Yıldıray OĞUR
Başörtüsü yüzünden liseyi dışardan bitirmiş, 1980 yılında girdiği üniversite sınavında salondan başörtüsü yüzünden çıkarılmış bir genç kadın. 18 yıl sonra üç çocuk annesi iken Dil Tarih Coğrafya Fakültesi Arap Dili Bölümünü kazanıyor.
28 Şubat’la Erbakan hükümetinin devrilmesinden birkaç ay sonrası. Üniversite başı açık fotoğraf diye diretiyor.
Ve o genç kadın birkaç ay önce darbeyle partisi iktidardan düşürülmüş siyasetçi eşini, noterleri, gazetecileri alıp üniversitenin kapısına dayanıyor. İçeri alınmadığını tutanağa geçiriyor.
Ve dönüp gazetecilere de şöyle diyor:
“Eşimin konumu olmasa başka yurttaşlıklara geçer, üniversite okurdum. Zaten sayısız teklif alıyorum.”
O genç kadının adı Hayrünnisa Gül.
1000 yıl süreceği söylenen 28 Şubat’ın ilk aylarında bu itirazı yüzünden günlerce “Show yapıyor, yalancı” diye manşetlerden saldırıya uğradı. Üslup Metin Toker’in “Koluna üç çocuk anası türbanlı eşini takan”dan, Ertuğrul Özkök’ün “okulunu bitirme tarihi konusunda bile halkı yanıltacak şaklabanlıklar yapacak olan türbanlılar”a kadar yerlerde sürünmekteydi.
Sokağa çıkmış başörtülü kadınlara küfretmenin, cesaretle Meclis’e girmiş Merve Kavakçı’ya ağır hakaretler yağdırmanın, küçücük çocuklara yuhalatmanın meşru olduğu zor günlerdi.
O günlerin zorluğunu en iyi Merve Kavakçı’nın kitabındaki o hatıra anlatır.
1999 seçimleri öncesidir. Merve Kavakçı başörtülü milletvekili adayı olarak yabancı basının da gözdesidir. Kavakçı’nın Washington Post adına kendisiyle konuşmaya gelen Amberin Zaman’la randevusu vardır. Öncesinde partinin dış ilişkiler sorumlusu Abdullah Gül’le aralarında çok ilginç bir konuşma geçer: “Sayın Gül o anda bana çok garip gelen bir teklif getirdi. ‘Merve kardeşim, röportajı yaparken, başını böyle değil de, şöyle bağlasan’ dedi ve eli ile anneannelerimizin kullandığı çene altından bağlanma şeklini gösterdi. Bu tarzın bana yakışmayacağına inandığımı söyledim kendisine ve ‘baş örtüş şeklimin neden bu kadar önemli olabileceğini’ düşündüm kendi kendime.”
Hayrünnisa Gül’ün mücadelesi 28 Şubat’la da bitmedi.
Eşi artık Türkiye Cumhuriyeti Dışişleri Bakanı’dır. Ama o üniversiteye gitme hakkını elinden alanları AİHM’ye taşımıştır. Türkiye’nin pozisyonunu savunma makamı artık eşi olmasına rağmen. İhanetle, Türkiye’yi bir dışişleri bakanı eşi olarak yurt dışına şikayet etmekle suçlanır. Davadan uzun süre vazgeçmez. Sonra davasını geri alır.
Ve 2007. Türkiye tarihinde ilk kez bir kadının karşısına tankıyla tüfeğiyle bir ordu, sokaklara dökülmüş milyonlarca insan çıkacaktır.
Türkiye epey eski bir Türkiye’dir.
12 Nisan 2007 günü bütün kanallar 1.5 saat boyunca Genelkurmay Karargahı’nda Genelkurmay Başkanı Büyükanıt’ın basın toplantısına bağlanmıştır. Asker ne der sorusunun en popüler soru olduğu günler. Paşa’nın Cumhurbaşkanlığı seçimi için ne diyeceği merak edilmektedir.
Bütün iç ve dış siyasi gündemi değerlendiren Büyükanıt, salondaki gazetecileri kahkahalara boğan bir espriyle girer esas mevzuya ve şöyle der: Cumhuriyetin temel değerlerine sözde değil özde bağlı bir cumhurbaşkanı bekliyoruz, umut ediyoruz. “Hukuken daha fazlasını söylemeye hakkım yok” diyerek susar.
Ama şimdi diktatörlük rejimi altında inim inim inleyen gazeteciler paşa kadar bile demokrasilerde hadlerini bilmemektedir.
İlk sözü Radikal gazetesinden Murat Yetkin alır: “Cumhuriyetin temel değerlerine sözde değil özde bağlı bir cumhurbaşkanı seçileceğine inancımı ifade ediyorum.. Bundan bir kuşkunuz mu var?”
