Sinan ÇİFTYÜREK
“Buyurun Cenaze Namazına!”
Sahnelenen plan deşifre oluyor!
Son günlerde çatışmalarda yaşamını yitirenlerin cenaze törenlerinde, gerek asker yakınlarından gerekse halktan, iktidarın savaş politikalarına karşı tepkiler gelişiyor. Tepkiler farklı olsa da savaş karşıtlığı öne çıkıyor.
Asker ve polis aileleri; “şehit olmak istiyorum” diyen veya “ne mutlu şehit olanlar” diye nutuk atan Cumhurbaşkanı, Başbakan, bakan, vekil ve egemenleri hedef alarak:
“Başkalarının çocukları üzerinde efelik yapmayın”; veya Er Recep Beycur’un amcası Ömer Becur, “kardeşi kardeşe kırdırıyor… Sayın Cumhurbaşkanı bunu bilsin”; Er Barkın’ın yakını da tabutun başında,“Bu kan dursun. Askerlere günah değil mi? Kürdü de Türkü de aynıdır. Tayyip Erdoğan sen kimsin oraya geldin?” sözleriyle tepki göstermişti…
Büyüyen bu tepki ve öfkeye Osmaniye’de faklı bir boyut geldi: Yaşamını yitiren askerlerin cenaze törenlerinde yükselen tepkiler arasında Osmaniye’deki törende yaşananlar/söylenenler birçok açıdan ilktir, farklı ve önemlidir.
Çatışmalarda yaşamını yitiren Yüzbaşı Ali Alkan’ın memleketi Osmaniye’de kaldırılan cenazesinde kimi açılardan ilkler yaşandı! Öyle ki cenaze namazı sırasında tam anlamıyla “buyurun cenaze namazına” dedirtecek ilkler yaşandı!
Yüzbaşı Alkan’ın cenaze töreni sırasında özellikle ağabeyi Yarbay Mehmet Alkan’ın ve yakınlarının söyledikleri gerek Cumhurbaşkanı Erdoğan ve iktidarı için gerekse de TSK için şok edici nitelikteydi. Neler söylendiği basında dünden beri yoğun tartışılıyor olsa da söylenenleri özetle aktarayım:
Osmaniye’deki cenaze namazının ardından tabutun başına gelen Yarbay Alkan kardeşine ilişkin, "Buradaki vatan evladı daha 32 yaşında. Vatanına, sevdiklerine doyamadı. Bunun katili kim? Bunun sebebi kim? Düne kadar çözüm diyenler ne oldu da sonradan savaş diyor" diye seslendi.
Bununla da yetinmeyen Yarbay Alkan, “tek bir amacım var şehit olmak istiyorum” diyenleri (bakan) hedef alarak,"Saraylarda 30 tane korumayla gezip, zırhlı arabalara binip ’Şehit olmak istiyorum’ diye bir şey yok. Git o zaman oraya git" diyerek “şehit kanı” üzerinde siyaset yapanlara savaş alanını işaret edecekti!
Cenaze törenlerinde özelde de Alkan’ın cenaze töreninde gerek abisi Yarbay Alkan’ın söyledikleri, gerekse AKP’li vekilleri ön sıraya alan Müftüye duyulan tepkiler birçok açıdan önemli mesajlar içermektedir.
Birincisi: yaşamını yitirenlerin yakınlarının merkezinde bulunduğu bir öfke patlaması yaşanıyor. Gelişen öfkenin birden fazla besleyeni bulunmaktadır. İçlerinde, çatışmalarda yaşamlarını yitirenlerin hep işçi ve yoksul çocukları olması, cenazelerin hep yoksul mahallerde yaşayan ailelere ait olması yanı ne Cumhurbaşkanının, ne bakan ve vekillerin ne de Koçların, Sabancıların bir yakının çatışmalarda “şehit olmaması” … iktidar ve mülkiyetin en tepesindeki egemenleri hedef haline getiriyor. “Bir şehidi uğurluyoruz. Ne mutlu onun ailesine, ne mutlu onun tüm yakınlarına” türünden boş nutukları artık kimse yutmuyor. Halk, “Vatan-Millet-Sakarya” diyenleri meydana çağırarak “vatan için şehit olmak için buyurun önden” demeyi artık yüksek sesle haykırıyor! Dahası Cumhurbaşkanı, başbakan, bakan ve işverenleri de “çocuklarının şehit olmaları üzerinde mutlu olmaya” çağırıyor!
Yükselen toplumsal öfkenin bir ve belirleyici yanında , “hep biz yoksulların çocukları ölüyor, hep bizimkiler şehit oluyor. Şehit olmak o kadar ulvi bir makam ise neden vatan için iktidarın ve mülkiyetin tepesindekilerin çocukları da şehit olmuyorlar” diyerek savaş karşıtlığını bulunurken; diğer ucunda ise “bir tek terörist kalıncaya kadar savaş” naraları atan bir yönünün de bulunduğunu görmemiz lazım.İkinci yön engellenemezse tehlikeli bir boyut kazanabilir.
