Sinan ÇİFTYÜREK
İran’ın, Suriye’den Yemen’e uzanan bölge politikalarını, kendi emperyal çıkarları açısından riskli gören ABD’nin, İran ile geriliminin tırmandığı; aynı süreçte Türkiye-İran ile ilişkilerinin de gerildiği; Cenevre barış görüşmelerinin yeniden başladığı; ABD’nin Rakka operasyonunu kiminle yapacağına ilişkin halen kararsızlığını aşamadığı; Kürt heyetinin, 53. Münih Dünya Güvenlik Konferans’ında birçok devlet ve hükümet yetkilisiyle Kürdistan bağımsızlığı, Kerkük petrolleri, Musul’da IŞİD ile savaş… gibi bir çok meseleyi ele alıp görüştüğü bir süreçte…… Barzani başkanlığındaki Kürt heyeti, Türkiye’ye davet edildi.
Türk yetkililer ile Kürt heyeti neleri görüştüler? Bu sorunun yanıtını tam olarak ancak görüşmelere katılan heyet üyeleri bilebilir. Taraflar halihazırda görüşmelerin içeriğine ilişkin resmi açıklama yapmadıklarına göre (ki resmi açıklamalar görüşmelerin içeriğini tam yansıtmazlar) ancak basına yansıyanlar üzerinden bazı değerlendirmelerde bulunabiliriz.
Daha Almanya’dayken Barzani’nin Türkiye’ye davet edileceği haberi ile birlikte neden, ne için davet edildiği yazılıp tartışılmaya başlandı, Bu açıdan Kürt heyeti daha gelmeden şunlar gündemin başlıkları olarak öne çıktı:
Trump ile birlikte gerilen ABD-İran ilişkileri ve paralelinde yaşanan Türkiye-İran gerilimi ve Bağdat, Hewler, Qamışlo, Şam’a yansımaları; bunlarla iç içe olan IŞİD ile mücadele çerçevesinde Musul ve Rakka operasyonları; Kürdistan/Kerkük enerji kaynaklarını uluslar arası pazarlara taşıyacak güzergâh ve bağımsızlık meselesinin yanı sıra Kürtlerin iç meseleleri olan Roj Peşmergesinin dönüşü ile Şengal meselelerinin ele alınacağı söylendi, yazıldı.
Önce şunu belirtelim; “Barzani, AKP ile Kuzey Kürtlerin karşıtlığı üzerinde anlaşacak” türünden iddialar daha öncede dile getirildi. Bu tür iddiaların karşılığı yoktur. Davet eden Türk hükümeti gibi davet edilen Barzani liderliğindeki Kürt heyetinin de kendi özgün hesapları vardır. Barzani gelmeden Alman basınına verdiği, “HDP Eş Başkanı Selahattin Demirtaş ve diğer vekillerin serbest kalmasının sekteye uğrayan barış sürecinin yeniden başlamasına hizmet edeceğini” söylemesi bu açıdan önemsenmelidir.
İkincisi; AKP hükümetinin Barzani liderliğindeki heyetin Türkiye’ye gelmesi üzerinden yukarıda değindiğimiz konulara ilişkin iç ve bölge hesapları vardır ama bugünlerde her şey iç siyasete, referandumda evete tahvil edildiğini göz önünde tutarak şunu belirtelim:
Kürdistan Bayrağının ilk kez İstanbul Atatürk ve Ankara Esenboğa havaalanlarına asılması kazanım olarak altını çizerken, yaklaşan referandumda “evet” propagandası aracı olarak kullanılma amacına da dikkat çekiyoruz. AKP ile MHP’nin başkanlık üzerinden kurdukları ittifak, Başbakanın bozkurt işareti ve elbette Kürdistan’da ağırlaştırılarak sürdürülen OHAL AKP’ye oy ve destek veren Kürt tabanda kırılmalara yol açmaktadır. Bu kırılmayı durdurmak için AKP elinden gelen her şeyi yapıyor, yapacak. Asılan Kürdistan bayrağı üzerinden Kürt halkına, “bugün MHP ile ittifak halindeyken bile Kürdistan bayrağını göndere çeken AKP hükümeti yarın başkanlık sistemine geçerse, eyalet sistemine geçebilir” mesajı verilmektedir.
Bu arada, Kürdistan Bayrağını havaalanlarına asıp Ankara’da başbakan Yıldırımla da bayraklı görüşme yapılırken, Erdoğan-Barzani görüşmesinde Kürdistan bayrağının olmaması dikkatten kaçmadı yanı “hükümet Kürdistan bayrağını tanıyor ama devlet tanımıyor” mesajı ile Türk rejimimin halen kafasını kuma gömdüğünün işareti!
Üçüncüsü; Münih Güvenlik Konferansı ile birlikte Güney Hükümeti uluslar arası alanda bağımsızlık desteği arayışını hızlandırdı. Güney hükümetinin bir süredir dış politikasının ana unsurunu, bağımsızlık ile birebir ilişkili olan enerji kaynaklarına uluslar arası pazar ve istikrarlı güzergahının yaratılması oluşturuyor.
