Halil BERKTAY
İktidarlar ve tarihçiler. Kendilerini “tarihi yapan” olarak görenlerin, “tarihi yazan”lardan onyıllar boyu sadakat beklemesi. Kişiye tapma kültleri. Ebedî ve Millî Şefler. Bağlılık yeminleri.
Ama tabii, bütün bunların geçersizliği. Bir yerinden mutlaka çökecek olması. Sonsuz değişim nedeniyle. Zamanın ve tarihin, her şeyi eskiten; değer yargılarını değiştiren akışı, Büyük lâciverdî bahçede, altın pırıltılarla devranı rakkaselerin. Geçmişin, bugünü ve geleceği ilelebet esir almasının imkânsızlığı.
Richard Overy, The Dictators’ın “The moral universe of dictatorship” bölümünde, Nazizm ve Stalinizmin kendilerine özgü bir “manevî evren” yaratma çabasında gerçeği ve ahlâkı nasıl görelileştirdikleri, rastgeleleştirdiklerine de dikkat çeker.
Nikita Kruşçev : “Tarihçiler tehlikelidir, her şeyi tepetakla edebilirler. Dikkatle izlenmeleri gerekir” (1956; aktaran : Marc Ferro, The Use and Abuse of History, 2003).
Mustafa Kemal (1931) : “Tarih yazmak, tarih yapmak kadar mühimdir. Yazan yapana sadık kalmazsa; değişmeyen hakikat insanlığı şaşırtacak bir mahiyet alır. Siz buna razı mısınız ?”
Mustafa Kemal (1931) : “Bu vesikalar üzerinde yapacağınız tetkikte her şeyden ve herkesten evvel kendi inisiyatifinizi ve ince millî süzgecinizi kullanınız !”
Kemalist Cumhuriyet rejimi ve ideolojisinin en hassas konuları, ulus-devletin temelindeki etnik temizlikler.
Türkiye 2005. Resmî söylemden illâllah demiş bilim insanları bir “Osmanlı Ermenileri” konferansı yapmak istiyor. Kıyamet kopuyor. Neden ? Efendim, farklı görüşte olanlar (yani inkârcı tezleri savunanlar) yokmuş. E, ne olur yani ? Herkes çağrılmak zorunda mı ? İsteyen istediği konferansı yapamaz mı ? Bu özgürlük bilim için şart değil mi ? Aldı Yusuf Halaçoğlu : Evet, tabii. “Ama bu konferans bilimsel değil.” Yani ? Yetkili bir makamın bilimsel bulmadığı, bilim özgürlüğünden yararlandırılmayabilir. Tercümesi : “ince millî süzgeç”e uymuyor.
Işık Koşaner’in son 19 Mayıs konuşması : “Gerçeklerin değiştirilmesi ve saptırılmasıyla tarihsel olguların farklılaştırılmak istendiği ve Atatürk ve arkadaşlarının mücadelesine farklı bir anlam yükleyerek alternatif tarih yazılmaya çalışıldığını ibretle ve esefle görüyoruz.” İşte, “yazanın yapana sadık kalması” ve “hakikat”ın hiç değişmemesi hayalinin bugünkü ifadesi. Hep aynı “alternatif tarih” korkusu, bunca yıldır. Mamafih iyi oldu, bu zatın erken emekli olup gittiği. Yoksa, böyle bilmediği konularda konuşmaya devam edecek, bizlere de ikide bir kalitesizliğe cevap vermek düşecekti.
En başa, “geleneğin icadı” ânına dönelim. Devletin eli ağır, ama liderin eli ondan da ağır. Geri bir toplumda, herkesin elpençe divan durduğu mevcut hiyerarşilerin tepesinde öyle bir çekim merkezi oluşuyor ki, bütün ilişkiler onun etrafında dönmeye başlıyor. Toplantılar, saatler, randevular hep ona ayarlanıyor. İki insanın meselâ evlilik ilişkisi içinde birlikte yaşaması bile zamanla müthiş bir alışkanlık yaratır. Sadece sevgi değildir mesele; kişiler iç içe geçer, bağımsız varlığı kalkar, değişime uğrar. Bunu en fazla ayrılık veya ölüm halinde hissederiz; etimizden et, canımızdan can koparılıyor gibi gelir. Öyledir de, bir bakıma.