Paşa önce anlamaz. Gazeteci heyecanla yeniler: “Bundan kuşkunuz mu var?”
“Daha fazla ne diyeyim” diye anlayış bekler Büyükanıt.
Söze bu kez Yetkin’in yanında oturan Emin Çölaşan girer: “Genel gidişten memnun musunuz. Belli adayların isimleri dolaşıyor ortalıkta. Hele bir tanesi var ön planda. Sizin bu tanımınıza onlar uyuyorlar mı?”
“Kişiler bazında konuşmuyorum” diye tekrarlar Büyükanıt. Tekrar, Yetkin sorum tamamlanmadı diye ayağa kalkar: “Seçilecek şahsın bu kriterlere uyup uymadığına bir karar vereceksiniz demek ki, o süreci nasıl bekliyorsunuz, tutumunuz ne olacak TSK olarak?”
“Cumhurbaşkanlığı konusunda daha fazla konuşmak istemiyorum” der Büyükanıt yeniden.
Aslı Aydıntaşbaş’ın darbe günlüklerini yayınlayan Nokta dergisine çakması için pas sorusundan sonra Taki Doğan çıkar sahneye: “Subay eşlerinin türban takması yasak. Acaba başkomutanının eşi türbanlı olursa alt taraftaki subayların başkomutana bakışı nasıl olur?”
Büyükanıt’ın cevabı, muzipçe: “Sorunuzu aldım Taki Bey.”
Paşalarıyla mutlu mesut bir 1.5 saat geçiren gazeteciler coşkuyla yazarlar izlenimlerini. Muharrem Sarıkaya’nın yazısından özetleyelim: Genelkurmay Başkanı Org. Yaşar Büyükanıt'ın dünkü basın toplantısı için söylenecek tek cümle var: "Hukukun içinde kalarak, kibar, esprili bir üslupla mesajını verdi."
Peki kimdir bu sözlerin muhatabı, onu da Murat Yetkin’inden okuyalım:
“Prof. Dr. Türkan Saylan konuşmasında 'Çankaya'da Cumhuriyet'i içine sindirmiş bir çift görmek istiyoruz" diyerek yeni bir kavramı ortaya attı. Yani Genelkurmay Başkanı Orgeneral Yaşar Büyükanıt'ın 'Cumhuriyet ilkelerine sözde değil, özde bağlı cumhurbaşkanı' tanımı, bir adım ileriye götürülmüş oldu: Türkiye'de şimdiye dek görülmüş en büyük mitingleri iki hafta arayla oluşturanlar için cumhurbaşkanının eşinin de laikliğe 'sözde değil, özde' bağlı olması isteniyordu. Bunu yazmak üzüntü verici, ama kastedilenin cumhurbaşkanı adayı, Dışişleri Bakanı Abdullah Gül'ün kapalı eşi Hayrünnisa Hanım mı olduğunu sormak, artık gerekiyor.”
Konuşmadan sonra düğmeye basılmıştır artık. 14 Nisan Ankara Tandoğan’da milyonlar türbanlı 'first lady'ye karşı sokaklara inerler. Tandoğan’daki mitingi yine Muharrem Sarıkaya’dan okuyalım:
“Elinde Türk bayrağı, ağzında 'halk destanı', yüreğinde vatan sevdasından başka bir şeyi yoktu.
Omuz omuza, yan yana, kol kola tek bir yere; Mustafa Kemal Atatürk'e; Anıtkabir'e yürüdü… Direniş, gerilimi artırmaktan başka fayda getirmez. Ayrıca, bugün askerin bildirisindeki görüşleri savunan, bunu 'cumhuriyetin korunması' olarak algılayan önemli bir kitle desteğinin varlığının 14 Nisan'da görüldüğü de unutulmamalı.”
İzmir’deki cumhuriyet mitingini coşkuyla aktaran Murat Yetkin de kalabalıktan aynı “Direnmeyin” mesajı çıkarmıştır: “Fazla 'zor'un oyunu bozduğu kuralı işliyor. İzmir dün kendisine 'gâvur İzmir' diyenlere gülerek, biraz da bunu gösterdi.”
Sonra 27 Nisan Muhtırası gelir. Muhtıra muhalifler tarafından sevinçle karşılanır. Dönemin CHP milletvekili Zeynep Damla Gürel muhtıradan bir gün sonra Hürriyet gazetesine şöyle der örneğin:
“Org. Büyükanıt, önemli bir konuya dikkat çekmek istedi. Burada bence hepimizi önemli sorumluluklar düşüyor. Bir an evvel erken seçime gitmek gerekiyor. Hepimiz açısından hayırlı olacaktır. Darbe uyarısı değildi, sadece önemli bir uyarıydı.”
