Sinan ÇİFTYÜREK
Türkiye’nin gündeminde bugün birbiriyle bağlantılı iki önemli mesele bulunuyor;
Biri; Türkiye ile ABD arasındaki ilişkilerde yaşanan ve giderek ağırlaşan siyasal gerilim, hatta kriz. İki; söz konusu politik gerilimin de tetiklemesiyle Türkiye’de dolar/avro yani dövizin durdurulamayan yükselişinin başta finansal kriz olmak üzere yarattığı sorunlar? Peki, ama ABD-Türkiye arasında yaşanan bu politik gerilimin temelinde neler bulunuyor? Özetlemek gerekirse:
Öncelikle şunun altını çizelim, Rahip Brunson yaşanan sorunların nedeni değildir. Brunson meselesi birçok mesele gibi sonuçtur, neden değil. Denilebilir ki sorunlar yumağı içerisinde öne çıkan sivri uçtan ibarettir, o kadar. O halde sorun ya da sorunların esası nedir?
I - ABD ve Batılı müttefikleri, Avrasya üzerinde egemenlik kurmak istiyor ki bu yeni de değil. Asya ile Avrupa’yı birbirine demir yoluyla entegre edecek olan İpek Demir Yolu ise Avrasya’yı, ABD ve müttefikleri için daha da önemli kılıyor. Asya, ABD ve müttefikleri için önemli iyi de Rusya ve müttefikleri ise Asya’nın sahipleri, dolayısıyla Rusya ve müttefikleri İran ile Çin’de, Batılıların Asya üzerinde egemenlik kurma politikalarına karşı ittifak halinde başından beri direniyorlar, dahası bunu varlık-yokluk mücadelesi olarak görüyorlar.
Gerek ABD ve Batılı müttefiklerinin, gerekse Rusya, İran ve Çin’in, Asya üzerinde son 27 yıldan beri aralıksız süren egemenlik savaşında, çizgi, duruş ve ittifakları nettir, net olmayan Türkiye’nin tutum ve duruşudur. Şöyle ki, Türkiye 150 yıldan beri Batılaşma politikaları izliyor ve önemlisi resmiyette NATO üyesi, AB aday üyesi yani Batı ile müttefik ama son yıllarda özellikle Suriye savaşı ile birlikte fiiliyatta Rusya ve İran ile birlikte hareket ediyor. Bu nedenle Türkiye, Batı ile Doğu eksenli küresel güç merkezleri arasında tam anlamıyla iki arada bir derede nefessiz kalma halini yaşıyor.
ABD başkanı Trump’ın “2015'te yapılan nükleer anlaşmayı İran’ın kendi amaçları için kullanıldığını” belirterek, "ABD'nin İran'la nükleer anlaşmadan ayrılacağını ilan ediyorum. Tahran'a en üst düzeyde ekonomik yaptırımları yeniden getireceğiz" demesiyle başlayan yeni süreçte,Türkiye’nin hem Batı hem de Doğulu küresel güç merkezleriyle yürüttüğü bu ikili duruşun hareket alanı hızla daralıyor.
Demek istediğim, ABD ile Türkiye arasında ki sorunlar yeni değil, Birinci Körfez savaşından bu yana özellikle son 7 yıldır süren Suriye savaşından sonra adım adım gerilerek bugüne geldi ve nerede durulacağı da belli değil.
II – ABD’nin Avrasya, özelde de Ortadoğu ve Kürdistan politikaları üzerinden Türkiye ile başından beri yolları farklılaştı ve giderek derinleşti. Sıkça belirttiğimiz gibi, Türkiye, Körfez savaşından bu yana ABD’nin Kürdistan aklından (politikalarından) kendi geleceğine, özellikle de “toprak bütünlüğüne” dönük stratejik tehdit algılıyor. Güney Kürdistan’ın bağımsızlık hamleleri geliştirmesi, Rojava Kürdistan’ın federasyonlaşma sürecinde ilerlemesi Türkiye’nin Kürdistan üzerinden tehdit algısını derinleştirmiştir. Türkiye’nin algıladığı tehdidin boyutunu, derinliğini görmek isteyenler; Türkiye-Suriye, Türkiye-Irak, Türkiye-İran sınırına Türkiye tarafından örülen beton güvenlik duvarlarına bakmak yeterlidir. Örülen ve örülecek olan “güvenlik” duvarlarının üçü de Kürdistan parçaları arasında örülmektedirler.
