Halil BERKTAY
KCK Sözleşmesinin Öcalan’ı en yüksek “önderlik kurumu” olarak tanımlaması için, bir tek, demiştim, Hitler’in olağanüstü konumu ve yetkileriyle karşılaştırılabilir (4 Nisan). Tabii bu, PKK’nın doğrudan Nazizmi incelediği ve örnek aldığı demek değil. Ancak Nazizmle (Nazizmin de içinden fışkırdığı 19. yüzyıl sonu fideliğiyle) paylaştığı öyle bir milliyetçi mistisizm var ki, elitist (anti-popülist) ve Aydınlanmacı tavrıyla Kemalizmde bile o kadar net gözlenmiyor. Bu da bizi, daha çok böyle mistik milliyetçiliklere özgü bir lider fetişizmine getiriyor (5 Nisan).
Mesele şu : Adolf Hitler sonunda Führer oldu, kendine Führer dedirtti, Führer’liğini bir yığın yasa ve kararnameye de soktu –ama bu terimi kendisi icat etmedi. Kavramın öncelleri çeşitli fikir akımlarında mevcuttu. Hegel’de ve sonra Schopenhauer’de, Napolyon örneğinden hareketle oluşturup sonra genişlettikleri bir “dünya çapında tarihsel birey” (world-historic individual) kavramı vardı ki, tutku ve iddiaları Ruhun emrine denk düşen, dolayısıyla tarihin bir sonraki aşamaya (Ruhun kendini idrak edip Mutlak Ruha dönüşeceği aşamaya) doğru ilerlemesine hizmet eden kişileri kapsıyordu.
Hegel’den kuvvetle etkilenen Thomas Carlyle’ın Kahramanlar, Kahramanlara Tapma ve Tarihte Kahramanlığın Rolü kitabına göre (1841), “dünya tarihi büyük adamların yaşam öykülerinden ibaret”ti. 19. yüzyıl Romantik düşüncesinde sanatçı (şair, romancı, besteci –en fazla Byron veya Beethoven örneklerinde olduğu gibi) yaratıcılığını kendi daemon’unun (doğaüstü ruh ve dehasının) harekete geçirdiği bir Yalnız Dev’di.
Nietzsche için “iktidar dürtüsü” temeldi ve übermensch (üstün insan), iyisi ve kötüsüyle insanlık potansiyelinin tamamını kucaklayan bir kudret ve yaratıcılıkla bir tür “sanatçı-tiran” mertebesine ulaşabilen bireydi. Bu vizyonun eşitlikçi, demokratik, hümanist ideallerle en ufak bir ilgisi yoktu; tersine, Machiavelli’nin gözlediği aristokratik “ahlâk dışı”lığın, savaşçı gururunun ve sanatsal dehanın karışımını simgeliyordu. “İnsanlığın hedefi, türünün en yüksek örnekleri” olmak zorundaydı.
Yükselen milliyetçilik akımları için bütün bunlar, devralınıp sentezi yapılacak eşsiz malzeme yığınlarıydı. Tarihin yönü ve Dünya Ruhu’nun bir sonraki aşaması –elbette millet; milletin doğuşu ve kendini gerçekleştirmesi olmalıydı. “Dünya çapında tarihsel bireyler” –elbette bu gelişmeye hizmet eden millî liderler olmalıydı. Ahlâk kurallarıyla bağlı olmayan, hem savaşçı hem sanatçı tiranlar –nihaî amaç yani ulusun bekası uğruna elbette her çeşit aracı meşru sayan Bismarck ve Cavour gibi olmalıydı. Yalnız Devler de asıl milliyetçiliğin kahramanlarıydı. “Temsilî birey”lere ihtiyacı vardı milliyetçiliğin. 19. yüzyıl bir efsanelere dönüş çağıydı : Nibelung’lar, Yuvarlak Masa Şövalyeleri, Kalevala. Wagner’in Siegfried’i bütün Alman milletini; Malory’nin Kral Arthur’u veya Sir Walter Scott’un Ivanhoe’su bütün İngiliz milletini simgeliyordu.
Führerprinzip’in (lider/lik ilkesi) doğuşu da bu genel ortamın ürünüdür. 19. yüzyıl sonu Alman milliyetçilerinin Hegel ve Nietzsche uzantısı Sosyal Darwinist fikirlerine göre bazı “yetenekli birey”ler “yönetmek için doğmuş” olmalıydı. Güçlü lider, millî özlemleri kendi şahsında birleştirip ileri taşıyacaktı. Tersten söylersek, liderlik otoritesi tartışılmazdı. Zira “O” milletin yekpare iradesi demekti. Büyük dâvâların üstesinden başka türlü gelinemezdi.
Bu fikirler sırf Batı’yla sınırlı değildi; daha önce defalarca yazdığım gibi, 19. yüzyıl sonu ve 20. yüzyıl başlarının Avrupa proto-faşizmi, “emperyalizme karşıydılar” diye otomatikman “solcu” saydığımız İttihatçıları da çok kuvvetle etkiliyordu. Ömer Seyfettin’in Kızılelma Neresi adlı hikâyesi, örneğin, milliyetçi mistisizm ile Führerprinzip arasındaki ilişkinin herhalde en berrak ifadesidir. Sefere çıkmaya hazırlanan Kanunî Süleyman, ordugâhındaki askerlerin “Kızılelma’ya !” naralarına kulak verip merak eder; neresi acaba ? Ümera ve ulemasından tatmin edici bir cevap alamaz. Bir tek İskender Paşa, gerçeği halk bilir demeye getirir. Bunun üzerine üç kişi tutulup huzuruna getirilir. Hepsi sıradan garipler, bostancılar, yeniçerilerdir; yanıtları birbirini tekrarlar : Padişahımızın bizi götüreceği yerdir; padişahımız bilir. Önümüze düşüp bizi götüreceği yerdir; kendi bilir. Atının gittiği yerdir; neresi olduğunu padişahımızdan başka kimse bilemez. Süleyman rahatlar; beylerine gördünüz ya, der, Kızılelma benim gitmek istediğim yer, Hakkın beni göndereceği yer ! Ve doğruyu söyleyen bu üç kişiye hemen üç yüzer kese ihsan eder.
