Ümit KARDAŞ
..idam, barbarlığın ebedi ve özel bir rejimidir." Alphonse de Lamartine
İdam cezasının geri getirilmesi konusu 15 Temmuz darbe girişiminden bu yana Cumhurbaşkanının gündeminden düşmüyor. Cezbeye kapılmış kitleler liderlerinin teşviki ve yönlendirmesiyle bilinçsizce “idam isteriz” diyerek kendilerinden geçiyorlar. Ne idam cezasının gayriinsani sonuçlarını ve yarattığı travmaları ne de suç işlemeyi önleyici etkisinin bulunmadığının ve dönüşü olmayan bir ceza olduğunun farkındalar.
Türkiye’de idam cezası AB 3. Uyum Paketi doğrultusunda 2002 yılında 4771 sayılı kanunla barış zamanında kaldırıldı ve 2003’de 6 nolu ek protokol onaylandı. 2004 yılında da 5218 sayılı kanunla idam cezası her koşulda mutlak olarak kaldırıldı. 2006’da da 13 sayılı protokol onaylandı.1999 yılında Abdullah Öcalan hakkındaki idam cezası yargı alanında kesinleşti ancak bu kararın uygulanması için gereken kanun çıkarılmadığından infaz ertelenmiş oldu.Türkiye AİHM ‘in verdiği ihtiyati tedbir kararına uymayı kabul etti.
Böylece Türkiye’de idam cezası felsefi, siyasi, insani, ahlaki bir tartışmanın sonucu kaldırılmadı. Öcalan’ın teslimi şartına bağlı olarak devletin politik ihtiyacı ve sıkışmışlığı nedeniyle kaldırıldı. Bu nedenle idam halen tartıştığımız bir konu. 1995 yılından itibaren idam cezasının kaldırılmasını savunmuş bir kişi olarak bir daha bu konuda bir yazı yazmayacağımı düşünmüştüm. Türkiye’nin ileriye doğru bir adım attıktan sonra iki adım geriye doğru savrulma ritmini unutmuşum.
İdam cezasının geri getirilmesinin AB ile ilişkiler noktasında yaratacağı olumsuz sonuçları bir yana koyarak bu cezayı hukuk tarihi, hukuk politikası ve hukuk felsefesi bağlamında ahlaki ve insani açıdan incelemek gerekir.
İnsanın fiziki varlığına yönelik ceza uygulamaları Batı ve Doğu ülkelerinde geçmiş yüzyıllarda yoğun bir şekilde kullanılmış, bu cezalarla birlikte ölüm cezası da 19. yüzyılın sonlarına kadar geniş bir uygulama alanı bulmuş, özellikle dinsel suçlar ve siyasi güce karşı isyan oluşturan eylemler baş sırayı almıştır.
Ölüm cezası işlenen bir günaha karşı tutulmak üzere yapılan bir eylem (Kefaret anlayışı ) ve toplumun ders almasını sağlayıcı bir araç (İbret gerekçesi) olarak kullanılmıştır. Hıristiyanlık kurum olarak kefaret anlayışını terk etmediği gibi bu cezaya daha üstün bir anlam vererek, ölüm cezasını ıstırap çeken ruhun temizlenmesi ve huzura kavuşması olarak görmüştür. Ölüm cezası çeşitli yer ve zamanlarda uçuruma atmak, suda boğmak, parçalatmak, yakmak, baş kesmek, asmak ve kurşuna dizmek şeklinde uygulanmıştır.
Mutlak monarşi döneminde de Ortaçağ’dan kalma yöntemlerin uygulanmasına devam edildi. Mezhep farlılıklarından dolayı görülen davalar sonucu binlerce insan özellikle Voduvalar yakılır. Yine 16. ve 17. yüzyıllarda büyücülük suçlamasıyla binlerce insanın hayatına ateşte yakılarak son verilir. Dine ya da dini eşyaya saldırmak, devlet düzenine karşı gelmeye yönelik olarak değerlendirilen kitapları basmak, dağıtmak ve satmak ölüm cezasını gerektirmekteydi. Bu suçlarda ölüm cezası asarak, boğarak ya da yakarak infaz ediliyordu. Krala karşı suç işleme niyeti dahi idam edilmeye yetmekteydi.
