Cem SANCAR
Bir sabah bir kalktım, bir baktım ki, o da ne? Kent yeşermiş!
Yemyeşil bir şehir var karşımda! Bir taraf minare boyu gökdelenler, öyle kat kat çiçek tarhları içinde. Vaha kıvamında teraslar...
Bir taraf imparatorluklar başkenti. Camilerin, anıtların, zarafetin etrafını saran gecekondu- apartmanlar yok olmuş, doyulmaz bir tarih sepya renkleriyle ortaya çıkmıştı. Giriş katları dükkân, üst katları konut, balkonlarından çocuklar sarkan evler, toplumla barışmış bir ticaret. Osmanlıyı hem letafette, hem serbestiyette aşmış gıcır gıcır bir medeniyet, dünyayla uyum içinde danstaydı.
Şehrin her yanında minik korular, kurşuni kubbeler. Kubbelerde kuş yuvaları vardı.
Tertemiz deniz kenarları su içinde yeşildi. Kediler mırmır, martılar assolist.
Bir sabah bir kalktım ki, sanki Hızır aleyhisselam geçmişti kentten.
Arkasında o yeşil, o diri izi bırakaraktan yürüyüp geçmiş ve bet bereket yağmıştı semtlere.
Sokakları, duvarları bir sağanak gibi kaplayan sarmaşıklar, allı güllü, mutlu mesut bir yorgan gibi sarılmıştı insanlara.
Kendimi kanaatkâr, tatlı bir barışın tam ortasında bulmuştum.
Sokaklara baktım, sabun kokuyordu. Kimse aç açık değildi. Selam veriyordu birbirine millet. Tebessüm, anlaşılıyordu ki bu şehirde göz kırpmak kadar doğaldı. Sakin bir ahali dolanıyordu etrafta.
Asıl şehre, Eminönü'ne, gerilerde kalmış çocukluğumuzun terk edilmiş Atalar Mağazasının karşısına, ağır bir mimarinin önüne, kaldırıma, masalara oturdum. Bir çay söyledim, karşıdaki kapitülasyonlara, Deutsche Orient Bank'ın silik izine baktım. Üçgen bina elden geçmiş, iç ışıklarını yeni haline, Arifler Mektebi'ne yakmıştı. Ömrümüzü tüketen 19. yüzyıl nihayet bitmişti.
Fesini eğiyordu rap pantolonuyla kebapçının servisçisi, çorapçı kulaklıktan Neşet Ertaş dinliyordu. İspanyol bir soprano yandaki masada kendine arya söylüyordu. Mekânda caz kıvamında Tatyos Efendi çalıyordu. Tatlı dilli, zihinlerde "cüzdan yerinde mi acaba?" fikri uyandıran bir Afrikalı, saç ektirmiş Arap gençlerine saat satıyordu.
Saatler geçiyor. Zaman İstanbul'da medeniyetlerin birbirine karıştığı bir katlanma yaşıyordu. Katlanıyordu, dürülüyordu.
Kültürler üst üste biniyordu. Yeni lisanlar bulmanın saati çalıyordu...
Oysa daha dün büyük bir fırtınadan çıkmıştık! Çatılar uçmuş, insanlar korkmuş, evleri su basmıştı. Demek diye düşündüm, her fırtına gibi bu da geçti. Bayağı bir darp etmişti ama geçmişti. Kent darmaduman olmuştu ama bak toparlanmıştı!
İnsan kendinden örnek almalıydı. Ne fırtınalardan çıkmıştık, ne çatıları uçmuştu da hayatımızın, dimdik dikilmiştik sonunda. İstanbul, kalbimizin başkenti de öyle canlı, öyle dirençliydi işte. Bize benziyordu...
Fırtına dinmiş yağmur, demek ki bir rahmet gibi üstümüze inmişti.
Büyük bir değişim yaşanmıştı! Her taraf kafe taklidi yapan, restoran taklidi yapan kütüphanelerle, galerilerle, kapısı ardına kadar açık dergâhlarla dolmuştu. Alnında Sühreverdi yazana mı, yoksa Gazali yazana mı girsem, baksam diye tereddütte kaldım.
