Halil BERKTAY
Neredeyse bir haftadır (ve 13 Haziran’da bu satırları yazarken de hâlâ) İngiltere’deyim. Dün Oxford’da, Tarih Fakültesi’nin dâvetlisi olarak, Türkiye’nin sonderweg’i, “Kendine Özgü Patika”sı üzerine bir konuşma yaptım.
Sonderweg, ilk ağızda Alman tarihinden kaynaklanan bir kavram. Kapitalizme geçişte İngiltere ve Fransa gibi Batı Avrupa ülkelerinin izlediği, klasik denebilecek liberal-demokratik patikaya kıyasla, Almanya gibi “gecikmiş” ve “yetişmeci” bir gündem peydahlamış Orta ve Doğu Avrupa ülkelerinin tuttuğu zorlayıcı, devletçi, otoriter, hem ekonomik hem siyasal anlamda anti-liberal “hızlandırılmış kalkınma” yöntemleri için kullanılıyor. Buna bağlı bir fikir, Alman sonderweg’inin, Nazizmin zeminini hazırlamış olması. Avrupa’nın en doğusuna, meselâ Rusya’ya ve ardından bir adım dışına, Japonya’ya, Çin’e ve Türkiye’ye baktığımızda, karşımıza yakın zamanda Murat Belge’nin de Militarist Modernleşmekitabında incelediği, çok benzer morfolojiler ve ideolojik miraslar çıkıyor.
Ben de burada, bu Kemalist sonderweg sorununa kendimce eğilirken, bir kere daha Osmanlı ve sonra Türk milliyetçi elitlerinin ikili (hem ezen hem ezilen) konumunu vurguladım. Buna bağlı olarak, dönemin Avrupa düşünce hayatının hem Marksizan anti-emperyalizm söylemi, hem proto-faşizm gibi birbirine hayli zıt kaynaklarından beslendiklerine; bu tür pasajlara İttihatçı yazarlarda yan yana ve iç içe rastlanabildiğine dikkat çektim. Örnek olarak (kimbilir kaçıncı defa) Ömer Seyfettin’in Primoöyküsünün üzerinden gittim. Kenan önce uzun bir Sosyal Darwinizm savunusu yapar. İki sayfa ötede, yer yer Rudolf Hilferding’in veya Rosa Luxemburg’un kaleminden çıkmış olabilecek bir Fransız ve İngiliz emperyalizmi eleştirisine girişir. Bir yandan mağduriyetten yakınır, diğer yandan Attila’nın şahsında Avrupa’yı “köpek gibi inletmiş” olmamızla böbürlenir. Bunun gibi tutarsızlıkların yansıttığı komplekslere parmak bastım.
Benim için, Türk “ulusal kalkınma”cılığının sosyo-ekonomik politikalarına kıyasla düşünce boyutları, zaman içinde çok daha fazla önem kazandı. Sonderweg ideolojimizi mitolojideki çok-başlı Hydra’ya benzettim. Kafalarından (suretlerinden) birini kesince diğeri saldırıyor. Onyıllar boyu Atatürkçüler hem “muasır medeniyet” dediler (yani Batıya ait ve dahil olmak istediler), hem de “özel tarih”imizin (güya) gerektirdiği, kendimize mahsus bir niş içinde (faraza ordumuzun “özel konum”u, millî işkencecilerimiz, “bizim ilkellerimiz” olarak Kürtlere ne yapıp ne yapamayacağımız gibi konular fazla kurcalanmaksızın), üç beş yıl önceki deyimiyle “onurumuzu” (!) koruyarak kabul edilmemiz talebinde bulundular.
Çöktü bu. Ama ilginçtir, şimdi AKP iktidarı benzer bir “özel muamele” israrını, bu sefer İslâmcı bir zeminden hareketle geliştiriyor. Batının işine yarayacağı öne sürülen “ılımlı” bir İslâmiyet adına, artık başka boyutlarıyla AB normlarına uymaksızın, “olduğumuz gibi” içeri alınmamızı dayatıyor. Bu da beni hep o proto-faşizm ve sonderweg mirasına geri götürüyor. Oxford’daki konuşmamda, güncellikle ilişkisini hesaba katarak, gene Ömer Seyfettin’in Beyaz Lâle’sinin öjenikçi “büyük nüfus” vurgusuna geçecek; Erdoğan’ın yeni yeni satha çıkan feci kadın ve kürtaj düşmanlığına bağlayacaktım. Olmadı, sorular başka yöne gitti. Daha çok, 1920’ler ve 30’lar solunun bu çok otoriter, devletçi-milliyetçi Türksonderweg’iyle ilişkisi gündeme geldi. Komintern Marksizminin ve tarihsel TKP’nin, anti-emperyalizm, aşamalı devrim ve devletçilik uğruna, demokrasiyi hiç dert edinmeksizin Kemalizme niçin ve ne kadar kefil olduğunu uzun uzadıya anlattım.