Bu dönemde işkence yaparak öldürme yöntemleri de uygulanmıştır. Kol ve bacaklardan atlara bağlayarak parçalama, yaralı yerlere kurşun, yağ, zift dökme, canlı gömme, ağızdan boşaltılan erimiş metalle öldürme gibi... (Kamil Ateşoğulları-“Ölüm Cezası-Bir İnsanlık Suçu )
18. yüzyıla gelinceye kadar ölüm cezasına karşı güçlü bir çıkış yoktur. Mağdur durumda kalan bazı mezhepler bu cezayı eleştirmeye başlarlar. 18.yüzyılda halk ölüm cezasını kabullenmekte ve infaz izlemeye gitmektedir.
Eski Türk devletlerinde de hanın ölüm cezası verme yetkisi vardır. İslamiyetin kabulüyle bu yetki hükümdara geçmiş, Nizamülmülk siyasetnamesinde hükümdarın ölüm cezası verme yetkisini doğal kabul ederek,siyasetle bu cezayı özdeşleştirmiştir.
Osmanlılar padişahın bu anlamdaki yetkisini daha da genişletmiştir. Padişahın “suç işleme tehlikesi” gördüğü kişilere dahi ölüm cezası verme yetkisi vardı. Bu mutlak yetki “siyaseten katl” cezasının kötüye kullanılmasına neden olmuştur. Çocuklar ve şehzadeler dahil suçsuz çok sayıda hanedan mensubu Osman Gazi’den II.Mahmut’a kadar geçen dönemde birkaç istisna dışında boğularak öldürülmüştür. (1298-1808) Moğolların soyluların kanının akıtılmaması gerektiği geleneğine uyularak şehzadeler, sadrazamlar ve yüksek bürokratlar dilsiz cellatlar vasıtasıyla boğdurularak öldürülmüştür. 1453-1821 arası 44 sadrazam hakkındaki ölüm cezası birkaçı hariç bu şekilde infaz edilmiştir.
Hanedan ve bürokrasi dışında kalanlar için ölüm cezası çeşitli şekillerde infaz edilmiştir. Şeyh Bedrettin çıplak olarak asılmış (1420 , IV. Murat döneminde Sakarya şeyhi Ahmet derisi yüzülüp, organları kesilerek öldürülmüştür. Hurufi lideri Fazıl Tebrizi ise ateşte yakılmıştır. Reayaya uygulanan idamlar da açık olarak infaz edilirdi. Alevilere kitlesel olarak uygulanan ölüm cezaları ya yakılarak ya da sulara atılarak infaz ediliyordu.
Osmanlı’da yukarıda belirtilen yöntemler dışında ölüm cezası kılıç ya da baltayla boyun vurma, kazığa geçirme, deri yüzme, çengele geçirme, üzerine neft dökme yöntemleriyle yerine getiriliyordu...( Ateşoğulları- a.g.e )
II.Mahmut ile birlikte padişahın ölüm cezası verme yetkisine bürokrasi açısından sınırlama getirilmiş, 1840 tarihli Ceza Kanunnamesiyle de padişahın ölüm cezası verme yetkisine son verilmiştir. 1858 tarihli Ceza Kanunnamesiyle padişaha mahkemelerce verilecek ölüm cezalarını onaylama yetkisi verildi. Bu kararnameyle ölüm cezasının 15 yıldan az olmamak koşuluyla kürek cezasına çevrilmesi imkanı getirildi.
1920’de çıkarılan ve 1991 tarihinde kaldırılan 2 sayılı Hiyaneti Vataniye Kanununun öngördüğü ölüm cezası, yine aynı yıl kurulan İstiklal Mahkemeleri aracılığıyla uygulanmaya başlandı.1922’de kaldırılan İstiklal Mahkemeleri Şeyh Sait Ayaklanması üzerine 1925’de çıkarılan Takrir-i Sükun Kanunu ile birlikte yeniden kuruldu. Bu dönemde 1000‘den çok kişi idam edildi, 3000’e yakın kişi hakkında da müeccel idam cezası verildi. Bunun dışında 1920-1926 arası 13 milletvekili, 1922-1950 arasında ise 465 kişi idam edildi.
