Yıldıray OĞUR
“Dünyayı, hayatı ve kendini sevmenin yolları”
“Çağdaş dünyada bireyin direnmesi ve yücelmesi için”
“Yaşam mimarisinin moral yapıtları”
“Mutluluk dürbününden hayata bakmak”
“Başarı ve mutluluk arayanlara başucu el kitabı”
“Gazetelerin başlıklarını gözden geçirirken, Özer'in yazılarını okumadan keser, akşam rahat ve Mozart fonlu bir ortamda zevkine vararak okur, bazı yerlerinin altını çizer, ertesi gün beş on fotokopi yapıp aileme ve bazı yakın dostlarıma dağıtır, onların da Özer'in mutluluk dürbününden hayata bakmalarına yardımcı olurum. Bir bakıma, zevkli bir eğitim metodu...”
Anlaşılabileceği üzere bu cümleler bir kitap tanıtım kapağından.
Benzer motivasyon ve başarı kitapları için epey erken bir tarihte 1989’da yazılmış kitabın adı: Mutlu ve Başarılı Olma Sanatı.
Kitapla ilgili bu övgü dolu cümleler İshak Alaton, İsmail Cem, Bedrettin Dalan, Nejat Eczacıbaşı, Acar Baltaş, Nazlı Ilıcak ve Güneri Civaoğlu ünlü isimlere ait.
Bestseller olmuş, gazetelere ilanlar verilmiş, imza günleri yapılmış kitabın yazarı olan “Özer”i İstanbul elitleri dışında Türkiye’nin tanımasına ise henüz birkaç yıl var.
Bu motivasyon kitabının yazarı Türkiye’nin ilk ve şimdilik son “first gentelman”ı Özer Uçuran Çiller’di.
Henüz eşinin soyadı dışında, “kızlık” soyadını kullanma kanunun çıkmasına çok var.
Ama zaten burada “erkeklik” soyadını eşinin soyadıyla birlikte kullanan biri var karşımızda.
Özer Uçaran, Çiller soyadını eşinden almış ilk erkeklerden biri olabilir.
Verdiği röportajlarda bunu neden yaptığını büyük bir özgüvenle şöyle anlatmıştı:
“Galiba Türkiye'de mahkemeye başvurup karısının soyadını alan bir tek ben varım. Soyadım Uçuran, farkındaysan öyle süper bir soyad değil, vazgeçmem zor olmadı...”
Uçuran soyadı ise gerçekten de bir uçurma vakasından geliyordu:
“Babamın babası Mudanya'da urgancı. Genç yaşta ölüyor. Babam da rahmetli babasından kalan ne varsa satıyor, gidip bir Dodge araba alıyor. Mudanya-Bursa arasında insan taşıyor. Şoför yani. Sonra bir gün Kirazlı Yayla vardır Uludağ'da, oraya çıkıyorlar, yiyorlar, içiyorlar, dönüşte de araba artık nasıl oluyorsa şarampole uçuyor. Tabii babamın bütün mal varlığı orada haşat oluyor, ona geriyi bir lakap kalıyor: Uçuran. Arabayı uçurdu ya, Uçuran aşağı, Uçuran yukarı...”
Mudanyalı minibüs şoförünün oğlunun yolu İstanbul’a nasıl düşmüştü peki?:
“Mustafa İpekçi, Bursa'nın varlıklı ailelerinden birinin oğlu. Onun yanına şoför olarak giriyor babam. Hatta onun peşinden İstanbul'a taşınıyor. İpekçiler, Valikonağı'nda büyük bir evde yaşıyorlar, biz de ailecek onların evinin yanındaki müştemilatta kalıyoruz. Ben o evde doğuyorum. Çok fakirdik tabii. Bir de soyadım Uçuran. "Özeeeer, neyi uçuruyorsun?" derlerdi. Ezik bir çocuktum. Önce Saint Joseph sonra Robert Kolej. Zengin çocuklarının okuluna gittim ama o okullara girmiş, gelmiş geçmiş en fakir öğrenci belki de bendim. Bu kadar iyi eğitim almamın sebebi de Mustafa İpekçi'nin büyük kızı. Dame de Sion'da okuyor, zorla beni Saint Joseph'e yazdırıyor. İyi ki de öyle yapmış. Görüntü aldatıcı olabiliyor. Robert Kolej'de sabaha kadar telefon operatörlüğü yapıyordum ve yemekhanede garsonluk. Başka türlü yemek paramı çıkaramıyordum. Babam, şarampole yuvarlandığı için bu soyadı almış" demeye utandığımdan, babamı topçu subayı yaptım. "Soyadın neden böyle?" diyene oracıkta topçu subayı Ramiz Uçuran'la ilgili bir hikaye yazıveriyordum.”