Fakat o sırada caddeden süslü develeriyle ağır aksak bir kervan geçince... Ve yan masadaki kızıl saçlı kadın, mor örtüsüyle Yemen güzellik yarışmasından çıkmış gibi duran arkadaşıyla, "Bergson'a göre Fatiha tefsiri üstüne" kuşdilinde konuşmaya başlayınca...
E artık bu kadarı da olamaz diye dank etti kafama!
Anladım ki rüyadayım!
Kesin rüyada. Gözümü bir açtım, yataktayım. Sabah yeni ağarmakta.
Ama bir söz takılı kalmıştı kulağıma: "İnsan rüyalarının toplamıdır!" diyerekten...
Öyle bir insan düşledim. Niye olmasın? Rüyalarına layık olmuş bir insan. Tamamlanmış bir insan. Bir İnsan-ı Kamil.
Ne güzelsin, ne güzel bir sırsın sen, demek geldi içimden o müstesna nesle.
Ağacın, kuşun, çiçeğin, suyun ne güzel. Emanetlerin ne latif!
İdrak eden, idrak edilen bir mucizesin. Sana insan demişler, bilinmez bir hazinenin bilinmek isteyişisin. O kadar şereflisin.
Kimselere söylenmez bir söz gibisin. Özün de özüsün...
Sen ne güzelsin! Kalplerden kalplere giden yolun ortasında görülmemiş renklerde açan mucizevi bir çiçeksin.
Gözünde tomurcuklanan o şükrün gözyaşlarıyla.
Sonradan hatırladım aslında:
"İnsan uyurken rabbine yakın olur ve Allah haberlerini rüyalarda duyurur!"
Demişti bizim bilgelerden biri. Sağdan sola yazılan yeşil bir lisanla.
Hayırdır inşallah...
Yazarlar
-
Abdurrahman DilipakPartiler ve toplum nereye gidiyor? 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEÖzgür Özel’in özgül ağırlığı 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKBatı, Türkiye, ulus-devlet: Vazgeçmenin fırsatları ve riskleri 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarVatandaşlık tanımı değişmeli mi? 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİltica ve mülteciler 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu Ergilİyi yönetim üzerine düşünceler 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUİslam Dünyası’nın kayıp yılları… 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANErdoğan’ın korktuğu başına geldi 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanKendi halkına cihad ilan etmiş bir Diyanet İşleri Başkanı 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRKomisyon hayırlara vesile olsun inşallah… 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURNetanyahu’nun üstadının yolu İstanbul’a nasıl düşmüştü? 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasCHP artık iktidar alternatifi mi 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluGazze’nin tarihe düştüğü kayıt, dünyaya verdiği ders 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUMuhalefet barış sürecinde yer alacak mı? 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezKuznets Eğrisi Hipotezi ve Türkiye 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERPatrona hediye gibi kanun, işçiye erteleme 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçCan Atalay 'komisyon' üyesi olabilir mi? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERSüreç ya da Çözüm Komisyonu 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Türkiye’yi Sarsan Bir Yıl… 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGECibuti Başkonsolosu 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer Tahincioğluİnsanlığa karşı suç için “Hitler” kriteri: Bombayla öldürülen, yaralanan insanlar “mağdur” sayılmadı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolYeni çözüm süreci 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİHıristiyanlıktaki “kurtuluş” fikrinin İslamda yeri olabilir mi? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRHer yangın yeni ihale demek... Beslenme sırası felaket tüccarlarında: Tomruğa hücum! 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞ“Terörsüz Türkiye (!!!)” Komisyonu aritmetiği ve CHP 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYAzerbaycan ile Rusya arasında savaş çıkar mı? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunSuyun akışı ya da meramı barış olmak 1.08.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
25.04.2021
13.09.2020
7.09.2020
30.08.2020
23.08.2020
16.08.2020
27.07.2020
21.07.2020
15.12.2019
18.11.2019