Ali BAYRAMOĞLU

Ali BAYRAMOĞLU
Ali BAYRAMOĞLU
Karar Tüm Yazıları
Muhalefet barış sürecinde yer alacak mı?
2.08.2025
17

Ülkenin kısa ve orta vadeye yönelik iki temel, belirleyici ekseni var.

Biri, malum, CHP’ye yönelik operasyonlarla yaşanan muhalefet baskısı ve otoriterlikte derinleşme sürecine tekabül eden eksen.

Diğeri ise Türkiye’nin en büyük sorunlarından biri olan Kürt meselesinin şu veya bu şekilde silahsız bir aşamaya geçmesi, dolayısıyla çözüm istikametinde yol almasına işaret eden eksen.

Paradoks açık.

İlki demokratik kapanmaya, ikincisi ise açılmaya işaret ediyor.

Bu iki süreç şu ana kadar ayrı yollardan yürüdü, daha doğrusu yürüyebildi.

Zira barış sürecinin ilk aşaması, DEM dışında muhalif siyasi partilere kapalıydı. Devlet-Öcalan ilişkilerine dayanan, devlet merkezli ve güvenlik odaklı bir aşamaydı. İktidar bu süreci yürütürken, CHP’ye yönelik operasyonlara da devam etti.

Ancak bugün bu evrenin geride kaldığı ortada. İçinde bulunduğumuz aşamada devlet merkezli süreç, adım adım siyaset merkezli olmaya ilerliyor.

Barış süreçleri çok etaplıdır; tek solukta tamamlanmaz.

Nitekim silah bırakma kararı, işin ilk ve başlangıç aşamasıydı.

Şimdi, içinde bulunduğumuz ikinci aşamada, bu kararın tam olarak uygulanması gerekiyor.

Ancak bu uygulamanın bazı koşulları var.

Bu koşullar arasında şunlar sayılabilir:

Silah bırakanların hukuki statüsü,

Hapishanelerdeki Selahattin Demirtaş gibi kişilerin durumu,

Barış sürecini yürütenleri güvence altına alacak yasal düzenlemeler,

Öcalan’ın hareket alanını genişletecek düzenlemeler.

Tüm bu başlıkların görüşülme ve gerçekleşme yeri Meclis’tir.

Meclis demek, siyasi partiler ve onların görüş, beklenti, tavır ve koşullarının devreye girmesi demektir.

Ülkeye hâkim iki farklı sürecin birbirine yakınlaştığı yer işte burasıdır.

Meclis Başkanı’nın kurmaya çalıştığı komisyonun esas çerçevesi ve fonksiyonu da bu bağlamda karşımıza çıkıyor.

Şöyle:

Komisyon fikriyle, yasal düzenlemeler konusunda Meclis’teki tüm partilerin bir uzlaşıya varması isteniyor.

Ancak muhalefet partilerinin bazı koşulları var.

Bir kere, AK Parti-MHP ve muhtemelen DEM üyelerinin basit çoğunlukla oluşturacağı bir gündemin ve alınacak kararların figüranı olmak istemiyorlar. Nitekim CHP, nitelikli çoğunluğu komisyona katılımının ön koşulu olarak ilan etti.

Ayrıca komisyonun gündemi bakımından da farklı eğilimler var. AK Parti bu komisyonu teknik bir çalışma birimi olarak görmekte. Buna karşın muhalefet partileri, gündemi sınırlı düzenlemelerin ötesine taşıyacak bir demokratik boyutun da olması gerektiğini savunuyorlar. Mealen şunu söylüyorlar:

“Toplum barıştan yana, ama söz konusu örgüt elemanlarının entegrasyonu ve Öcalan’ın hareket alanı olunca bu destek yüzde 20’lere düşüyor.

İktidar, toplumun en az destek verdiği yönleri bize yüklemek istiyor.

Öcalan’ın koşullarını, Karayılan’ın İsveç’e yerleştirilmesi gibi meseleleri bizim çözmemizi, ama diğer konulara karışmamamızı istiyor. Bunu kabul etmeyiz. Demokratikleşme ekseninin de bu komisyonda tartışılacak konular arasında olması gerekir. Demokratikleşme deyince akla önce bazı engellerin kaldırılması geliyor. Kayyumların kaldırılması, aynı zamanda diğer belediye başkanlarıyla ilgili tutuklu ve gözaltındaki kişilerle ilgili hak ve hukuk meselelerinin devreye girmesi demek…”

Tartışmalar sürüyor…

Ancak şu açık: Komisyon tartışmalarıyla birlikte Türkiye’nin paradoksal görünen bu iki farklı ekseni birbirine değmeye başlamıştır.

Kaldı ki bu kaçınılmazdır.

Siyasette veya herhangi bir siyasi alanda, birbirinden ayrı duran iki paradoksal sürecin temas etmemesi, birbirini etkilememesi ve karşı karşıya gelmemesi mümkün değildir.

Gerçek anlamda temas ettikleri anda, siyaset nasıl bir şekil alacak?

O da ayrı ve önemli bir tartışma konusu…

Başka yazıya.

Yorum Yap

Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Yazarlar