Halil BERKTAY
[2.6.2019] Sekiz on gün süreyle Amerika’daydım. Bazı tarihçi ve sosyal bilimcilerle konuştum. Düşündüğüm (düşlediğim mi demek lâzım?) çeşitli projeleri anlattım. Bunlar arkadaşlarım. İlkeli, dirayetli, geniş ufuklu, liberal demokrat insanlar. Hiçbir İslamofobileri de yok. Tersine, kendi ilim ve bilim alanlarında Batımerkezciliği aşarak yaratıyor, üretiyor, ders veriyorlar. Fakat bir noktada, karşıma hep aynı soru çıktı: Halil, nedir bu senin memleketin hali? Ortalıkta, Avrupa Üniversiteler Birliği’nin bütün Türk üniversiteleriyle ilişkisini derhal ve toptan kesmesini isteyen çağrılar dolaşıyor. Şimdi biz senin önerdiğin işlere girsek, bir bildiriye imza attılar diye hapse mahkûm olan, ya da dışarıda yaşar ve çalışırken artık ülkesine dönemez duruma düşen arkadaşlarımız bize ne der? Türkiye, vaktiyle apartheid’ın hüküm sürdüğü Güney Afrika’ya benzer bir fikrî ve manevî izolasyona sürüklenmekte. Dışarıdan nasıl görüldüğünüzün farkında mısınız? Farkındalar mı?
Beklemiyor değildim. Gene de çok acı geldi. Elimden geldiği kadar, her ülke için geçerli olan bir farkı vurgulamaya çalıştım. Siyaset başka, sivil toplum başka. Hükümet başka, üniversiteler başka. Kaldı ki, dedim, bir ülke zaten içe kapanma eğilimine girmişse, yaptırımlar adına bilimsel işbirliğinden uzak durmak, hele insan ve toplum bilimleri alanında, sadece olumsuz gidişatı daha da hızlandırmaya yarar. Oysa dış dünya ile araya duvar örülmesine değil, olabilecek bütün entellektüel kanalların açık tutulmasına çalışmalıyız… Muhataplarım üzerinde ne kadar etkili oldu, bilemem. Ama beni iyileştirmedi. Boğazıma oturan yumru, içime çöreklenen kasvet gitmedi.
Döndüm. Yazılı ve sözlü dâvetiyeler aldım Adalet Bakanlığı’ndan. Meğer Yargı Reformu Stratejisi çalışmaları tamamlanmış. Beştepe’de, Cumhurbaşkanlığı Külliyesi’nde kamuoyuna açıklanacakmış. Ona çağırıyorlar. Yıl sonu sınavlarıma denk geldiği için gelemiyeceğimi anlattım. Özür diledim.
Cevaplamayı daha yeni bitirmiştim ki… Hayatın ironisine bakın! Baskın Oran ve Füsun Üstel’den sonra, bu sefer Sabancı Üniversitesi’nden meslekdaşım, değerli sosyal antropolog Ayşe Gül Altınay’ın da 2 yıl 1 ay hapse mahkûm olduğu haberi çıkageldi. Buna da şaşırmamalıydım gerçi. Çünkü biliyordum; neredeyse dört yıl önceki ilk patırtının durulmasının ardından, “Barış İçin Akademisyenler” dilekçesine yönelik yargılamalar hiç durmadı. Çok daha sessizce, kıyıda köşede, kimseler görmeden ve duymadan, lâkin amansız bir buldozer eziciliğiyle sürüyor. Pazarlıklar yapılıyor, sanıkların nasıl ifade verirse görece hafif veya ağır ceza alacağı, ya da cezasının tecil edilip edilmeyeceği üzerine. Giden gidiyor; yurt dışında iş bulup kalıyor; bir daha geri gelmeyecek muhtemelen. Böyle bir gizli beyin göçü de yaşanıyor ve Türkiye yetenek kaybediyor, yetişmiş insan kaybediyor habire. Tıp diliyle hemorrhage. İç kanama. Hepsini ergeç duyuyor, öğreniyoruz.
Gene de ilk öğrendiğimde, kaynar sular döküldü başımdan aşağı. Ne diyeyim, bilemiyorum. Neresinden bakarsanız bakın, tam bir felâket ve rezalet. Dilekçenin siyasî anlamı ve doğrultusunu yanlış bulmak başka; içinde herhangi bir suç unsuru keşfetmek başka. Açıkçası, yok böyle bir şey. Normal bir hukuk anlayışıyla yok tabii. O dilekçede PKK’ya ilişkin tek bir sözcük yer almıyor. Ne övülüyor, ne yeriliyor. Dün de uzun uzadıya anlatmaya çalıştığım gibi, sadece devlet eleştiriliyor. Başka bir deyişle, metnin lâfzı itibariyle, terörün övülmesi ya da terör örgütüne yardım söz konusu değil. Bunu neden eksik, dolayısıyla yanlış bulduğumu dün uzun uzadıya anlattım. Tekrarlamayacağım. Fakat işte bu, olsa olsa siyasî bir yanlış. Bu da son tahlilde sübjektif bir değerlendirme. Herkesin objektif hukuk ölçüleri içinde, beğenelim beğenmeyelim, kendi siyasî yorum ve duruş hakkı var. Bana göre yanlış, başkalarına göre değil. Böyle sorunlar, çözülürse de ancak konuşa konuşa -- gerekirse yıllar ve onyıllar boyu konuşa konuşa çözülebilir.
