Yıldıray OĞUR
Türkiye’de bazı temel analiz hastalıklarından malulüz.
Bunlardan bazıları evrensel düşünce sorunları.
En başta insanın beyninin kalıtsal bir düşünme biçimi olan örüntü görme yeteneği.
İnsanoğlu bu yetenek sayesinde vahşi doğadaki risklerden kendisini korumuş. Bu yeneteneği de o yüzden evrim sürecinde körelmemiş, gelişmiş. Bir karartıda, bir bulutta bir hayvan görmek en basit hali bu yetenek.
Ama bu yeteneğimiz aynı zamanda bir zaafımız da.
Çünkü beynimiz çözemediği meseleleri de olmayan noktaları biraraya getirip bir örüntü kurarak çözüyor. Bu örüntüyü kurarak, kendimizi güvende hissediyoruz.
Komplo teorileri böyle bir savunma mekanizmasının eseri olarak ortaya çıkıyor. Beynimiz bize olmayan ilişkiler kurdurarak bizi yanıltıyor.
İkinci düşünce sorunumuz daha yerel. Buna özetle “Büyük güç bağımlılığı” denebilir. Bir çeşit hayranlık ve nefret duygusunu ifade ediyor burada bağımlılık. Aynı zamanda bir aşağılık kompleksini, kurban psikolojisini de…
Bu bakış açısına göre tarihsel aktörlük sadece bütük güçlere ait bir yetenektir. İnsanlar, toplumlar, yerel unsurlar aktör olamazlar. Ancak kullanılırlar, yönlendirirler, kandırılırlar.
Ama asla kendi iradeleriyle ve güçleriyle bir momentum yaratamazlar, yoldaki taşı yerinden hareket ettiremezler. Eğer kayda değer bir tarihi eylem varsa, bu mutlaka büyük güçlerin eseridir.
Üçüncü düşünce bozukluğuna postmortem analiz deniyor.
Yani sonuca bakarak süreci analiz etmek. Ortada bir ceset var ve siz o cesede bakarak bütün yolları cinayete çıkarıyorsunuz. Halbuki o cinayet işlenmeyebilirdi de. Tek yol önünüzde duran sonuca çıkmayabilirdi. Başka yollar da vardı.
Belki buna Mahir Kaynak’ın Türkiye’de meşhur ettiği o meşhur cümlede eklenebilir: Bu olay kimin işine yarıyor?
Yani devamında kimin işine yarıyorsa, o zaman fail ya da aktör de odur.
Peki ya beklenmedik olaylar, beklenmedik aktörlerin işine yarıyorsa? Çeşitli aktörler bazen tarihte hiç beklenmedik bir anda yanyana diziliveriyorlarsa ama bu ittifak demek değilse?
İşte bütün bu düşünce sorunlarının hepsinin resmi geçit yaptığı bir olay oldu Suriye’de son yaşanan devrim.
O kadar umulmadık ve o kadar kirli bir analiz akıyor ki bazıları 61 yıllık bir parti diktatörlüğünün, 54 yıllık bir aile saltanatın yıkılmasına devrim denmesinden bile rahatsız.
Çünkü en baştan zaten 61 yıllık bir parti diktatörlüğüne, 54 yıllık bir aile saltanatına bir gün Suriyeliler adlı bilinmeyen ve kayıtlarda görülmeyen bir insan grubunun isyan edebileceği ihtimaline kapalılardı.
Suriyeliler kim ki bunu yapabilsin? Eğer yapıyorlarsa büyük güçler onlara bunu yaptırıyordur.
Arap Baharı’na ABD, Avrupa, CNN baştan destek verdiği için muhakkak onların bir projesiydi.
Halbuki bu destek sadece iki yıl sürdü. İkinci yılın sonunda ABD ve Batı Arap Baharı’na sırtını dönüp, Mısır’da darbeyi destekledi.
Muhtemelen bundan iki yıl önce kimsenim aklına HTŞ adlı El Kaide’den ayrılmış silahlı selefi gruba ABD ve İsrail’in destek verdiğini söylemek gelmezdi.
Ama 7 Ekim sonrası İsrail’in İran ve Hizbullah’la savaşı sonrası ortaya çıkan yeni durumda, 10 yıldır Suriye’de esas olarak İran milisleri ve Hizbullah’la savaşan Suriyeli muhalifler için bir imkan ortaya çıktı.
Ama bu imkanı İsrail, Suriyeli muhalifler için yaratmadı, kendisi için yaptı. Ama bunun beklenmedik bir sonucu olarak Suriye sahasında HTŞ ve muhalif gruplar, 10 yıldır savaştıkları İran milisleri be Hizbullah’ın güç kaybettiğini gördüler ve bu imkandan yararlandılar.