Üç metre yüksekliğinde ve 910 km’lik Türk-Suriye güvenlik duvarının 850 km’si tamamlandı, 3 metre yüksekliğinde ki duvarın üstüne ayrıca 1.5 metre de jiletli tel ile duvar tamamlanmaya noktasına gelirken bu kez Türk-İran sınırında aynısı yapılacakmış. Düşünün ki NATO ikinci büyük ordusuna sahip Türk devleti, esas Kürdistan meselesindeki çözümsüzlük üzerine kurulu politikaları ve önemlisi ABD ile müttefiklerinin Kürdistan siyasetinden algıladığı tehdit nedeniyle etrafını duvarlarla örerek bütünlüğünü koruma arayışında!
III - ABD ile Türkiye arasında yıllardır Kürdistan meselesi üzerinden yaşanan gerilime yeni sıcak gündem olarak İran ve ticaret savaşları sorunu eklenmiştir. Yani uzun yıllardır devam eden sorunları alevlendiren İran ambargosu ile birlikte tüccar Tramp’ın gündemleştirdiği ekonomik milliyetçiliktir.
İran’a yönelik ABD’nin aldığı ve herkese uyulmasını istediği yeni ambargo kararı, Türk-ABD ilişkilerinde zaten Kürdistan merkezli süren gerilimi bir anda tırmandırdı. Dolayısıyla; başa Çuval geçirme, FETÖ, Hakan Atilla, Zarrab, F-35, S-400, Brunson… gibi meseleler gerilimin nedenleri değil, bunlar gerilimin esas nedeni olan Kürdistan ve İran politikasının bazı sonuçlarıdır. Zaten ABD ile Türkiye arasındaki sorunları çözmek amacıyla Washington’da çözüm aramaya giden Türk heyetinin de esas odaklandığı bu iki mesele olduğu açıktır.
IV - İran’a yeniden ambargo kararı nedeniyle kendisine ABD’nin ihtiyaç duyduğunu bilen Türkiye, “Efrin yetmez, Minbiç, Rojava ve hatta Kandil’i isterim” diyor ama hem ABD’nin bu istekleri kendi emperyal planları açısından yerine getirmeyeceğini düşünüyorum, hem ayrıca Türkiye’nin mevcut konjonktürde ABD’nin İran’a ambargo uygulama politikasına dahil olmasının kendisi için yeni ve önemli sorunlara yol açacağını bildiğinden buna yanaşması zor olacaktır.
Varsayalım ki Türkiye bugün ABD’den Kürdistan meselesinde daha büyük tavizler koparttı ve İran’a yönelik yeni ambargo politikalarını uyguladı; bu durumda başta Brunson meselesi olmak üzere Türkiye’nin, ABD ile yaşadığı ve sonuçlar diye sıraladığımız meselelerde iyileşmeler hızla başlayacağı kanaatindeyim ama bu kez Türkiye, Rusya ve İran ile birlikte izlediği Suriye-bölge politikasında köklü değişime gitmek zorunda kalacak. Peki bu durmda gidebilir mi? Çok zor! Türkiye’nin, Kürdistan meselesi nedeniyle iki arada bir derede nefessiz kalıyor dediğimiz durum tam da budur. Bu durumda Türkiye için zaman ve tercih alanı daralıyor. Ya Batılı müttefikleriyle ilişkileri düzeltecek, o zaman da Rusya ve İran ile mesafeli olacak ya da Batı’dan kopacak ki bunun siyasi ve ekonomik sonuçları çok ağır olur. Moskova zaten olup bitenleri salt ellerini ovuşturup izlemekle yetinmiyor yaşanan krizi lehine çevirip Türkiye’ye bir adım daha Batı’dan uzaklaştırmanın hesabını yapıyor.
