Mücahit BİLİCİ
Taner Akçam, "ilk gece hakkı" bahsinde bazılarının iddia ettiği gibi kötü niyetli değil ama hatalı. Geleneksel Kürt veya Ermeni toplumlarında kadına yönelik vuku bulduğuna şüphe olmayan genel cinsel şiddetin kapsamı içine "hukuki"lik atfedilen "müdhiş" bir pratiği dahil etti ve ampirik olarak karşılığının olup olmadığını yeterince sorgulamaksızın bu iddiaya yer vermiş oldu. Kuşkusuz, Akçam kimseye duyarlılık diyeti ödemek zorunda değil ama genel olarak mağduriyetten dolayı hassasiyet göstereceği öngörülebilir bir Kürt kamuoyunun dengesiz tepkisini çekeceğini görmemesi, kanaatimce bir ilkesel duruştan ziyade bir entelektüel gaflet olarak anlaşılmalı. Çünkü Akçam münferit bir iddia karşısında akademik titizlik ve sorgulama gardını almayarak dikkatsizlik yaptı. Yani fazlaca akademik davrandığı için değil, yeterince akademik davranmadığı için hatalı.
Buna tarihçinin belge (ki bu örnekte belge bile değil, bir rivayet içeren kaynak) konforuna kapılarak pratikten kopması veya vakinin hakkını yeterince vermemesi diyebiliriz. Belge olmasa da vuku bulmuş gerçekler olduğu gibi belgelerde/tarih yazımında yer aldığı halde vuku bulmamış olaylar yahut olması beklenenler de mümkündür. Yani ampirik, bu örnekte sözlü ve kültürel hafızayla isabet veya güvenilirliği yeterince sınanmamış "belge"sel iddiaları tarihi hakikat eminliğiyle savunmak akademik titizliğin fazlaca gösterildiğine değil yeterince gösterilmediğine delalet eder. Taner Akçam eleştirilmeyi hakediyor ama kendisine yönelik duygusal linç ve hakaretler yanlıştır ve kabul edilemez. Akçam’a bu konuda hata ve gaflet atfetmek, eleştirmek haklı bir tutumdur ama kötü niyet veya düşmanlık atfetmek doğru değil.
Kuşkusuz bu konu bu kadar abartılmayı hak etmeyen bir konu idi. Ama konu patladı. Bir yandan Kürtlerin hep mağdur ve masum olma bela ve lüksünden çıkma lüzumu bir basınç oluşturmuştu. Diğer yandan Kürtlerin Ermeni soykırımı konusundaki "bulaşmışlıkları"nın mahiyet ve boyutlarının özgürce ve yeterince tartışılmamış olmasının getirdiği başka bir basıncın hissedildiği bir zaman dilimindeydik. Ve bu konu ait olduğu (akademik) düzlemden sapmakta gecikmedi. Bir bildiri ile ve Kürt milliyetçi hissiyatla Akçam'a gösterilen abartılı tepki, Dücane Cündioğlu gibi konudan habersiz ve entelektüel kariyerini Kürt sorunuyla yüzleşme lüzumu ile lekeletmeme titizliği göstermiş bir düşünürümüzü de baştan çıkardı ve konuya girmesine sebep oldu. Konu böylece iyice rayından çıktı ve müzik dinleyen körler ile gördüklerine inanamayan sağırların diyaloğuna döndü.
Teoride varolan birşeyin pratikte bulunduğunu varsaydığı için bilim(selliğ)i savunma fazileti gösterdiğini düşünerek konuya yanlış yerden giren Cündioğlu'nun Akçam'ı savunması konudan bağımsız, bilim insanlarının ters şeyler söyleme hakkını savunma anlamında ele alınmalı, yoksa Akçam'ın iddiasının doğruluğunun bir onayı olarak değil. (Zaten "Dücane'nin bu konularla ne alakası var?" şeklinde pek çok insanda ortaya çıkan tepki de bu garabeti dile getiriyordu.) Cündioğlu, lince meyyal kalabalıklara karşı bir bilim insanını savunma fazileti gösterirken, bilim insanının yanılma payını sorgulama imkanından 'uzak'taydı. Bu uzaklık, Cündioğlu'nun otodidakt bir düşünce insanı olmasının akademiye dair onda ürettiği lüzumsuz bir anksiyetenin yansıması olduğu gibi, bilimselliğe dair henüz tam oturmamış bir gecikmeli takdir duygusunun yolaçtığı teskine muhtaç heyecan(ın)dan da kaynaklanıyor.
