Enver SEZGİN
Ozan, ailenin en büyük çocuğudur. Babasının deyimiyle, “özel bir çocuk”tur.
Anadolu Lisesi’ni ilk beş içinde bitirir. En büyük iki merakı, edebiyat ve müziktir.
Üniversite giriş sınavında üç tercihinden biri Hacettepe Üniversitesi’nin Sosyoloji Bölümü’dür. Sınavdan çıkar çıkmaz babasına bu bölüme girmeyi garantilediğini söyler. Öyle de olur.
Kısa süre içinde okulda pek çok öğrenci tarafından tanınan biri olur.
Bir müzik grubu ve bir de halk oyunları ekibi kurar. Okulun basketbol takımının da oyuncusudur.
Sosyal bir gençtir. Paylaşımcıdır.
O artık uzun boylu, yeşil gözlü, yakışıklı bir üniversitelidir.
Babası onu 1999 yılının Nevroz Bayramı’nda telefonla arar, ulaşamaz. Bir kere daha dener. Bu kez ulaşmıştır. Görüşme kısa sürer. Ertesi gün defalarca görüşmeye çalışır. Ozan’ın telefonu cevap vermez. Baba ısrar eder. Nihayet telefon açılır ama ahizenin ucundaki, oğlunun bir arkadaşıdır. Ozan’ın İstanbul’a gittiğini söyler. Baba buna inanmaz. “Gitseydi haber verirdi” diye düşünür.
Aile, oğullarından uzun süre haber alamaz.
Kaygılıdırlar. Hayatları altüst olmuştur.
Nihayet, çocuklarının 2004 Haziranında “kırsala” gittiğini öğrenirler.
Baba, İran’a gider. Amacı, Kandil’e ulaşıp oğlunun durumunu öğrenmektir. Başaramaz. Çaresiz, geri döner.
Uykusuz geceler devam eder.
2004 yılının temmuz ayında çocuklarının Bingöl tarafında olduğunun haberini alırlar.
Bir gün babanın telefonu çalar. Karşıdaki ses, “Baba, ben Ozan,” der. Baba, birilerin kötü bir şaka yaptığını düşünür. Telefondakinin oğlu olduğuna inanmaz. “Baba, benim!” diye üsteler Ozan. Bu kez inanmıştır babası. Mutluluğuna diyecek yoktur. Öyle ya, yıllar sonra oğlunun sesini duymuştur. Nasıl sevinmesin ki?
Oğlu ile görüşmek ister. Bu isteğini ona söyler. Ozan arkadaşlarına danışır ve babasının isteğine olumlu cevap verir. Bu arada babasından beraberinde kitap, fotoğraf makinesi ve kırtasiye malzemesi getirmesini ister.
En çok annesini özlemiştir. Muhakkak annesi de görüşmeye gelmelidir.
Büyük bir heyecan içinde yolculuk hazırlıklarına başlarlar.
Ancak acı haber tez ulaşır.
26 Temmuz günü, İstanbul’dan bir dostları arar. Nazan, Ozan’ın kod ismini sorar.
“Hamza” yanıtını alır. Ağlayarak, televizyon haberlerini izlemelerini ister.
Öyle yaparlar.
Habere göre Hamza (Ozan) hayatını kaybetmiştir.
Anne ve baba, haberin doğru olup olmadığını öğrenmek için Bingöl’e hareket ederler.
Bingöl Valiliği’ne bir dilekçe ile başvururlar. Valiliğin elinde kesin deliller yoktur.
Karlıova Jandarma Komutanlığı, telsiz konuşmalarında, “Hamza arkadaş topçu ateşinde şehit oldu,” biçiminde ifadelere rastladıklarını bildirir. Çocuklarının akıbetini tam olarak öğrenemeden evlerine dönerler.
Olaydan tam iki ay sonra bir mektup alırlar. Mektup Kandil’den geliyordur. Ozan bir topçu atışı sonunda yaşamını yitirmiştir.