Almanya ve Nazizm nire, Türkiye ve İTC nire demeyin. Hepsi aynı nesildir bunların. Ömer Seyfettin 1884’te, Hitler 89’da doğdu. Kızılelma Neresi 1917’de yayınlandı. O sırada Hitler 28 yaşındaydı. Ömer Seyfettin 1920’de öldü. Hitler topu topu 13 yıl sonra, 1933’te iktidara geldi (Ömer Seyfettin yaşasaydı ancak 49 yaşında olacaktı). 1934’te Nüremberg’de yapılan büyük Nazi mitinginin Leni Riefenstahl tarafından çekilen propaganda filmi, İradenin Zaferi gibi hayli Nietzsche-vârî bir başlık taşır. O mitingde Rudolf Hess’in nutku şu sözlerle son buluyordu :
“Parti Hitler’dir. Hitler Almanya’dır da, nasıl Almanya Hitler ise. Hitler ! Sieg Heil [Zafere selâm] !”
Durup düşündüğünüzde, saçma sapan bir lâf salatası. Ama işte milyonları bu hezeyan söylemiyle kendilerinden geçirip peşlerinde sürüklediler, mutlak itaat sağladılar ve dünyayı ateşe verdiler.
Yazarlar
-
Nevzat CİNGİRTBürokrasi, tarımın gerisinde kaldı 28.10.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUÇözümün kolaylaşması isteniyorsa… 28.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNBu bir haber değildir: Türkiye, doğal alan kaybında birinci 28.10.2025 Tüm Yazıları
-
Taha Akyol‘Süreç’te yeni safha 28.10.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİİmamoğlu'na casusluk tutuklamasının akla getirdikleri 28.10.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞHamdi Ulukaya (Çobani) en zengin Türkiyeli seçilmesi üstüne... 28.10.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciFaizi MB’mi yoksa Adliye mi belirliyor? 28.10.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZPKK’nın son açıklaması: Süreç devam ediyor, ama nasıl ? 28.10.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselMerkez Bankası zor bir viraja girdi 28.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİREN“İnsanın ümüğüne bu kadar çökülmez…” 28.10.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNMenzile doğru bir adım daha 28.10.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUTrafik, yargı ve casusular 28.10.2025 Tüm Yazıları
-
Selva DemiralpFed mi, TCMB mi? Çetrefilli bir soru, ironik bir cevap 28.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanBöyle giderse bu tren bu tünelden çıkmaz 27.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞALTINA, DÖVİZE BAK GÖR HALİNİ… 27.10.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNPKK’nin çekilme hamlesi ne anlama geliyor? 27.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluÇözüm süreci… Yüzlerde hâlâ niye kaygı ifadesi var? 27.10.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURPKK neden Schrödinger'in kedisine benzedi? 27.10.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRBatı’nın krizi, küresel düzenin çözülüşü: Türkiye için dönüm noktası üzerine senaryolar ne? 27.10.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçYoğurtsuz, tereyağsız ve tavuk etiyle iskender kebap olur mu? Olur ama… 26.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünAsker göndermek ya da göndermemek… 26.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit Akçayİstikrarsızlık üreten istikrar programı 26.10.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye’de milliyetçiliğin reformu meselesi 26.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEÇete savaşı mı? 26.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYABarışın Halklaşması ve Demokratik Toplum Sürecine Çağrı... 26.10.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANNereye doğru gidiyoruz? 26.10.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKemalizm mi daha ‘iyi’, (Yeni) İttihatçılık mı? (2) 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasHukuk binasını yıkmayın efendiler 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet Berkan‘Büyük iddialar, büyük kanıtlar gerektirir’ 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalProtestolar Amerika’yı sallıyor (mu?) 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKDünyanın araf dönemine denk gelen Türkiye’nin çözümü 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKronik siyaset bunalımı… 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİki din, iki tanrı tasavvuru 23.10.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilBir toplum geleceğe nasıl hazırlanır? 23.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİTürkiye’nin dilleri, İslam’ın lehçeleri, Allah’ın ayetleri 20.10.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRMilyonlarca dolarlık LPG filosu ve otel zinciriyle Paramount operasyonunun en dikkat çekeni: Şaban K 19.10.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezKültürel hegemonya: “Hay Bin Yakzan” bize ne söyler? 19.10.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERFransa’yı krizden kurtaran emeklilik hakları 19.10.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTKürt siyasi temsili sorunu 19.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENAK Parti 2.0’a Hazır Mıyız? 17.10.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl Bora“Çetin Ceviz Çıkan Ankara Ahalisi” 17.10.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIREkonominin düzelmesi Cumhurbaşkanı Erdoğan’a bağlı… 17.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞTrump’ın meşruiyeti var mı ki! 17.10.2025 Tüm Yazıları












































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
10.03.2025
8.03.2025
8.03.2025
6.03.2025
10.02.2025
29.01.2025
25.01.2025
16.01.2025
24.12.2024
20.11.2024