Bağımsızlık için uluslar arası destek önemli çünkü kimsenin tanımayacağı bir devlet ilanı düşünülemez bu açıdan Münih’te ki görüşmeler değerlidir. Bunu belirtirken, bağımsızlığın birincil olarak Kürtlerin kendi meseleleri ikincil olarak ise Irak ile görüşme konusu olduğunun altını çizelim. Bu nedenle bağımsızlık hedefinde; YNK, Goran, İslami ve Sosyalist yapılarıyla Kürt siyaseti, bağımsızlık üzerinde hemfikir olup birleşecek ki hem dış desteğin karşılığı ve hem de Irak ile görüşmelerin iç dayanağı yaratılmış olunsun.
Elbette Türkiye ve İran başta olmak üzere komşularıyla da bağımsızlık konuşulacak. Hele birde uluslar arası denizlere açık sınırı olmayan ve üstelik enerji kaynaklarını sömürgeci ülkelerden biri üzerinden (şu an Türkiye) uluslar arası pazara ulaştırmak zorunda kalınıyorsa, bağımsızlık meselesinin komşularla da konuşulması kaçınılmaz. Ama bizden daha iyi Güney siyaseti, Türkiye ile İran’ın bağımsız Kürdistan’ı asla görmek istemediğini halen kendilerine en büyük tehdit gördüklerini biliyorlar. Yine biliyorlar ki, özellikle bu iki devlet, “ben tanısam da tanımazsam da Kürdistan zaten kuruluyor” gerçeği ile yüzleşirse ancak o zaman bölge üzerinde hegemonya yarışı gereği “başkası denetleyeceğine ben denetlemeliyim” diyerek tanıyabilirler.
Bugün İran ve Türkiye bir yandan, statükonun korunması temelinde Rusya liderliğindeki Moskova Troykası’nda ortaklaşırlarken; diğer yandan, “bize rağmen Kürdistan kurulacaksa o zaman ben yanıma alayım” hesabıyla da tanıma yarışına girebilirler. Şimdi Kürdistan enerji kaynakları meselesinde benzer bir yarış yaşanıyor ki “benim üzerimden olsun” yarışı, Kürt hükümetinin manevra alanını genişletebilir. Örneğin; Türkiye üzerinden Kerkük petrolleri uluslar arası pazarlara taşınınca, İran’ın “benim üzerinden taşınmalı” planını hem Hewler hem de Bağdat ile görüştüğü hatta “Tahran ve Bağdat arasında Kerkük petrolünün ihracatına ilişkin 21 Şubat’ta mutabakat zaptının imzalandığı” belirtiliyor. Zaten İran'ın, Musul’da inisiyatif alma ısrarı ve Şii Haşdi Şabi milisleri üzerinden de Musul-Kerkük hattında etkinlik kurma arayışı da bu açıdan değerlendirilmeli.
Dikkat çekmek istediğim, İran ile Türk devletleri, bölgesel hegemonya hesaplarına rağmen Kürdistan meselesinde çoğunlukla uzlaşırlar ama bazen de kimi nedenlerle ayrışabilirler işte bu ayrışmanın yarattığı açıyı Kürt siyaseti iyi değerlendirmeli.
Güney Kürdistan’ın ekonomisinin can damarını tıpkı Kuveyt, S. Arabistan… gibi petrol ve doğal gaz kaynakları oluşturuyor. Sanayi ve de tarımsal alanda ekonomik girdiler neredeyse sıfır düzeyde olan bir ülke ekonomisinde, enerji kaynaklarından gelen akar durursa o ekonomi de durur! Örneğin geçenlerde Türk devleti iki gün Kerkük-Ceyhan boru hattını “teknik arıza” nedeniyle kapatınca, “ne oluyor yoksa Türk devleti bağımsızlık tartışmaları alevlenince boru hattını kapattı mı” yorumlarına yol açmıştı. Demek istediğim, enerji kaynaklarının ihracında alternatiflerin çoğaltılmasının yanı sıra ekonomide, sadece petrol ve doğal gaz gelirlerine dayalı ayakta kalma halinin mutlaka aşılması lazım.
Dördüncüsü; Türk basını Barzani liderliğindeki Kürdistan heyeti gelmeden önce ısrarla görüşmelerde, “Roj Peşmergesi’nin Türkiye üzerinden dönüşü” ve “Şengal’de PKK varlığı konuşulacağını” işleyip durdu. Öncelikle hükümet yanlısı basın, Kürtlerin kendi iç meseleler olan bu iki konuyu resmi görüşmelerin konusu olacak diye ısrarla öne çıkarması hükümetten habersiz değildir. Burada da AKP hükümeti, referandum öncesinde Güney ve Rojava üzerinden Kuzey Kürtlerine hem mesaj vermek istiyor hem de Kürt siyasetinin iç dengelerinde daha etkin yer alarak istikrarsızlaştırma rolünü sürdürmek istiyor.
