020 Tüm Yazıları
-
Tayfun AtayGoebbels korosu söylüyor: "Her şey mükemmel efendim!" 18.02.2020 Tüm Yazıları
-
Hüseyin GÜLERCECHP, şimdi de İlker Başbuğu alet ediyor 8.02.2020 Tüm Yazıları
-
Yalçın AKDOĞANBirilerini suçlama yarışı 8.02.2020 Tüm Yazıları
-
Ufuk COŞKUNCemevleri için Cumhurbaşkanı’na Çağrı! 20.01.2020 Tüm Yazıları
-
Yalçın ERGÜNDOĞANGökdelen hançeri tam İzmir’in kalbine saplanıyordu ki… 16.12.2019 Tüm Yazıları
-
Nihat Ali ÖzcanOrtadoğu’nun karmakarışık halleri 22.10.2019 Tüm Yazıları
-
İbrahim TenekeciDün ve bugün 11.09.2019 Tüm Yazıları
-
Haşmet BABAOĞLUİçerisini iyi anlamak için dışarıya bak! 9.09.2019 Tüm Yazıları
-
Esat KORKMAZYOLDAŞIM YAVUZ ÇANAK 29.08.2019 Tüm Yazıları
-
Ali KİREMİTCİDÜNYADA VE TÜRKİYE’DE SİYASET YENİDEN ŞEKİLLENİYOR 13.07.2019 Tüm Yazıları
-
Tayfun TURANAYILANA GAZOZ, BAYILANA LİMON. 11.07.2019 Tüm Yazıları
-
Mustafa DAĞCIÖTEKİLEŞTİRMENİN ÖTESİ= DÜŞMANLAŞTIRMAK 3.07.2019 Tüm Yazıları
-
Gürkan-Zengin23 Haziran seçimleri: Bir vak’ayi hayriyye 25.06.2019 Tüm Yazıları
-
Celal DENİZIRKÇILIĞIN TEDAVİSİ VAR MIDIR? 9.06.2019 Tüm Yazıları
-
Serdar ESEN"Herşey Çok Güzel Olacak" mı? 9.06.2019 Tüm Yazıları
-
Ahmet AY14 Mayıs güzellemelerinin anlamı 15.05.2019 Tüm Yazıları
-
Salih TunaZincir sesleri 23.04.2019 Tüm Yazıları
-
Beril DEDEOĞLUİflas eden tüccar, eski defterleri karıştırırmış 27.02.2019 Tüm Yazıları
-
İbrahim TığlıBu ne iki yüzlülük!... 26.02.2019 Tüm Yazıları
-
İlnur ÇEVİKSUUDİLER UNUTMAK İSTİYOR AMA OLMUYOR 8.02.2019 Tüm Yazıları
-
Nermin ALPAYİNSAN VE EKONOMİK DEĞERİ 8.02.2019 Tüm Yazıları
-
Ümit FıratBir mahalli seçim hatırası 15.01.2019 Tüm Yazıları
-
Murat AKSOYUnutmayalım yerel seçime gidiyoruz 11.01.2019 Tüm Yazıları
-
Ekin GÜNBİR… İKİ… İZMİR MARŞIYLA KOŞ! 4.01.2019 Tüm Yazıları
-
Ahmet SeverTürkiye bu kadar tehdit ve hakaret eden bir Cumhurbaşkanı görmedi 18.12.2018 Tüm Yazıları
-
İbrahim SEDİYANİKirletme 15.12.2018 Tüm Yazıları
-
Nadi ÖZTÜFEKÇİUlusal mı Ulusalcılık mı? 15.12.2018 Tüm Yazıları
-
M.Şükrü HANİOĞLUDünya “biz”i parçalamak için mi savaştı? 26.11.2018 Tüm Yazıları
-
Cemil ERTEMEkonominin geleceğini simgeler anlatır! 31.10.2018 Tüm Yazıları
-
Amberin ZAMANCemal Kaşıkçı ve Türkiye’nin itibarı 10.10.2018 Tüm Yazıları
-
Mete YararCastle International 28.09.2018 Tüm Yazıları
-
Mehmet CANFilistin ulusal sorunu-II 25.09.2018 Tüm Yazıları
-
Leyla İPEKCİAile içi eğitimin maneviyatı (1) 18.09.2018 Tüm Yazıları
-
Ümit KurtTarihçi Kieser: Modern Türkiye'nin eş kurucusu Talat Paşa 17.09.2018 Tüm Yazıları
-
Güngör UrasABD’DE BORÇ KRİZİ 10.08.2018 Tüm Yazıları
