Enver SEZGİN
Dicle Üniversitesi öğretim üyesi, Dr. Mehmet Yanmış kapsamlı bir çalışmaya imza atmış. Devletin yürüttüğü “operasyonlar” ile “hendek siyasetinin” Kürtler üzerindeki etkilerini araştırmış.
Mehmet Yanmış, araştırma alanı olarak, Diyarbakır, Şırnak, Urfa, Mardin ve Hakkâri illerini seçmiş. Ortaya üzerinde önemle durulması gereken sonuçlar çıkmış.
Operasyonlar hemen bitmeli diyenler, zararı fakir fukaranın çektiğini söylüyorlar.
Bir tarafta devletin ağır silahlarla yaptığı operasyonlar, öte tarafta ise izlenen “Hendek Siyaseti”; bu ikisinin de masum halka “zarar vermekten başka hiçbir işe yaramadığı” düşünülüyor.
Cizre’de yaşayan bir arkadaşım “Burada travma yaşamamak için insan olmamak gerekiyor” diyor. Halk, büyük bir çaresizlik içinde sadece bekliyor. Çocukların durumu daha da kötü.
Silopi, Derik ve Cizre’de operasyonlar tamamlandı. Sur ilçesinde bitmek üzere. Bazı ilçelerde operasyonlar yeni başladı. Muhtemelen başka yerleşim birimlerine de yansıyacak. Güvenlik güçleri belki buralarda da “başarılı”! olacak.
Peki, ya sonra? Temelde hiçbir şey çözülmemiş olacak. Başka bir ifade ile, sorunlar olduğu gibi orta yerde durmaya devam edecek.
Sözkonusu araştırmadan çıkan çarpıcı sonuçlardan biri ise bölgede radikalleşmenin artabileceği ve Türk- Kürt ayrışmasının derinleşebileceği yönündedir. Her bir operasyon bu kaygıları daha da artırıyor. Gönüllerde kırılmalar yaratıyor. Pek çok insan 90’lı yıllardan da kötü bir sürece doğru hızla ilerlediğimizi düşünüyor. Operasyonlar, zaten var olan devlete olan güvensizliği daha da artırıyor. İnsanlar bu operasyonların hemen bitmesini istiyorlar.
Öte yandan, hendek ve barikat siyasetine de destek vermiyorlar. Hendek ve barikat stratejisi yanlıştır görüşünde olanların oranı yüzde 67’yi buluyor. “Bu eylemler, en büyük zararı Kürtlere veriyor”, diyenlerin oranı yarıdan fazla. Bu bile Kürtlerin “hendek siyasetine” destek vermediğini net olarak gösteriyor. Bu politika başarılı olabilir diyenlerin oranı ise sadece yüzde 11’de kalıyor.
Demektir ki, çok büyük çoğunluk devam eden operasyonlara karşı olduğu gibi, hendeğe de silaha da sempati ile bakmıyor. Yanlış ve yıkıcı buluyor. Bu politikalar onun hayatını olumsuz bir yönde etkiliyor.
Cizre’de, onbinlerce insanın göç ettiği söyleniyor. Sur ilçesi ise neredeyse tamamen boşalmış durumdadır. Silopi’de yarı yarıya göç var. Pek çok kişinin hayatı zindana dönmüş durumdadır. Bu çatışmalardan öteki il ve ilçelerde yaşayanlar da etkileniyor. Ekonomik hayat zaten durma noktasına gelmiş.
Halk bu duruma neden razı olsun ki? İnsanlar perişan ve kızgınlar. Bu büyük yıkım karşısında “hendek siyasetini” neden desteklesinler ki?
Çatışmaların sürdüğü tüm yerleşim birimlerinde benzer manzaralarla karşılaşıyorsunuz.
Vahap Coşkun’un bir yazısında belirttiği gibi “Yıkılan evler, taş üstünde taş kalmayan sokaklar, derin yarıklar, içine girilmeyen mahalleler, yanıp kül olan camiler, hanlar, okullar, hamamlar…
Ve en önemlisi yitip giden canlar.” Ölen çocuklar, göç, perişanlık.
