Mücahit BİLİCİ
En son Amerika’nın Suriye Kürtlerini yüzüstü bırakması Kürtlere dair sıkça tekrarlanan bir sözü hatırlara getirdi: “Kürtlerin dağlardan başka dostu yok.” Bu söz, kriz zamanlarında teselli vazifesi gören bir klişe. Ne büyük devletlerin keyfi kararları karşısındaki çaresizlik hissi ne de dağlar melankolisine sığınma temayülü yeni sayılmaz. Geçmişte Osmanlılar ve Safeviler, modern zamanlarda Britanya, Rusya, Türkiye, İran gibi ülkelerin hepsi çeşitli vesilelerle, bazen ortaklaşa hareket ederek, ihtiyaç zamanında Kürtlere verdikleri sözleri tutmamış veya Kürtlerin en küçük serbesti ve kazanımının üstüne çullanıp yıkmışlardır.
Bu klişeden de anlaşılacağı üzere dağlar Kürtlerin tahayyülünde önemli bir yer işgal ediyor. Lakin dağların Kürtlere bir nimet mi yoksa bir musibet mi olduğu tartışmaya açık bir soru. Zira dağlar, tarihsel olarak Kürtlerin (mesela Osmanlı ve İran gibi) merkezi imparatorlukların mutlak kontrolünden kaçmasına imkan tanıdığı kadar, Kürtlerin merkezi bir otorite oluşturarak kendi aralarında ortak hareket etmesine de mani olmuştur. Kürdistan’ın coğrafi yapısı Kürtlerin siyasi kaderini fazlasıyla şekillendirmistir.
Dağların sembolik ve edebi değeri dolayısıyla farklı milletlerin milli tasavvurlarında istihdam edildiği malum. Türkü ve şiirlerde dağlardan geçilmiyor. Ancak dağların bundan öte bir politik önemi var. Dağlar tarih boyunca hep zulme uğrayan azınlıkların, saldırıya uğrayan halkların sığınağı olmuş. Mesela Osmanlı İmparatorluğu Balkanları silip süpürürken bile bir türlü Karadağ’a hakim olamamıştır. Bu dağlık bölge olmasından dolayı idi. Yine aynı şekilde Yezidilerin tarih ve talihsizliklerinin Sincar/Şengal dağları ile yakın bir ilişkisi var. Türkiye’de devlet Dersim’de kendi Alevi Kürt vatandaşlarını bomba ve gazla katliama uğratırken, o insanların kaçabilen kısmı dağlara doğru yönelmişti. Çek topraklarında Protestanlığın erken tezahürüne tabi olan Hussite’lar ile Amerika kıtasındaki Navajo yerlileri katliam ve soykırımla karşılaştıklarından yüzlerini dağlara çevirdiler. Pek çok halk ve topluluk için dağlar Nuh’un Gemisi gibi onları sel gibi gelen düzenli orduların tasallutundan koruyan bir şeydi. (Acaba Agırî dağında Nuh’un Gemisi’ni arayanlar olayı anlamamış olabilir mi? Belki de aranan gemi dağın kendisidir).
Sultan fermanına rest çeken Dadaloğlu “ferman padişahın, dağlar bizimdir” derken dağların siyasetteki istisnai niteliğini özetliyor gibiydi. Dağ ile eşkıya ve terörist arasında nispet kurmak resmi makamların ve merkezi devletlerin yaygın inzibat cihazlarından biridir. Türkiye toplumunun tahayyülünde Kandil, PKK’nin örgütsel merkezi ile özdeşleşmiştir. Sadece tasavvurda vardır ve sanki herhangi bir yerde olmayan bir yer gibidir. Çok az insan tam olarak neresi olduğunu bilebilir. Irak-İran sınırına yayılan Kandil dağ(lar)ı büyük ölçüde devletlerin düzenli tasarrufunun dışında kalmıştır. Aynı şekilde Güney Kürdistan hükümetinin egemenliği içinde olmasına rağmen, o egemenliğin üstünde ve dışında gibidir.