Bu krize yolaçan genel bir psikososyal iklim var. Kürt kimliğinin kültürel birikimi ve saygınlığı, ilerici ideolojilerin mazi düşmanlığı adına fazlasıyla değersizleştirilmiştir. Feodalite vurgusu buna bir örnektir. Kürtleri kurtarmak isteyen bazı kurtarıcıların Kürtlükten kurtulmayı istemeleri de bunun bir yansıması olarak görülebilir. Buna yakın ve teşhisi kolay bir örnek: İlerici bir ideoloji olan Kemalizmin ürettiği Osmanlı fotoğrafının içerdiği tahrifat. Kurtuluş ideolojisinin önerdiği geleceği parlatmak için geride bırakılmak istenen maziyi haketmediği kadar karanlıklaştırmak eğilimi, zaten çarpık bir temsiliyete mahkum Kürtleri sürekli bir temsil krizine sokarak kolay incinir yapmıştır. Bu iklimde hem Kürtlerin aşağılanması maliyeti düşük bir kazadır, hem de Kürtlerin alınganlık eşiği olması gerekmediği kadar aşağıya inmiştir.
Yazarlar
-
Taha Akyol‘Azerbaycan Turan yolu’ 13.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur Akgün8 Ağustos mutabakatı… 13.08.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURRojbaş İmamoğlu, geçmiş olsun Evre ve yeni YAE’cilere dostane uyarılar… 13.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİKomisyon'un çimentosu Bahçeli 13.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciDemokrasi işgal edilirse… 13.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ocaktanİktidar, Bahçeli’nin hukuk uyarılarını dikkate almalı 13.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazBöyle mahkemenin hükmüne adalet denir mi? 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasBakü ve Erivan başardı, Türkiye kazandı 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞŞimşek, ÖTV, cari açık ve gümrük birliği 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUTürkiye terörsüz olacak, bölünmeyecek.. Amenna.. Ya Suriye’den gelecek tehdit? 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİSon vatanı Türkiye olanlar ilk vatanı Türkiye olanlara vatanseverlik dersi veremez 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUŞakülünden çıkmış bir ülke: Türkiye 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZYeni çözüm süreci komisyonuna dair 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARSorumluktan kaçmak umuttan kaçmaktır 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIR'Yeni Türkiye'de umudu yalnızca 51 kişilik komisyona bırakmalı mıyız? 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞKOMÜNİST BİR YAZAR VE“İKİ KADIN İKİ AŞK…” 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA15 Ağustos Toplumsal Devrime Giden Yol... 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan Özkanİsrail ordusu, Gazze’de ekilebilir arazileri de sıfırlıyor 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNZengezur’a Trump kaması: Kime niyet kime kısmet? 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanDevleti yönetenler milletlerine güven vermek istiyor olsaydı… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayBir dönüm noktasında mıyız? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNE“Norm Devlet” üzerinde 19 Mart gölgesi 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilYolsuzluk: Çürümenin Kurumsallaşmış Hali 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRBU KOMİSYON NE ÇÖZER? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezTeo-politik inşaya karşı dinsel bireycilik: İtaat mı? İtiraz mı? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunÖzlemek ne uzun bir mesafe, Dersim… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKYeni Süreç, korkular ve umutlar 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENSüreç Olmasaydı 9.08.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
1.08.2025
25.07.2025
22.07.2025
10.07.2025
1.07.2025
28.06.2025
17.06.2025
1.06.2025
21.05.2025
11.05.2025