Öte yandan, sözünü ettiğim nesnel ölçüler açısından bu dilekçede söylenenler bir suç değil. Suç gibi gösterilmesi, ancak eşi görülmedik derecede zorlama bir yorumla, söylemedikleri -- 2015 yazı ve sonbaharındaki durumun oluşmasında PKK’nın sorumluluğundan söz etmemeleri --üzerinden mümkün. Başka bir deyişle, mesele (1) terör propagandası yapmış olmaları değil, (2) anti-terör propagandası yapmamış olmaları. Aşikâr ki (1) ile (2) çok farklı pozisyon veya önermeler. Ama işte mahkeme kararlarında bu gerçek eğilip bükülüyor, döndürülüp dolaştırılıyor, sonunda (2) öyle kalmıyor, kalamıyor; (1)’e eşitleniyor; terör propagandası, terör örgütünü övme ya da teröre yardım haline getiriliyor.
Bu koşullarda, Adalet Bakanlığı’nın Yargı Reformu Stratejisi’nin ne ölçüde hayata geçebileceğini, ya da hayata geçebileceğine inanmanın mümkün olup olmadığını bilemiyorum doğrusu. Tâyin edici faktör, kuşkusuz siyasetin hukuku rahat bırakıp bırakmayacağı. Bu bir yana, benim sırf hukukun kendi ölçüleri içinde bir sorum olacak, bu reform çabasında çalışan sayın yargıçlara. Hattâ onların da ötesinde, hukuk fakültelerimizin dekanlarına, önde gelen profesörlerine, bir yandan temel insan hakları ve diğer yandan ceza hukuku uzmanlarına. Hani dün, hukuk öğretim ve öğrenimimizin durumundan söz ediyordum ya. Dünyayla bağlantısından, ya da evrensel bir vizyon üzerine kurulu olup olmadığından.
O bağlamda: Diyelim ki bazı şeyleri söylemek yasak. Peki, insanlar başka bazı şeyleri söylemeye mecbur tutulabilir mi? Herhangi bir kimse, bazı şeyleri söylemiyor, söylememiş diye yargılanıp mahkûm edilebilir mi? Terörü lânetlememek, terörü övmekle bir mi? İkisi birbirine eşitlenebilir mi? Meslekî seyahatlere çıkıyorsunuz. Çeşitli ülkelere gidip incelemelerde bulunuyorsunuz. Siz bunu Avrupa’nın veya Amerika’nın hangi hukuk fakültesinde, öğrenci ve öğretim üyelerinin önüne çıkıp savunabilirsiniz?
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazFıkra gibi ülke ama gel de gül! 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluYeryüzü artık bir Vahşi Batı… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYRusya, Suriye’den sonra İran’ı da kaybedebilir 22.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKürt meselesinde CHP’nin yakın dönem öyküsü 21.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Neo-Mussoli’nin “Havuz Medyası” 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye ne yapmalı? 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİModern katil 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEDaha kötüsü her zaman mümkün 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRMHP’nin yeni anayasa hamlesi, köklü bir rejim düzenlemesini mi işaret ediyor? CHP ne yapmalı? 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNÖzgür Özel’in İmtihanı 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENBaas’tan ve İslamcılıktan Sonra 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞSiyasetin (ve biraz da ceplerin) finansmanı, yasalar, AKP ve CHP 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBOŞ UMUT, SONU HÜSRAN 12.06.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolHer 4 liranın 3’ü faize! 11.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENAKP ahlâkî üstünlük mü kazandı? 10.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi Egilmezİnsanlar Olmayan Parasını Nerelere Harcıyor? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKBarış süreci için en büyük tehlike nasıl Türkiye’nin iç barışının bozulması oldu? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçEşitlik korkusu ve 12 Eylül darbesinin büyük zaferi 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞBir anayasa inşa süreci deneyimi: Yeni Anayasa Platformu (YAP) 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYerli-milli Kur’an meali AK Parti’ye nasip olacak! 2.06.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraSokak 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasErken seçim en geç ne zaman? 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUSizin en sevdiğiniz tahakküm hangisi! 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANSiyasi gündem notları: Üç süreç nerede kesişir veya nerede kopar? 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMRuşen Çakır’ın Abdurrahim Semavi ile Kürt açılımı görüşmesi 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKYolsuzluklar, barış ve biz 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZ12 Mayıs, Bahçeli, mecburiyetler 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYOtoriterlikten Demokrasiye 12.05.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğlu‘Türkiye Müslümanları’ kimler oluyor? 11.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluBilek güreşi yoksa masayı mı kıracak? 28.04.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANRahip Brunson ve öğrenci Rümeysa 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYKopukluk ve “Anadolu Kırılması” 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARŞizofrenik yurttaşlık 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan CEMALTerörsüz Türkiye! İyi güzel, peki ya demokratik Türkiye?.. 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNTrump Küreselleşme Sürecini Geriye Döndürebilir mi? 13.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNBoykot ve sokaklar neden bu kadar korkutuyor? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTCoğrafya kaderimizmiş… 23.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selva Demiralpİmamoğlu krizi ve ekonomik yansımaları 20.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKürt ‘açılımı’nın nedeni Suriye değil, Türkiye! 15.03.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç, umut ve endişeler 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENÖcalan'ın ilk barış çağrısından 27 yıl sonra... 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezCumhur İttifakı'nın ‘muhalefeti dönüştürme görevi…’ 28.02.2025 Tüm Yazıları
-
Doğan AKINAhmet Sever: Eşsiz, kırgın, yalnız… 26.02.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
10.03.2025
8.03.2025
8.03.2025
6.03.2025
10.02.2025
29.01.2025
25.01.2025
16.01.2025
24.12.2024
20.11.2024