İstiklal savaşında asker kaçaklığı, casusluk, bozgunculuk, vatan ihaneti suçlarını yargılamak ve iç güvenliği sağlamak amacıyla kurulmuş bulunan 14 İstiklal Mahkemesi ve Cumhuriyetin ilanından sonra devrimlerin gerçekleşmesini desteklemek için kurulan 3 İstiklal mahkemesinin 1919-1927 yılları arasındaki siyasi suçlara yönelik idam cezası uygulamalarını ve Osmanlı’dan tevarüs edilen siyasi kültürün etkisini incelemeden iktidarın idam hevesini anlamlandırmak mümkün değil.
1926 yılında 1889 tarihli İtalyan Kraliyet Ceza Kanunu iktibas edildiğinde mehaz kanun olan İtalyan Ceza Kanununda yer almayan ölüm cezası 765 sayılı kanunla bizim ceza kanunumuza konulmuş oldu. Üstelik ölüm cezası öngörülen suçların biri hariç tamamı siyasi suçlara ilişkindi. Son 68 yılda 443 kişi idam edildi. Bunların önemli bir bölümü siyasi suçluydu. Adnan Menderes, Hasan Polatkan, Fatin Rüştü Zorlu, Deniz Gezmiş, Yusuf Aslan, Hüseyin İnan bilinen örnekler..
Ölüm cezası kaldırıldıktan sonra 2004’de çıkarılan TCK’de tamamına yakını siyasi nitelikte olan suçlara “ölüm cezası” yerine “ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası” öngörüldü. Bugün 12 yıl sonra özellikle siyasi suçları ilgilendiren idam cezası bakımından aynı noktaya dönmüş bulunuyoruz. Devam edeceğim.
Yazarlar
-
İbrahim KahveciÖzel: Erdoğan zengin sever… 26.08.2025 Tüm Yazıları
-
Taha Akyolİslam düşüncesi nereye? 26.08.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUAKP+MHP ‘koalisyonu’ da bozuluyor mu? 26.08.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUÖyleyse… Yaşıyor demektir! 26.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENBugün FETÖ yargısı yok, kim var? 26.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZRojava çözüm süreci zorluyor mu? 26.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİsrail masasında HTŞ’ye Rus ruleti 26.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜROperasyonlar neden silah tüccarlarına yöneldi? 26.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİSavcı Bey size söylüyor iktidar zenginleri 26.08.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTKelbaşa Şimşir Tarak… 25.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞFAİLİ MEÇHULLER BİR “DEVLET POLİTİKASI” MIYDI? 25.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEMete Tunçay 25.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan Özkanİran yeniden menzilde 25.08.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞTuhaf yasa maddeleri 25.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelTek adama alışmış bir ülkede CHP'de ‘çift lider’ stratejisi ne kadar çalışır? 25.08.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanGenel Yapay Zeka aslında bir büyük yalanın mı adı? 25.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRDünyanın temel düzeni sarsılıyor: Yeni bir ütopya, krizlerden çıkışın anahtarı olabilir 25.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENRojava Tümseği 24.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNENeler olacağını bilmek 24.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYAKürt Halkı: Barışın ve Demokratik Toplumun Evrensel Öncüsü... 24.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur Akgün10 yıl sonra nasıl bir Türkiye? 24.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKIlımlılar, İslamcılar, Fundamentalistler: “Batı Türkiye’ye Nasıl Bakıyor?” meselesi 24.08.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraKardeşlik 23.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezKalıcı toplumsal barış: Engeller, imkanlar 23.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluDemokratikleşme paketleri beklenirken hangi kanunlar gelecek? 23.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKGerçekten emperyalist güçler bölgede Kürdistan istiyor mu? Irak ve Suriye’de olanlar bu tezi yalanlı 23.08.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNSuriye’de dahil olunacak bir ordu var mı? 23.08.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURMete Tunçay mı yanılmıştı? 23.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim Kirasİslamcı, sosyalist ve milliyetçi bir düşünür 23.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKeser döner sap döner… 23.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇKudüs, ey Kudüs! 22.08.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERİller Bankası Genel Müdürü Recep Türk: Listemizde sadece Aydın yok 22.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Alevi Hakları… 22.08.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilBir Devletin ve Toplumun İçten İçe Çözülüşü 22.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNAK Parti’den yeni tarzı siyaset: seçmeni kazanamıyorsan seçileni kazan 22.08.