Büyük lider kültlerinde çok daha kötüsü oluyor, demokratik olmayan toplumlarda. Her şey o kadar Tek Adam ekseninde şekilleniyor ki, bütün bir çevre, bir sofra, bir parti, bir nesil bu damgayı yiyor; bağımlılık ve aidiyet içlerine siniyor yıllar boyu. Sonra o gidince hayatları altüst oluyor. Onunla yapamayanlar, onsuz da yapamıyor.
Nâzım, 1900-50 arası Türkiye toplumunun kültürel mahremiyetine vukufuyla, bunu da görmüş, sezmiş ve anlatmış. Memleketimden İnsan Manzaraları’nda, Haydarpaşa Garından kalkan sürat katarının yemekli vagonundaki birinci masada, elâ gözlü, (CHP’nin “burjuva devrimi” ölçüleri içinde) sol tandanslı, hergele ve hovarda mebus-doktor Tahsin, şunları geçirir içinden :
“Muzaffer bir insandı ölen: / nefsinden başka hiç kimseye güvenmeyen / muzaffer ve muazzam bir kumarbaz. / Alaycıydı, kavgacıydı, kurnaz ve hükmediciydi. / Ben gelmiş olduğum yere onun eliyle gelmiş olmama rağmen / (o kadar ağır pençeliydi ki) / kaç kerre ölmesini istedim. / Sanıyordum ki zindanım yıkılacak / sofrası yıkılırsa. / Öldü. / Yıkıldı sofrası. / Fakat misafirleri onun yanına gömdüler / kendilerinde muzaffer olan ne varsa. / Ben ne kadar ihtiyarlamış olduğumu / onun öldüğü gün anladım.”
Bu, yalnız o kuşağın değil, sonraki yarım yüzyılın bütün epigonik Atatürkçülerinin de çıkmazı ve dramıdır. Lâkin Nâzım’da bile bir problem var, kuşkusuz. O da tuhaf, gerçekçi olmayan, heroik-trajik bir aşk-ve-nefret ilişkisi yaşıyor Atatürk’le. Zira “devrim ve karşı-devrim” paradigmasının dışına çıkamıyor.
Gene de, en güzel, en müthiş, en tüyler ürpertici Atatürk tasviri ve kitabesi bu olmalı. Bana kalsa, Kuvâyı Milliye’deki Kocatepe sahnesinin “sarışın bir kurda benziyordu” idealizasyonunu asla tek başına okutmam. Bu pasajla birlikte okuturum. 16-17 Ağustos ’31 mektubuna bakar bakmaz, kendi kendime “hükmediciydi... o kadar ağır pençeliydi ki” sözcüklerini mırıldanmaya başlamıştım.
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazFıkra gibi ülke ama gel de gül! 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluYeryüzü artık bir Vahşi Batı… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYRusya, Suriye’den sonra İran’ı da kaybedebilir 22.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKürt meselesinde CHP’nin yakın dönem öyküsü 21.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Neo-Mussoli’nin “Havuz Medyası” 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye ne yapmalı? 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİModern katil 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRMHP’nin yeni anayasa hamlesi, köklü bir rejim düzenlemesini mi işaret ediyor? CHP ne yapmalı? 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEDaha kötüsü her zaman mümkün 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENBaas’tan ve İslamcılıktan Sonra 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNÖzgür Özel’in İmtihanı 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞSiyasetin (ve biraz da ceplerin) finansmanı, yasalar, AKP ve CHP 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBOŞ UMUT, SONU HÜSRAN 12.06.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolHer 4 liranın 3’ü faize! 11.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENAKP ahlâkî üstünlük mü kazandı? 10.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKBarış süreci için en büyük tehlike nasıl Türkiye’nin iç barışının bozulması oldu? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi Egilmezİnsanlar Olmayan Parasını Nerelere Harcıyor? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçEşitlik korkusu ve 12 Eylül darbesinin büyük zaferi 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞBir anayasa inşa süreci deneyimi: Yeni Anayasa Platformu (YAP) 4.06.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
10.03.2025
8.03.2025
8.03.2025
6.03.2025
10.02.2025
29.01.2025
25.01.2025
16.01.2025
24.12.2024
20.11.2024