Sinan ÇİFTYÜREK
Kuşatılmış Kürdistan’da, seçimlerin yapılmış olması iç demokrasinin geliştirilmesi adına kendi başına bir başarı. Ayrıca 111 sandalyeli Kürdistan Parlamentosu’nda %30 kadın kotasına ve toplam 111 sandalyeli parlamentoda 11 sandalyenin etnik ve dini azınlıklara (5’i Türkmenlere, 5’i Hıristiyanlara, 1'i Ermenilere) ayrılmış olması da ileri bir adımdır. Beş resmi dil uygulaması gibi başka olumlu örnek adımları da var.
Seçimin hemen ardından, YNK’nin Behdinan ve Hewlêr çevresinde “usulsüzlüklerin yapıldığı”; PDK cephesinden ise Süleymaniye ve Halepçe çevresinde “usulsüzlüklerin yapıldığı” suçlamaları yapılıyor! Fakat BM Irak Özel Temsilcisi Jan Kubis, “Seçimler olağan bir atmosferde gerçekleşiyor” dedi. Ki Kürdistan bölgesi içinden 46 ve yurt dışından da 30 uluslararası kuruluş gözlemcinin de seçimlerde “hile yapıldığına” ilişkin açıklama şu ana kadar gelmedi. Olumlu adım ve yönelişlerinin yanı sıra sorgulanması gereken ciddi sorunların da olduğunu ekleyelim. Yazı da bunları özetleyeceğiz.
Kürdistan Bağımsız Yüksek Seçim ve Referandum Komisyonu, seçimlere katılım oranının yüzde 57.96 yani %58 olduğunu açıkladı. Kesin olmayan sonuçlara göre; PDK %45.09, YNK %20.4, Değişim Hareketi (Goran) yüzde 11.8, Nefşê Nû % 8.38, Komela Îslamî % 6.99, Hevpeymaniya Ber bi Îslahê % 5.39, Hevpeymaniya Serdem% 1.02 y aldığı belirtiliyor.
Bu sonuçlar, Kürdistan siyasetine önemli mesajlar vermektedir.
I - Parlamento seçimlerine katılımın %58’de kalması oldukça düşük bir oran olup düşündürücüdür. Demek ki seçmenin %42’si yani yarıya yakını sandık başına gitmedi! Bu oran herhangi bir AB ülkeleri için normal görülebilir ama bağımsız sandık deneyimi yeni olan Kürdistan için anormal. Düşük katılım üzerinde Kürdistan partileri ve siyaset uzmanları mutlaka durup nedenlerini irdelenmeli. Eğer düşük katılımın nedenleri arasında halkların siyasetten, siyaset kadrosundan soğuduğu sonucu çıkarılırsa bu çok erken bir soğuma demektir!
II - Kürdistan seçimlerinin kesin olmayan sonuçlarına bakıldığında, halkların bağımsızlık politikasının arkasında durduğu açıkça görülüyor! Çünkü bağımsızlığı açıkça savunan PDK %45 oy oranı ile kendisine en yakın ikinci sıradaki YNK’nin iki katından fazla oy alması bunun işareti. Tersinden de bağımsızlık referandumuna “zamanı değil” gibi gerekçelerle karşı çıkan ve önemlisi bağımsızlığı savunup savunmadığı belli olmayan Goran ise en büyük oy kaybını yaşadı. Bir önceki seçimlerde %24 oyla ikinci parti durumuna gelen Goran bu seçimde tam bir yıkım yaşayarak yarı yarıya oy kaybederek üçüncü parti durumuna geriledi.
21 Eylül 2013 seçim sonuçlarıyla kıyaslandığında belirgin olarak kazanan parti PDK, kaybeden parti ise Goran Hareketi oldu. 2013 Eylül parlamento seçimlerinin sandalye dağılımını şöyle olmuştu: 111 sandalyelinin Parlamento dağılımı: KDP; 38, Goran; 24, YNK; 18, Kürdistan İslam Birliği (Yegirtu); 10, Kürdistan İslami Grubu (Komela); 6, Kürdistan Sosyalist Demokrat Partisi; 1, Kürdistan İslami Hareketi; 1, Irak Kürdistan Komünist Partisi; 1, Kürdistan Emekçiler Partisi; 1, Azınlıklar; 11 (Türkmenler; 5, Asuri/Süryaniler; 5, Ermeniler; 1) şeklinde olmuştu. Partilerin aldıkları oy oranları da sandalye sayılarına hemen hemen eşit düşüyor çünkü toplam sandalye sayısı 111.
III – Bağımsız devlet adımının halen atılamadığını ve bağımsız seçim deneyiminin çok yeni olduğunu biliyoruz. Ayrıca seçimlerde birden fazla parti ve listenin yarıştığı da doğrudur. Bu durum biçimsel olarak demokratik peki ama içerik olarak sistem demokratik işliyor mu? Hayır! Çünkü para kaynakları ile askeri güç esas iki partinin elinde olması başlı başına seçimlerde eşit ve adil olmayan bir ortam yaratıyor. Elinde Peşmerge orduları bulunan YNK ve PDK ile silahsız partilerin seçimlerde yarışı eşit olmaz, olmuyor da. Dahası mali imkanların yine aynı iki partinin elinde olması da siyaset için ayrı bir eşitsiz zemin yaratıyor. Biz başka nedenlerle de sıkça Peşmerge Ordularının YNK ve PDK orduları olmaktan çıkartılıp partilerden bağımsız tek bir ulusal ordu haline dönüştürülmesini hep dile getirdik, bir kez daha dile getiriyoruz.