Sırtına gelen şarapnel parçaları onu ağır yaralamış, daha sonra da kan kaybından dolayı hayata gözlerini yummuştur. Arkadaşları Ozan’ı bir ormanlık arazide defnederler.
Toprak Ailesi’nin evine ateş düşmüştür. En büyük evlatlarını genç yaşında kaybetmişlerdir.
Buna rağmen hiç kimseye düşmanlık beslemezler.
Haksızlığı ve eşitsizliği üreten sistemedir tepkileri.
Baba Selim Toprak, bir fotoğraf sanatçısıdır. Ancak her şeyden önce bir insan hakları aktivistidir ve uzun yıllar Uluslararası Af Örgütü’nde yönetici olarak çalışmıştır. “Ne kadar Kürt arkadaşım varsa o kadar da Türk arkadaşım var,” diyor. Kimseye kin gütmüyor.
“Başka Ozan’lar ölmesin” istiyor. Şöyle diyor: “Asker ya da PKK’li, ölen her insan için üzüntü duyuyorum.”
Bugün bu ülkenin topraklarında elde silah dolaşan nice Ozan var. Şimdi ise sınır dışına çıkmaları isteniyor. Tartışma uzun süre böyle devam etti. Buna da bilmem kaçıncı aşama dedik.
Sonra birdenbire çekilmelerinin durdurulması kararı alındı.
Çekilenler de çekilmeleri durdurulanlar da “Ozan” gibilerdir. Konuştuğumuz aslında onların hayatıdır; ölmek ve öldürmek zorunda değiller.
Onlar bu coğrafyanın evlatlarıdır ve gitmeleri gereken yer de doğup büyüdükleri topraklardır.
Yazarlar
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA15 Ağustos Toplumsal Devrime Giden Yol... 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan Özkanİsrail ordusu, Gazze’de ekilebilir arazileri de sıfırlıyor 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNZengezur’a Trump kaması: Kime niyet kime kısmet? 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞKOMÜNİST BİR YAZAR VE“İKİ KADIN İKİ AŞK…” 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURÜzgünüm, kimse Türkiye’yi bölmek istemiyor 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIR'Yeni Türkiye'de umudu yalnızca 51 kişilik komisyona bırakmalı mıyız? 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUÇevremiz çok bilinmeyenli bir denklem gibi, yoksa bilinebilir mi? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNE“Norm Devlet” üzerinde 19 Mart gölgesi 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolYargı niye böyle? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayBir dönüm noktasında mıyız? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRBU KOMİSYON NE ÇÖZER? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanDevleti yönetenler milletlerine güven vermek istiyor olsaydı… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKYeni Süreç, korkular ve umutlar 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezTeo-politik inşaya karşı dinsel bireycilik: İtaat mı? İtiraz mı? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunÖzlemek ne uzun bir mesafe, Dersim… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilYolsuzluk: Çürümenin Kurumsallaşmış Hali 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasHükümet yalanladı konu kapandı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUSiyaset CHP’siz, CHP siyasetsiz olmaz 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİHakan Fidan'ın diploması 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENSüreç Olmasaydı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluGeri dönülmez çözümde son düzlük... 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÇeteler çağı ve muhteşem çöküş… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanAK Parti kendini nasıl bu hallere düşürdü… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçKürt sorunu, komisyon ve Marx… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluKalorifer kazanından rektör danışmanlığına ve öğretim görevliliğine uzanan yol: Sahte diplomaya ne g 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazAYM kararı yargıyı bağlayacak mı? 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: “İmralı’da Bir Mahkûm” 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİsa’nın takipçilerine sığınan Muhammed’in takipçileri 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarŞeffaf, açık ve çoğulcu 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞAdemimerkeziyet: Dikey güçler ayrılığı ya da paylaşımı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraÇağdaş Türkiye 7.08.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
11.05.2016
13.04.2016
2.02.2016
16.02.2016
9.02.2016
26.01.2016
13.01.2016
30.12.2015
23.12.2015
8.02.2015