Muhtıranın muhataplarından biri de Hayrünnisa Gül’dür. Esas mesele başörtülü 'first lady’dir çünkü.
Ahmet Hakan’dan okuyalım:
"Muhtıraya karşıyız" diyeceğiz ve ötesini söyleyemeyecek miyiz? Ben ötesini de söylerim arkadaş! Mesela şunu söylerim: Tayyip Erdoğan da gulyabani değildi ki. Ona neden itiraz ediliyorsa Gül’e de aynı noktadan itiraz edileceği fark edilmeliydi. "Cumhurbaşkanı/Başbakan/Meclis Başkanı"nın, aynı siyasi sembollere ve çizgiye sahip kişilerden oluşması, Türkiye’nin gerçek fotoğrafını yansıtmayacaktı. Bu duruma dikkat edilmeliydi.”
Erdoğan’ın liderliğinde muhtıra da aşılır. Gül çifti Çankaya’ya çıkar. Ama başörtüsü hâlâ tabudur.
2007'de Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'ü KKTC dönüşü protokolde karşılayan Org. Aslan Güner, Hayrünnisa Gül'ün elini sıkmamak için protokol sırasında çıkar.
Hayrünnisa Gül yıllarca bu muameleye karşı mücadele eder. Ortalıklarda görünmemek zorunda kalır. Resepsiyonlarda yıllarca eşinin yanında duramaz. Meclis açılışına ancak yıllar sonra katılabilir.
Sonra Türkiye normalleşir AK Parti başörtüsüne önce üniversitelerin sonra kamunun kapılarını açar Devlet başörtülü 'first lady'lere alışır
Ve yıllar sonra Hayrünnisa Gül Köşk'e veda resepsiyonunda, yıllar önce Arslan Güner’in kendisine yaptığını, o zihniyete karşı mücadele etmiş bir gazeteciye yapar.
Yıllar önce Büyükanıt’tan Çankaya yolunu kesecek muhtıra koparmaya çalışan, hakaretlere uğradığı mitinglerden coşkulu yazılar yazan Murat Yetkin ve Muharrem Sarıkaya’ya özel demeç verir ve şöyle der: “Bugünlerde yaşadıklarım beni 28 Şubat’tan daha çok üzdü. İntifadayı ben başlatıyorum.”
Bu sözlerini 16 yıl önce başörtüsüyle üniversite kapısına dayanınca kendisine hakaret eden Ertuğrul Özkök coşkuyla alkışlar. Başörtülülere hakaret eden Fatih Altaylı’dan helal olsun, onun varlığına karşı yayınlanmış muhtırada boncuk bulan Ahmet Hakan’dan cesaret madalyası alır.
Herhalde bu tebrik mesajlarını bir dosya halinde hanımefendi ve beyefendiye de Büyükanıt muhtırasından hayırlar çıkarmış başdanışmanları sunmuştur.
Böylesine gerçek bir 28 Şubat, 27 Nisan ve rejim mağduru “Bugün yaşadıklarım 28 Şubat’tan kötü” diyorsa durup üzerinde düşünmek gerekir. Manşetler, muhtıralar, meydanlarda hakaret eden milyonlar… Köşk’te bütün bu yaşananlardan daha kötü ne yaşanmış olabilir?
Belki de cevap açıklamasındaki şu soruda gizlidir: “Çizgimizde bir değişiklik oldu mu?”
Gül çiftinin bu sorunun cevabı üzerine düşünmeye uzun uzun vakitleri olacak.
