Mücahit BİLİCİ
ÖNCE SADECE SAİD İDİ
Mirza ve Nuriye’nin oğlu idi. Soyadı diye bir şey hem yoktu hem de bir ihtiyaç olarak henüz doğmamıştı. Soyadı eskiden organik, yer’el ve şahsi idi: Mirza’nın oğlu Said. Nurs köyünde doğmuştu. Muttaki ailenin zeki evladı olarak ilim tahsiline başladı. Medreseleri dolaştı. Kamusal alanla temas olunca dehası ortaya çıktı, bedi bir insan olduğu anlaşıldı.
KÜRDİSTAN’DA BEDİÜZZAMAN OLDU
Kısa zamanda Kürdistan akademik hayatında yıldızlaşan Said’e ilk önce öğretmenleri hayretlerini ifade için Bediüzzaman dediler. Yani zamanın nadirattan olanı. Hakikaten acayip bir zekâsı vardı. Bütün bir akademik hiyerarşiyi sarsan münazaraları, ta İstanbul’a kadar sarkacak meydan okumaları gıpta, hayranlık ve kıskançlık doğuruyordu. Delilik seviyesine varan bir dehaydı bu. Kısa bir süre sonra şöhreti tüm Kürdistan’da yayıldı. [Birgün bir yolculukta onun çok zeki olduğunu öğrenen biri onu, haberdar olduğu çok daha zeki, müthiş bir genç âlimle tanıştırmak istemiş ve komşu kasabada olduğunu duyduğu bu âlimle gidip tanışmak için onu davet etmiştir. Birlikte giderlerken yolda bahsi geçen meşhur âlimin kim olduğuna dair dilden dile dolaşan özellikleri o yol arkadaşından daha detaylı dinleyince yolun yarısında geri dönmüştür. Çünkü bahsedilen kişi kendisidir.]
İSTANBUL’DA KÜRDİ OLDU
Eğitimini genç yaşta tamamlayıp doktorasını alan Molla Said o kadar erken yaşta mezuniyet cübbesini giymek istemedi. Ancak eğitim kadar eğitim politikaları ile de ilgilenmeye ve Kürdistan coğrafyasının geleceği üzerine düşünmeye başladı. Yine erken yaşlarda bütün İslam âleminin hâli üzerine herkesin kara kara düşündüğü bir zamanda o ümitli ümitli düşünmeye başladı. İstanbul’da henüz çökmemiş binada tamirat için kendi dar dairesinden, kendi coğrafi mahallinden başladı. Kürdistan’da Medresetü’z-Zehra adında klasik ve modern bilimleri buluşturan bir üniversite için çalıştı. Kürdler arasında meşrutiyeti (anayasal demokrasiyi) ve milletleşmeyi (müsbet fikr-i milliyeti) yerleştirmeye çalıştı. İstanbul’da Kürdce bir gazete niyeti dâhil pek çok teşebbüste bulundu. Kürd Teavün ve Terakki gibi gazetelerde nasihatları yer aldı. Bediüzzaman, sonradan yapaylık ve ikiyüzlülüğüne küsüp özgürlüğün ve doğrudanlığın meydanı olan Kürdistan’ın dağlarına dönmeden önce bir süre bulunduğu İstanbul’da, evet bir Kürd olarak bulundu. Giyimiyle, tarzıyla, fikirleriyle bir Kürd idi. Sorun henüz “neden İslam?” değil “nasıl bir İslam?” sorunuydu. Said-i Kürdi İslam’ın parlak bir savunucusu, Kürdistan’ın seçkin bir temsilci ve reformcusu idi.
KEMALİST DÖNEMDE NURSİ OLDU
Osmanlı denilen bina çökünce bir aciliyet hâsıl oldu. İslam’ın nasıl olması gerektiği tartışmaları yerini İslam’ın varlık, yokluk sorununa ve tartışmalarına terketti. Türklerle birlikte Kürdler de zihnen yıkılan Osmanlı enkazının altında ama daha da kötüsü bu enkazın üstüne çöken Kemalist karanlığın altında kaldılar. Bunu gören Bediüzzaman memleketine gitti. Ancak çok geçmeden memleketinden kopartılıp sürgüne gönderildi. Götürüldüğü sürgünü –hem Barla’yı hem kaderi– kendine yeni memleket edindi. Muhtaç olunan şey, eğitim reformundan önce zihinlerin reformu ve hatta ondan da önemlisi kalplerin teneffüsu ve aydınlanmasıydı. Türkçülük pompalanırken, Bediüzzaman’ı Kürtçülük suçlamalarına muhatap kılmak ve Türklerin kulağını onun İslam’daki Kürd aksanına kapatmak istediler. O da Kürd aksan ve kılığını değiştirmeden, Türk ve Kürd tüm Müslümanların imanını kurtarmak için çırpındı. İşte karanlığa karşı, doğduğu köy, Nurs’un da elverişliliğiyle, Said-i Kürdi olan Bediüzzaman, Said-i Nursi oldu. Ve Nur Risaleleri doğdu. İslam ve kurumları vurgusu yerini iman vurgusuna bıraktı. Akademisyen molla, eğitim reformcusu Kürd aktivist yerini iki elinde de nur lambası taşıyan bir kalp ve akıl aydınlanmacısına bıraktı.