İkincisi;Osmaniye’de de görüldü ki AKP’li vekillere dönük söylenenler, yuhalanıp “dışarı çık” tepkileri eğer çatışmalar devam ederse giderek daha da büyücektir. Bu açıdan gelişmeler, AKP ve özellikle Erdoğan’ın savaş ikliminde “tek başına iktidar olurum” hesaplarının ters tepeceğinin ciddi işaretlerini içermektedir. Denilebilir ki Erdoğan’ın iktidar oyunu bozuluyor, planı iki yakadan da halklar bozuyor. Bu toplumsal öfkenin olumlu ve sahiplenip geliştirilmesi gereken yanıdır.
Üçüncüsü; Daha önce Silvan alay komutanı Albay’ın söylediği sonra ve önemlisi Yarbay Alkan’ın söyledikleri, TSK açısından hiç beklenilmeyen gelişmeler. Tam anlamıyla cumhurbaşkanına, iktidara ve hatta TSK’ye tepki bizzat Ordunun içerisinden dile getirildi! Emir komuta zinciri içerisindeki disipliniyle övünen ve sabah akşam “biz siyasetin dışındayız” lafzını dillendiren Türk Ordusu’nda bir yarbayın doğrudan Cumhurbaşkanı, hükümet ve bakanları hedef alan adrese teslim konuşma yapması sanırım bir ilktir. Anayasal olarak Türk Ordusu’nun Başkomutanı olan Cumhurbaşkanı’nı, “Düne kadar çözüm diyenler ne oldu da sonradan savaş diyor" veya "Saraylarda 30 tane korumayla gezip, zırhlı arabalara binip ’Şehit olmak istiyorum’ diye bir şey yok” diyerek açıkça hedef almak, Türk Ordusu’nda ilktir ve bu eğilim dikkatle izlenmelidir!
Zaten yeni Genelkurmaya başkanı Hulusi Akar da, durumun vahametinin farkında ki göreve gelir gelmez kucağında bulduğu bu soruna ilişkin; “Türk Silahlı Kuvvetlerinin anayasal düzen içinde, yasalarla belirlenmiş tek bir emir komuta yapısı vardır. Ordumuzun teşkilat ve faaliyetlerinde yasal hiyerarşi dışında hiçbir kişi ve oluşumun etkisi söz konusu olamaz” diyerek emir komuta zinciri hatırlatılarak “yasal hiyerarşi dışında hiçbir kişi ve oluşum” tabir uygunsa konuşamaz diyerek bu tür yeni çıkışların önünün kesilmesi hedeflendi.
Dördüncüsü:7 Haziran seçim sonuçlarının Kürdistan boyutunu kendi stratejileri açısından sürdürülebilir olarak görmeyenlerin başında Türk Ordusu gelmektedir. O nedenle derin devletin (Ordunun) milli çıkar hesaplarıyla AKP ve özelde de Erdoğan’ın siyasal çıkarlarının örtüştüğünü daha önce yazmış ve bunun tehlikeli bir örtüşme olduğunu belirtmiştim. Kürdistan merkezli bu iç örtüşmeye yine Kürdistan merkezli bölgesel hatta küresel girdiler de dikkate alındığında, askerlerin tepkisinde, insani boyutunun yanı sıra geleceğin askeri darbesinin yolları mı döşeniyor? Yanıtı üzerinde kafa yorulmalıdır!
Bu soruya yanıt aranırken şunun üzerinde önemle durulmalıdır; AKP’nin herhangi bir burjuva partisi olmayıp bir misyon partisi olduğu, bu özelliğine 13 yıllık yolsuzluk ile iç iktidar hesaplaşmaları da eklendiğinde seçimle gelmiş olan bu partinin seçimle gitmeyebileceğini ve bunun Ordu’ya bir taşla iki kuş vurma imkanı (!) verebileceğini de belirtmiştim tekrar vurgulayarak belirtiyorum!
13 yıldan beri biriken yolsuzluk ve rüşvet dosyaları, asker ile geçmiş hesaplaşmaları, Cemaatle yaşananlar ve Kürt meselesinde ki tutumu vb tüm bunlarla ciddi yıpranıp zayıf düşen Erdoğan ve AKP, kurtuluşu Ordu’ya sığınmakta bulursa ki buluyor, Ordu’da bir taş ile iki kuş vurmanın zemini elde etmiş olur! Erdoğan ve AKP’nin hesabını görürken bu arada başka hesapları da görmeye çalışacaktır!
Sonuç olarak;belirttiğim gibi yükselen toplumsal tepkiler arasında, savaş karşıtlığının yanı sıra Kürtleri, PKK’yi ve çözüm sürecini hedef alan güçlü bir eğilim de var. Bu eğilim tehlikeli olup “daha fazla kan ve savaş” istiyor.
