Doksanlı yıllarda Kürtlerin yaşadığı bölgelerde  yapılan haksızlık ve  hukuksuzlukların izini sürmek; sizi inanılmaz işkencelere, toplu katliamlara,toplu mezarlara  götürüyor.

Küçük dilinizi yutacak gibi oluyor ürperiyorsunuz.

Sessiz  çığlık atıyorsunuz “asla olamaz” diye ama maalesef gerçek.

Doğu Ve Güney Doğu’da Kürtlere yapılan baskılar ve katliamlar 12 Eylül Asker darbesiyle;”Diyarbakır Cezaevinde uygulanan insanlık dışı  işkenceler ve ölümlerle” başlıyor.

Hem de ne işkence…

 Hitlerin Almanya’da Yahudilere uyguladığı işkenceleri aratmıyor desek abartmamış oluruz,sadece Kürtleri fırınlarda yakmamışlar.

1981 ile 1989 yıllar arasında Diyarbakır ceza evinde işkenceye maruz kalan  34 kişi ölürken yüzlerce kişi de sakat kalır. Bu kişilerden 25’i aldığı ağır darbeler sonucu,5’i açlık direnişi sonucu yaşamını yitirir.Tutuluklulardan 5’i kendini asarken,4’ü de işkenceleri protesto ederek kendini yakar.

Cezaevindeki,işkenceci görevlilerden hiçbirisi ceza almaz.

O yıllarda Diyarbakır cezaevinde kalmış olan 32 kadından bazıları kendilerine yapılan işkenceleri şöyle anlatıyor:

*”Elektrik dahil bütün işkence yöntemlerini yaşadık ama en ağırı cinsel işkenceydi.”

*”Tecavüz ettikleri kadınları kanlı etekleriyle koğuş koğuş dolaştırdılar.”

*“Etekleri başlarımıza geçiriyor,altımızın çıplak olmasını sağlıyor,’gez’ diyorlardı.”

*”Banyodan çıkıp bornozla karşımıza gelip ve bize baka baka mastürbasyon yaptılar.”

*”En büyük işkencelerden biri de  başka kadınların çığlıklarını dinletmekti.”

*”11 Yaşında ikiz oğulları olan arkadaşımızın,oğullarına işkence yapıp sesini annelerine  dinletmişlerdi.”

*”O yıllarda Diyarbakır cezaevinde kalan Mehmet Emin Kardeş,erkeklere dışkı yedirmek ve cop sokmak adettendi diyor.”

*”Cezaevinde işkenceci gardiyanlar mahkumların birbirlerinin ağzına işemeleri konusunda zorlarlardı  diyor,Cevdet Baran.”

Diyarbakır cezaevinde yapılan işkenceler aktarırken  insanın kanı donuyor.

Bu işkencelere,ölümlere sessiz kalmayanlara karşı  cinayetler ve katliamlar yürürlükteydi.

Direnenleri  kireç kuyularına atıp  toplu mezarlara gömdüler iddialarının ,ayyuka çıkması bundandı.

Güneydoğu ve Doğu Anadolu da bulunan toplu mezarları ve cesetleri nasıl açıklamak gerekir?

İnsan Hakları Derneği’nin(İHD) verilerine göre..

Bu korkunç cinayetlerin illere göre dağılımı Şöyle:

-Diyarbakır’da 1992-98 yılları arasında toplam mezar 20,ceset sayısı 222 kişi…

-Van’da,1993-98 yılları arasında toplam mezar 8,ceset sayısı150 kişi…

-Batman’da 1993-99 yılları arasında toplam mezar 11, ceset sayısı 123 kişi…

-Mardin’de 1991-2010 yılları arasında toplam mezar sayısı 5,ceset sayısı 35 kişi…

-Elazığ’da 1993 yılı toplam mezar sayısı 1,ceset sayısı 50 kişi…

-Şırnak’ta 1990-94 yılları arasında toplam mezar sayısı 4,ceset sayısı 82 kişi…

-Tunceli’de 1994 yılında toplam mezar3,ceset sayısı 249 kişi…

-Iğdır’da 1994 yılı toplam mezar 1,ceset sayısı 145 kişi…

-Hatay’da 1998 yılı toplam mezar sayısı1,ceset sayısı 14 kişi..

-Bitlis’te 1993-97 yılları arasında toplam mezar sayısı 17,ceset sayısı 293 kişi…

-Siirt’te 1989-99 yılları arasında toplam mezar sayısı 25,ceset sayısı 232 kişi…

-Hakkari’de 1993-99 yılları arasında toplam mezar sayısı 7,ceset sayısı 91 kişi…

-Bingöl’de 1996-2000 yıllar arasından toplam mezar sayısı 8,ceset sayısı 150 kişi…

-Ağrı’da 1989-94 yılları arasında toplam mezar sayısı 7,ceset sayısı 41 kişi…

-Gaziantep’te 1994 yılı toplam mezar sayısı 1,ceset sayısı 41 kişi.

İHD,117 toplu mezarda,1.743 kişi toprak altında yatıyor ve yakınları  bu toplu mezarların açılmasını istiyor.

Doksanlı yıllarda İnsan Hakları Derneği(İHD)  yöneticileri ve üyeleri bu cinayetleri ve katliamların üzerine gittikleri için;hedef gösterildi, kimileri tutuklandı, kimileri de katledildi.

-Bu toplu mezarları ve cesetleri ortaya çıkartanlardan  Elazığ İHD Şube yöneticilerinden Avukat Metin Can ve Dr.Hasan Kaya akşam üstü evlerinden alındılar;5 gün sonra  Dersime 5 kilometre kala, Dinar Köprüsünün altında elleri telle bağlanmış,işkence görerek öldürülmüş olarak 3 Mart 1993 yılında cesetleri bulundu.

-12 Mayıs 1998 yılında İHD Genel Başkanı Akın Birdal Ankara’nın göbeğinde gündüz gözü,dernek merkezinde iki kişi tarafından silahlı saldırıya uğradı ve ölümden dönerken, yıllarca tedavi gördü.

Doksanlı yıllar Kürtlerin yaşadığı coğrafyada köprü altlarında insan cesetlerinin bulunduğu, toplu mezarlıklar tarlasına döndüğü yıllardı.

Devam edeceğim.