Halil BERKTAY
Murat Belge’nin Kinetik ve statik yazısı (15 Temmuz), kafamın derinlerinde gezinen bazı düşüncelerin satha çıkmasına yol açtı sanırım. Onun için çeşitli dipnotlar düşmekten kendimi alamıyorum.
İşin bir boyutu, ama yalnız bir boyutu, bir tür “sol”culuğun geçmişte ve bugün siyaset nedir zerrece bilmemesi, düşünmemesi. Son aylarda hükümet peş peşe bir yığın kötü ve yanlış iş yaptı. Bu da demokrat kamuoyunun (daha çok sol, biraz da İslâmcı demokratların) tepkisini çekti, eleştiri dozajının artmasına yol açtı. Eh, gayet normal, ne var bunda ? Ama bizde öyle garip bir “solcu” tipi var ki, olayı yanlıştan dönmek ve AKP’nin [hep] baş düşman olmuş olduğunu kabullenmek gibi anlıyor. Herhangi bir mevzilenme ömrünü doldurduktan sonra, geriye dönüp yeni saf tutuşların “ezelden beri” varolmuş olmasını istemenin ne kadar saçma olduğunu, iki gün önce (Birleşik cepheler, 19 Temmuz) 1939 öncesi ve 1945 sonrasını karşılaştırarak anlatmaya çalışmıştım.
Fakat tabii, sözünü ettiğim “sol” zihniyetin bunu görememesi, sırf ittifak nosyonlarının çok zayıf olmasıyla ilgili değil. Çünkü sadece bu kadarı, 2000’lerin başında bu “solcu”ların neden ulusalcı ve Ergenekonculuğu (ya da askerî vesayeti) değil de AKP’yi baş düşman seçip bunda inatla direndiklerini açıklayamaz. Bu, çok daha köklü bir tercih ve temelinde, benim artık sırf tırnak içinde anabildiğim bir tortuya dönüşmeden önce çok uzun süre, yani tâ 1920’lerden 70’lere kadar da Solun, taktik değil stratejik, hattâ yapısal anlamda kendini nereye, (Taner Akçam’ın deyimiyle) hangi “mahalle”ye ait gördüğü yatıyor. Kemalizm ile kendini sosyalist sayan Sol arasında, belki Gramsci’nin “tarihsel blok” dediği türden hayli kalıcı bir birlikteliğin oluşmuş olması yatıyor.
Murat bunu bir Bolu-Ankara metaforuyla ifade etmiş; “Bolu’ya kadar Atatürkçülerle birlikte gider, sonra Ankara’ya kadarki özel yolumuza ise kendi başımıza devam ederiz” mantığının Kontrgerilla sorgu merkezlerinde noktalandığının altını çiziyor. Ben buna iki şey eklemek istiyorum. İlki daha önemsiz; tabii Murat da katılacaktır ki bu kafa, faraza Doğan Avcıoğlu, 1971’in 9 Mart’çıları, ya da aynı umutlar içindeki Mihri Belli ve taraftarları gibi açık, saf ve belirtik cuntacılarla sınırlı değildi. Bolu’ya burjuva demokratik devrimi, Ankara’ya sosyalizm dersek, Lenin’in İki Taktik’inden (1905) başlayarak Stalin’in ve Komintern’in bütün mantığı ve temel çizgisi buydu. İroniktir : 1960’ların anakronik MDD - Sosyalist Devrim kavgasında “Eski Tüfekçi”ler (daha doğru değil ama) pekâlâ daha ortodoks kanadı temsil ediyordu.
İkinci nokta daha kritik : Kemalizm ile sosyalizm arasındaki bu ilişki sakat olmasına sakat(tı) da, sakatlık tam neresinde(ydi) ? Son yıllarda sosyalizmin “Kemalizmin kuyruğuna takılmış”lığının çok eleştiri ve özeleştirisi yapıldı. Ama aksinin, “Kemalizmin kuyruğuna takılmayan” devrimci bir sosyalizm veya komünizmin nasıl olabileceğine; başka bir ifadeyle, komünizmin komünizm olup da nasıl Kemalizmin kuyruğuna takılmayabileceğine pek değinilmedi.
Açık konuşmak gerekirse, orada problem Kemalizmden önce sosyalizmin kendisinde olageldi. Marksizm-Leninizm, demokrasi diye bir meselesi olmadığı; kendi nihaî, uzun vâdeli ütopyası, ideal toplumu demokratik olmadığı içindir ki, “tarihin yönü” içinde sosyalizmi Kemalist “demokratik devrim”in daha ileri bir konağı, bir sonraki istasyonu gibi düşünebildi.
“Kuyruğuna takılma”yı mümkün kılan, buydu bir “devrimci diktatörlük” hayalinin, başka bir “devrimcidiktatörlük” modeline sempati duyması ve ondan, kendisini yarı yola kadar çekerek götürmesini beklemesiydi. Buna karşılık, Taraf’ın tâ başından bu yana birkaç kere yazdığım gibi (örneğin bkz 14 Şubat 08), ancak demokrasiyi bildiğimiz, olağan demokrasiyi ciddiye alan ve demokrasiden öte bir istasyon düşünmeyen (“tarihin yönü”ne uygun bir devrim projesi olmayan) bir sol parti, Tek Parti diktatörlüğüne demokrasiyle karşı çıkıp, bu demokrasi mücadelesi çerçevesinde onun kuyruğuna takılmayabilirdi.
