Halil BERKTAY
Acaba ben insanlığın başlangıcından bu yana bütün şiddet olaylarını gözden geçirmek ve (spontane, düşünülmemiş, kurgulanmamış çatışmalar da dahil) tek tek her birine not vermek; bu haklı şu haksız demek; daha da aşırısı, hepsi haksız, tarihte haklı veya görece haklı şiddet yoktur diye, bütün zamanlar için geçerli bir ahlâkî hüküm getirmek; her somut durumdan başarıyla çıkması garanti, mutlak bir pasifizmi dayatmak için mi yazıyorum ?
Yoksa, günümüz politikası açısından mı yazıyorum –bu “haklı/haksız şiddet” ayırımı ve “haklı şiddet”intanımı, teorisi nereden çıktı ? Bu koşullar devam ediyor mu ? Bugün “haklı şiddet” teorileştirilebilir, politikaya bu şekilde yaklaşılabilir mi ? Çağdaş siyasal partiler ve düşünürler, bir yöntem olarak şiddeti “haklı” diye a priori benimseyebilir mi ? Ya da, böyle gerekçelendirilen “haklı şiddet”lere yakın durmayı kabullenen bir yol çizebilir mi ? Benim bu tür yönsemelere itiraz ettiğimi, derdimin bu olduğunu anlamamak mümkün mü ?
Levent Yılmaz ya benim ilkiyle uğraştığımı sanmış. Ya da, ikinci tutuma ilki üzerinden çatmayı yeğlemiş. Şöyle soruyor : Gaz odasına giden bir Yahudi, SS subayına yumruk atıp kaçmaya çalışmasın mı ? Tehcire tâbi tutulan (Ermeni) köylüler(i), öldürülmemek için silâhlı bir direniş örgütlemesinler mi ? Stalin veya Hitler’e karşı Gandhi’nin pasif direnişi neye yarardı ? Şiddete ilkesel olarak karşı çıkmak iyi de, ona maruz kaldığımızda ne yapacağız ? Sırf “olduğum şey” için öldürülmek istiyorsam, Hobbes’un “kayıtsız şartsız biat” tavsiyesine mi uyacağım ? Koşar adım kaçmak işe yarar mı ? Ya arkamdan vurulursam (28 Şubat) ?
Bunlardan bazılarına, kendi sınırları içinde cevabım çok açık. Yolda birileri üzerime saldırırsa, kendimi elimden geldiği kadar savunurum. Gaz odasına veya ölüm tarlalarına götürülüyorsam, kurtulmak için ne mümkünse yaparım. Hitler’e karşı direneceğim kuşkusuz. Bugünkü kafamla, Stalin’e karşı da.
İsterseniz çoğaltabilirim de bu örnekleri. Geçmişte, orada olsam ben de öyle yapardım diyebileceğim (yapabilmeyi isteyeceğim) pek çok mücadele var. Köle isyanları. Bastille’in zaptı. 1848 devrimleri, “halkların ilkbaharı”. İşgale karşı boyutuyla Millî Mücadele. İspanya 1936-39. Fransız mukavemeti. Yunan ve Yugoslav partizanları. Sutjeska, Neretva, Stalingrad. Nâzım gibi benim de yüreğime basarak geçiyor, kanlı ayaklarıyla Karaburun mağlupları.
Fakat yani bu mudur, şu 2012 yılındaki “haklı şiddet” tartışmamızın zemini ? Bu gibi örneklerde bir “haklı şiddet” programlaması söz konusu değil. Ortada, şu olursa “haklı şiddet” uygulayacağım diyen bir parti yok. Bizim, retrospektif olarak kendimizi yakın hissettiğimiz şiddet olgusu, spontane diyebileceğimiz bir tarzda ortaya çıkıyor. Hepsi, gerçekten yapacak başka bir şey kalmadığı ve kimsenin pek barışçılık öğütleyemeyeceği durumlarla ilgili. Levent Yılmaz’ın ifadesiyle, hakikaten bir “çaresizlik” söz konusu.
Oysa 20. yüzyılın ikinci yarısından bugüne uzanan ve zayıflamasına rağmen hâlâ varlığını sürdüren “haklı savaş/şiddet” kavramı daima normatif bir kavram. Geçmişe değil bugüne ve geleceğe dönük; tarihî olayları yargılamanın değil, pratiğe yol göstermenin aracı. İlk defa bizim bakıp da “aaa, bu galiba haklı şiddet” dediğimiz bir şey değil; öncelikle kendisi, “ben haklı şiddetim” diye bağırarak çıkageliyor. Geçmişle ilişkisi ise, tam da Levent Yılmaz’ın verdiği türden örnekleri alıp, bunlardan bir “ezilenlerin haklı şiddeti” genel teorisi ve programı kurmaktan ibaret. Bu, ilk ağızda geçmişle bugün (20. ve 21. yüzyıllar veya Geç Modernite) arasında bir kesintisizlik ve değişmezlik köprüsü kurmayı; üstüne üstlük, bugün “haklı şiddet”e başvurmayı düşünen (ya da başvurduğu için şu veya bu ölçüde manevî himayeye mazhar olan) akım veya örgütleri, aynen 1915’in Ermenileri ve Auschwitz’deki Yahudiler kadar çaresiz, alternatifsiz saymayı içeriyor. Bir sonraki adımda, (somut realite değil) bizatihî bu teori, Kantçı bir “kategorik emperatif”e, çıkış noktası ve geçerlilik sınırları sorgulanmayan bir emrediciliğe dönüşüyor. Tercihler siliniyor, (güya) zorunluluk kalıyor. O da “haklı şiddet” kullanımı ve savunusunu adetâ otomatikleştiriyor.