Buralarda yaşayanlar, devletin abluka ve operasyonundan ve hendek politikasından olumlu bir sonuç çıkamayacağını biliyor.
Kendi hayatının, çocuklarının geleceğinin karartıldığını görüyor.
Pek çok kişi ağır koşularda yaşıyor. Bütün bunlara rağmen geleceğe dair umutlarını tam olarak yitirmiş değiller.
Yine Dr. Mehmet Yanmış’ın araştırmasına başvuralım.
Bu olumsuz tabloya rağmen çözüm sürecinin başlayabileceği umudu hâlâ canlılığını koruyor.
Katılımcıların yüzde 61,0’i “görüşmeler yeniden başlayabilir” yanıtını vermişler.
İki buçuk yıllık çözüm süreci hiçbir işe yaramamışsa bile Kürt halkının büyük çoğunluğunun barışçı çözüme olan inancını güçlendirmiştir ki bu önemlidir. Silahın, şiddetin çare olmadığını kavradılar. Kürt meselesinin çözümü için yasal siyasetin yeterli olduğuna kanaat getirdiler.
Operasyon, abluka, hendek, barikat, silah, bomba, şiddet, ölme, öldürme…
Bize lazım olan bunların hiçbirisi değil.
Sorunlarımızın çözümü için “yasal siyaset” yeterlidir.
Yazarlar
-
Akdoğan Özkanİsrail ordusu, Gazze’de ekilebilir arazileri de sıfırlıyor 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURÜzgünüm, kimse Türkiye’yi bölmek istemiyor 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNZengezur’a Trump kaması: Kime niyet kime kısmet? 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIR'Yeni Türkiye'de umudu yalnızca 51 kişilik komisyona bırakmalı mıyız? 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA15 Ağustos Toplumsal Devrime Giden Yol... 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞKOMÜNİST BİR YAZAR VE“İKİ KADIN İKİ AŞK…” 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilYolsuzluk: Çürümenin Kurumsallaşmış Hali 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolYargı niye böyle? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunÖzlemek ne uzun bir mesafe, Dersim… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKYeni Süreç, korkular ve umutlar 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUÇevremiz çok bilinmeyenli bir denklem gibi, yoksa bilinebilir mi? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNE“Norm Devlet” üzerinde 19 Mart gölgesi 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRBU KOMİSYON NE ÇÖZER? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayBir dönüm noktasında mıyız? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanDevleti yönetenler milletlerine güven vermek istiyor olsaydı… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezTeo-politik inşaya karşı dinsel bireycilik: İtaat mı? İtiraz mı? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENSüreç Olmasaydı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİHakan Fidan'ın diploması 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluGeri dönülmez çözümde son düzlük... 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUSiyaset CHP’siz, CHP siyasetsiz olmaz 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasHükümet yalanladı konu kapandı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÇeteler çağı ve muhteşem çöküş… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanAK Parti kendini nasıl bu hallere düşürdü… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçKürt sorunu, komisyon ve Marx… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: “İmralı’da Bir Mahkûm” 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarŞeffaf, açık ve çoğulcu 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİsa’nın takipçilerine sığınan Muhammed’in takipçileri 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞAdemimerkeziyet: Dikey güçler ayrılığı ya da paylaşımı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTUtanmazlığın ve Çürümüşlüğün Belgesi: Sahte Diploma Skandalı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazAYM kararı yargıyı bağlayacak mı? 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluKalorifer kazanından rektör danışmanlığına ve öğretim görevliliğine uzanan yol: Sahte diplomaya ne g 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraÇağdaş Türkiye 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUDemokratlar, ümmetçiler, ırkçılar 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEKaş yaparken göz çıkarmak 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞMeslek liseleri tartışmaları (1) 6.08.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
11.05.2016
13.04.2016
2.02.2016
16.02.2016
9.02.2016
26.01.2016
13.01.2016
30.12.2015
23.12.2015
8.02.2015