Sonra oğlunun mesleğinden ve soyadından utandığı baba Ramiz Uçuran şoförlükten bakkallığa geçer.
Caddebostan Plaj Gazinosu’nun karşısında Ar Bakkaliyesi’ni açar.
“Sonra şoförlüğü bıraktı babam, Adil isminde bir arkadaşıyla Caddebostan'da bakkal açtı. Adil ve Ramiz'in baş harfleri Ar Bakkaliyesi. Ben de bakkal çıraklığına terfi ettim. Sürekli sipariş alıyorum, elimde fileler koşturup duruyorum, bir de ekstradan yazları karpuz ve dondurma satıyorum. O da ne, ellerinde tenis raketleriyle zengin arkadaşlarım geliyor! Beni görmesinler diye kafamı gizliyorum..”
Ama bu zor şartlardan sınıf atlamaya devam eder Özer Uçuran.
Önce Saint Joseph’i bitirir. Sonra henüz adı Boğaziçi Üniversitesi olmayan Robert Kolej’de mühendislik okur.
Ve bu sırada Robert Kolej’in kız okulu Arnavutköy Kız Koleji’nde okuyan Tansu Çiller ile evlenir.
Tansu Çiller, gazeteci ve bürokrat Hüseyin Necati Çiller’in kızıdır. Selanik ve Filibe göçmeni Milaslı bir ailedir Çillerler. Mülkiye mezunu Hüseyin Necati, 1920’lerde Ankara’da Cumhuriyet kurulurken Ahmet Emin (Yalman) ve Asım Us tarafından çıkarılan Vakit Gazetesi’nin Ankara temsilciliği yapmıştır.
Yaptığı haberler yüzünden milletvekilinden dayak yemesi üzerine gazetecilerin haber boykotu başlatmış, Rüştü Karakaşzade ile yaptığı röportajla Sabataycılık tartışmalarını alevlendirmiş, hareketli bir hayatı olan bir gazetecidir.
Sonra tek parti iktidarı sırasında devrin başka gazetecileri gibi memuriyete geçmiştir.
İstanbul’da vilayet mektupçuluğu, vali ve belediye reisi muavinliği yapmış, 1950’de DP iktidarı sırasında CHP’li olmasına rağmen Bilecik Valisi yapılmış ama 1954’de CHP’den vekil adayı olup, seçilemeyince valilik kariyeri bitmiştir. Orta sınıf bir emekli vali olarak İstanbul’da tek kızlarını büyütürler.
Aile Ayaspaşa’daki Ankara Palas’te oturmaktadır:
"Tamam, tamam evlenmeyi kabul ediyorum" dedi. Fakat ikide bir "Soyadını beğeniyor musun?" diyor. Babası hep erkek evladı olsun istemiş, olmamış, "O kadar istiyorsan tamam Çiller olurum" dedim, "ama Uçuran da kalsın..." Ben onun ailesine iç güveysi olarak girdim. Onların Ayaspaşa Ankara Palas'ta güzel bir evleri vardı, orada yaşamaya başladık.”
Robert Kolej’den sonra askerlik yapan artık yeni adıyla Özer Uçuran Çiller, birkaç yıl Shell’de çalıştıktan sonra Tansu Çiller de okulu bitirince burs bulurlar ve 30 yıl sonra koca bir servet sahibi olacakları ABD’ye bursla mastera giderler:
“Amerika'ya gitmek istiyoruz ama paramız yok. Ne yaptı etti, kendine New Hampshire'da bir burs buldu, master yapacak, benden önce gitti, bana iş de buldu. New Hampshire Karayolları'nda köprü mühendisliği. Bir sene orada çalıştım. Hem karayollarında çalışıyorum hem de haftada üç gün Boston'a gidip MBA yapıyorum. 67'de gittik, 74'ün sonunda döndük.”