İran”ın iç siyasetinde etkin olduğu Irak bile ambargoya uyup İran ile dolarla yapılan ticareti durduruyorsa demek ki bugün Türkiye ile ABD’nin asıl kriz alanı İran’a uygulanan ambargoya Türkiye’nin uyup uymaması olacak. Kısacası sahnede Rahip Brunson meselesinin olmasına bakmayın gündem İran, gündem Kürdistan!
V – ABD ile Türkiye arasındaki politik krizin de tetiklemesiyle hızla yükselen Dolar kurunun Türk finansal sermayesinde yarattığı kriz ki önlenemezse bunun giderek bir ekonomik krize dönüşeceği meselesine gelince; başlı başına ayrı bir yazı konusu olan bu konuda sadece şunu belirteyim; küresel sermaye piyasaları, 24 Haziran sonuçlarını ve bakan Albayrak’ın yeni ekonomik model politikaları konulu açıklamalarını pozitif algılamadı..
Sonuç olarak;
1 - Savaş naraları ABD, Rusya ve petrol-doğalgaz zengini ülkelere yarıyor! Çünkü gerilimin sonuçlarından biri petrol fiyatları ile silah satışlarının artmasına yol açıyor! Bu krizin ABD’nin kendi petrolünü dışarıya pazarlamaya denk gelmesi de dikkat çekici. Ayrıca uzun vadeli ve ekonomik yaptırımları içerecek olan gerilimi Rusya’nın da taşıması zor ve belki tam da bu nedenle ABD’de önde İran bir adım geride Rusya hedefli ekonomik yaptırımlara hız verdi.
2 - Türkiye sınır güvenliğini kendini yarı açık cezaevi haline getiren duvarları örmekle çözemez! Korkunun ecele faydası olmadığı gibi beton duvarların, yeni Çin setlerinin günümüz iletişim çağında bir devletin bütünlüğünün güvencesi asla olamazlar. Sun Tzu boşuna “Eski günlerde iyi yönetenler silahlanmaz; iyi silahlananlar savaş hatları oluşturmaz; iyi savaş hatları oluşturanlar savaşmaz; iyi savaşanlar yenilmezler; iyi yenilenler yıkıma uğramazlardı” demedi. Türkiye Kürt meselesini çözmeden ne içeride ne de sınır ötesinde kendini güvende hissedemez. 14.08.2018
Yazarlar
-
Mehmet TEZKANİktidar dışarıda güvercin içeride şahin: Neden? 14.10.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYBaşkalarının acısı… 14.10.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU‘Keşke’ hissi duyduğum gün… 14.10.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİOna ‘karşı reform’ derler Hüseyin Bey 14.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezGüvenli Liman: Altın ve Gümüş 14.10.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolTrump’ın kararmış vicdanı 14.10.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKKamusal alanın İslamileştirilmesi 14.10.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilDin demokrasiyle bağdaşır mı? Dindarlık otoriter olmayı gerektirir mi? 14.10.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasGazze’yi şimdi güzel günler mi bekliyor? 14.10.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUDemokrasi, darbeler ve ekonomik eşitsizlik 14.10.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞ“İlk dört maddeye dokundurtmam”cılar büyük bir tuzağa düşebilirler 14.10.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRKara paranın krallığı kurulmuş... Vay halimize! 14.10.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZSilahsızlanmanın Hukuku, Kuralı ve Kurumu 14.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENBOP’tan sonra Trump mutabakatı zamanı 14.10.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERMacron emeklilik reformunun kıskacında 14.10.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciTürkiye’de konut sorunu 13.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞSİYASAL İKTİDARIN HÜZÜNLÜ YOLCULUĞU… 13.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ocaktanİktidar çözüm konusunda neden bu kadar isteksiz? 13.10.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNSDG düğümü çözülüyor mu? Fırat hattında buzlar kırıldı mı? 13.10.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURÖcalan o kanalları ilk kez izledi ve… 13.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇKant’ın problemi: Tanrı’yı akılla bilmek 13.10.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMAN‘Parlak gelecek’ ve sol gelecek... 12.10.2025 Tüm Yazıları
-