Dağların, hüküm ve siyaset ile ilgisi bu açıdan ilginçtir ve sanki dağlar siyaset noktasında politik düzlüklere göre bir istisna gibi dururlar. Doğayı, vahşiliği ve hükümden azade olmayı temsil ederler. Bir tür kanun ve hükme direniş yeri olmak hasebiyle farklı bir siyasi irtifaya sahiptirler. Dünyanın çeşitli yerlerinde dağlık bölgeler insanların devlet ve resmiliğin ulaşamayacağı yerleri mekan tutmasına imkan vermiştir. Yönetilmeme Sanatı isimli kitabında Güneydoğu Asya’daki Zomia isimli çok geniş ve birkaç devletin sınırları içinde kalan geniş bir dağlık bölgeyi inceleyen James C. Scott, her ne kadar devletin elinin varamayacağı yerde olmalarından hareketle ilginç tahliller yapsa da böyle yerlerin artık sayılı günlerinin kaldığını da teslim eder. Devlet(ler)in elinin ulaşamayacağı yerler gittikçe azalıyor. Hatta denebilir ki Çin’in şimdiye kadar tam olarak nüfuz edip hükmedemediği Uygur Müslümanlarına yaptığı şey eğer bir açıdan kültürel bir soykırım ise bir diğer açıdan da “kaçak” kimlikler ve mazlum kültürler için bir sığınak olarak coğrafyanın siyasi açıdan neslinin tükendiği gerçeğinin bir tezahürüdür.
1957’de uzaya ilk uydu gönderildiğinde Hannah Arendt bunu tarihi bir olay saymış ve atomun parçalanmasından daha az önemde olmayan ehemmiyette bir olay olarak görmüştü. Belki ziyade bir anlam yüklüyor gibiydi. Ama gerçekten de insanın uzaya erişimi ve otomasyonun üretim süreçlerine dahil olması ile birlikte bizim dünyadan ne anladığımız değişti. Bu bir devrimdi ama uzayı fethettiğimiz için değil, dünyayı fethettiğimiz için. İlk kez gezegenimiz bizim kendi nazarımız için bir nesne haline gelmişti.
İşte uydunun günümüzdeki torunları diyebileceğimiz ve ulus devletlerin konuşlandırdığı insansız hava araçları, düzenli ordulara karşı uzun süre mümkün kalmış bir askeri mücadele yöntemi olan gerilla savaşının da sonunun geldiğini ilan etmiş oluyor. Çünkü doğanın sağladığı koruma, devletlerin teknolojik olarak kuytulara nüfuz edebilir hale gelmesiyle büyük ölçüde delik deşik oldu.
Özetle, drone ve benzeri gözetim teknolojileri dağları düzledi. Yerkürenin saklı kalmış bilumum çıkıntı ve yükseklikleri de siyasi esrarını ve erişilmezlik statülerini kaybediyorlar. Yani dağlar sivilane yüzleşmenin sorumluluğundan veya ağırlığından kaçmak için dönülecek bir adres olmaktan çıkıyorlar. Kürtlerden Said Nursi gibiler Osmanlı payitahtındaki karşılaşmalardan bunaldıklarında dönüp gitmek istediklerinde artık o dağları bulamayacak. (Saraya Kürdistan’a okul ve eğitim talebiyle giden ve maaş ve para teklifleriyle memleketine dönmesi beklenirken rüşvete hayır deyip sorun çıkaran Saidi Kurdî’ye Zaptiye Nazırı Şefik Paşa hiddetlenir. Bunun üzerine şöyle der Saidi Kurdî: “Ben hür yaşamışım. Hürriyet-i mutlakanın meydanı olan Kürdistan dağlarında büyümüşüm. Bana hiddet fayda vermez.” Bugün medeniyetin kuşatması altında Kürdistan dağlarının artık o hürriyet-i mutlakasının yitip gittiğini söyleyebiliriz).
Rojava’da yaşanan gelişmeleri, Kürt hikayesinin, içinde dağların olmadığı bir episodu olarak ele almak mümkün. Dağlar artık bir sığınak ve kaçış yeri olmaktan çıktı. Bu kaybı bir ölçüde telafi eden olumlu taraf ise sivil yüzleşme ve tanınma (yüzü seçilme) zaruretinin ortaya çıkmasıdır. Kamusal alanda yani meydanda olmak insanı sivil olarak saldırılara açık kılsa da insana aynı zamanda sorumluluk almayı ve söz söylemeyi dayatıyor. Kürtlerin siyaseten şehirlileşmesi dağların bir mazeret olarak tarihten çekilmesinin hem bir neticesi hem de kabulü anlamına geliyor. Bundan sonra özgürlük mücadeleleri şehirde ve açık bir şekilde cereyan etmek zorunda. Dağlar Kürd’ün tabii dostudur ama siyasi bir mazereti olmaktan çıkmalıdır. Medeni özgürlüğün mekanı olan şehirde özgürlük ‘sözleşme’lidir ve akla dayanmak zorundadır. Kürtlerin duygu ve dağ romantizminden akıl ve şehir gerçekliğine geçiş yapması hür ve millet olabilmesinin şartıdır.