60’larda ABD’de MBA masterı yapıp, şirketlerde çalışmış olmak Türkiye’de göz kamaştıracak bir CV’ye sahip olmak demekti.
Tam da bu yüzden Türkiye’ye döner dönmez genç yaşta Mehmet Emin Karamehmet’i Çukurova Holding’inde yöneticilik yaptı. Bu sırada holding Pamukbank ve Yapı Kredi’yi aldı, bankacılık deneyimiyle Has Holding’e transfer oldu ve 80’lerin başında İstanbul Bankası’nın genel müdürüydü artık.
24 Ocak kararlarının ardından açılan yeni liberal ekonomide yüksek faiz veren bankalar ve bankerler için fırsatlar ortaya çıkmıştı.
İstanbul Bankası da en yüksek faiz veren bankalardan biriydi.
Reklamlarını Zeki Müren seslendiriyor, Fenerbahçe maçlara formasında İstanbul Bankası reklamıyla çıkıyordu.
Ama 1983’teki banker skandalı bu yüksek faiz veren bankaları da vurdu.
Hisarbank, Ortadoğu İktisat Bankası ve İstanbul Bankası 27 Ekim 1983 tarihli Bakanlar Kurulu kararıyla Ziraat Bankası’na devredildi.
Haklarında da davalar açıldı.
Ama batan İstanbul Bankası, Özel Uçuran Çiller’in bir üst sınıfa atlamasıyla sonuçlandı.
Bunun nasıl olduğunu 1994 yılında TBMM’de Tansu Çiller’in mal varlığının araştırılması için komisyon kurulması için verilen önerge sırasında kürsüye çıkan ANAP Yozgat Milletvekili Mahmut Orhon’un konuşmasından okuyalım:
“Uçuran Çiller ailesinin asıl serveti, Özer Beyin İstanbul Bankasına genel müdür olmasıyla başlıyor. İstanbul Bankasının en büyük ortağı Hasoğlu AŞ'dir, küçük bir hisse de Sayın Çiller ailesine aittir. İstanbul Bankası kanalıyla, yüksek faiz vaadiyle halktan paralar toplanmaya başlıyor, paralar birikince faizler de birikiyor; ancak, ödeme yapılmak istenmiyor; çare de bulunuyor: Has ve Uçuran Çiller aileleri adına şirketler kuruluyor; MARSAN bunlardan birisi. Diğer şirketlerin hisselerinin çoğu Mete Hasoğlu ve eşi Fatma Fezal Hasoğlu'na ve yine Uçuran ailelerine aittir. Sayın Genel Müdür Uçuran, MARSAN, MARHAS, ÎTS, MARMİN, BMT ve bunun gibi isimli şirketlere, 18 Mayıs 1984 tarihli Ziraat Bankası müfettişleri Doğan Altınay, Ahmet Vatandaş ve Levent Dinçer'in raporlarında belirttiklerine göre, bol miktarda kredi yeriyor. Bu şirketler Uçuran ve Has ailelerine ait. İlginç olanı, paraların hep bu şirketlere verilmesi ve bu paraların geri dönmemesi, İstanbul Bankasının da bu yüzden iflas etmesi, bankanın tasfiyesine gidilmek zorunda kalınmasıdır. 1983/7242 sayılı Kararnameyle, İstanbul Bankası, Ziraat Bankasına devredilerek, alacaklıların parası devlete ödettiriliyor, çalışanları aç ve perişan sokağa atılıyor. Çalışanların sıkıntısı had safhaya ulaştığı sırada Sayın Tansu Çiller Başbakan oluyor ve feryatlardan başı ağrımaya başlıyor. Çare, SSK Kanununa, 10.9.1993 tarihinde Başbakan Prof. Dr. Tansu Çiller imzasıyla bir madde eklenmesiyle ilgili bir kanun tasarısı hazırlanıp, kanunlaştırmada bulunuyor. Böylece, çalışanların sıkıntıları da devlete yıkılarak, mesele Sayın Başbakan tarafından çözülmüş oluyor. Sonuçta, hem alacaklılar hem de çalışanlar devlete yıkılırken, Uçuran'lar ve Has'lar servet sahibi oluyorlar.”