Aynı teze göre Ukrayna da Rusya’ya karşı direnerek HTŞ ile işbirliği yapmakla suçlanabilir. Çünkü onlar da iki yıldır direnerek Rusya’nın ilgisini ve askeri teçihazıtını Suriye cephesinden çekmesine neden oldular.
Yani bu teze göre İsrail ve Ukrayna, herşeyi aslında HTŞ için zemini hazırlamak için mi yaptı?
Ya bu onların başka bağlamları olan eylemlerinin hesap edilmemiş bir sonucu ise.
HTŞ’nin yaptığı sadece fırsatı görmek ve kullanmak ise.
Üstelik altı aydır bu fırsatı gördüğü ama Esad’la müzakere etmek isteyen Türkiye’nin onları durdurduğu ortaya çıktı.
Yani İsrail ve ABD bu projenin gerçek sahibiyse, bu projenin uygulanmasını aylardır Türkiye durdurabildi demektir.
ABD’nin gücü bunun önünü açmaya yetmedi yani.
Peki, HTŞ sahiden Şam’a kadar gidip Esad’ı devireceğini planlauarak mı bu işe girdi?
Operasyonun adı hiç de öyle demiyor: Saldırganlığı Önleme Operasyonu.
Peki, saldırganlık ne?
İdlip’e artan Suriye ve Rus bombardırmanı.
5 milyon insanın yaşadığı İdlip’e yönelik saldırganlığı önleme. Belki daralan alanı açma.
Ama Halep’e yaklaştıklarında hesaplanmayan başka bir durumla karşılaştılar: Rusya’nın azalan gücü, Şii milislerin ortadan kaybolması ve artık hiçbir savaşma motivasyonu kalmayan Suriye ordusu.
Kağıttan kaplanı görünce ilerlemeye devam ettiler.
Onlara da bu sürpriz oldu.
Bunu bölgedeki aktörlerin, ABD’nin de hesaplamadığı anlaşılıyor.
ABD, muhalifler Halep’e girmeden günler önce Esad’a amnbargoyu kaldırmayı senato’ya getirmişti.
Peki Esad’a ilk destek nereden gelmişti?
BAE’den. Yani İsrail’in ve ABD’nin bölgedeki en güvenilir, sözden çıkmayan müttefikinden.
Yazarlar
-
İbrahim KirasKafkasya ötesinde kanlı satranç 4.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEBahçeli’nin jeopolitik sorumluluğu 4.07.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuBenimki bir valiz hikayesi… 4.07.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞYangınlar yeniden başladı, Orman Bakanı ne yapacak ve George Orwell 4.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUOtoriterliğe dair bir hukuk manifestosu 4.07.2025 Tüm Yazıları
-
Taha Akyol‘Enflasyon düşüyor, müsterih olun’ 4.07.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERİklim adıyla sınai kirletmenin ticareti 4.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: “Kürt Sorununda atılacak ‘hayal gibi’ 9 adım…” 4.07.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciŞimşek görmüyor mu? 4.07.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKSıcak bir yaz, serin bir sonbahar ve belirsiz bir kış 1.07.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUNe de çabuk unutuluyor… Hatırlatıyorum… 1.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİİnsan yerin yüzüdür 1.07.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanÜç liderin 12 Gün Savaşı’nda karşılaştırmalı performansı 30.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEButlan 30.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞELLİ MİLYAR DOLAR DÜNYADAKİ AÇLIĞI ÇÖZÜYOR… 30.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanAK Parti, kendi eseri olan bu Türkiye fotoğrafına daha dikkatli bakmalı 30.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYAToplumsal Muhalefetten Demokratik Topluma: Halkların, İnançların ve Özgürlük Güçlerinin Birleşik Müc 30.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet, nasıl “devletimiz” olur? 30.06.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRTürkiye, sıcak savaşlara evrilen küresel paylaşım savaşının hem sahnesi hem öznesi 30.06.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURDemek ki “ideolojiler” henüz ölmemiş 30.06.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANDavalar, mahkemeler ve siyasi dizayn 30.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENSiyaset ırmağı kirlenirken… 29.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENOrtadoğu ve Kürtler CHP’yi Çağırıyor 29.06.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraAdalet ve Kalkınma Partisi’nin Ön Tarihinden 29.06.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞDemirtaş’a Kobane mahkumiyeti: Gerekçedeki “10 kusurlu hareket” 28.06.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNBarışı savunmayayım da ne yapayım! 28.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanŞaka değil, Kılıçdaroğlu sahiden gelip CHP’nin başında kalmak istiyor! 28.06.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluTonlarca hurdanın akıbeti belirsiz, ihaleler tartışmalı, işlem yok: Karayolları kimleri zengin ediyo 28.06.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
25.06.2025
21.06.2025
18.06.2025
16.06.2025
15.06.2025
11.06.2025
8.06.2025
4.06.2025
2.06.2025
1.06.2025