-
Serpil Çevikcan24 Haziran sonrasındaki şema 30.05.2018 Tüm Yazıları
-
Hüseyin ÇAKIRVaatlerinizi sözleşme olarak imzalayın… 27.05.2018 Tüm Yazıları
-
Kürşat BUMİNLGS Türkçe: Çocuklarla dalga mı geçiyorsunuz? 7.02.2018 Tüm Yazıları
-
Aslı AydıntaşbaşYaklaşan facia 6.02.2018 Tüm Yazıları
-
Özgür MumcuTutuklu yargı 6.02.2018 Tüm Yazıları
-
Yusuf Ziya DÖGERTürkiye Seçimlerinin Kilidi Kürdler 6.02.2018 Tüm Yazıları
-
Arife KÖSEHawaii’den sonra nükleer savaş tehdidini yeniden düşünmek 1.02.2018 Tüm Yazıları
-
Güldalı COŞKUNSeçim kritiği desem de…. 1.02.2018 Tüm Yazıları
-
Ergün Diler23 gizli toplantı. 8.01.2018 Tüm Yazıları
-
Ceren KENARMusul sonrası DEAŞ 14.07.2017 Tüm Yazıları
-
Okay GÖNENSİNSertleşme mi normalleşme mi? 11.07.2017 Tüm Yazıları
-
İhsan ELİAÇIKDini çoğulculuk gereği kadından imam olabilir 23.06.2017 Tüm Yazıları
-
Adil GÜRHay Allah yine çenemi tutamadım! 16.04.2017 Tüm Yazıları
-
Hüseyin SARIBAŞHAYIR, YETER ARTIK! 18.02.2017 Tüm Yazıları
-
Mustafa ARMAGANÇankaya’nın karakutusu Latife Hanım mı? 7.02.2017 Tüm Yazıları
-
İlhan ÇETİNFiliz 22 gündür hayata tutunmaya çalışıyor... 7.02.2017 Tüm Yazıları
-
Süleyman YAŞARVatandaşın dövizini devlete dört katı faizle satıyorlar 26.07.2016 Tüm Yazıları
-
A.Turan ALKAN40 $, hem de ‘döge döge’ 15.07.2016 Tüm Yazıları
-
İhsan YILMAZÜmmetin ortak dili: İngilizce 13.07.2016 Tüm Yazıları
-
Bülent KORUCUÖzel haber bayramı 11.07.2016 Tüm Yazıları
-
Gökhan ÖZGÜNBen HDP’ye oy veriyorum… 28.06.2016 Tüm Yazıları
-
Orhan MİROĞLUYazmaya kısa bir mola veriyorum 17.04.2016 Tüm Yazıları
-
Cemil KOÇAKVe Türkiye ‘hayır’ diyor! 16.04.2016 Tüm Yazıları
-
Sema İZOLCennette de hendek var mı anne? 15.02.2016 Tüm Yazıları
-
Lale KEMALMİT-Mossad kırılganlığı, Rusya ile IŞİD gerilimi 9.02.2016 Tüm Yazıları
-
Birgül HAKANAli Demirsoy 9.02.2016 Tüm Yazıları
-
Sanem ALTANAcılar usta, bizler çırağız.. 6.02.2016 Tüm Yazıları
-
Hadi ULUENGİNOtoriterlik yükselirken 4.02.2016 Tüm Yazıları
-
Demiray ORAL‘Serbest kötülük ortamı’nı icat ettik / Hep birlikte - Tev bi hev re* 2.02.2016 Tüm Yazıları
-
Enver SEZGİNEkrem Sezgin 1.02.2016 Tüm Yazıları
-
Mehmet BARANSUYasadışı dinleme suç değilmiş! 1.02.2016 Tüm Yazıları
-
Gülay GÖKTÜRKAYM’den AİHM’e cevap 12.01.2016 Tüm Yazıları
-
Yasemin YILDIRIMSayın Kılıçdaroğlu elinizi yükseltin ve “Demirtaş 15 Temmuz gecesi neredeydi?” diye sorun 5.01.2016 Tüm Yazıları
-
Ayhan BİLGENYalanın gücü tükenir, onur kavgası tükenmez 30.12.2015 Tüm Yazıları
-
Zeliha AKPINARNefretiniz elektriğe dönüştürülebilseydi bütün dünyayı aydınlatırdı 29.12.2015 Tüm Yazıları