Murat Sevinç'Belirsizlik' kullanışlı bir idare yöntemidir, yurttaşı iki dudak arasına hapseder! 12.10.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANSürecin ikinci ve belki de “final” sezonu 12.10.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezAtaerkil pazarlık 2.0 ve cinskırım 12.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYAÖcalan’ın Uyarısı... 12.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySanayi verileri alarm veriyor: Almanya serbest düşüşte 12.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünAteşkes gerçekleşti, sıra diğer aşamalarda ama… 12.10.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTYakabaşı… Köylü dışında herkes suskun! 12.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDemirtaş serbest kalmadan Öcalan’a “umut hakkı yasası” çıkar mı? 12.10.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalMüslüman düşmanı Hegseth ve ‘İslami rejimler’in suç ortaklığı 12.10.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaSüreç yönetmenin sorumluluğu 11.10.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanErdoğan ve kurmayları acaba neden isteksiz davranıyor? 11.10.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAMilli takım ışık saçtı: Maçın kahramanını açıkladı 11.10.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuTürkiye neden bu kadar siyasi? 10.10.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarSosyal medya çürümüşlüğü 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENSadece DEM mi, ya CHP'nin ettikleri? 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğluİnsanların devletlerle savaşı 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRTürkiye yeniden karanlık film günlerine mi dönüyor? 8.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENBirinci Yılında Süreç: Olanlar, Olmayanlar 7.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa Karaalioğlu‘Trumpizm’in güç gösterisi nereye kadar? 6.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİYapıttan Yapana: Zatî olana yolculuk 6.10.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRTürkiye’nin sosyal devletin rolünün yeniden inşası kaçınılmaz 6.10.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraDevlet Millet Kucaklaşması 5.10.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTCumhurbaşkanı, “muhalefet”, “Kürtler” 4.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRDEMOKRATİK TOPLUM VE "YILIŞIK" FOTOĞRAF 4.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlnur ÇEVİKTrump’ın dünyasına hoşgeldiniz… 3.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞ“Ortaklaşmacı demokrasi” örnekleri: Fransa-Yeni Kaledonya özerk bölgesi 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
nevzat cingirtNeden Yazmıyorsun? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunYazmak, ciddi bir iştir 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUErdoğan’ın tercihleri 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKSüreç Suriye’yi, Suriye süreci bekliyor. Peki bu kısırdöngü nasıl aşılacak? 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANAlev rengi hüznüyle sonbahar… 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMTERÖRSÜZ TÜRKİYE’YE GEÇİŞ SÜRECİ! 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNÖcalan, Erdoğan’a “Seni yine başkan yaptırırız” sözü mü veriyor? 11.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİN2016 belediye ablukaları ve 2025 darbesi 9.09.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNMesele CHP Değil! 8.09.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPalantir ve "Tech. Republic" 7.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBİR ÖĞRETMEN YETİŞTİRME HİKAYESİ 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKENBarışı dilerken 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYKüresel Güney Neden Çin’den Vazgeçmiyor 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANTürkiye’de ve Yunanistan’da Aleviler – Yeni Bir Tablo 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEMete Tunçay 25.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRANÇÖZÜM NASIL GELİR! 20.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYPutin, Trump’ı parmağında oynatmaya devam ediyor 17.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARSorumluktan kaçmak umuttan kaçmaktır 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMAcaba Kürt sorununun önündeki engel “Atatürk miti” mi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞDemirtaş’a Kobane mahkumiyeti: Gerekçedeki “10 kusurlu hareket” 28.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
7.06.2019
7.02.2019
18.03.2019
4.02.2019
28.01.2019
9.02.2019
7.01.2018
26.10.2018
28.09.2018