Yıldıray OĞUR
17 yıllık bir rötarın hikâyesi bu. Ve bu 17 yıllık rötarın ve siyasi basiretsizliğin nelere mal olduğunun. İbretlik bir hikâye. Dikkat hikâyenin sonundaki elmalar herkesin başına düşebilir.
Nisan 1992. Turgut Özal ABD’ye uçuyor. Gazetecilere “Şimdi yapmasak, ileride başımıza büyük dertler açılır” diyor Turgut Özal. O kadar haklı ki. Bahsettiği bu kadar kritik olan şeyin televizyonda Kürtçe yayın olduğuna bugün kim inanır.
Ama o gün Özal’ın çıkışı Ankara semalarından aşağıya ateşten bir top gibi düşüyor adeta.
Bütün hikâye boyunca ustalıkla “milli tıkaç” görevini yerine getirmiş Başbakan Süleyman Demirel “Bu anayasaya aykırı. Siyasi çözüm diye işi dejenere etmeyin. Özal ateşe benzin döküyor” diye atıyor kendini en öne. Sağ kolu (kasası mı ya da) Cavit Çağlar daha da sert: “Özal ülkeyi dinamitliyor.” Çankaya Köşkü’nde Kenan Evren var. “Kürtçe televizyon ülkeyi bölünmeye götürür” diye klasik tiradı geçtikten sonra kart kurta bile yatmış kafasından bir gerekçe uyduruyor: Orda ayrı bir devlet yok ki ayrı lisanla yayın yapalım.
Manşetlerde Kürtçe televizyon çatlağı var. Başında devletin şahsında cismaniyet kazandığı Çoşkun Kırca’nın olduğu DYP’liler Özal’ı “Kürtçe kanal istedi” diye Yüce Divan’a göndermek için imza toplamaya başlıyorlar. “Olmaz” cephesinin içinde Türkeş de var, eski lideri Özal’ı daha sonra burnunu toslayacağı devletin âli çıkarları için satan Mesut Yılmaz da. Ortalığa fırlayan eski (solcu) darbecilerden Muhsin Batur “Bu adım adım Türkiye’yi parçalanmaya götürür” diyor. 12 Eylül’ün Başbakanı Turgut Sunalp “Özal bu meseleyi hep gıdıklamıştır.” Dönemin Olağanüstü Hal Bölge Valisi’ni (Ünal Erkan) bile gazetelere Cumhurbaşkanı aleyhine konuşturacak kadar büyük bir tehlikedir Kürtçe televizyon. Bir tek SHP Genel Başkanı olarak Erdal İnönü destek çıkıyor Özal’a. Bu destek hükümeti sarsıyor. Kürtçe TV tartışması yüzünden Demirel Orta Asya seyahatine koalisyon ortağına nazire yapmak için Türkeş’i davet ediyor.
Özal ısrarcı ama ömrü yetmiyor. Böylece ilk Kürtçe televizyonla Türkiye’yi bölme girişimi engelleniyor.
İkinci deneme bugün adı Kürtlere karşı faili meçhul cinayetler soruşturmasında geçen Başbakan Tansu Çiller’den. 1993’te Güneydoğu seferinde ilk kez dillendiriyor Kürtçe televizyon ve eğitimi. Karşısında yine Demirel’i ve Yassıada’nın avukatlığından Silivri’nin avukatlığına metamorfozunu izlediğimiz Cindoruk’u buluyor. Yılmıyor bu kez 1994’te Paris’e uçarken yine havada ikinci kez deniyor şansını.
(Bu ülkede havada kalacak şeyler hep havada konuşulmuştur. Havada fazla oksijen zihni açtığından mıdır nedir. Siyasetçiler havada söylediklerini karada hayata gerçekleşse memleket güllük gülistanlıktı şimdi.)
Demirel “Türkiye bunu kaldıramaz” diyor. Mesut Yılmaz “Ciddiyetsiz”, Çoşkun Kırca “Bilgisiz.”
1995 seçimleri. Hem Refah Partisi hem de ANAP seçim kampanyalarında Kürtçe televizyon ve eğitimden bahsediyor. Tartışmalar büyüyünce yine “milli tıkaç” devreye giriyor: Kürtçe eğitim ve benzeri talepleri, hiçbir Meclis ve hükümet halledemez. Türkiye bunların içinden ancak referandumla çıkar. Bu yükü kimse kaldıramaz. Bir süre sonra Türkiye’de Türkçe ile anlaşılmaz hale gelinir.
