Roni MARGULIES
AK Parti hükümetinin demokrasiden uzaklaşması, giderek ceberutlaşması, diktatörleşmesi Cumhuriyetgazetesini çok telaşlandırıyormuş.
Geçen gün hava meydanında bir yolcunun okuyup bıraktığı gazeteyi karıştırınca gördüm, Prof. Dr. Tülay Özüerman adlı bir yazar bu telaşı şöyle ifade etmiş:
“Ne yaman çelişki, değil mi? Otokrasinin demokrasiye, otokratların demokratlığa tutunarak ilerlediği süreçte, demokrasinin yolunu açanlara ‘diktatör’ adını vermeye çalışıyoruz. Yeni totalitarizmle demokrasi adına biriktirdiklerimizi savurganca yok eden günümüz diktatörlerinin yanında, çağının koşulları dikkate alınınca Atatürk’le yola çıktığımız aydınlanma koşumuz çok daha fazla önem kazanıyor.”
Sayın Profesör’ün yazdıklarını ciddiye almak gerek. Ne de olsa Siyaset ve Sosyal Bilimler hocası, Siyaset Bilimine Giriş ve hatta Türk Siyasal Hayatı gibi dersler veriyor. Siyaset, demokrasi, diktatörlük filan hakkında biraz bir şeyler biliyor olduğu varsayılabilir.
Şimdi, hükümetin demokrasiyle ilişkisi hakkında kaygılanmayan bir vatandaş yoktur herhalde. Vardır da, o vatandaş ya yurtdışında yaşıyor ya da demokrasiyi zaten gereksiz buluyordur.
Kürt sorununun çözümünü silahta ve savaşta gören bir hükümetin demokrasiden uzaklaşması kaçınılmazdır. Savaş ile demokrasi beraber yaşayamaz. Savaşın olduğu yerde asker güçlenir, siyasî hayatta önem kazanır, karar mekanizmalarına dâhil olur, demokrasi zayıflar.
Türkiye’de tam da bunu yaşıyor olduğumuz kuşkusuz.
Sayın Profesör’e katılıyorum.
Demek ki, diktatörlük eğilimlerine karşı omuz omuza demokrasi mücadelesi vermemiz mümkün.
Ama...
Diktatörlüğe, totalitarizme ikimiz de karşıyız, tamam. Ama Sayın Profesör “demokrasi” kelimesinden ne anlıyor acaba?
“Atatürk’le yola çıktığımız aydınlanma koşumuz” ifadesi biraz kaygı verici. “Atatürk’ün yapıtı olan ve onun ileri görüşü ile oluşturulan kurumlarla devletimizi yaşatıyoruz” ifadesi de öyle. “Kemalist düşünce ve anlayışı iktidar yapmayı” becerememiş olmaktan yakınmak ise iyice düşündürüyor insanı.
Geçen hafta bizim mahallenin her tarafında belediyenin 10 Kasım vesilesiyle astığı pankartlar vardı:“Seni özlüyoruz.”
Ölmüş bir insan özlenebilir. Ben babamı özlüyorum örneğin. Ama adamı tanıyordum, sağken birbirimizi bilir ve severdik, öpüşmüş koklaşmışlığımız vardı.
Bir belediye, tanımadığı, görmediği bir adamı niye özlüyor olabilir? Belli ki, benim babamı özlemem gibi bir şey değil.
Mustafa Kemal’i özleyenler niye özlüyor?
“Ah, ne tatlı adamdı, burada olsaydı da sohbet edebilseydik, iki duble rakı içseydik” gibi bir özlem değil.
Şöyle bir özlem olsa gerek:
Ah, burada olsaydı da bizi yönetseydi. Burada olsaydı da “kendi yapıtı olan ve ileri görüşü ile oluşturulan kurumların” hiç değişmeden aynen devam etmesini sağlasaydı. Burada olsaydı da yüzde 50 oy almış bir hükümeti deviriverseydi. Onun yerine milletvekillerini kendisi belirleyip atasaydı. Bütün partileri kapatıp sadece gerçekten demokratik tek parti olan CHP’yi bıraksaydı. Hattâ, eli değmişken, birkaç kişiyi de sallandırıverseydi.
Özlem çok insanî bir duygudur, kimsenin özlemlerine karışmak istemem.
Ama bu özlemi “demokratik” bir özlem olarak yorumlamakta zorlanıyorum doğrusu.