-
Umur COŞKUNSöz Geçmez, Top Mermisi İşlemez 28.12.2015 Tüm Yazıları
-
Abdülkadir Küçükbayrak“Analar ağlamasın”dan “Analarını ağlatacağız”a nasıl gelindi! 28.12.2015 Tüm Yazıları
-
Ekrem DUMANLIGeç kaldın ey Müslüman 17.11.2015 Tüm Yazıları
-
Semra POLATFransa'nın mülteci ayarlı bombaları 14.11.2015 Tüm Yazıları
-
Ferdan ERGUTHDP içi bir PKK eleştirisi mümkün müdür? 12.11.2015 Tüm Yazıları
-
Nejat ERDİMIŞİD,KÜRTLER VE KAPIMIZDAKİ TEHLİKE! 22.07.2015 Tüm Yazıları
-
Mazlum ÇETİNKAYAEşitlik yoksa kardeşlik de yok! 26.06.2015 Tüm Yazıları
-
Hakan DEMİRCANKoalisyon hava durumu 3 21.06.2015 Tüm Yazıları
-
Tuncay TOPCamide propaganda ve ucuz taşra siyasetçiliği 27.05.2015 Tüm Yazıları
-
Mithat SANCARİnkarın bedeli 30.04.2015 Tüm Yazıları
-
Bülent KARATAŞBirol Başören 28.03.2015 Tüm Yazıları
-
Hasan ÖZTÜRKİLMİK İLMİK 26.02.2015 Tüm Yazıları
-
Kelemet Çiğdem TÜRKMUNZUR’UN ŞİFASI 6.02.2015 Tüm Yazıları
-
Gürbüz Çimen2 Dil 1 Bavul 2.02.2015 Tüm Yazıları
-
Kerem ALTANHayaller duşakabin 20.01.2015 Tüm Yazıları
-
Mehmet YILDIZEnseyi karartmamalı ama nasıl? 8.01.2015 Tüm Yazıları
-
Eylem YILMAZDemokratı az olan toplumlar az demokrasi ile yönetilirler! 3.01.2015 Tüm Yazıları
-
Muhteşem ÖZDAMARHDP'yi BEKLEYEN TEHLIKE 29.12.2014 Tüm Yazıları
-
Mehmet DOĞANHADİ KALK 7.08.2014 Tüm Yazıları
-
Haydar TOPAYSevgili Yoldaşımız, ağabeyimiz Burhanettin Çetinkaya... 13.07.2014 Tüm Yazıları
-
Erdal TALUPolitikada Yeni Paradigmanın Doğuşu 7.06.2014 Tüm Yazıları
-
Mehmet KIRARSLANHalklar nasıl karar verir? 20.04.2014 Tüm Yazıları
-
Yasemin ÇONGARKiev’den notlar: Avrupalılaşmak ile güdülmek arasında… 4.02.2014 Tüm Yazıları
-
Zülfikar ÖZDOĞANTarih, Tarih Olalı... 2.01.2014 Tüm Yazıları
-
Neşe DüzelHata ve devlet gazetecileri 11.12.2013 Tüm Yazıları
-
Selçuk UZUN1915/16´da Erzurum Vilayeti Valisi Tahsin Uzer (1) 25.07.2013 Tüm Yazıları
-
Dr.Sivilay GENÇSibirya ablası 2.05.2013 Tüm Yazıları
-
Nihat TAŞTANBU GÜNÜN MÜŞRİKLERİ MEKKE MÜŞRİKLERİNİ ARATMIYOR 16.03.2013 Tüm Yazıları
-
Nabi YAĞCI-Taraf YazılarıBelirsizlikler zamanı ve ütopya zamanı 21.10.2012 Tüm Yazıları
-
Orhan MİROĞLU-Taraf yazılarıESAT’IN YENİ HAMLESİ.. 8.10.2012 Tüm Yazıları
-
Ayşe HÜR-Taraf yazıları1922’de Güzelim İzmir’e Kimler Kıydı? 9.09.2012 Tüm Yazıları
-
Cevdet AŞKINŞiddetli çatışma dönemi başladı 22.05.2012 Tüm Yazıları
-
nevzat cingirtTüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
13.04.2025
25.02.2025
4.02.2025
22.12.2024
1.07.2024
12.05.2024
15.04.2024
3.02.2024
24.11.2023
6.08.2023