Sonra Bizim Vadi Kooperatifi, yine davalar, 7 Eleven Türkiye mağazaları…
Ve 1991’de DYP’den medyanın, elitlerin, iş çevrelerinin büyük tezahüratlarıyla siyasete giren Boğaziçi Üniversitesi Ekonomi profesörlerinden Tansu Çiller, önce Hazine Bakanı, iki yıl sonra da yine medyanın, elitlerin ve burjuvazinin büyük tezahüratları arasında DYP Genel Başkanı ve Başbakan olur.
Sarışın, kadın Robertli, Boğaziçili, profesör bir kadın Başbakan’ın coşkusuyla kimse Başbakan olurken 8 Haziran 1993’de verdiği uzun mal beyanın takılmaz:
“Yeniköy'de müstakil ev
* Uskumruköy, Kilyos arsa kat karşılığı 30 villa, sosyal tesisleri, 16 daireli Apart otel (Ağustos 1991, son genel seçimden önce)
* Bodrum Yeşilyurtlular Kooperatifi hissesi
(1 adet)
* Bizim Vadi Kooperatifi hissesi (1 adet)
* 18.dönem milletvekilleri yapı kooperatifi hissesi (1 adet)
* Amerika'da müstakil ev (200 m2)
* Amerika'da apartman dairesi (110 m2)
* Bilkent konutları, dubleks daire
* Marsan Marmara Holding A.Ş. ortaklığı payı (1.1 milyar TL)
* Marso Gıda A.Ş. payı (0.7 milyar TL)
* Markim Kimya A.Ş. ortaklık payı (0.1 milyar TL)
* Yeşilyurt Turizm A.Ş. ortaklık payı (0.08 milyar TL)
* Uskumruköy, Sarıyer arsa (78 dönüm)
* Kısırkaya, Sarıyer arsa (90 dönüm)
* Kilyos ve Sarıyer arsa (29 dönüm)
* Milas, Muğla Bahçe, 1/4 hisse (13 dönüm)”
Ama bu kadar da değil. Bir yıl sonra mal beyanında yer almyan Amerika’daki mal varlığını Umur Talu'nun Genel Yayın Yönetmeni olduğu Milliyet'in Washington Temsilcisi Turan Yavuz ortaya çıkardı. Cumhurbaşkanı Demirel’in bile “Bu nedir ya” tepkisi verdiği bir servet de Amerika’dan çıktı:
“Granil Hill Alışveriş Merkezi (alım yılı 1992)
Salem Kentinde villa. (alım yılı 1993)
The Hamshire Otel- 120 odalı (alım yılı 1992)
18 daireli apartman (alım yılı 1992)”
Cumhuriyet’ten Doğan Akın da Amerika’daki bu büyük servetin sahibi görünen Çiller'lere ait Marsan Holding'in yıllarca vergi ödemediğini ortaya koyan bir dosya haber yaptı.
Haberler üzerine TBMM’de Çiller’in mal varlığının araştırılmasıyla ilgili komisyon kurulması önerildi ama önerge reddedildi.
Çiller, kurnaz bir hamleyle Amerika’daki mal varlığını kurduğu Zübeyde Hanım Şehit Anneleri Vakfı’nda bağışlayacağını açıkladı. Vakfın başkanı da tanıdık bir isimdi: Meral Akşener.
O komisyon ise ancak 28 Şubat’tan sonra Çiller, güç kaybedince kurulabildi.
28 Temmuz 1998'de bu komisyonda ifade veren Özer Uçuran Çiller tartışılan servetinin kaynağı olarak kayınvalidesinin çıkınını gösterdi:
"Kayınvalidemin ölümünden sonra tesadüf eseri Tansu evde buldu, eski kadınlar bunlar, çıkınında saklamış"
Sonrası…
Hiçbirşey.
