Cem SANCAR
Han hamam, şan şöhret sahibi bir adam dinlerin ortak sesini duymuş, azgınlıktan vazgeçip "güzel ahlak" sahibi bir insan olmaya karar vermiş.
Hizmetlilerini azâd etmiş, malını mülkünü dağıtmış. Makamı mevkii terk etmiş.
Çıkmış ortalarda "En cahili benim, bugüne dek nefsime kral ettiğim kaç keçi bacaklı doymazlık varsa hepsi için tövbe!" diye bağırmış. Gitmiş kalbini kırdıklarından af dilemiş. Affı kabul edilene kadar kapılarında yatmış.
Sonra egosunu kırmak için viraneleri mekân etmiş, oralarda mücevher aramış. Bulduklarının isini pasını silmiş ihtiyacı olanlarla paylaşmış.
Bir tas çorbayla doymuş. Alnını secdeye vurmuş, burnunu sürtmüş, salât etmiş, niyaz etmiş.
Köşkünde eprimiş eski tahtından başka bir şey kalmamışmış. Soğuk izbe bir binada, içindeki eşyalar dağıtıldığı için de metruk bir saltanatta, izbe bir geçmişin ortasında yaşıyormuş.
Bir gün yine ibadetini yapmış, kitabını okumuş, okuduklarını düşünürken üstüne bir mahmurluk çökmüş. Odadaki divanda şöyle kuş uykusunda bir istihareye yatmış. Kitabın irfanını rüyasında bir kere daha yaşasın, hikmetinin lezzetine varsın diye...
Birden büyük bir gürültüyle yerinden zıplamış. Yattığı odanın tavanı gürültüden yıkılıyormuş. Koca ayaklı birileri tepiniyormuş tepesinde adeta.
Çıkmış bir bakmış. Evinin çatısında bir deve kervanı, başlarında bir kervancı! Demiş "Ey insanoğlu ne ararsın orada?" "Görmüyor musun kervan geçiriyorum" demiş adam. "Geçirecek yol mu yok da oradan geçiriyorsun" diye sormuş bizimki. "E" demiş kervancı "Sen bir taht üstünde ermeye çalışıyorsun ya, kervan da tavanından geçiyor. Şaşırma!"
İnsan tahtından zor vazgeçiyor, onu diyorum. Ondandır bu içimizdeki gürültü...
Kimi yaşlı bir teyzeden ıslak mendil alır, çorap alır, sabunlanma bezi alır dantelli. Öyle hayır yapar. Kimi okul yaptırır alnına koca altın harflerle adını yazdırır!
Allah taksiratlarını affetsin televizyonda yardım şovları yapılırdı 90'larda. İhtiyaç sahiplerine canlı bağlanılırdı. Gariban bir aile, başlar eğik, gözler yaşlı, ilan edilirdi âleme. Bilmem nereden bilmem kim şu kadar veriyor diyerekten. Bir tür açık arttırma! Sonradan ekranda reklamını yapmak için büyük paralar vaat edenler ortadan kaybolmuşlardı da ayılmıştı insanlık...
Kimi kızar milyonlarca mazlum göçmene, çoluk çocuk evsiz barksız kalmışa. Gitsin bunlar diye bağırır. Sonra kalkar sokak kedilerine mama dağıtır. Sahipsiz köpekleri veterinere götürür.
Kimi yersiz yurtsuzların, sürgün edilmiş halkların yanındadır, yardım taşır durur onlara...
Merhamet garip gelmiştir, fakat galip de gelmiştir kalplerde.
Merhamet bir şekilde patlar kişinin içinde. Kodlanmıştır yaratılışın derinlerinde. Şefkatsiz edemez insan. Şefkatle alay edenlerin içine tipi yağar. Damarları buz tutar. Savaşlarda zalimlik yapanlar Post Travmatik Sendromla eve döndüklerinde zarar verir ailesine. Böyle cezalandırılırlar takdiri ilahi tarafından.
Hayat, karışık bir sayfadır yazılan. Çözmek inen kitaplara rağmen çetrefillidir. Hiçbir şey insanın umduğu gibi gitmez...
Hendek kazarak değil, köprü yaparak yükselir insan. Bazısı dört kitabı hatmetse de bırakamaz elinden çivili sopasını. Yüzünden kavga akar bazısının. Kendini beğenir, başkalarının kusurunu söyleyip durur. "Ben, ben" diye bir kırbaç şaklar dilinde. Benliğin şeytanını tanımazlıktan gelir, gizli gizli sevişir onunla.
