Ülke gündemi,Başkanlık tartışması,Irak’ta başını ABD’nin çektiği 35 ülkeden oluşan  IŞİD’in işgalinde olan Musul’u kurtarmak için  koalisyon güçlerinin hava operasyonuna geçmesi,;bu koalisyona Türk Silahlı Kuvvetlerinin devre dışı bırakılması,içte ise terörün gündemi belirlediği bir süreçte çok önemli bir haber Cumhuriyet Gazetesi dışında çıktı başka gazetelerde  çıktıysa da ben rastlamadım medya bu haberi  görmedi.

Olay Antalya’nın Gündoğmuş İlçesi AKP’li Belediye Başkanı Mehmet Özeren 7 Haziran seçimlerinden sonra,15 Eylül 2015 tarihinde  Belediyenin dijital ilan panosunda şu mesajı paylaştı: ”Camide namaz kılıp sandıkta HDP’ye oy veren Kürt benim kardeşim olamaz.Kardeşlik yüce bir makamdır, alçaktan kardeş olmaz.HDP’ye gönülsüz oy veren korkaktır,gönüllü oy veren alçaktır.Bin sene İslam’a bayraktarlık yapan bir millete silah çeken alçak oğlu alçaktır.Ey Müslüman Kürt halkı,ya yine HDP’ye oy ver düşmanım ol,alçak ol ya karşı çık yüreklerde bayrak ol ama unutma kardeşime ne kadar şefkatliysem düşmanıma o kadar cebbar’ım.Türk Milleti Rabbimin kafirlere karşı kılıcıdır.Bin sene kardeşim oldun,İslam düşmanı mason uşaklarına uyup düşmanım olma…”

Bu hakaretin arkasından doğal olarak 10 HDP’ye oy verdiğini belirten kişiler  ‘halkı kin ve düşmanlığa tahrik veya aşağılama ,tehdit,hakaret suçlarını işlediği “ iddiasıyla Belediye başkanı hakkında şikayetçi oluyorlar.

Sonuç?

Savcı Uğur Azap;İfadeler soyut niteliktedir,HDP’ye oy verenler herhangi bir sınıfa girmiyorlarmış,Belediye Başkanın hakaretini kanunlarda yazılı suçlardan hiçbirine girmediği,anayasa ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’ne göre düşünce Özgürlüğü sınırları içinde olduğu ileri sürüyor ve dava açılmasına gerek olmadığına karar veriyor.

Savcının kararı aslında sürpriz değil Kürtlere kim hakaret edipte bu zamana kadar ceza aldı ve  bedelini ödedi ki!.

Mardin’de Kürtlere dışkı yediren subay terfi ettirilmedi mi?

Bolu’da yayın yapan  yerel bir gazetede bir yazar her şehit karşısında bir HDP’liyi öldürelim sözleri, düşünce suçu sayılmadı mı?

Hangi birisini sayalım.

MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’de hatırlarsanız HDP ‘ye oy verenlere alçak diyerek hakaret etmiş,Bahçeli’ye de savcılar dava açmamıştı.

Kürtler ,gayri Müslimler,Aleviler ve Marksistler böylesi hakarete ve iftiraya alışkınlar ve toplumun çoğunluğu da bu hakaret ve iftiraları hep tasvip etmiştir.

Bunun tersini düşünelim bunu bir CHP’li veya HDP’li bir belediye başkanı yapsaydı ne olurdu?  

Hemen söyleyelim; AKP ve MHP seçmenleri sokağa dökülür mahalle baskısı kurarlar, milli iradeye hakaret sayarlar,siyasi iktidar gündeme taşır ve o Belediye başkanı sokağa çıkamazdı..

Devamı gelir Savcılar soruşturma başlatır mahkeme kararını beklemeden  İçişleri Bakanlığı o Belediyer Başkanını  görevden alır yerine kayyum atanırdı.

Bir ülkede devletin düşman gösterdiği ve potansiyel suçlu ilan ettiği  kesimden iseniz, size söylenen her türlü hakaretin ve iftiranın, bu ülkenin vatanperver yargıçlarının devletin ali menfaatleri çıkarına  bir kararı vardır.

Bunun en canlı örneği 14 Ekim 2016 tarihinde eski Mazlum-Der Genel Başkanı Kocaeli Barış Platformu sözcüsü dostumuz Dr.Ömer Faruk Gergerlioğlu, sosyal medya hesabından çatışmada ölen  PKK’lı ve bir askerin tabutlarının başında iki annenin yan yana gelmesi üzerine bu fotoğrafa yaptığı bir yorumda Gergerlioğlu:”öldükten sonra bir araya geliniyor da sağ iken neden bir araya  gelinmiyor” sözleri üzerine, Kocaeli Valiliği Gergerlioğlu’nu terör örgütüne destek vermek suçundan çalıştığı hastanedeki görevinden uzaklaştırdı.

15 Temmuz darbe kalkışmasının ardında Türkiye tek adam rejimini hayata geçirmenin fırsatını yakalamış durumda..

OHAL ilanından sonra  o ilin Valisinin vereceği karar ile  hiçbir demokratik tepkinizi gösteremiyorsunuz ve her şey yasaklanmış durumda.

Demokrasi mücadelesi veren örgütlerin her türlü sokak eylemleri yasaklanmış vaziyette.

Hatta salon toplantılarına da zaman zaman izin vermiyorlar.

AKP’ye ve Saray’a biat etmeyen yandaş medyanın  koalisyonunun  içinde yer almayan, hiçbir medyanın yayın hayatını sürdürme şansı yok gibi.

15 Temmuz darbe girişiminden sonra,on binlerce insan terör örgütünü üyesi veya darbe destekçisi diye kamuda yapılan cadı avı ile işten el çektirildi,kimileri açlığa,kimileri ise hapisleri boyladı ve günden güne de bu sayı  artıyor.

Şuan aileleriyle birlikte bir milyon insan mağdur edilmiş durumda.

İşin garip yanı insanlar neyle suçlandıklarını,ne zaman işe iade edileceklerini de bilmiyorlar ve tutuklu olanlar  ne zaman yargı önüne çıkacaklarını da bilmiyorlar.

Tutuklu olanların hakkında bilgi edinmeyi de yasaklamışlar.

İktidarın doğrultusunda soruşturma açmayan savcılar ve karar vermeyen yargıçlar ise başka bir korkuyla yaşıyorlar,bugüne kadar yargıdan 3 bin 645 savcı ve hakim meslekten uzaklaştırılmış durumda,bu sayı da gittikçe artıyor.

TBMM darbe komisyonuna ifade veren eski İçişleri Bakanı Efkan Ala emniyet teşkilatının yüzde doksanı FETÖ’cü diye ifade vermiş.Yargı mensubunun da yüzde ellisinin FETÖ’cü iddiası yaygın bir haber olarak medyada dolaştırılıyor.

Yukarıda altı milyon seçmene alçak ve şerefsiz diyen Belediye başkanına neden dokunulmadığı her şeyi özetlemiyor mu?

OHAL’e dayandırılarak Kanun Hükmünde Kararnamelerle  ülke yönetildiği sürece hiç kimsenin iş ve mal güvencesi olmadığı gibi,her türlü hakarete ve iftiraya da hazırlıklı olsun.