Çiller siyaseti bıraktı. Çift Yeniköy’deki evlerinde yaşadılar. 2008 yılında verdiği bir röportajda hayatının en güzel dönemini yaşadığını söylemişti:
“Kuşadası'nda çiftlikte 40 dönümlük bir üzüm bağımız var. İki sene önce Pinno Gricco fidelerini getirdik İtalya'dan, şarap yapıyoruz. Sonra zeytinyağı yapıyoruz. Özelliği süzme sıkım, mekanik sıkım değil yani. Ve yeşil sabun. Bir de tenis merakım var, turnuvaları izliyorum. Hayatımın en güzel dönemini yaşıyorum. Sabah 6.30-7.00 gibi kalkıyorum. Elimde gazeteler saunaya iniyorum. 30 senedir böyle. Bir nevi detoks. 45 dakika kalıyorum. İçeride jimnastik yapıyorum. Boynumda sorun var, boyun hareketlerimi yapıyorum. Ondan sonra buz gibi portakal- nar karışımım geliyor. Bir bardak da su. O bardak suya okuyorum. Dua ediyorum yani. Önce onu içiyorum, sonra portakal ve narımı. Duş alıyorum, çıkıyorum. İnternete giriyorum. Aklıma bir kavram mı geliyor, hemen internette araştırıyorum, müthiş keyif alıyorum. Notlar alıyorum, yazılar yazıyorum. Yazdıklarımı Tansu'ya okutuyorum. Oğlumla öğle yemeklerine çıkıyoruz. Tansu ile her cumartesi sinemaya gideriz. Bu pazar balığa çıkacağız.”
Ezoterizme, altenatif tıbba merak saldı, Mevlana’nın torunu olduğunu iddia etti, beden elektiriği tanı cihazlarının Türkiye temsilciğini aldı.
Bu arada yeniden hayatın anlamı, başarının yolu üzerine kitaplar yazmaya başladı.
Sırrı Sırrı, Tanrı’nın Enformasyonu, Yazgı: Değişken Kader…
Yazarlar
-
Fehmi KORUTrump büyük bir yenilgiye uğradı 6.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇEREnflasyonla mücadelede Milei ve Şimşek 6.11.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanÇarpık duruma sevinmek, siyasetçiden hukuk dilenmek… 6.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUBahçeli Kürt meselesine, Kürt meselesi Türkiye’ye yön verirken… 6.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİREN“Türk – Türk ayrışması” 6.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYAAİHM Kararı Kesinleşti; Demirtaş’ın Özgürlüğü, Demokratik Cumhuriyetin Vicdanıdır... 5.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanDemirtaş kararı sonrasında iktidar ‘Terörsüz Türkiye’ sınavında… 5.11.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRBahçeli haklı: Ok yaydan çıktı bir kere… 5.11.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolDemirtaş’a tahliye 5.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'nin doldurduğu öbür boşluk 5.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünSırada Nijerya mı var? 5.11.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilModernlik, gelenek ve Türkiye’nin zihinsel coğrafyası 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUZombileşmiş bir toplum 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZHak, özgürlük mücadelesi – Devletin güvenliği siyaseti 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞSelahattin Demirtaş’ın yazısı, zihnimiz ve zihniyet labirenti 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİKeşke… 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜREmniyet’in yazısı ortaya çıktı! Bahis baronu nasıl kaçtı? 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTYüzde altmış, üç yüz kişi mi? 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENTam 16 yıldır beklenen samimiyet! 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciFiyatı zengin siyaseti de fakir belirliyor 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEGemi batarken… 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN“Önerisiz veya bizzat öneriyle eleştiri” 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezMor-yeşil ekonomi: Ara dönem fırsat yaratabilir 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞEnflasyonun maliyeti daima enflasyonla mücadele maliyetinden büyüktür 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞMUHALEFETTE “DEĞİŞİMCİ”, 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURMünfesih terör örgütü 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Selva DemiralpFiyat istikrarı mı, finansal istikrar mı? 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRYapay zekâya yatırım yapılıyor, ekonomiyi değiştiriyor ama insanlar neden daha yalnız hissediyor? 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNSudan savaşı, Çinli Wing Loong’a karşı Bayraktar ve savaş ağaları 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselVahim bir gelişme: İşgücü piyasasında daralma 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Necati KUR3 MART 1924 YASALARI 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayTrump, Fed ve para politikası: Sol, merkez bankası konusunda neyi savunmalı? 2.11.