Her başbakan Kürtçe televizyonu bir kez tadacaktır ilkesi değişmiyor. Bu kez koltukta oturan Necmettin Erbakan. Adalet Bakanı Şevket Kazan TRT’de sadece “10 dakika Kürtçe haber” olsun dedi diye ortalık yine toz duman. Yıl: 1996. Bu kez başlıklar hazır: Refah PKK el ele. O günler de çıkan bir gazete “Geleneksel devlet politikalarını sarsmakla” suçluyor Erbakan’ı.
28 Şubat post-modern darbe derken iktidar sivillerden askerlere geçiyor. Teorik olarak Kürtçe televizyonu savunmak sırası onlarda. Gerçekten de öyle oluyor. 1999’daki tarihî basın toplantısında Genelkurmay Başkanı Hüseyin Kıvrıkoğlu’nun Kürt sorunu açılımı içinde “Zaten yapılıyor” diyerek Kürtçe televizyona yeşil ışık yakmak da var. Başbakan Ecevit “bu ileri ve açık görüşlü açıklamadan” duyduğu memnuniyeti dile getiriyor. Askerden gelen yeşil ışık üzerine Mesut Yılmaz da kalkanlarını indiriyor. Gerekçesi çok hoş: “Bulgaristan’da da var bu.” MHP, Yılmaz’a çok kızıyor: “Kürtçe televizyon kararı idama kadar götürür.” Askerler fazla açıldık endişesiyle “yanlış anlaşıldık” bildirisi yayınlayıp toparlamaya çalışıyor Genelkurmay Karargâhı’nın demirbaşlarından Aslan Güner gazetecilere “ Biz hayattayken üniter yapıyı bozdurmayız” diye garanti veriyor. RTÜK’ün “sosyal demokrat” başkanı Nuri Kayış “Siz önce Türkçe yayın yapın” diye çıkışıyor.
Yine de Türkiye 2002’de MGK’nın Kürtçe televizyon gündemiyle toplandığını görüyor. Yönetmelik çıkıyor falan. Bu arada bu büyük günaha ortak olmak istemeyen TRT “Biz Kürtçe yayın yapmayalım” diye Danıştay’a başvuruyor. MGK’nın kararı bile sökmüyor bu devlete. Ancak 2004’te “Kültürel Zenginliğimiz” adı altında iki saatlik bir Kürtçe börtü böcek yayını başlayabiliyor. Baykal yine de “kaygılı.” Hükümet onu “Daha fazlası özel televizyonlarda” diye tatmin ediyor o günlerde.
Aklımızı başımıza almamız için 17 koca yıl geçmesi, binlerce insanın öldürülmesi, köylerin yakılması gerekiyor. 2009’da Başbakan, TRT Şeş’i Kürtçe “Hayırlı olsun” diyerek açtığında ise artık gazozun havası kaçmıştır. Başbakan’ın dört başbakan ve bir cumhurbaşkanın deneyip yapamadığını yaparak devlet için belki büyük bir adım atıyor ama Kürtler için işin sihri çoktan kaçmıştır.