Güney Kürdistan hükümetinin, gerek Roj Peşmergesi’nin Rojava’ya dönüşü gerek Şengal’de PKK varlığı gibi iç meselelerini, Türkiye ya da İran ile hiç ama hiç konuşmaması gerekir. Bu iç meseleler, bu iki devlet başta olmak üzere sömürgeci devletlerden ne kadar uzak ele alınırsa o kadar halkımızın yararınadır. Biliyoruz ki bu iki devletin stratejileri; Kürtlerin bağımsız devlet kurmaları bir yana coğrafik statüye bile karşıtlık üzerinden kurulu.
Barzani, “Birleşmiş Milletler Suriye ve Irak’ta nasıl birleşik ülkeler olarak söz edebilir? Siyasetçilerin büyük çoğunluğu, Suriye ve Irak’ın yasal sınırlarının hiçbir anlamının kalmadığını biliyorlar. Irak’ın güçlü bir merkezi yönetime sahip olduğu dönemler çok eskide kaldı” diyerek Kürdistan’ın iki parçası Güney ile Rojavanın örtüşen geleceğine vurgu yapıyorsa, özellikle Türkiye ve İran ile bu iç meselelerin ele alınmasında uzak durulmalıdır. Son resmi ziyarette de uzak durduklarını umuyoruz. Şengal veya Roj Peşmergesi gibi iç meseleleri kendileri çözemiyorlarsa; BM, Rusya, AB, ABD gibi uluslar arası güçlerin arabulucu olmaları istenebilir ama Kürdistan üzerinden işgali sürdüren devletler dahil edilemez çünkü biliyoruz ki Türkiye’nin, “PKK Şengal’de çıkmazsa biz çıkartırız” çıkışının altında, Güney Kürdistan’ın daha fazla istikrarsızlığa sürüklenmesi ve yeni sınır ötesi askeri işgallere bahane araması bulunuyor. 28.02.2017
Yazarlar
-
Nevzat CİNGİRTSayıştay'ın Düzce karnesi.. 2.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezBüyüme Buysa Niçin Şikâyet Ediyorlar? 2.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNECHP’nin iktidara yürüdüğü yolun taşlarını kim döşüyor? 2.12.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZDemokrasinin hasta kökleri: Osmanlı’dan günümüze tekerrür eden otoriterlik 2.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENCHP’deki coşkuya iktidarın katkısı 2.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolCHP: Doktrin’den kitleye 2.12.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUHaksızlık mı dediniz? 2.12.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanOrta gelir tuzağı: 17 yıldır aklı başında herkes aynı çözümü öneriyorken… 2.12.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKBaşkanlık sistemi CHP’yi çözüme zorluyor 2.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUCHP kendisini iktidara hazırlıyor, ama… 2.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇNifak ve münafık 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciSadece orta sınıf ezilmedi, akıl ve bilim de ezildi 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanOrtodoks solu ve merdiven altı İslamcılığı aşamazsak… 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYŞu meşhur “İznik Konsili” 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRTürkiye siyasetinin hastalığı: İmralı tartışmasında serinkanlılık ihtiyacı ve CHP'nin kararı 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEKürt olmak 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANSürecin “kritik eşikleri” 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKEve siyaset için dönüş öncesi bir mıntıka temizliği gerek 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Zekeriya KurşunDağıstan Cumhuriyeti ve Ayna Gamzatova 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERÇözüm için ilk adım ne zaman atılacak? 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇALTers köşe... 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURBüyük ülkenin, küçük insanları… 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞReel politika, pragmatizm, ilkesizlik, oportünizm batağında AKP 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞZEHİRLENMELER “GIDA TERÖR” DEĞL Mİ? 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluÖzgür Özel’in ve CHP’nin siyasi portföyü 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKürt meselesinde CHP nereye? 30.11.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMABD’de bir şeyler oluyor: Nick Fuentes 30.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Özgürlük Yasaları Çıkarılmalı"; Mücadele ve Sahiplenme Birlikte Yürür... 30.11.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRDevletin “büyük bir gizlilik” içerisinde gerçekleştirdiği İmralı Ziyareti! 30.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİİznik’e gelen Papa değil Haçlı Ordusu sanki 30.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYKürt Sorununu Kavrayamayanlar Barışı da Kavrayamazlar 28.11.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuBorçları SDG mi ödeyecek? 28.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi (7): Simit 27.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaAK Parti çekingen 26.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNÜç görüntü: Amerikan katarı püfleye püfleye ilerliyor 26.11.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRLİDER APO MU DEMİRTAŞ MI? 26.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit Akçayİlk yılında Trump yönetimi: Yeni sınıf ittifakları ve alternatifler 26.11.2025 Tüm Yazıları






































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
7.06.2019
7.02.2019
18.03.2019
4.02.2019
28.01.2019
9.02.2019
7.01.2018
26.10.2018
28.09.2018