Akşam, St John’s College’da dört arkadaş birlikte yemek yiyorduk. Karşımızda oturan zat biyologmuş ve bilim tarihiyle ilgileniyormuş meğer. Tarihçi olduğumuzu öğrenince hemen 20. yüzyıl başı Sosyal Darwinizmi, öjenisi ve aile-nüfus politikaları hakkındaki görüşlerimizi sormasın mı ! Yok artık, dedim kendi kendime, son haftalarda ne yapsam, nereye gitsem içim dışım proto-faşizm oluyor.
İşte böyle. Kapatmak zorundayım; odamı boşaltıp yola koyulmam gerekiyor(muş). Bu da Girit’in Nikos Kazancakis Havaalanından yazdığımın ardından (24 Mart), ikinci “kısa” yolculuk yazısı oldu.
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
- PKK ve Türk solcuları (3) Silâh, savaş, “Önderlik
10.03.2025 - Yarısı biten sürecin kalan yarısına dair
8.03.2025 - PKK ve Türk solcuları (2) “Adam öldürmeyi oyun mu sandın?”
8.03.2025 - PKK ve Türk solcuları (1) Silâh ve şiddet fetişizmiyle dolu otuz yıl
6.03.2025 - Trump’ın, yeni tip Hitler ve bilinçsiz Leninist olarak portresi
10.02.2025 - Bir demokrasi ve mücadele alanı olarak “ahlâklı denetim”
29.01.2025 - Eksik ve kaygılı bir devrimperestlik: Amerikan Devrimi
25.01.2025 - Marksizmden önce devrim, terör, diktatörlük
16.01.2025 - “Bir günde giriverdik demektir Şamı Şerif şehrine”
24.12.2024 - Kültür Bakanına birkaç soru
20.11.2024
Yazarlar
-
Mehmet OcaktanBöyle giderse bu tren bu tünelden çıkmaz 27.10.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRBatı’nın krizi, küresel düzenin çözülüşü: Türkiye için dönüm noktası üzerine senaryolar ne? 27.10.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNPKK’nin çekilme hamlesi ne anlama geliyor? 27.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluÇözüm süreci… Yüzlerde hâlâ niye kaygı ifadesi var? 27.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞALTINA, DÖVİZE BAK GÖR HALİNİ… 27.10.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURPKK neden Schrödinger'in kedisine benzedi? 27.10.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye’de milliyetçiliğin reformu meselesi 26.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünAsker göndermek ya da göndermemek… 26.10.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciOkumuş hainler ülkeden kaçıyor! 26.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEÇete savaşı mı? 26.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYABarışın Halklaşması ve Demokratik Toplum Sürecine Çağrı... 26.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENVe casusluk hikâyesi 26.10.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolSarkozy hapiste 26.10.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANNereye doğru gidiyoruz? 26.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit Akçayİstikrarsızlık üreten istikrar programı 26.10.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçYoğurtsuz, tereyağsız ve tavuk etiyle iskender kebap olur mu? Olur ama… 26.10.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKemalizm mi daha ‘iyi’, (Yeni) İttihatçılık mı? (2) 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUMuhalefetin gerçeklikle bağı koparsa… 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKronik siyaset bunalımı… 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasHukuk binasını yıkmayın efendiler 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKDünyanın araf dönemine denk gelen Türkiye’nin çözümü 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalProtestolar Amerika’yı sallıyor (mu?) 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet Berkan‘Büyük iddialar, büyük kanıtlar gerektirir’ 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞ“Türk soylu yabancı” mı, “herkes Türktür mü (vatandaş?) daha doğru? 23.10.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTGöbeklitepe… Urfa İzlenimleri – 2 23.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİki din, iki tanrı tasavvuru 23.10.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUDem Parti’ye çullanmanın hafifliği 23.10.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZKomisyon yerli ve demokratik çözümün yol haritasını hazırlamalı 23.10.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilBir toplum geleceğe nasıl hazırlanır? 23.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNMadencilik yasasının gölgesinde hasat: Çatalağaç zeytin taşınamaz 21.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİTürkiye’nin dilleri, İslam’ın lehçeleri, Allah’ın ayetleri 20.10.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezKültürel hegemonya: “Hay Bin Yakzan” bize ne söyler? 19.10.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRMilyonlarca dolarlık LPG filosu ve otel zinciriyle Paramount operasyonunun en dikkat çekeni: Şaban K 19.10.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERFransa’yı krizden kurtaran emeklilik hakları 19.10.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTKürt siyasi temsili sorunu 19.10.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIREkonominin düzelmesi Cumhurbaşkanı Erdoğan’a bağlı… 17.10.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuHukuksuz Türkiye inadı ve af… 17.10.2025 Tüm Yazıları






































el kürdi
vaybe kendi aydinlixana insan bu kadar hakaret eder yani hirsiz arsiz uluderede katliam yapan katil bir partiyi ve fakirin katirlarla helalinde rizik temin ettixi vasitalari yani katirlari kurshuna dizen bir parti mahcubyan bir aydin olarak övüyor kukla birisini bashbakan diye övüyor derin devletin mashasi olmush cb yi nerdeyse siyasi büyük bir deha olarak taltif ediyor yani senin yazini okurken kendimi tutamadim böyle aydinlaxa tüküriyim