Kürtçe eğitim için 2029’u bekleyenlere duyurulur. 2029’da bir köşe yazarı da çıkıp kaçan 17 yılın hikâyesini yazdığında iş işten çoktan geçmiş olmasın. Elmalar için özür dilerim…
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURErbil’deki tartışma: Zor yakalanan mı zor olan mı? 3.09.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanHukuk devletinden uzaklaşmak boşuna değildi, tam da bugünler içindi 3.09.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZ1 Eylül Dünya Barış Günü ve toplumsal sorumluluk 3.09.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİVer elini kayyumokrasi 3.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezHangisi doğru? 3.09.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERGeri Çağırma Hakkı 3.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNYargı İstanbul Yönetimini Görevden Alınca CHP Direniş Kararı Aldı 3.09.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNYıkıcı korku değil kurucu cesaret 3.09.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolSuriye’de haberler kötü 3.09.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUMerkeziyetçilik bütün kötülüklerin anasıdır! 3.09.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciPiyasaları kim hazırladı? 3.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYAUmut Hakkı, Özgürlük ve Demokratik Gelecek: Toplumun Vicdanına, İktidara ve Halklara Çağrı 3.09.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRT20 Yılda Ne Değişti? 2.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEBarış Umudu 2.09.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilMillî mi, Evrensel mi? Muhafazakâr Savunma Sözlüğünün Anatomisi 2.09.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKMalazgirt ruhu: Sultan Alpaslan ve Cevdet Sunay yeni Türkiye’ye el sallıyordu 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞDİYANET NE ZAMAN ”KENTLİ” OLACAK? 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKBir Demokrasi Kurultayı hikâyesi 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazRüşvetçileri merak eden bir savcı var mı? 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞ“Ortaklaşmacı demokrasi” örnekleri: İtalya-Güney Tirol Özerk Bölgesi 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNLevant’taki İsrail düşü Türkiye için kâbus mu? 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞAnayasa Madde 66: Türk vatandaşlığı 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIR'Kusursuz fırtına’nın tam ortasında: Türkiye krizler kavşağında hangi yola sapacak? 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANTürkiye’de ve Yunanistan’da Aleviler – Yeni Bir Tablo 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluKim demiş İslam ülkeleri bir araya gelemiyor diye 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYKüresel Güney Neden Çin’den Vazgeçmiyor 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUErdoğan çok beğenmiştir… 30.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRAktaş serbest, Özer niye tutuklu? İşte skandalın kanıtı 3 rapor 30.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİPlazma Toplumu: Bir sinyal okyanusunda yüzen balıklar gibiyiz 30.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalKızışan Ortadoğu ve Amerikan sağında ihtilaflar 30.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasLiderleri neden ‘insan üstü’ gibi görüyoruz 30.08.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRCezaevinden yükselen çığlık: Yaşamak istiyorum! 29.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENBüyük hesaplaşmaya doğru 29.08.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuAnkara neden huzursuz? 29.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANSiyaset kulislerinde konuşulan baskın seçim senaryosu… 29.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunBarışın kaçınılmazlığı… 29.08.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYATürk futbolunun acı gerçeği: Kendimiz çalıp kendimiz oynuyoruz 29.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluGerçekten “adrese teslim” kadro ilanı, memurken başka yerde okuma rahatlığı ve yandaş medyanın “ezbe 28.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİR"KILIÇ KININDAN ÇIKARSA!" 28.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Baba Evi’nde Yarenlik… 28.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur Akgünİsrail hedefine ulaşırken… 27.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ocaktanİslam ülkelerinin liderleri de acaba bir gün utanır mı? 27.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEMete Tunçay 25.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan Özkanİran yeniden menzilde 25.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelTek adama alışmış bir ülkede CHP'de ‘çift lider’ stratejisi ne kadar çalışır? 25.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENRojava Tümseği 24.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezKalıcı toplumsal barış: Engeller, imkanlar 23.08.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraKardeşlik 23.08.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERİller Bankası Genel Müdürü Recep Türk: Listemizde sadece Aydın yok 22.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUMutlak kötülüğün mutlak zaferine doğru mu? 22.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇKudüs, ey Kudüs! 22.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRANÇÖZÜM NASIL GELİR! 20.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANBilge ve bilgin Mete Tunçay 19.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçDiyanet anayasaya aykırı bir hukuk rejimi öğütleyemez! 17.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayEnflasyon raporu: Faiz, fiyatlar, sofradan eksilen tabaklar 17.08.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANBitmeyen CHP tartışmaları (II): Yelin kayadan toz koparması 17.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYPutin, Trump’ı parmağında oynatmaya devam ediyor 17.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARSorumluktan kaçmak umuttan kaçmaktır 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarŞeffaf, açık ve çoğulcu 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPartiler ve toplum nereye gidiyor? 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerULUSAL KİMLİK DAVASI 18.07.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMAcaba Kürt sorununun önündeki engel “Atatürk miti” mi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENKürt ulusunun kavgasında bir sosyalist lider 13.07.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞDemirtaş’a Kobane mahkumiyeti: Gerekçedeki “10 kusurlu hareket” 28.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
2.09.2025
30.08.2025
27.08.2025
23.08.2025
20.08.2025
18.08.2025
16.08.2025
13.08.2025
11.08.2025
9.08.2025