İŞTE SAİD BÖYLE ÖNCE BEDİÜZZAMAN, SONRA KÜRDİ, ONDAN DA SONRA NURSİ OLDU
Anne-babasına nispetle mes’ud bir Said idi. İlim tahsil etmek için çocuk yaşta evden ayrılıp Kürdistan’daki medrese network’u içinde yerini aldığında çağının fenomeni anlamında Bediüzzaman oldu. Gerçekten de eşine az rastlanır bir dâhiyane zekâ, hafıza ve bilgiye sahipti. Onun için çağını hayrette bırakan bu acayip adama zamanının garipliği payesi verildi. Akademiden çıkıp sosyal hayata İstanbul’da –hem de eğitimde reform amacıyla– dâhil olduğunda Kürdistan’dan kopmayıp gelmiş Bediüzzaman lakaplı bu meşhur Molla Said, Kürdi oldu. Çünkü Kürdlerin dışına çıkmıştı. Kürdistan’da Bediüzzaman olan bu zat, Türkler ve diğer Müslümanlar arasında Said-i Kürdi oldu. Zira tüm kimlikler ilişkisel/nispetsel anlamında nispidir. Türkler ve Kürdler topluca Kemalist karanlıkla karşı karşıya gelince de Said-i Kürdi, bu sefer Said-i Nursi oldu.
Bugün Kemalist karanlık kalkınca ve Müslümanlık normalleşince, Kürd’lüğün geri dönmesi kadar Said Nursi’nin kısmen ve bilhassa da Kürdler için Said-i Kürdi hâline gelmesi hem normaldir, hem de olması gerekendir.
Twitter: @mucahitbilici
Yazarlar
-
Mehmet Y. YılmazKılıçdaroğlu, Erdoğan’a hizmet etmeye hazır 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUBu çağda harita böyle değişiyor 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasTrump niçin İran’ı vurdu? 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Sahur Pilavı… 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYZindanın kapıları açıldı ve muhalif lider serbest bırakıldı 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERÖzgür Özel CHP’de neyi değiştirdi? 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA“Masada Milyonlar Var” 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluSiyasi belirsizlik rüzgarıyla, ‘erken’ seçime doğru… 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİModern katil 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye ne yapmalı? 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRMHP’nin yeni anayasa hamlesi, köklü bir rejim düzenlemesini mi işaret ediyor? CHP ne yapmalı? 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEDaha kötüsü her zaman mümkün 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNÖzgür Özel’in İmtihanı 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞSiyasetin (ve biraz da ceplerin) finansmanı, yasalar, AKP ve CHP 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENBaas’tan ve İslamcılıktan Sonra 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBOŞ UMUT, SONU HÜSRAN 12.06.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolHer 4 liranın 3’ü faize! 11.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENAKP ahlâkî üstünlük mü kazandı? 10.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKBarış süreci için en büyük tehlike nasıl Türkiye’nin iç barışının bozulması oldu? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi Egilmezİnsanlar Olmayan Parasını Nerelere Harcıyor? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞBir anayasa inşa süreci deneyimi: Yeni Anayasa Platformu (YAP) 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçEşitlik korkusu ve 12 Eylül darbesinin büyük zaferi 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYerli-milli Kur’an meali AK Parti’ye nasip olacak! 2.06.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraSokak 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUSizin en sevdiğiniz tahakküm hangisi! 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMRuşen Çakır’ın Abdurrahim Semavi ile Kürt açılımı görüşmesi 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANSiyasi gündem notları: Üç süreç nerede kesişir veya nerede kopar? 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKYolsuzluklar, barış ve biz 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZ12 Mayıs, Bahçeli, mecburiyetler 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYOtoriterlikten Demokrasiye 12.05.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğlu‘Türkiye Müslümanları’ kimler oluyor? 11.05.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
1.06.2025
21.05.2025
11.05.2025
4.05.2025
2.05.2025
25.04.2025
5.04.2025
28.03.2025
15.03.2025
2.03.2025