Sonuç olarak;
YNK ile PDK ilişkilerinin, “Irak’a hangi Kürt Cumhurbaşkanı olacak” üzerinden gerilimli olduğu bir süreçte gerçekleşen seçimler sona erdi. Bundan sonra tüm partilerin Kürdistani cephe de ortaklaşarak Bağdat karşısında yekvücut olmalarının zamanıdır. Katalanya halkı ya bağımsızlık ya bağımsızlık şiarıyla yine sokaklardayken; Güney Kürdistanda ise seçimin hemen ardından partilerimizin bağımsızlık kararını askı da ittifakla nasıl indireceklerini konuşacaklarına, Kerkük ve işgal altındaki kentleri işgalden nasıl kurtaracaklarını aralarında tartışacaklarına, Cumhurbaşkanlığı koltuğu İçin ayrı ayrı Bağdat yolunu tutmalarını kınıyoruz!
YNK ve PDK heyetlerinin ayrı ayrı Bağdat’a gidip cumhurbaşkanlığı için görüşmeleri Kürt siyaseti adına ciddi bir kırılmadır. Kim Irak Cumhurbaşkanı olacak meselesinde, katiller sürüsü Haşdi Şabi Komutanına “filan parti adayını destekliyoruz” demesine zemin yaratılması düşündürücü ve onur kırıcıdır. Tekrarlıyoruz; Kürdistan’da seçimler bitti kim kazandı, kim zayıfladı bunu geride bırakarak Kürdi blok olarak Bağdat ile başta 140 madde, Kerkük vb. olmak üzere meseleleri görüşme zamanı!
“Bugün Güneyli partilerimiz arasındaki esas mesele kimin Irak Cumhurbaşkanı olacağı yarışı değil.
Kerkük ve işgal edilen kentleri özgürleştirmek;
Ayrı Peşmerge ordularını birleştirmek;
Askıda duran bağımsızlığı yere indirmek;
İç demokrasiyi güçlendirmek;
Tarım ve hayvancılıkta kendi kendine yeterli hale gelmek…bulunuyor!” Demiştik Kuşatılmış Kürdistan’da, seçim ve iç demokrasi başlıklı ve 21.09.2018 tarihli yazımda. Bugün Güney Kürdistan’da seçim sonrası siyaseti bekleyen görev ve sorumluluklar özetle bunlardır. 02.10.2018
Yazarlar
-
Erol KATIRCIOĞLUDemokrasi, darbeler ve ekonomik eşitsizlik 14.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİktidar dışarıda güvercin içeride şahin: Neden? 14.10.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞ“İlk dört maddeye dokundurtmam”cılar büyük bir tuzağa düşebilirler 14.10.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKKamusal alanın İslamileştirilmesi 14.10.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilDin demokrasiyle bağdaşır mı? Dindarlık otoriter olmayı gerektirir mi? 14.10.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERMacron emeklilik reformunun kıskacında 14.10.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRKara paranın krallığı kurulmuş... Vay halimize! 14.10.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİOna ‘karşı reform’ derler Hüseyin Bey 14.10.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasGazze’yi şimdi güzel günler mi bekliyor? 14.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezGüvenli Liman: Altın ve Gümüş 14.10.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZSilahsızlanmanın Hukuku, Kuralı ve Kurumu 14.10.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU‘Keşke’ hissi duyduğum gün… 14.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENBOP’tan sonra Trump mutabakatı zamanı 14.10.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolTrump’ın kararmış vicdanı 14.10.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYBaşkalarının acısı… 14.10.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciTürkiye’de konut sorunu 13.10.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNSDG düğümü çözülüyor mu? Fırat hattında buzlar kırıldı mı? 13.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞSİYASAL İKTİDARIN HÜZÜNLÜ YOLCULUĞU… 13.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ocaktanİktidar çözüm konusunda neden bu kadar isteksiz? 13.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇKant’ın problemi: Tanrı’yı akılla bilmek 13.10.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURÖcalan o kanalları ilk kez izledi ve… 13.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYAÖcalan’ın Uyarısı... 12.10.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANSürecin ikinci ve belki de “final” sezonu 12.10.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMAN‘Parlak gelecek’ ve sol gelecek... 12.10.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezAtaerkil pazarlık 2.0 ve cinskırım 12.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDemirtaş serbest kalmadan Öcalan’a “umut hakkı yasası” çıkar mı? 12.10.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTYakabaşı… Köylü dışında herkes suskun! 12.10.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalMüslüman düşmanı Hegseth ve ‘İslami rejimler’in suç ortaklığı 12.10.2025 Tüm Yazıları
-
Murat Sevinç'Belirsizlik' kullanışlı bir idare yöntemidir, yurttaşı iki dudak arasına hapseder! 12.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySanayi verileri alarm veriyor: Almanya serbest düşüşte 12.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünAteşkes gerçekleşti, sıra diğer aşamalarda ama… 12.10.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaSüreç yönetmenin sorumluluğu 11.10.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanErdoğan ve kurmayları acaba neden isteksiz davranıyor? 11.10.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAMilli takım ışık saçtı: Maçın kahramanını açıkladı 11.10.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuTürkiye neden bu kadar siyasi? 10.10.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarSosyal medya çürümüşlüğü 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENSadece DEM mi, ya CHP'nin ettikleri? 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğluİnsanların devletlerle savaşı 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRTürkiye yeniden karanlık film günlerine mi dönüyor? 8.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENBirinci Yılında Süreç: Olanlar, Olmayanlar 7.10.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRTürkiye’nin sosyal devletin rolünün yeniden inşası kaçınılmaz 6.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİYapıttan Yapana: Zatî olana yolculuk 6.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa Karaalioğlu‘Trumpizm’in güç gösterisi nereye kadar? 6.10.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
7.06.2019
7.02.2019
18.03.2019
4.02.2019
28.01.2019
9.02.2019
7.01.2018
26.10.2018
28.09.2018