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuYargı, Mafya ve Beyaz Toros… 22.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUMutlak kötülüğün mutlak zaferine doğru mu? 22.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunBarışın gerekleri, Cumartesi Anneleri ve Ablam… 22.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. Yılmazİpe un serme komisyonu mu? 21.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRANÇÖZÜM NASIL GELİR! 20.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANBilge ve bilgin Mete Tunçay 19.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERSeyfettin Çilesiz’in çilesi 18.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa Karaalioğlu17 Ağustos ve 6 Şubat niye akılları başa getirmedi? 18.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ocaktan24 yıl sonra CHP’ye muhtaç hale gelmek… 18.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANBelediye başkanları ne yaptıklarının farkında mı? 18.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayEnflasyon raporu: Faiz, fiyatlar, sofradan eksilen tabaklar 17.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçDiyanet anayasaya aykırı bir hukuk rejimi öğütleyemez! 17.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYPutin, Trump’ı parmağında oynatmaya devam ediyor 17.08.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANBitmeyen CHP tartışmaları (II): Yelin kayadan toz koparması 17.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİSon vatanı Türkiye olanlar ilk vatanı Türkiye olanlara vatanseverlik dersi veremez 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARSorumluktan kaçmak umuttan kaçmaktır 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRBU KOMİSYON NE ÇÖZER? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarŞeffaf, açık ve çoğulcu 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞAdemimerkeziyet: Dikey güçler ayrılığı ya da paylaşımı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezEkonomiyi düzeltmekle iş bitmez 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPartiler ve toplum nereye gidiyor? 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRKomisyon hayırlara vesile olsun inşallah… 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYABeşiktaş düzene karşı çıktı: Sessiz devrimin adı olacak 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerULUSAL KİMLİK DAVASI 18.07.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMAcaba Kürt sorununun önündeki engel “Atatürk miti” mi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENKürt ulusunun kavgasında bir sosyalist lider 13.07.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞDemirtaş’a Kobane mahkumiyeti: Gerekçedeki “10 kusurlu hareket” 28.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğlu‘Türkiye Müslümanları’ kimler oluyor? 11.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANRahip Brunson ve öğrenci Rümeysa 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYKopukluk ve “Anadolu Kırılması” 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan CEMALTerörsüz Türkiye! İyi güzel, peki ya demokratik Türkiye?.. 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNBoykot ve sokaklar neden bu kadar korkutuyor? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selva Demiralpİmamoğlu krizi ve ekonomik yansımaları 20.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKürt ‘açılımı’nın nedeni Suriye değil, Türkiye! 15.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Doğan AKINAhmet Sever: Eşsiz, kırgın, yalnız… 26.02.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKEN“Mesele”yi hayatın içinden çözmek 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMDEVLET VE KÜRTLER SORUN DEĞİL KONU! 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselEkonomik büyümede iyimser olunabilir mi? 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Münir AKTOLGABATI’DAN FARKLI BİR ÖRNEK OLARAK TÜRKİYE’DE VE ARAP ÜLKELERİNDE DEVRİMCİ DÖNÜŞÜM DİYALEKTİĞİ... 16.12.2024 Tüm Yazıları
-
Necati KURBÜYÜK TÖS BOYKOTU 15.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cenk DoğanÜRETİCİLERE İLK OLARAK KOOPERATİF LAZIM 4.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cevat KORKMAZFiller ve Çimen... 22.11.2024 Tüm Yazıları
-
Tuncer KÖSEOĞLUTamirhanelere giden toplar… 4.11.2024 Tüm Yazıları
-
Ayşe HÜRDevletin Muhteşem Örgütlenmesi: 6-7 Eylül 1955 Pogromu 9.09.2024 Tüm Yazıları
-
Ferhat KENTEL“Maarif” marifetiyle yeni “makbul vatandaş” kurma çabaları 26.07.2024 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
4.06.2025
25.05.2025
11.05.2025
24.04.2025
2.04.2025
28.03.2025
14.03.2025
8.03.2025
27.02.2025
20.02.2025