Yıldıray OĞUR
Geçen hafta gündemin mutlak butlan tartışmasının gerisinde kalan küçük siyasi haberlerinden biri DEVA Parti’nden iki milletvekilinin daha istifasıydı.
Meclis’e ittifak gereği CHP listelerinden 15 milletvekili sokan DEVA’nın milletvekili sayısı 9’a düştü.
İlginç biçimde en baştan itibaren muhalif kesimin “mavi AKP” diye damgaladığı, her an CHP’yi ve laik muhalefeti satarak AKP’ye gidecekleri anın beklendiği DEVA’dan istifa eden altı milletvekilinden şu ana kadar AK Parti’ye geçen olmadı.
Aksine biri eski AK Partili bakan olan Manisa Milletvekili Selma Aliye Kavaf ve “baba ocağına gittiğini” söyleyen İzmir Milletvekili Seda Kaya CHP’ye geçtiler.
Son istifa eden iki isim Cem Avşar ve Evrim Rızvanoğlu’nun da CHP’ye geçmesi bekleniyor.
Mustafa Yeneroğlu ve Burak Dalgın, bağımsız kaldı.
Cem Avşar, Alevi toplumunun sivil toplum örgütlerinden DEVA’ya kurucu olmuş bir isim. Evrim Rızvanoğlu ise Amerika’da uzun yıllar yaşamış, siyasete DEVA’da başlamış bir iş kadını.
Mustafa Yeneroğlu dışında istifa eden beş milletvekili muhafazakar kökenli değil. Muhtemelen Selma Aliye Kavaf dışındakiler bugüne kadar hiç AK Parti’ye oy vermemiş, seküler kesimden figürler.
Yeneroğlu da 2015’e kadar Almanya’da yaşamış, Türkiye’deki siyasi kutuplaşmanın dışında kalmış bir siyasetçi.
DEVA’da kalan 9 milletvekilinin ise 8’i AK Parti kökenli. Ya eski milletvekili ya da AK Parti teşkilatlarda görev yapmış isimler. İstanbul Milletvekili Elif Esen de muhafazakar kesimden bir iş kadını.
Tabii ki insanlar siyasete sadece kutsal davaları gütmek, ideolojik tercihleriyle girmiyorlar.
Siyaset aynı zamanda bir kariyer alanı. Birçok kariyer sahibi insan için ana motivasyon yönetici, karar verici elitin içine girmek, milletvekili olmak, bakan olmak, namının yürümesi.
Bu hedefler için de bir partinin ya da liderinin gözde olmasının kriteri de esas olarak fikirlerden çok başarı ve güç.
Bugün olmayan ama gelecekte olabilecek gibi görünen bir başarıya insanlar yatırım yapıyorlar. Pota ilk girenler arasında olmak istiyorlar.
Başarı olmayınca, olmayacak gibi de görününce, başka güç merkezleri siyasetçileri çekiyor.
Ama bu hikayenin sadece bir kısmı.
Babacan, DEVA’yı kurarken ilk röportajını KARAR’a vermişti.
O röportajdan itibaren sık sık ideolojilerin geride kaldığından bahsetti; “Kendimizi ne muhafazakar, ne sağ, ne sol diye tanımlıyoruz. Biz insan kaynağı ile ilgili iki kriter koyduk. Bir; iyi insan olsun istiyoruz, iki; işinde iyi olsun istiyoruz. Başka da hiçbir kriterimiz yok” diyerek partisini tarif etti. Verdiği her röportajda kurucularının ne kadarının AK Parti kökenli olduğunu yüzdesiyle vererek AK Parti ile arasına mesafe koydu. Siyaseti bir teknik yönetim becerisi olarak tarifledi, esas beyin takımını da birlikte ekonomiyi yönettikleri arkadaşlarından kurdu.
Ama bu ilk başka kulağa hoş gelen renksizlikler, çeşitliliğin hiç de gerçekle bağdaşmadığı kısa zaman sonra ortaya çıktı.
Partinin iyi insan ve işinde iyi kriterlerini yerine getiren kurucuları klasik Türk siyasi fay hatlarının yarattığı tartışmalarda tek tek enkaz altında kalmaya başladılar.
Günün sonunda DEVA, herkese hitap etmeye çalışırken, kimseye hitap edemeyen, “19 Mayıs kutlama tweetinde Atatürk fotosu var mı yok mu?” üzerinde hararetle tartışan bir parti oldu.
Partiyi birleştiren tek fikir ise Ali Babacan haline geldi.
CHP listelerinden adaylığa kadar varan ittifakla muhafazakar seçmenden kopuş, sonra bunun yanlış olduğunu görüp uzun bir direnişten sonra Saadet ve Gelecek ile Meclis’te ittifakla partideki laik kanadın kopması…
Günün sonunda DEVA’da AK Parti kökenli muhafazakarlar kaldı. Baskın ideolojik fikirleri olmasa da laik kesimden gelen siyasetçiler, siyasette kırılma AK Parti-CHP arasında olunca baba ocaklarına, kültürel olarak kendilerini daha yakın hissettikleri ideolojilere doğru kaydılar.