Aklıma ister istemez, George “W” Bush döneminin ve neo-con’luğun “terörle savaş” ideolojisini tecessüm ettiren, Fox TV yapımı o korkunç 24 dizisi geliyor. Arap ve Müslüman “teröristler” ABD’ye karşı nükleer veya bazen kimyasal bir saldırı hazırlığı içindedir. Hiç vakit kalmamıştır, eli kulağındadır patlama. Ve tek çare, kahramanımız Jack Bauer’in eldeki biricik şüpheliyi derhal konuşturmasıdır. Bu da işkenceyle olacaktır haliyle; yoksa siz de mi, böyle bir anda bile insan hakları sayıklayan o zavallı, ödlek liberallerdensiniz ?
Fox TV’cilerin taktiği açık : Olabilecek en ekstrem, hayalî denecek derecede ekstrem “örnek”lerden hareketle, vicdanlarımızı yıkıp, işkenceyi normal ve doğal kılmak. CIA’in Guantanamo veya diğer ABD dışı rendition merkezlerinde yaptıkları dâhil, yeryüzündeki işkencenin yüzde 99,99’unun, böyle saniyelik “âcil durum”larla ilgisi yok. O zaman niye işi uç noktaya götürüyorlar ? Bizlere limitte, evet, gerekirse işkence kabul edilebilir dedirtmek; çağdaş, güncel siyasal ahlâkımızı bu noktada ifsâd etmek için.
Yazarlar
-
Mustafa PAÇALEş Şara’dan yeni bir Esad çıkarmak mı? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİktidarın ağzındaki bakla!... 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRBu durumda AİHM yetkilileri de Trump’tan yardım istesin… 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUErdoğan’ın ötesi… 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞEntelektüel üretimin kaybı-Rejimin vesayeti-Siyasetin iflası 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin Sönmezİktidar politikası ters mi tepiyor, tersine mi işletiliyor? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİKandil’in polemikçisi şampanya sosyalistlerine karşı 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraKaçıncı CHP? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUÖcalan’ın mektubu üzerine bazı gözlemler 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEABD, Suriye için neye karar verdi? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERHarakiri Bütçesi 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluBüyük sorunları çözememe serisi bu kez bitecek mi? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldız ÖNENGüney Amerika’da büyüyen gölge 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENKürt Sorunu 2.0’a Hazır mıyız? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRLaleli Çamaşırhanesi -3- Videoya çektiler: ‘Cırt’ sesi geldikçe bağırıyor! “Maşallah, Maşallah!..” 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZÖzel’in bütçe konuşmasında sürece dair mesajları 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolAK Partili bir okurla sohbet 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSeçime henüz vakit varken sandık hesabı 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanAmerika çökmekte olan bir uygarlık mı? 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuCeylanpınar cinayeti… 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezOrta sınıf nereye gitti? 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAKANBahis oynayan bakan kim?.. CASUS KİM?.. 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciEn büyük tehlike NÜFUS yokluğu 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENFeti Yıldız kime sesleniyor? 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇHakim sınıfın iki zümresi 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYAJohn Holloway ; Abdullah Öcalan’ın Kuramı Devrim İhtimali Fikrini Yeniden Düşünülür Hale Getiriyor! 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilTürkiye neden sanayileşemiyor: Sermayenin, güvenin ve kurumların zayıflığı öyküsü 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURSuriye bir kere daha çözümü bozabilir mi? 10.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTElveda Lenin ve Düzce Belediyesi… 10.12.2025 Tüm Yazıları
-
Selva DemiralpHissedilemeyen büyümenin anatomisi 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasSokak çeteleri devlet kurumlarına karşı 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞCHP programı halka ne vadediyor? Nasıl bir parlamenter sistem? 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalHay'at Tahrir el-Şam'ın Evrimi ve Suriye'nin Geleceği 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEÇıkış yolu 8.12.2025 Tüm Yazıları



































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
10.03.2025
8.03.2025
8.03.2025
6.03.2025
10.02.2025
29.01.2025
25.01.2025
16.01.2025
24.12.2024
20.11.2024