Bu gözlem, başka bir karşılaştırmaya da ışık tutuyor. Bir yanda, artık miadını doldurmuş bulunan o “sol”culuk ile Kemalizm arasındaki uzatmalı ilişki. Diğer yanda, bugünün (benim gibi, Murat gibi, Ahmet Altan gibi, bu gazetede yazan başka pek çok kişi gibi) sol demokratları ile AKP arasındaki ilişki. Aradaki fark ne ?
Bizlerin, ya da bir kısmımızın, ya da en azından benim, “tarihin yönü” diye doğrusal bir modelim(iz) yok artık. Gelecekte bir ütopya görmüyor ve dolayısıyla “oraya doğru” ilerleyişi “kesintisiz ve aşamalı devrim”in düz çizgisi üzerinde bir istasyondan diğerine geçmek gibi düşünmüyorum. Her zaman ve her koşulda, daha fazla demokrasi, daha fazla özgürlük, daha fazla hakkaniyet için sürekli bir mücadele ve muhalefet var; o kadar.
Başka bir deyişle, AKP hiçbir zaman bir konak, bir ara istasyon, bir Bolu anlamına gelmedi, benim (gibi insanlar) için. “Aynı yolda yürüyoruz, ama onlar bu ülkeyi şuraya kadar getirebilir, sonrasına biz devam ederiz” gibi bir hissim hiç olmadı. İktidar kim, muhalefet kim olursa olsun, demokrasiyi habire ilerletme çabasından daha “ileri bir konak” düşlemedim ve düşlemiyorum.
Dolayısıyla aramızda bir “mahallelilik” veya “tarihsel blok” ilişkisi değil, çok daha gevşek ve esnek; sırf güncel “iş”e, icraata dayalı bir ilişki var. Bu da, tek ölçüt olan demokrasiye yaklaştıkları zaman başka, demokrasiden uzaklaştıkları zaman başka biçimlerde olmak üzere, topa hep gelişine göre vurmayı (gelişine göre siyaset yapmayı) mümkün kılıyor.
Yazarlar
-
Mustafa PAÇALEş Şara’dan yeni bir Esad çıkarmak mı? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİktidarın ağzındaki bakla!... 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRBu durumda AİHM yetkilileri de Trump’tan yardım istesin… 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUErdoğan’ın ötesi… 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞEntelektüel üretimin kaybı-Rejimin vesayeti-Siyasetin iflası 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin Sönmezİktidar politikası ters mi tepiyor, tersine mi işletiliyor? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİKandil’in polemikçisi şampanya sosyalistlerine karşı 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraKaçıncı CHP? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUÖcalan’ın mektubu üzerine bazı gözlemler 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEABD, Suriye için neye karar verdi? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERHarakiri Bütçesi 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluBüyük sorunları çözememe serisi bu kez bitecek mi? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldız ÖNENGüney Amerika’da büyüyen gölge 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENKürt Sorunu 2.0’a Hazır mıyız? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRLaleli Çamaşırhanesi -3- Videoya çektiler: ‘Cırt’ sesi geldikçe bağırıyor! “Maşallah, Maşallah!..” 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZÖzel’in bütçe konuşmasında sürece dair mesajları 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolAK Partili bir okurla sohbet 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSeçime henüz vakit varken sandık hesabı 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanAmerika çökmekte olan bir uygarlık mı? 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuCeylanpınar cinayeti… 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezOrta sınıf nereye gitti? 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAKANBahis oynayan bakan kim?.. CASUS KİM?.. 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciEn büyük tehlike NÜFUS yokluğu 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENFeti Yıldız kime sesleniyor? 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇHakim sınıfın iki zümresi 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYAJohn Holloway ; Abdullah Öcalan’ın Kuramı Devrim İhtimali Fikrini Yeniden Düşünülür Hale Getiriyor! 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilTürkiye neden sanayileşemiyor: Sermayenin, güvenin ve kurumların zayıflığı öyküsü 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURSuriye bir kere daha çözümü bozabilir mi? 10.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTElveda Lenin ve Düzce Belediyesi… 10.12.2025 Tüm Yazıları
-
Selva DemiralpHissedilemeyen büyümenin anatomisi 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasSokak çeteleri devlet kurumlarına karşı 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞCHP programı halka ne vadediyor? Nasıl bir parlamenter sistem? 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalHay'at Tahrir el-Şam'ın Evrimi ve Suriye'nin Geleceği 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEÇıkış yolu 8.12.2025 Tüm Yazıları



































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
10.03.2025
8.03.2025
8.03.2025
6.03.2025
10.02.2025
29.01.2025
25.01.2025
16.01.2025
24.12.2024
20.11.2024