Yazarlar
-
Eser KARAKAŞAnayasa Madde 66: Türk vatandaşlığı 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYKüresel Güney Neden Çin’den Vazgeçmiyor 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIR'Kusursuz fırtına’nın tam ortasında: Türkiye krizler kavşağında hangi yola sapacak? 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞ“Ortaklaşmacı demokrasi” örnekleri: İtalya-Güney Tirol Özerk Bölgesi 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEİslâmcıların iki yüzü, Türkçülerin devleti ve Kürt sorununun çözümü 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluKim demiş İslam ülkeleri bir araya gelemiyor diye 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciBüyük Buhran… 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANTürkiye’de ve Yunanistan’da Aleviler – Yeni Bir Tablo 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanBeslenmenin farklı yollarından kaçış yok 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNLevant’taki İsrail düşü Türkiye için kâbus mu? 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKMalazgirt ruhu: Sultan Alpaslan ve Cevdet Sunay yeni Türkiye’ye el sallıyordu 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞDİYANET NE ZAMAN ”KENTLİ” OLACAK? 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKBir Demokrasi Kurultayı hikâyesi 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazRüşvetçileri merak eden bir savcı var mı? 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYABarış, Demokratik Toplum ve Demokratik Sosyalizmin İnşası.. 31.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRAktaş serbest, Özer niye tutuklu? İşte skandalın kanıtı 3 rapor 30.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİPlazma Toplumu: Bir sinyal okyanusunda yüzen balıklar gibiyiz 30.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasLiderleri neden ‘insan üstü’ gibi görüyoruz 30.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUErdoğan çok beğenmiştir… 30.08.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURSurvivor entelektüel! 30.08.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUBir uğraktır sevgili… Bir durak olsa bile! 30.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalKızışan Ortadoğu ve Amerikan sağında ihtilaflar 30.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANSiyaset kulislerinde konuşulan baskın seçim senaryosu… 29.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunBarışın kaçınılmazlığı… 29.08.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRCezaevinden yükselen çığlık: Yaşamak istiyorum! 29.08.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuAnkara neden huzursuz? 29.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİTasarruf edilecek makam aracı bulunamamış mı yani? 29.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZKomisyon yol temizliği için harekete geçmeli 29.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERDemokratların çilesi 29.08.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYATürk futbolunun acı gerçeği: Kendimiz çalıp kendimiz oynuyoruz 29.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENBüyük hesaplaşmaya doğru 29.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Baba Evi’nde Yarenlik… 28.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİR"KILIÇ KININDAN ÇIKARSA!" 28.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluGerçekten “adrese teslim” kadro ilanı, memurken başka yerde okuma rahatlığı ve yandaş medyanın “ezbe 28.08.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNHepimize Yetecek Evrensel Bir Utanç 27.08.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilTürkiye neden çürüyor ve çürüme neden durdurulamıyor? 27.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ocaktanİslam ülkelerinin liderleri de acaba bir gün utanır mı? 27.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur Akgünİsrail hedefine ulaşırken… 27.08.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUAKP+MHP ‘koalisyonu’ da bozuluyor mu? 26.08.2025 Tüm Yazıları
-
Taha Akyolİslam düşüncesi nereye? 26.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan Özkanİran yeniden menzilde 25.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelTek adama alışmış bir ülkede CHP'de ‘çift lider’ stratejisi ne kadar çalışır? 25.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEMete Tunçay 25.08.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTKelbaşa Şimşir Tarak… 25.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENRojava Tümseği 24.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezKalıcı toplumsal barış: Engeller, imkanlar 23.08.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraKardeşlik 23.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇKudüs, ey Kudüs! 22.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNAK Parti’den yeni tarzı siyaset: seçmeni kazanamıyorsan seçileni kazan 22.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUMutlak kötülüğün mutlak zaferine doğru mu? 22.08.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERİller Bankası Genel Müdürü Recep Türk: Listemizde sadece Aydın yok 22.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRANÇÖZÜM NASIL GELİR! 20.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANBilge ve bilgin Mete Tunçay 19.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYPutin, Trump’ı parmağında oynatmaya devam ediyor 17.08.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANBitmeyen CHP tartışmaları (II): Yelin kayadan toz koparması 17.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayEnflasyon raporu: Faiz, fiyatlar, sofradan eksilen tabaklar 17.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçDiyanet anayasaya aykırı bir hukuk rejimi öğütleyemez! 17.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARSorumluktan kaçmak umuttan kaçmaktır 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarŞeffaf, açık ve çoğulcu 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezEkonomiyi düzeltmekle iş bitmez 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPartiler ve toplum nereye gidiyor? 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerULUSAL KİMLİK DAVASI 18.07.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMAcaba Kürt sorununun önündeki engel “Atatürk miti” mi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENKürt ulusunun kavgasında bir sosyalist lider 13.07.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞDemirtaş’a Kobane mahkumiyeti: Gerekçedeki “10 kusurlu hareket” 28.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğlu‘Türkiye Müslümanları’ kimler oluyor? 11.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYKopukluk ve “Anadolu Kırılması” 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan CEMALTerörsüz Türkiye! İyi güzel, peki ya demokratik Türkiye?.. 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNBoykot ve sokaklar neden bu kadar korkutuyor? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selva Demiralpİmamoğlu krizi ve ekonomik yansımaları 20.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKürt ‘açılımı’nın nedeni Suriye değil, Türkiye! 15.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Doğan AKINAhmet Sever: Eşsiz, kırgın, yalnız… 26.02.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMDEVLET VE KÜRTLER SORUN DEĞİL KONU! 26.01.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
27.08.2025
23.08.2025
20.08.2025
18.08.2025
16.08.2025
13.08.2025
11.08.2025
9.08.2025
4.08.2025
2.08.2025