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKKürt siyasetinin eleştirisi: Pragmatizm ve “kutsal liderlik” arasında sıkışmak 1.11.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRSÜREÇ VE "DİLİN KEMİĞİ"! 31.10.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuYa casus ya kayyım… 31.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİAkademi hakikatin peşinde midir? 31.10.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçCumhuriyet 'ilan' ve 'inşa' edilen bir devlet şeklidir 30.10.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraAmalı Fakatlı 30.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNBu bir haber değildir: Türkiye, doğal alan kaybında birinci 28.10.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNMenzile doğru bir adım daha 28.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluÇözüm süreci… Yüzlerde hâlâ niye kaygı ifadesi var? 27.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKDünyanın araf dönemine denk gelen Türkiye’nin çözümü 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKemalizm mi daha ‘iyi’, (Yeni) İttihatçılık mı? (3) 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasHukuk binasını yıkmayın efendiler 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalProtestolar Amerika’yı sallıyor (mu?) 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİki din, iki tanrı tasavvuru 23.10.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTKürt siyasi temsili sorunu 19.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENAK Parti 2.0’a Hazır Mıyız? 17.10.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYBaşkalarının acısı… 14.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİktidar dışarıda güvercin içeride şahin: Neden? 14.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezGüvenli Liman: Altın ve Gümüş 14.10.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMAN‘Parlak gelecek’ ve sol gelecek... 12.10.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaSüreç yönetmenin sorumluluğu 11.10.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAMilli takım ışık saçtı: Maçın kahramanını açıkladı 11.10.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğluİnsanların devletlerle savaşı 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarSosyal medya çürümüşlüğü 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlnur ÇEVİKTrump’ın dünyasına hoşgeldiniz… 3.10.2025 Tüm Yazıları
-
nevzat cingirtNeden Yazmıyorsun? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunYazmak, ciddi bir iştir 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANAlev rengi hüznüyle sonbahar… 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMTERÖRSÜZ TÜRKİYE’YE GEÇİŞ SÜRECİ! 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNÖcalan, Erdoğan’a “Seni yine başkan yaptırırız” sözü mü veriyor? 11.09.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPalantir ve "Tech. Republic" 7.09.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKENBarışı dilerken 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBİR ÖĞRETMEN YETİŞTİRME HİKAYESİ 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYKüresel Güney Neden Çin’den Vazgeçmiyor 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANTürkiye’de ve Yunanistan’da Aleviler – Yeni Bir Tablo 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEMete Tunçay 25.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRANÇÖZÜM NASIL GELİR! 20.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYPutin, Trump’ı parmağında oynatmaya devam ediyor 17.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARSorumluktan kaçmak umuttan kaçmaktır 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMAcaba Kürt sorununun önündeki engel “Atatürk miti” mi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞDemirtaş’a Kobane mahkumiyeti: Gerekçedeki “10 kusurlu hareket” 28.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları
-
Münir AKTOLGABATI’DAN FARKLI BİR ÖRNEK OLARAK TÜRKİYE’DE VE ARAP ÜLKELERİNDE DEVRİMCİ DÖNÜŞÜM DİYALEKTİĞİ... 16.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cenk DoğanÜRETİCİLERE İLK OLARAK KOOPERATİF LAZIM 4.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cevat KORKMAZFiller ve Çimen... 22.11.2024 Tüm Yazıları
-
Tuncer KÖSEOĞLUTamirhanelere giden toplar… 4.11.2024 Tüm Yazıları
-
Ayşe HÜRDevletin Muhteşem Örgütlenmesi: 6-7 Eylül 1955 Pogromu 9.09.2024 Tüm Yazıları
-
Ferhat KENTEL“Maarif” marifetiyle yeni “makbul vatandaş” kurma çabaları 26.07.2024 Tüm Yazıları








































































































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
1.11.2025
29.10.2025
27.10.2025
21.10.2025
18.10.2025
13.10.2025
11.10.2025
8.10.2025
6.10.2025
4.10.2025