Çünkü bir tek iblise nasip olmamıştır aşk. İnsan biz diyebilen bir aşk mahsulüdür ta en dibinde...
Herkes kendi tarihini yapar. Herkes Herodot'udur ahir ömrünün.
Yazlıklarda şımarık insanlar hayvan besler de kış gelince sokağa aç biilaç bırakır, giderler ya. Misal onlara kızmakla, yargılamakla bir ömür geçmez. Aç açıkta bırakılanları beslediğin zaman açılır kalbin bahtı oysa.
Kelimelerin bir sahibi vardır. Hor kullanmaya gelmez...
Hattızâtında aşkla alay eden, salt akla tapan insanlarla doldur psikiyatri klinikleri. "Bilimsel" diye abartılanın çorak kıyısında çocuktur mesela anlı şanlı Nobelli bilim adamları. Delilik normalliktir bu dünyada...
Bazen soruyorum kendime, ne sürüklüyor seni?
Bir şarkının tam ortasında, nara atanlara doğru uzak bir bakışta, bir suskunluktan sonra soruyorum: "Seni bu denli hayata bağlayan ne?" Aşk olmasa ne işim var benim bu cangılda?
Kalbin yumuşaması uzun bir antrenman. Merhamet de bir iştir bilene. Bir egzersiz!
Ezanların telkini bu yöndedir. Sürekli tekrarlayarak öğrenir kişi. Eser ilk cümlenin yazılmasıyla başlar. İnsancıklar sokakta ciltli kitaplar olarak yürür. Başlıkları okumak için herkese nasip olmayan bir gözlükle bakarsan görünür.
Ne diyordum, taht falan hepsi yalan! Bu namlar, kartvizitler, afralar, tafralar hepsi gazoz kapağıdır aklı olana.
Ama tek bir gerçek var, o kesin. Herkesin içinde yeni doğmuş bir bebek oynaşır. Cenneti arayan, annesine tarifsiz bir sevgiyle bakan.
Meftunuz işte biz o aşka!
Kendini bir matah sanma...
Yazarlar
-
Abdurrahman DilipakPartiler ve toplum nereye gidiyor? 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEÖzgür Özel’in özgül ağırlığı 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKBatı, Türkiye, ulus-devlet: Vazgeçmenin fırsatları ve riskleri 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarVatandaşlık tanımı değişmeli mi? 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİltica ve mülteciler 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu Ergilİyi yönetim üzerine düşünceler 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUİslam Dünyası’nın kayıp yılları… 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANErdoğan’ın korktuğu başına geldi 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanKendi halkına cihad ilan etmiş bir Diyanet İşleri Başkanı 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRKomisyon hayırlara vesile olsun inşallah… 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURNetanyahu’nun üstadının yolu İstanbul’a nasıl düşmüştü? 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasCHP artık iktidar alternatifi mi 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluGazze’nin tarihe düştüğü kayıt, dünyaya verdiği ders 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUMuhalefet barış sürecinde yer alacak mı? 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezKuznets Eğrisi Hipotezi ve Türkiye 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERPatrona hediye gibi kanun, işçiye erteleme 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçCan Atalay 'komisyon' üyesi olabilir mi? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERSüreç ya da Çözüm Komisyonu 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Türkiye’yi Sarsan Bir Yıl… 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGECibuti Başkonsolosu 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer Tahincioğluİnsanlığa karşı suç için “Hitler” kriteri: Bombayla öldürülen, yaralanan insanlar “mağdur” sayılmadı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolYeni çözüm süreci 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİHıristiyanlıktaki “kurtuluş” fikrinin İslamda yeri olabilir mi? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRHer yangın yeni ihale demek... Beslenme sırası felaket tüccarlarında: Tomruğa hücum! 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞ“Terörsüz Türkiye (!!!)” Komisyonu aritmetiği ve CHP 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYAzerbaycan ile Rusya arasında savaş çıkar mı? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunSuyun akışı ya da meramı barış olmak 1.08.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
25.04.2021
13.09.2020
7.09.2020
30.08.2020
23.08.2020
16.08.2020
27.07.2020
21.07.2020
15.12.2019
18.11.2019