Cem SANCAR
Patlıcan moru ceketimle eski SABAH'ın İkitelli'deki binasından içeri girdiğimde, uzun saçlı, sakallı bir gençtim. Atilla İlhan'ın yayın danışmanlığı yaptığı dergilerde bir şeyler çiziktirmiştim ama profesyonel gazeteciliğe yeni adım atıyordum.
Medya camiasının -eh- demokrat starları yeni bir dergi kuruyorlardı.
Uç bir masada görüşmeyi beklerken etrafa göz attım. Çeşitli yerlerden tanıdığım gazeteciler serbest hareketlerle dolanıyor ve nedense tümü zatımı görmezden geliyordu. Hatta birisi bir kıyı köyünde işlettiğim lokanta-kampingi anıştırarak "Lokantacılar da gasteci oldu ya!" diyerekten laf bile çakmıştı. Aklımdan bana taktığı hesap pusulaları geçti, ama hiç renk vermedim.
Çok geçmeden güleryüzlü bir hanım gelip görüştü. Ciddi ve şefkatli bir edası vardı. Gülay Göktürk ile öyle tanıştım.
Benden haber önerileri istemişlerdi. Bir kâğıda bir şeyler yazdım. Ortamda kâğıt yoktu sadece biz 'çaylakların' masasına koymuşlardı. Her yön bilgisayar tarlasıydı. Şafak atmıştı tabii! Çünkü bilgisayara karşı Neandertal İnsanı tadındaydım.
Sonunda şahsımı 'deneme muhabirliğine' aldılar. Deneyecekler sonra karar vereceklerdi.
Ertesi sabah endişelerim ve yeni meslek için duyduğum taşikardimle oradaydım. İkitelli'ye toplu taşıma yoktu. Otobüs, minibüs ve otostop çekmiştim.
Aslında öncesi sinemada karar kılmıştım. Çağın filozoflarının yönetmenler olduğuna inanmış, sinemacı olmak için türlü filmlerde asistanlık yapmış, aç açıkta kalmıştım.
Oysa bir derdim vardı, dünyaya anlatmak istiyordum. İdeallerinin peşinde ter tepelek bir çocuktum. Kimsenin çokbilmiş bir asistan aramadığını; el ve ayak bileklerimde ve de koltukaltlarımda 'stigmata' yani sulu yaralar çıkınca anladım.
Neyse işte, SABAH'ın büyük salonuna girip kimsenin iltifat etmediği arka bir masaya yerleşince bilgisayarı açtım, uğraşmaya başladım. İlkokul yıllarında evdeki daktiloyu harap ettiğim için F klavyeye alışıktım.
İlk hafta, gece yarıları son servise kadar bilgisayarın başından kalkmadım. Bir kaç kere göçerttim ama sonunda aleti çözdüm. 'Seni yeneceğim teneke kafa" diye şey etmiştim...
Binanın en sevdiğim yeri ise tertemiz tuvaletleriydi. Yemekhaneyi keşfetmem için birkaç gün geçti. Çünkü kimse davet etmemişti, ben de yerimden kıpırdamamıştım: "Ne olur ne olmazdı abicim ya!"
İlk haberim kapak oldu. Sonra asıl kadroya aldılar. Sonra köşe verdiler.
Ardından öğrendim ki, yazı işleri müdürü "Ben bu hippi kılıklı adamı sevmedim, atarım ben bunu" demiş. Bir kaç yıl sonra yayın yönetmeni olduğunda bir methedici kaside de o yazdı hakkımda...
Müteakiben Özal hakka yürüdü, demokratik kanallar tıkandı. Tazminatımı almadan istifa ettim, gittim.
Peşinden yönetici olarak başka bir gazeteye geçmem, masayı devirip ayrılmam sıkıntılı bir konu. Siyaset yazmamak koşuluyla bir süre Yeni Binyıl Gazetesi'nde, birkaç haftalık dergide dolandıktan sonra "Başlarım medyasına!" raddesine geldim, kalabalığın arasına daldım.
Sivil hayatta roman yazar, kültürel projelerle uğraşırken devir değişti, darbeci kafa yenildi.
Kendimi yine SABAH gazetesinde, pazar yazıları yazarken bulmaz mıyım?
SABAH mühim bir nokta yani benim hayatımda! Artık bunu kabul etmeliyim.
Bu gazete tarihinde hep genç olmaya yönelmiş. Yaşı da genç!
33. doğum gününe dönersek, bu gün Yeni Türkiye dediğimiz arayışın uçak gemilerinden biri. Başka bir çağın farklı medyasını yaratmak için derdi ve de fikri olanlara buradan bir selam çakmak isterim.
Bir gün gazetenin bahçesinde turlayan idolüm Engin Ardıç'ın yanına gidip kendimi tanıştırmıştım. Laf nereden geldiyse, "Saçlarımı kestirmem ben usta" ya gelmişti. O ise, "İnsan hep öyle söyler ama finalde keser" diye tutturmuştu.
Haklı çıktı, tam kesecekken, saç kalmadı, döküldü! O delimsirek çocuğun içinden başka biri göründü.
Vakitler devrildi. İnatlaşmalar geçmişin sisinde masum birer hatıra.
Şimdi ben bu yaşımda; o romantik çocuğun, o uzun saçlı, mor ceketli delikanlının yetiştiği kuruma, SABAH'a, 33. yaşı için bir demet papatya atıyorum.
Tutanın olsun...
Yazarlar
-
Abdurrahman DilipakPartiler ve toplum nereye gidiyor? 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEÖzgür Özel’in özgül ağırlığı 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKBatı, Türkiye, ulus-devlet: Vazgeçmenin fırsatları ve riskleri 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarVatandaşlık tanımı değişmeli mi? 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİltica ve mülteciler 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu Ergilİyi yönetim üzerine düşünceler 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUİslam Dünyası’nın kayıp yılları… 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANErdoğan’ın korktuğu başına geldi 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanKendi halkına cihad ilan etmiş bir Diyanet İşleri Başkanı 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRKomisyon hayırlara vesile olsun inşallah… 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURNetanyahu’nun üstadının yolu İstanbul’a nasıl düşmüştü? 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasCHP artık iktidar alternatifi mi 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluGazze’nin tarihe düştüğü kayıt, dünyaya verdiği ders 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUMuhalefet barış sürecinde yer alacak mı? 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezKuznets Eğrisi Hipotezi ve Türkiye 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERPatrona hediye gibi kanun, işçiye erteleme 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçCan Atalay 'komisyon' üyesi olabilir mi? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERSüreç ya da Çözüm Komisyonu 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Türkiye’yi Sarsan Bir Yıl… 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGECibuti Başkonsolosu 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer Tahincioğluİnsanlığa karşı suç için “Hitler” kriteri: Bombayla öldürülen, yaralanan insanlar “mağdur” sayılmadı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolYeni çözüm süreci 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİHıristiyanlıktaki “kurtuluş” fikrinin İslamda yeri olabilir mi? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRHer yangın yeni ihale demek... Beslenme sırası felaket tüccarlarında: Tomruğa hücum! 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞ“Terörsüz Türkiye (!!!)” Komisyonu aritmetiği ve CHP 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYAzerbaycan ile Rusya arasında savaş çıkar mı? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunSuyun akışı ya da meramı barış olmak 1.08.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
25.04.2021
13.09.2020
7.09.2020
30.08.2020
23.08.2020
16.08.2020
27.07.2020
21.07.2020
15.12.2019
18.11.2019