Sanırım Sayın Prof. Dr. Tülay Özüerman ile demokrasinin ne olduğu konusunda tam da anlaşamıyoruz.
Profesör değilim, yanlış biliyor olabilirim. Ama bence demokrasinin tanımı, “Astığı astık, kestiği kestik bir adamın, gerektiğinde zor kullanarak, benim istediğim şeyleri yapması” değildir.
Diktatörlüğün tanımı da, “Astığı astık, kestiği kestik bir adamın, gerektiğinde zor kullanarak, benim istemediğim şeyleri yapması” değildir.
Çünkü önemli olan, adamın yaptıklarını benim isteyip istememem değil, adamın astığı astık, kestiği kestik bir adam olmasıdır. Ve tek bir adamın herkesi yönetmesidir. İyi veya kötü yönetmesi değil, tek bir adamın yönetmesi.
Sanırım öğrencilik yıllarında okuduğu basit ve temel siyaset bilimi kitaplarına şöyle bir göz atarsa, Sayın Profesör de diktatörlük ve demokrasi kavramlarını son yıllarda biraz karıştırmış olduğunu görecektir.
AK Parti hükümetinin demokrasiden uzaklaşıyor olmasına karşı mücadele etmek gerek. Doğru.
Ama bu mücadeleyi Mustafa Kemal’i özleyerek yapanların ne bize faydası var, ne de kendilerine.
Yazarlar
-
Figen ÇalıkuşuÇeteler çağı ve muhteşem çöküş… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçKürt sorunu, komisyon ve Marx… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolTefessüh… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİKimmiş bakalım devlete saldıran? 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUAnayasa engeli olduğu halde yeniden seçilmek isteyen başkan ne yapar? 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanAK Parti kendini nasıl bu hallere düşürdü… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraÇağdaş Türkiye 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: “İmralı’da Bir Mahkûm” 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTUtanmazlığın ve Çürümüşlüğün Belgesi: Sahte Diploma Skandalı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUBüyük eşik atlandı, sıra mayınlı alanda… 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞAdemimerkeziyet: Dikey güçler ayrılığı ya da paylaşımı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluKalorifer kazanından rektör danışmanlığına ve öğretim görevliliğine uzanan yol: Sahte diplomaya ne g 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet Berkanİktidar ülkeyi yönetebiliyor mu ki? Tek kişi ne kadar yönetebilirse o kadar işte… 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarŞeffaf, açık ve çoğulcu 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİsa’nın takipçilerine sığınan Muhammed’in takipçileri 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasPara vermeden diploma alanlarımız da bunlar 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazAYM kararı yargıyı bağlayacak mı? 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit Akçay2025’in kalanı nasıl geçecek? 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERİki öncü şirkete nasıl sızıldı: Denetimsizliğin çürüttüğü devlet 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜR‘Dijital devlet’ işgali: Girilmedik kurum yok! 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞMeslek liseleri tartışmaları (1) 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilBüyük Aldatmaca: Popülizmin (Halkçılığın) Yolsuzluk Ve Eşitsizlik Konusundaki Yalanları 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEKaş yaparken göz çıkarmak 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUDemokratlar, ümmetçiler, ırkçılar 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNKalemşörler ve Çubuk Ustaları da Silah Bıraksın! 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNESiyasî kimlikler panayırı kapandı 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezEkonomiyi düzeltmekle iş bitmez 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTerörsüz Türkiye hedefi: Hukukun ve siyasetin rolü 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRGüvensizliğin gölgesinde siyaset: Geçen yıla kıyasla korku düzeyimiz yükseldi, peki neden? 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluSistem çürümüş ki nasıl çürümüş 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYABarış ve Demokratik Toplum Çağrısı; Hasta Tutsaklar 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciÇürüme! 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞKUVVETLER AYRILIĞI YOK İSE… 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNMisak-ı Suriye! 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURHayır, bu Türklük Sözleşmesi değil! 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanBatı artık Kiev’de Zalujni’yi görmek istiyor gibi 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKBatı, Türkiye, ulus-devlet: Vazgeçmenin fırsatları ve riskleri 3.08.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
22.03.2023
13.03.2023
27.02.2023
20.02.2023
13.02.2023
6.02.2023
29.01.2023
21.01.2023
15.01.2023
15.01.2023