Elbette bizi ilgilendiren ve geliştirmemiz gereken halklarda yükselen savaş karşıtı eğilimdir. Bu eğilim; “Vatan-Millet-Sakarya” propagandasıyla şehit edebiyatı yapanlara, savaşta gençlerin akan kanları üzerinden siyasal ranta devşirme derdinde olanlara, cenaze törenlerinde sahte gözyaşı dökenlere yöneliktir. Bu tepkilerin içeriği ve vermek istediği mesajlar derinlikle irdelenirse, Türkiye ve Kürdistan’da yanı iki yakadan da savaş karşıtı ciddi bir potansiyeli barındırdığı görülecektir.
İki yakadan da halklardan, gerilla ve asker yakınlarından yükselen tepkiler eğer gelişirse, geliştirilirse savaşın belirleyici bir engeli (bariyeri) haline getirtilebilir ve savaş üzerinden siyasal iktidar hesabı yapanların emelleri boşa çıkartılabilir. Hatta halklardan yükselen savaş karşıtı tepkiler büyür ve amaçlı siyasal hedeflere yönelirse çözüm sürecinin kapısını da ciddi olarak aralayabilir.
Yazarlar
-
Nevzat CİNGİRTSayıştay'ın Düzce karnesi.. 2.12.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKBaşkanlık sistemi CHP’yi çözüme zorluyor 2.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNECHP’nin iktidara yürüdüğü yolun taşlarını kim döşüyor? 2.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezBüyüme Buysa Niçin Şikâyet Ediyorlar? 2.12.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUHaksızlık mı dediniz? 2.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUCHP kendisini iktidara hazırlıyor, ama… 2.12.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZDemokrasinin hasta kökleri: Osmanlı’dan günümüze tekerrür eden otoriterlik 2.12.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanOrta gelir tuzağı: 17 yıldır aklı başında herkes aynı çözümü öneriyorken… 2.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENCHP’deki coşkuya iktidarın katkısı 2.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolCHP: Doktrin’den kitleye 2.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERÇözüm için ilk adım ne zaman atılacak? 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞZEHİRLENMELER “GIDA TERÖR” DEĞL Mİ? 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEKürt olmak 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANSürecin “kritik eşikleri” 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇALTers köşe... 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Zekeriya KurşunDağıstan Cumhuriyeti ve Ayna Gamzatova 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKEve siyaset için dönüş öncesi bir mıntıka temizliği gerek 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciSadece orta sınıf ezilmedi, akıl ve bilim de ezildi 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluÖzgür Özel’in ve CHP’nin siyasi portföyü 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURBüyük ülkenin, küçük insanları… 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYŞu meşhur “İznik Konsili” 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRTürkiye siyasetinin hastalığı: İmralı tartışmasında serinkanlılık ihtiyacı ve CHP'nin kararı 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇNifak ve münafık 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞReel politika, pragmatizm, ilkesizlik, oportünizm batağında AKP 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanOrtodoks solu ve merdiven altı İslamcılığı aşamazsak… 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Özgürlük Yasaları Çıkarılmalı"; Mücadele ve Sahiplenme Birlikte Yürür... 30.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKürt meselesinde CHP nereye? 30.11.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMABD’de bir şeyler oluyor: Nick Fuentes 30.11.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRDevletin “büyük bir gizlilik” içerisinde gerçekleştirdiği İmralı Ziyareti! 30.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİİznik’e gelen Papa değil Haçlı Ordusu sanki 30.11.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuBorçları SDG mi ödeyecek? 28.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYKürt Sorununu Kavrayamayanlar Barışı da Kavrayamazlar 28.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi (7): Simit 27.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİlk adım Öcalan olunca süreç zorlanıyor 26.11.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRLİDER APO MU DEMİRTAŞ MI? 26.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNÜç görüntü: Amerikan katarı püfleye püfleye ilerliyor 26.11.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraKodlar 26.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit Akçayİlk yılında Trump yönetimi: Yeni sınıf ittifakları ve alternatifler 26.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaAK Parti çekingen 26.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRİthal ette skandal bitmiyor: Sığırlar da hep aynı şirketten alınmış! 26.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasÖcalan ziyaretinin kilitlediği çözüm 25.11.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilDevlet Bahçeli, MHP ve Kürt Sorunu: Çelişkiler, strateji ve olasılıklar 25.11.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSosyalist stratejiye dair hayati tartışmalar 23.11.2025 Tüm Yazıları












































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
7.06.2019
7.02.2019
18.03.2019
4.02.2019
28.01.2019
9.02.2019
7.01.2018
26.10.2018
28.09.2018