Kaçınılmaz olarak.
Çünkü ideolojiler ölmedi. Eğer ideolojilerden anladığınız liberalizm, sosyal demokrasi, sosyalizm ise evet onların siyasette artık bir kimlik olma halleri bütün dünyada eridi.
Ama siyasette ideolojiler sadece kitabi ideolojiler değiller. Bizim kimliklerimiz, hayat tarzlarımız, temel meseleler hakkındaki fikirlerimiz yani bir bir nevi şifai ideolojilerimiz de var.
Üzerimize yapışmış olan, neredeyse deri gibi taşıdığımız, Defacto olarak edindiğimiz pozisyonlar bunlar. Onlardan kurtuluşun iki yolu var; ya tamamen çıkarıp bir başkasını giymek ya da kendi cemaatimizi, ailemizi, arkadaşlarımızı karşımıza alarak, ciddi ve cesur bi fikri mücadeleyle bu doğal kimliklerimize mesafe almak, kendi orijinal duruşumuzu inşa etmek.
Herkesin nefesinin yetmeyeceği, yalnız kalmayı göze almayı gerektiren bir çaba bu.
Ama en yanlışı bu ideolojileri olmadığını, bu devrin bittiğini düşünmek olmalı.
Babacan, iyi bir ekonomist ve mühendis olarak bu ideolojilerin devrinin geçtiğini düşündü ve bu pozisyonlara çok değer vermedi. Belki de gerçekten kendisi de böyle düşündüğü için oraların geçildiğini zannetti.
Ama geçilmedi. Kriz anlarında herkes en temelde üzerinde taşıdığı kimliğine geri döndü.
Yani özetle ideolojiler, siyasi kimlikler vardır. Sur düdüğü çaldığında herkes evine döner, evsizlere iyi bakılmaz. Evsizleri çatısının altında toplayacak büyük bir evimiz ise henüz yok.
O evi inşa etmek için önce mahalleyi iyi tanımakta fayda var.
Yazarlar
-
Mehmet Ali ALÇINKAYABarış, Demokratik Toplum ve Demokratik Sosyalizmin İnşası.. 31.08.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUBir uğraktır sevgili… Bir durak olsa bile! 30.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEÇözüm Süreci’nin künhüne vakıf kaç kişi var? 30.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUErdoğan çok beğenmiştir… 30.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasLiderleri neden ‘insan üstü’ gibi görüyoruz 30.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİPlazma Toplumu: Bir sinyal okyanusunda yüzen balıklar gibiyiz 30.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalKızışan Ortadoğu ve Amerikan sağında ihtilaflar 30.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRAktaş serbest, Özer niye tutuklu? İşte skandalın kanıtı 3 rapor 30.08.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURSurvivor entelektüel! 30.08.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞSıfır oranlı gelir vergisi neden uygulanmıyor? 29.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANSiyaset kulislerinde konuşulan baskın seçim senaryosu… 29.08.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYATürk futbolunun acı gerçeği: Kendimiz çalıp kendimiz oynuyoruz 29.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunBarışın kaçınılmazlığı… 29.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİTasarruf edilecek makam aracı bulunamamış mı yani? 29.08.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuAnkara neden huzursuz? 29.08.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRCezaevinden yükselen çığlık: Yaşamak istiyorum! 29.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENBüyük hesaplaşmaya doğru 29.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZKomisyon yol temizliği için harekete geçmeli 29.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERDemokratların çilesi 29.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİR"KILIÇ KININDAN ÇIKARSA!" 28.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Baba Evi’nde Yarenlik… 28.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluGerçekten “adrese teslim” kadro ilanı, memurken başka yerde okuma rahatlığı ve yandaş medyanın “ezbe 28.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ocaktanİslam ülkelerinin liderleri de acaba bir gün utanır mı? 27.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciTefeci faizi gerçek ama nedeni ne? 27.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞ“Ortaklaşmacı demokrasi” örnekleri: İtalya-Güney Tirol Özerk Bölgesi 27.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur Akgünİsrail hedefine ulaşırken… 27.08.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNHepimize Yetecek Evrensel Bir Utanç 27.08.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanKKM kasıtlı bir uygulamaydı, kastı da zengine servet transfer etmekti 27.08.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilTürkiye neden çürüyor ve çürüme neden durdurulamıyor? 27.08.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
27.08.2025
23.08.2025
20.08.2025
18.08.2025
16.08.2025
13.08.2025
11.08.2025
9.08.2025
4.08.2025
2.08.2025