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazFıkra gibi ülke ama gel de gül! 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluYeryüzü artık bir Vahşi Batı… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYRusya, Suriye’den sonra İran’ı da kaybedebilir 22.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKürt meselesinde CHP’nin yakın dönem öyküsü 21.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Neo-Mussoli’nin “Havuz Medyası” 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye ne yapmalı? 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİModern katil 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRMHP’nin yeni anayasa hamlesi, köklü bir rejim düzenlemesini mi işaret ediyor? CHP ne yapmalı? 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEDaha kötüsü her zaman mümkün 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENBaas’tan ve İslamcılıktan Sonra 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNÖzgür Özel’in İmtihanı 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞSiyasetin (ve biraz da ceplerin) finansmanı, yasalar, AKP ve CHP 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBOŞ UMUT, SONU HÜSRAN 12.06.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolHer 4 liranın 3’ü faize! 11.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENAKP ahlâkî üstünlük mü kazandı? 10.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi Egilmezİnsanlar Olmayan Parasını Nerelere Harcıyor? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKBarış süreci için en büyük tehlike nasıl Türkiye’nin iç barışının bozulması oldu? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞBir anayasa inşa süreci deneyimi: Yeni Anayasa Platformu (YAP) 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçEşitlik korkusu ve 12 Eylül darbesinin büyük zaferi 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYerli-milli Kur’an meali AK Parti’ye nasip olacak! 2.06.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraSokak 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasErken seçim en geç ne zaman? 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMRuşen Çakır’ın Abdurrahim Semavi ile Kürt açılımı görüşmesi 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANSiyasi gündem notları: Üç süreç nerede kesişir veya nerede kopar? 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUSizin en sevdiğiniz tahakküm hangisi! 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKYolsuzluklar, barış ve biz 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZ12 Mayıs, Bahçeli, mecburiyetler 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYOtoriterlikten Demokrasiye 12.05.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğlu‘Türkiye Müslümanları’ kimler oluyor? 11.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluBilek güreşi yoksa masayı mı kıracak? 28.04.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYKopukluk ve “Anadolu Kırılması” 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANRahip Brunson ve öğrenci Rümeysa 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan CEMALTerörsüz Türkiye! İyi güzel, peki ya demokratik Türkiye?.. 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARŞizofrenik yurttaşlık 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNTrump Küreselleşme Sürecini Geriye Döndürebilir mi? 13.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNBoykot ve sokaklar neden bu kadar korkutuyor? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTCoğrafya kaderimizmiş… 23.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selva Demiralpİmamoğlu krizi ve ekonomik yansımaları 20.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKürt ‘açılımı’nın nedeni Suriye değil, Türkiye! 15.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç, umut ve endişeler 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENÖcalan'ın ilk barış çağrısından 27 yıl sonra... 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezCumhur İttifakı'nın ‘muhalefeti dönüştürme görevi…’ 28.02.2025 Tüm Yazıları
-
Doğan AKINAhmet Sever: Eşsiz, kırgın, yalnız… 26.02.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNCHP’ye açılan soruşturmaların ortak hedefi Ekrem İmamoğlu 12.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞPınar Gültekin kararının anatomisi: Bu kararı ailenize izah edebilecek misiniz? 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMDEVLET VE KÜRTLER SORUN DEĞİL KONU! 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKEN“Mesele”yi hayatın içinden çözmek 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarKürt meselesinin toplumsal boyutu 16.01.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANErdoğan’ın planı tuttu 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselEkonomik büyümede iyimser olunabilir mi? 13.01.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
1.06.2025
21.05.2025
11.05.2025
4.05.2025
2.05.2025
25.04.2025
5.04.2025
28.03.2025
15.03.2025
2.03.2025